http://alikoker.name.tr
BASIC ENGLISH İngilizce öğrenebilmek her şeyden önce kendinize güven ve insan aklının başaramayacağı hiç bir şeyin olamayacağına kendinizi inandırmanızla başlar. Geçmişteki yersiz ve boş korkularınızdan kurtulmanız İngilizce eğitiminde atacağınız ilk adım olacaktır. Unutmayın İngilizce öyle kolay bir lisandır ki ezberlemediğiniz sürece öğrenmemek için özel çaba sarf etmeniz gerekir. İddia ediyorum yeterli Türkçe altyapısı olan herkes 5 ay içinde makale yazabilecek düzeyde İngilizce öğrenir. İngilizce‟de istisnai durumlar dışında hiç bir şart ve konumda cümle yapısında oynama yapamazsınız. Yani cümle içinde kelimelerin yerlerini Türkçe‟de olduğu gibi değiştirerek devrik cümleler elde edemezsiniz. Bu da İngilizce öğrenenler için inanılmaz kolaylıklar sağlayarak her şeyin matematik mantığı içinde kalmasına yol açar. İngilizce bir cümle yapılırken;
ÖZNE + YÜKLEM + NESNE + BELİRTEÇ + YER + ZAMAN sıralaması uygulanır
Örneğin; Tom bahçede masayı bir fırça ile saatlerce temizledi Tom temizledi masayı bir fırça ile bahçede saatlerce Ö Y N B Y Z
cümlesi mantığı ile yapılır
temizliyor temizleyecek Tom temizliyordu masayı bir fırça ile bahçede saatlerce temizleyebilir temizlemeli Yukarıdaki örneğe dikkat edilirse cümlenin yüklemi değişmesine rağmen malzeme olarak adlandıracağımız cümlenin sabitleri değişmemektedir. Yani cümle standardı her konumda aynıdır ve tek formüle göre yapılır. İngilizce‟yi kısa sürede öğrenebilmenin gerek ve yeter koşulu iyi Türkçe altyapısına sahip olmaktır. Kullandığı malzemenin Türkçe gramerindeki karşılığını bilmeyen bir insanın İngilizce öğrenebilmesindeki başarı ne derece gerçekçidir. Bir ikinci nokta da İngilizce‟de Türkçe‟de olduğu gibi kelimelerin sonuna gelen ekler yoktur. Başka bir ifade ile kelimeler daima yalın haldedir. baba-cığım gide-cegini sev-diğimi hasta olduğumuzu Biz bu takıları Türkçe‟ye çevirirken dolgu malzemesi olarak kulağa hoş geldiği şekilde kendimiz ekleriz.
1
http://alikoker.name.tr
SİSTEM BİLGİSİ Bizler bebekler gibi önce kelimelerin anlamlarını bilmeden kulak dolgunluğu ile ezberlemek daha sonrada aralarında zamanla anlam ilişkisi kurarak bütüne ermek gibi bir olayı bu yaşlarda yapamayacağımıza göre uygulanacak tek yöntem o dili gramer kurallarına göre öğrenmek olacaktır.
Sistem önce Türkçe dilbilgisi kurallarına genel bakış ile başlayan daha sonra İngilizce dilbilgisindeki kullanacağımız tüm malzemeyi irdeleyip olayın mutfak aşamasıyla ilgilenen bütün bunların cümlelerin hangi aşamalarında karşımıza çıktığını Türkçe kıyaslamaları ile formülde yerine oturtan ve sırasıyla başlangıçtan itibaren İngilizce dilbilgisindeki tüm cümle yapılarına hayattaki kullanım mantığına göre uygulanan bir yöntemdir. Unutmayın ki iyi gramer bilgisi olan herkes iyi düzeyde yazıp konuşur. Bazen şu cümleyi çok sık duyarız. “Benim gramerim iyi ama konuşamıyorum.“ Bu sadece insanın kendini kandırmasından ibarettir. Gramer bilgisinden kastedilen onun formülünü bilmek değil hayatta bir olay yaşanırken hemen o gramerin adını telaffuz edebilmektir. Sadece formül bilmek okullarda sınav geçmek için geçerlidir gerçek hayatla bir ilgisi yoktur.
NEDEN 5 AY Elbette ki İngilizce eğitimi öyle aylara sığacak bir olgu değildir ama temel ve taktiği ile uygulanabilecek doğru bir metot başarının altın anahtarıdır. Haftalık ortalama 5-6 saatlik derslerle geçirilecek 5 ay belki elde olmayan aksaklıklarla uzayabilecek 6 ay İngilizce için harcanacak maksimum zamandır. Bu sistem içinde uygulanan tarz ezberciliği ortadan kaldırdığından harcanan bütün süre mutlak öğrenmeye gitmektedir. Bu metotla İngilizce öğrenebilmek insan aklının alamayacağı kadar kolay olmasına rağmen Türkçe alt yapısı zayıf, her gün 1 saat evde kendi başına tekrar yapmayan, sistemi uygulamayan, birisi gelse de bütün her şeyi ben uyurken beynime aktarsa zihniyetinde olan kişilerin başarıya ulaşmaları hemen hemen imkansızdır. Eğitim sürecinden sonra kişi sıkça okuyarak kendince yazılar yazarak ve sistemin bir parçası olan notları tekrar ederek kendini geliştirecektir.
SEVİYE DÜZEYİ 5 ay sonunda aklınıza ne geliyorsa söyleyip yazabileceksiniz. Tabi ki CNN anlayamayacak Wall Street okuyamayacaksınız onlar belli bir kelime sürecinin sonunda gelecek olaylardır. Fakat sözlük yardımı ile Wall Street içindeki anlayamadığınız cümlelerin sayısı gittikçe azalacak yada deyimlerde sıkıntılar çekeceksiniz. Bu sistem içinde yaklaşık kişiye bağlı olarak 3 ile 5 bin arasında kelime öğrenilecek bu kelimeler sayesinde her cümle kolaylıkla yapılabilecektir. İngilizce dilbilgisinde 100 binin üzerinde kelime vardır ama bütün bunları öğrenmek uzun yıllar alan bir süreçtir, bizim hedefimiz yazı ve konuşmada oldukça fazla sayılabilecek bu kelimeler ile profesyonel cümleleri ortaya çıkarmaktır. Sizi biraz daha aydınlatabilmek için yaklaşık 4 veya 5 haftalık bir eğitim sonucu geleceğimiz birinci kitabımızın sonunda aşağıdaki gibi yazı örneklerini çok rahatlıkla yazar ve konuşur olacaksınız.
2
http://alikoker.name.tr
Kilyos’ taki evimiz geceleri çok ıssız olduğundan arkadaşlarımızın bizi ziyaret etmeleri zordur. O akşam evde yalnızdık ve soygundan sonra katil bahçede olduğundan karanlıkta kendimizden bile korkuyorduk. Polisi aramamız kablo kesik olduğu için imkansızdı. It is difficult for our friends to visit us because our house in Kilyos is very quite at night. We were alone at home that night and we were afraid of even ourselves in the dark because the killer was in the garden after the robbery. It was impossible for us to call the police because the cable was cut. Biz Türkiye’de uluslararası bir ithalat şirketiyiz. İlanınızdan bütün dünyada yeni pazarlara ihtiyacınızın olduğu anlıyoruz. Karşılıklı menfaatlerimiz doğrultusunda sizinle uzun süreli bir iş birliğine hazırız. Eğer konu ile ilgilenirseniz, lütfen bize şirketiniz ve ürün yelpazeniz hakkında daha ayrıntılı bilgi gönderin. We are an international import company in Turkiye. We understand that you are in need of new markets all over the world. We are ready to make a long term cooperation with you on our mutually benefit. If you are interested in the subject, please, send us further information about your company and product range.
Yukarıdaki örneklerin seviyesi yaklaşık 4 ile 5 haftadır. Sakın bu cümleleri ezberleyeceğiniz izlenimine kapılmayın virgülüne kadar anlayarak sindirerek ve tüm benzerlerini yapabilecek bilgiye sahip olarak onları çok kolaylıkla halledeceksiniz. Hepsi tek bir formüle göre ve asla kelimelerin yerleri değiştirilmeden yapılır.
TURKÇE BİLGİSİ İngilizce öğrenmek isteyenlerin önündeki en büyük problemlerden bir tanesi yeterince Türkçe dilbilgisi bilmemektir. Çünkü insanlar belli bir yaştan sonra bebekler gibi yaşayarak İngilizce öğrenemeyecekleri için öğrenmenin en kalıcı ve temel kısmı yabancı dili kurallarına göre öğrenmektir. Bu da o dilin kendi ana dilinizle benzer ve farklı taraflarını algılamanızla olur. Tabi ki bunu yapabilmek içinde iyi Türkçe altyapısına ihtiyaç vardır. Türkçe temel gramer yapıları ve özellikleri bilinmeden İngilizce öğrenilemeyeceği unutulmamalıdır. İlk olarak Türkçe dilbilgisini oluşturan temel kelime yapıları üzerinde duracağız. Bu yapıların çok iyi bilinmesi İngilizce‟yi daha şimdiden büyük ölçüde halletmeniz anlamına gelecektir. Sakın bunları bildiğiniz ve gereksiz oldukları izlenimine kapılmayın. İleride yapacağınız hataların büyük kısmını buradaki bilgiler oluşturacaktır. Bu yüzden bu konuları mutlak surette çok iyi bilmek zorundasınız.
Nesne Doğada var olduğunu bildiğimiz, görememekte varlığını algıladığımız her türlü şey bir nesnedir. Kısaca tabiatın kendisi bir nesnedir. kuş su hava kalem masa okul sıra koltuk Yukarıdaki kelimeler incelendiğinde var olan her şeyin nesne olduğu kolayca anlaşılır.
İsim İnsanlar aralarında konuşurken var olan bu nesneleri birbirlerine anlatabilmek için bazı kelimelere ihtiyaç duyarlar. Bu kelimeler nesnelerin adlarıdır. Yukarıda yazdığımız kelimeler aslında var olan o nesnelerin isimleridir. Kısaca doğada her nesnenin mutlak surette kendini tanıtan bir ismi vardır ve isim nesnenin ayrılmaz parçasıdır.
3
http://alikoker.name.tr
Sıfat Nesneleri şekil, büyüklük, nitelik olarak tanımlayan kelimelere denir. Sıfatlar isimleri niteler ve isimlerin belirgin özelliklerini tanımlarlar. kısa uzun büyük küçük şişman zayıf çalışkan tembel
Zamir İsimlerin yerine geçen kelimelerdir, yani isimleri bir kaç kez tekrar etmemek için onların kodlanmasıdır ve doğadaki bütün nesnelerin bu zamirler tarafından bir karşılığı vardır. Ben Sen O Biz Siz Onlar
Tamlamalar 1. İsim Tamlaması İki tane ismin arka arkaya gelerek yaptığı tamlamalardır. okul kapısı bahçe duvarı çocuk parkı kalem kutusu
2. Sıfat Tamlaması Bir sıfattan sonra isim getirilerek yapılan tamlamalardır. kırık masa kötü adam
Özne Cümledeki eylemi yapan yada yaptıran varlıktır. Eyleme veya cansız olabilirler.
ne-kim soruları sorularak bulunurlar. Canlı
Tom yarın Ankara‟ya gidecek.
( Kim gidecek – Tom )
Dün bize geldiler.
( Kim geldi – onlar )
4
http://alikoker.name.tr
Fiil İş, oluş, eylem belirten kelimelere fiil denir. Bana iki tane fiil söyleyin dediğimde hemen hemen herkes farklı eylemler kullansa da onları “mek-mak” yaparak söyler, yani “git-mek, koş-mak” gibi. Burada karşımıza çıkan mek-mak ekleri mastar ekleridir. Söylediğimiz kelimeler ise mastardır. O halde fiil dediğimiz şey aslında mastarın kendisidir ve fiiller kimin tarafından yapıldığı belli olmayan ana eylemlerdir. Başka bir ifade ile ham eylem konumundadırlar ve cümle içinde kullanılabilmeleri için bir takım işlemlere maruz kalmaları gerekmektedir. İşte cümle içinde hammadde ( işlenmemiş ) oldukları için kullanamayacağımız ana eylemlere biz mastar diyeceğiz. gelmek koşmak oturmak yürümek seyretmek ağlamak bağırmak
Yüklem Çekim almış fiildir. Yukarıda anlattığımız mastarın işlenerek kullanıma hazır son halidir. Bir fiilin çekim almasından kastettiğimiz şey öznenin “geçmişte - şu anda - gelecekte” eyleme iş yaptırmasıdır. (gitti – gidiyor – gidecek) gibi .. Bir cümlede sadece ve sadece bir tek yüklem bulunur. “Köyden yarın geldim” cümlesinde gramerde zaman yani yüklem geldim kısmıdır yarın ise sayısal bir zamandır (kelimede zaman) ve uyumsuz gibi gözüken taraftır. Cümleleri olayın geçtiği ana zaman olan yüklem ayakta tutar ve her yüklemin içinde mutlaka bir gramerde zaman bulunur. (geçmiş, şu an, gelecek) Kelimede zaman ise dün, bugün, yarın, seneye, dün akşam, geçen hafta… gibi kelimelerdir ve cümlelerin ana zamanlarını değiştirmeye hiçbir güçleri yoktur, sadece cümleleri süslerler. Kısaca her yüklem mutlaka bir gramerde zaman içerir ve kelimede zamanlarında yüklemlerle uyumlu olmaları gerekir. Yüklem ile mastar arasındaki farkı her durumda ayırt edebilme yeteneğine sahip olmalıyız aksi taktirde İngilizce öğrenmekte oldukça zorlanırız.
Önemli not: Dilbilgisi kurallarında böyle bir anlatım ve izah tarzı yoktur. Bu anlatım sadece bazı şeylerin daha kolay anlaşılması için yakıştırma ifadeler içermektedir. Bu konu ileride bizim için çok önemli bir malzeme olacaktır.
Cümle İçinde sadece bir tek yüklem bulunan kelime veya kelimeler grubudur. Kesinlikle cümle içinde birden fazla yüklem olamaz. Çünkü cümlede bir tek gramerde zaman bulunur ve o da yüklemdir.
İngilizce’de Cümle Yapısı Cümleleri biz İngilizce‟de iki ayrı kategoride inceleyeceğiz. Bunlardan biri oluş diğeri ise eylem cümleleridir. Bu iki ayrı kategori birbiri ile hiç bir şart ve konumda benzerlik göstermez. İngilizce gramerindeki bütün cümleler yüklem tiplerine göre bu iki grupta yer alır.
5
http://alikoker.name.tr
1. Oluş Cümleleri İlk bakışta içlerinde yüklem yokmuş gibi algılanırlar. Bunun en büyük nedeni insanların yüklemi sadece eyleme dayandırmalarından kaynaklanır. İş, oluş, eylem belirten kelimelere fiil denildiğini daha evvel açıklamıştık. Yani fiilin tanımında bir oluştan söz edilmektedir. Her fiil illaki eylem içerecek diye bir kural yoktur. Doğadaki nesnelerin hepsinin bir var oluş eylemi vardır. Biz bu tip cümleleri Türkçe‟de isim ve sıfat fiil kullanarak yaparız oysa İngilizce‟de böyle kullanımlar yoktur. İsim ve sıfat cümleleri yapılmak istenildiğinde İngilizce gramerinde karşımıza oluş cümleleri çıkar. Aşağıda oluş cümlelerine örnekler verilmiştir. Tom dün hastaydı.
Linda‟ nın babası bir doktor.
Geçen yaz Antalya’daydım.
O genç bir öğretmendi.
Çok şişman.
Herkes aradaydı.
Evliydi.
Arabası bahçede.
İstanbul kalabalık bir şehir. Başarılılar. Çok tembelsiniz.
Annesi bir ev kadını.
İki hafta önce evdeydiler.
Canan güzel bir kız.
Yorgunum.
Kız kardeşi heyecanlıydı.
Evet bu cümlelere ilk bakıldığında yüklem görülemez ama içinde yüklem bulunmayan hiç bir yapının cümle olamayacağı hatırlandığında bu cümlelerin içlerinde kesinlikle gözle görülemeyen bir yüklemin olduğu sonucuna varılır. Yani bu cümleler içlerinde gizli bir “olmak“ saklamaktadırlar. Yüklemleri olmak mastarından türeyen bir kelimedir.
2. Eylem Cümleleri İçlerinde eylem konumunda yüklem bulundururlar. Tom her sabah süt içer. Linda dün akşam Ankara‟ya gitti. Genellikle erken yatarım. Beni geçen hafta parka götürdü. Karısını bahçede saatlerce bekledi. Başbakan yarın geliyor. Bahçede oynuyorlardı. Seni arayacağım. Yüzüyorduk. Odasında ağlıyordu.
6
http://alikoker.name.tr
Aşağıda Türkçeleri verilen cümlelerin hangi kategoride olduklarını yanlarına yazınız. 1. Tecrübesiz bir şoför potansiyel bir tehlikedir. 2. Beni Amerika‟dan her akşam arıyor.
………. eylem ……….
3. Gözleri beni çok etkiledi. 4. Gözleri çok etkileyiciydi. 5. Çok etkileyici gözleri var. 6. Grev hakkında basına bilgi verme. 7. Saatlerce beni seyretti. 8. Görüntüsü oldukça kötüydü.
………. oluş ………...
9. Davranışları beni rahatsız ediyor. 10. Davranışlarını kontrol et. 11. Davranışları çok kabaydı. 12. Dün yağmur yağıyordu. 13. Dün hava yağmurluydu. 14. Başbakan dün İstanbul‟daydı.
……… oluş …………
15. Geçen yıl Paris‟te evlendim. 16. Bana evlilik resimlerini göster. 17. Peter, Tom ile bahçede top oynuyor. 18. Kitap beni hiç etkilemedi. 19. Kitap hiç etkileyici değildi. 20. Güneşte uzun süre kalma.
…… eylem / emir …….
21. Gözlüksüz gazete okuma. 22. Gözlüksüz gazete okuyamıyorum. 23. Bahçede sigara içme. 24. Yıllar önce Sinan çok şişmandı. 25. 16 yıllık evliyim. 26. Bana Türkiye‟nin nüfusunu söyle.
7
http://alikoker.name.tr
27. Sabahları erken kalkıyor. 28. Türkiye‟nin önemli problemlerinden biri işsizliktir. 29. Günlerce seni her yerde aradım.
……… eylem ………..
30. Konu hakkında müdüre hiçbir şey söyleme. 31. Kirli ellerinle duvara dokunma. 32. Gelecek yıl bu zamanlar Ankara‟da olacağım. 33. Lisede çok tembel bir öğrenciydim. 34. İngilizler soğuk insanlardır. 35. Yumurtaları yavaşça sepete koy. 36. Saatlerdir köşede ağlıyordu. 37. Kanser ölümcül bir hastalıktır. 38. Akşam yemeğinden sonra duş alma. 39. Çantanı mutfakta bırakma. 40. Günün başlangıcında Bodrum‟daydık. 41. Herkes sinirliydi. 42. İhracatla ilgili tüm belgeleri bana gönder. 43. Pencereyi açık bırakma. 44. O yıllar önce bizim aile doktorumuzdu. 45. Gecenin bir yarısı balkonda şarkı söyleme. 46. İkinci soldan dön. 47. Evlilik ciddi bir olaydır. 48. Evlilik yıl dönümlerini bir restoranda kutladılar. 49. Evlilik sırlarını hiç kimseye anlatma. 50. Ayakkabılarım çalınmıştı. 51. Bu araba çalıntı. 52. Kısa zamanda tüm hırsızlar tutuklandı. 53. Tutuklu öğrenciler mahkemeye götürüldü.
8
http://alikoker.name.tr
İNGİLİZCEDE CÜMLE YAPISI İngilizce‟de ister çok kolay yapıda algıladığımız isterse oldukça zor diye adlandırdığımız herhangi bir cümle kurmak istediğimizde ileri düzeyde İngilizce bilgisine sahip değilsek hiçbir şart ve konumda cümle yapısında oynama yapamayız. Yani her konumda cümle standardı ve kelimelerin dizilişi aynıdır. Başka bir ifade ile formül tektir ve Türkçe‟deki gibi kelimelerin yeri asla değiştirilemez. Şimdi İngilizce‟de bizim kaderimiz olacak bu formülü irdelemeye çalışalım.
S
V
O (Nesne + Belirteç + Yer + Zaman)
ÖZNE
FİİL
NESNE
Subject
Verb
Object
isim
sıfat zamir
Yapısı ve konumu her ne olursa olsun İngilizce bir cümle yapılırken, Önce ÖZNE daha sonra YÜKLEM ve son olarak Nesne + Belirteç + Yer + Zaman
sıralama uygulanır. Bu sıralama cümlede asla değiştirilemez. Özneyi
bulmak için yükleme
ne-kim
Nesneyi
bulmak için yükleme
neyi-kimi
Belirteci
bulmak için yükleme
nasıl-ne şekilde
Yeri
bulmak için yükleme
nerede-nereye
Zamanı
bulmak için yükleme
ne zaman
Tom yarın babasını İzmir‟e götürecek Tom götürecek babasını İzmir‟e yarın SVNYZ Sabaha kadar Linda ile kumsalda kaldı O kaldı Linda ile kumsalda sabaha kadar SVBYZ Üç gün önce Ankara‟da yeni bir ev aldık Biz aldık yeni bir ev Ankara‟da üç gün önce SVNYZ Herkes odada televizyon seyrediyordu Herkes seyrediyordu televizyon odada SVNY
9
soruları sorulur.
http://alikoker.name.tr
Oyuncaklarını dikkatlice kutuya koydu O koydu oyuncaklarını dikkatlice kutuya SVNBY Yarın seni fabrikaya götüreceğim Ben götüreceğim seni fabrikaya yarın SVNYZ Senin için her şeyi yapabilirim Ben yapabilirim her şeyi senin için SVNB Bu kasabada tek başına yaşıyordu O yaşıyordu tek başına bu kasabada SVBY Sabahları tek başına kumsalda yürür O yürür tek başına kumsalda sabahları SVBYZ Bütün çuvalları tek başına taşıdı O taşıdı bütün çuvalları tek başına SVNB Aylarca kız kardeşi ile bahçede yaşadı O yaşadı kız kardeşi ile bahçede aylarca SVBYZ Ormanda hafta sonları Linda ile koşuyor O koşuyor Linda ile ormanda hafta sonları SVBYZ Yıllar önce karısını bir kazada kaybetti O kaybetti karısını bir kazada yıllar önce SVNYZ
10
http://alikoker.name.tr
Her sene Bodrum‟da bir ev alıyor O alıyor bir ev Bodrum‟da her sene SVNYZ On yıl sonra Türkiye‟ye dönecekler Onlar dönecekler Türkiye‟ye on yıl sonra SVYZ Çocuklarını günlerdir göremiyorsun Sen göremiyorsun çocuklarını günlerdir SVNZ Tom geceleri yatakta radyo dinliyor Tom dinliyor radyo yatakta geceleri SVNYZ Linda‟yı durakta 20 dakika bekledim Ben bekledim Linda‟yı durakta 20 dakika SVNYZ Depremde binlerce kişi öldü Binlerce kişi öldü depremde SVY Kapıyı bir tekme ile dün akşam kırdılar Onlar kırdılar kapıyı bir tekme ile dün akşam SVNBY Bir fenerle arabaya bir kaç saniyede yaklaştı. O yaklaştı arabaya bir fenerle bir kaç saniyede SVNBZ Beni evde saatlerce bulamadılar. Onlar bulamadı beni evde saatlerce SVNYZ
11
http://alikoker.name.tr
Deniz kenarında arkadaşı ile saatlerce oturdu. O oturdu arkadaşı ile deniz kenarında saatlerce SVBYZ Amerika‟da yıllar önce dört evimiz vardı. Biz sahiptik dört eve Amerika‟da yıllar önce SVNYZ Ankara‟da paraya ihtiyacım var. Ben ihtiyaç duyarım paraya Ankara‟da SVNY Mr. Simpson artık burada çalışmıyor. Mr. Simpson çalışmıyor burada artık SVYZ Her sabah işte gazete okuyorlardı. Onlar okuyorlardı gazete işte her sabah SVNYZ Bir insanın her sene tatile ihtiyacı var. Bir insan ihtiyaç duyar tatile her sene SVNZ Dün akşam herkes tiyatroda uyuyordu. Herkes uyuyordu tiyatroda dün akşam SVYZ Gelecek yıl İzmir‟de bir ev alacak. O satın alacak bir ev İzmir‟de gelecek yıl SVNYZ Duygusal filmlerden hoşlanıyorum. Ben hoşlanıyorum duygusal filmlerden SVN
12
http://alikoker.name.tr
Dün karısı ile bahçede şarkı söylüyordu. O söylüyordu şarkı karısıyla bahçede dün SVNBYZ Boş zamanımda evde kitap okuyorum. Ben okuyorum kitap evde boş zamanımda SVNYZ Amcasını bir bıçakla dakikalarca tehdit etti. O tehdit etti amcasını bir bıçakla dakikalarca SVNBZ Hiç kimse kararının nedenini bilmiyor. Hiç kimse bilmiyor kararının nedenini SVN Her yıl dünya kaynaklarının çoğu kayboluyor. Dünya kaynaklarının çoğu kayboluyor her yıl SVZ Beni Amerika‟dan her akşam arıyor. O arıyor beni Amerika‟dan her akşam SVNYZ Gözleri bizi çok etkiledi. Onun gözleri etkiledi bizi çok SVNB Saatlerce karısını camdan seyretti. O seyretti karısını camdan saatlerce SVNYZ Geçen yıl Manisa‟da evlendim. Ben evlendim Manisa‟da geçen yıl SVYZ
13
http://alikoker.name.tr
Peter Tom ile bahçede top oynuyor. Peter oynuyor top Tom ile bahçede SVNBY Gözlüksüz gazete okuyamıyorum. Ben okuyamıyorum gazete gözlüksüz SVNB Evlilik yıldönümlerini Beykoz‟da kutladılar. Onlar kutladılar evlilik yıldönümlerini Beykoz‟da SVNY Kısa zamanda tüm hırsızlar tutuklandı. Tüm hırsızlar tutuklandı kısa zamanda SVZ Dün tutuklu öğrenciler mahkemeye götürüldü. Tutuklu öğrenciler götürüldü mahkemeye dün SVYZ Onu bir bıçakla dakikalarca tehdit etti. O tehdit etti onu bir bıçakla dakikalarca SVNBZ Yeni işi tüm hayatını değiştirdi. Yeni işi değiştirdi tüm hayatını SVN Gelecek yıl Japonya‟da bir fabrika kuracak. O kuracak yeni bir fabrika Japonya‟da gelecek yıl SVNYZ Saatlerdir köşede arkadaşıyla ağlıyordu. O ağlıyordu arkadaşıyla köşede saatlerdir SVBYZ
14
http://alikoker.name.tr
Onların evlilik sırlarını bir kitapta okudum. Ben okudum onların evlilik sırlarını bir kitapta SVNY Gözleri ile herkesi etkiledi. O etkiledi herkesi gözleri ile SVNB Yıllarca bir kaşıkla inanılmaz bir tünel kazdı. O kazdı inanılmaz bir tünel bir kaşıkla yıllarca SVNBZ
Aşağıdaki örnekler emir cümlelerine aittir. Emir cümlelerinde eylem direk karşıdaki kişiye yapıldığından “özne“ yoktur. Cümle direk fiille başlar. Bu yüzden ana formülümüzde “S“ yoktur. Formül V + O şeklindedir. Beni hayatının sonuna kadar terk etme. Terk etme beni hayatının sonuna kadar VNZ Bilgisayarda oyun oynama. Oynama oyun bilgisayarda VNY Kadehi masaya bırak. Bırak kadehi masaya VNY Kapıyı açık bırakma. Bırakma kapıyı açık VNB Saat ikide beni okulda bekle. Bekle beni okulda saat ikide VNYZ
15
http://alikoker.name.tr
Pis ellerinle duvara dokunma. Dokunma duvara pis ellerinle VNB Yarın beni parka götür. Götür beni parka yarın VNYZ Çiçekleri her gün sula. Sula çiçekleri her gün VNZ Güneşte uzun süre kalma. Kalma güneşte uzun süre VYZ Fiyat listesini bugün yaz. Yaz fiyat listesini bugün VNZ Geceleri balkonda şarkı söyleme. Söyleme şarkı balkonda geceleri VNYZ Sırtıma güneş yağı sür. Sür güneş yağı sırtıma VNY Benimle bu akşam Ankara‟ya gel. Gel benimle Ankara‟ya bu akşam VBYZ Bu akşam bizimle kal. Kal bizimle bu akşam VBZ
16
http://alikoker.name.tr
Ön bahçede top oynama. Oynama top ön bahçede VNY Beni her yerde öpme. Öpme beni her yerde VNY Benimle mutfakta bir bardak kola iç. İç bir bardak kola benimle mutfakta VNBY Beni her akşam Ankara‟dan arama. Arama beni Ankara‟dan her akşam VNYZ Her yerde dürüst ol. Ol dürüst her yerde VNY New York‟da dokuzdan sonra dolaşma. Dolaşma New York‟da dokuzdan sonra VYZ Raporu yarın İtalya‟ya gönder. Gönder raporu İtalya‟ya yarın VNYZ Aramızda aptal olma. Olma aptal aramızda VNY Bu odada yalnız kalma. Kalma yalnız bu odada VBY
17
http://alikoker.name.tr
Beni bir daha işte tehdit etme! Tehdit etme beni işte bir daha VNYZ Benimle kumsalda sabaha kadar dans et. Dans et benimle kumsalda sabaha kadar VBYZ Çantamdan bir paket sigara getir. Getir bir paket sigara çantamdan VNY Odamı her sabah dikkatlice topla. Topla odamı dikkatlice her sabah VNBZ Bu konuda her yerde aptalca konuşma. Konuşma bu konuda aptalca her yerde VNBY Akşamları arabanı bahçeye bırakma. Bırakma arabanı bahçeye akşamları VNYZ Dişlerini günde üç kez fırçala. Fırçala dişlerini günde üç kez VNZ Grev hakkında gazetede hiç bir yazı yazma. Yazma hiç bir yazı grev hakkında gazetede VNY Davranışlarını kontrol et. Kontrol et davranışlarını VN
18
http://alikoker.name.tr
Bana evlilik resimlerini göster. Göster evlilik resimlerini bana V N1 N2 Gözlüksüz gazete okuma. Okuma gazete gözlüksüz VNB Bize Türkiye‟nin nüfusunu söyle. Söyle Türkiye‟nin nüfusunu bize V N1 N2 Akşam yemeğinden sonra duş alma. Alma duş akşam yemeğinden sonra VNZ Çantanı mutfakta bırakma. Bırakma çantanı mutfakta VNY Satışla ilgi tüm belgeleri bana gönder. Gönder tüm belgeleri satışla ilgili bana V N1 N2 Evlilik sırlarını hiç kimseye anlatma. Anlatma evlilik sırlarını hiç kimseye V N1 N2 Kırık masayı dışarı çıkart. Çıkart kırık masayı dışarı VNY Gecenin bir yarısı yüksek sesle konuşma. Konuşma yüksek sesle gecenin bir yarısı VBZ
19
http://alikoker.name.tr
Boş zamanında kitap oku. Oku kitap boş zamanında VNZ Ayakkabılarını paspasa sil. Sil ayakkabılarını paspasa VNY Baban gibi aptal olma. Olma aptal baban gibi VNB Dikkatli ol. Ol dikkatli VN Burada beni tek başıma bırakma. Bırakma beni tek başıma burada VNBY Aşağıdaki örnekler oluş cümlelerine aittir. Yani yüklemi “olmak“ mastarından türeyen bir kelimedir. Ana formül S olmak O şeklindedir Tom‟un babası çok hasta Tom‟un babası olmak çok hasta SVN Linda dün akşam evdeydi Linda olmak evde dün akşam SVYZ Boğazın manzarası çok güzel Boğazın manzarası olmak çok güzel SVN
20
http://alikoker.name.tr
Yıllar önce bu köy harikaydı Bu köy olmak harika yıllar önce SVNZ İki gün önce okulda çok heyecanlıydı O olmak çok heyecanlı okulda iki gün önce SVNYZ Geçen yıl oldukça şişmandılar Onlar olmak oldukça şişman geçen yıl SVNZ Onunla yıllar önce çok mutluydum Ben olmak çok mutlu onunla yıllar önce SVNBZ Dün akşam burada değildi O olmamak burada dün akşam SVYZ Enflasyon oldukça yüksek Enflasyon olmak oldukça yüksek SVN Zeki Müren ünlü bir şarkıcıydı Zeki Müren olmak ünlü bir şarkıcı SVN Üç gün önce okulda çok hastaydı O olmak çok hasta okulda üç gün önce SVNYZ Dün hava İstanbul‟da yağmurluydu Hava olmak yağmurlu İstanbul‟da dün SVNYZ
21
http://alikoker.name.tr
Seneye bir doktor olacak O olmak bir doktor seneye SVNZ Türkler Asya‟da büyük bir devletti Türkler olmak büyük bir devlet Asya‟da SVNY Hava bu günlerde Antalya‟da güneşli. Hava olmak güneşli Antalya‟da bu günlerde SVNYZ Türkiye yıllardır NATO‟nun bir üyesidir. Türkiye olmak NATO‟nun bir üyesi yıllardır SVNZ Tom iki yıl önce Kars‟ta bir öğretmendi. Tom olmak bir öğretmen Kars‟ta iki yıl önce SVNYZ Oğlu seneye İstanbul‟da olacak. Oğlu olacak İstanbul‟da seneye SVYZ Galatasaray Avrupa‟da büyük bir takımdır. Galatasaray olmak büyük bir takım Avrupa‟da SVNY İki yıl önce Tom ile Amerika‟daydım. Ben olmak Tom ile Amerika‟da iki yıl önce. SVBYZ Türkiye‟nin baş kenti Ankara‟dır. Türkiye‟nin başkenti olmak Ankara SVN
22
http://alikoker.name.tr
Ankara Türkiye‟nin başkentidir. Ankara olmak Türkiye‟nin başkentidir. SVN Günün başlangıcında Bodrum‟daydık. Biz olmak Bodrum‟da günün başlangıcında SVYZ Başbakan dün mecliste çok mutluydu. Başbakan olmak çok mutlu mecliste dün SVNYZ Karısı çok güzel bir kadındı. Karısı olmak çok güzel bir kadın SVN Okulda notları oldukça yüksekti. Notları olmak oldukça yüksek okulda SVNY Filmin sonu çok hüzünlüydü. Filmin sonu olmak çok hüzünlüydü SVN İstanbul yıllar önce bir başkentti. İstanbul olmak bir başkent yıllar önce SVNZ Dün gece evde yalnızdık. Biz olmak yalnız evde dün gece SVNYZ Petrol varilleri dün bahçedeydi. Petrol varilleri olmak bahçede dün SVYZ
23
http://alikoker.name.tr
Tecrübesiz şoför potansiyel bir tehlikedir. Tecrübesiz şoför olmak potansiyel bir tehlike SVN Gözleri çok etkileyiciydi. Onun gözleri olmak çok etkileyiciydi SVN Görüntüsü oldukça kötüydü. Onun görüntüsü olmak oldukça kötü SVN Davranışın son derece kaba. Senin davranışın olmak son derece kaba SVN Dün hava yağmurluydu. Hava olmak yağmurlu dün SVNZ 16 yıllık evliyim. Ben olmak evli 16 yıldır SVNZ Kitap ilginç değildi. Kitap olmamak ilginç SVN Evlilik ciddi bir olaydır. Evlilik olmak ciddi bir olay SVN Bu araba çalıntı. Bu araba olmak çalıntı SVN
24
http://alikoker.name.tr
Tatilde her şey harikaydı. Her şey olmak harika tatilde SVNZ Bu hafta çok yorgunum. Ben olmak çok yorgun bu hafta SVNZ Çok üzücü bir filmdi. O olmak çok üzücü bir film SVN Telefon yararlı bir icattır. Telefon olmak yararlı bir icat SVN Yeni bir kaynak şirket için çok önemli. Yeni bir kaynak olmak çok önemli şirket için SVNB İngilizler serin kanlıdırlar. İngilizler olmak serin kanlı SVN Türkiye Birleşmiş Milletlerin üyesidir. Türkiye olmak Birleşmiş Milletlerin üyesi SVN Yıllar önce Sinan oldukça şişmandı. Sinan olmak oldukça şişman yıllar önce SVNZ Gelecek yıl bu zamanlar Çin‟de olacağım. Ben olacağım Çin‟de gelecek yıl bu zamanlar SVYZ
25
http://alikoker.name.tr
Lisede çok tembel bir öğrenciydim. Ben olmak tembel bir öğrenci lisede SVNZ Kanser öldürücü bir hastalıktır. Kanser olmak öldürücü bir hastalık SVN Günün başlangıcında Bodrum‟daydık. Biz olmak Bodrum‟da günün başlangıcında SVYZ Beş sene evvel o bizim aile doktorumuzdu. O olmak bizim aile doktorumuz beş sene evvel SVNZ Dört gündür hastayız. Biz olmak hasta dört gündür SVNZ Yirmi yıldır Konya‟da hapiste. O olmak hapiste Konya‟da yirmi yıldır S V Y1 Y2 Z Türkiye‟nin ilk cumhurbaşkanı Atatürk dür. Türkiye‟nin ilk cumhurbaşkanı olmak Atatürk SVN Onların bütün problemi kötü yönetim. Onların bütün problemi olmak kötü yönetim SVN Camın hammaddesi kumdur. Camın hammaddesi olmak kum SVN
26
http://alikoker.name.tr
Sarhoş şoför onların ölümlerinin tek nedeniydi. Sarhoş şoför olmak onların ölümlerinin tek nedeniydi SVN Televizyon 20. yy‟ın en büyük icatlarından biridir Televizyon olmak 20. yy‟ın en büyük icatlarından biridir SVN Türkiye‟nin önemli problemlerinden biri işsizliktir. Türkiye‟nin önemli problemlerinden biri olmak işsizliktir SVN Şirketin finansal durumu ile ilgili rapor 5 dakika önce çekmecemdeydi. Şirketin finansal durumu ile ilgili rapor olmak çekmecemde 5 dakika önce SVYZ Aşağıdaki cümleleri S V O formülünde yerine koyun.
Bu yaz babasıyla Amerika‟ya gidecek. Kitapları yarın rafa yerleştir. Uzun süre suda gözlerini açamadı. İki yıl önce Almanya‟daydık. Ellerini yavaşça masaya vurdu. Gelecek yıl arkadaşıyla bir şirket kuracak. Bu olay şu anda önemli değil. Tom‟u partiye davet etme. Bahçede günlerce hazine aradı. Seni bir daha affetmeyeceğim. Yaşamı sensiz anlamsız. Yağmurda uzun süre kalma. Seninle yarın işe gitmeyeceğim. Bir bardak su ile saatlerce oynadı. O artık bekar bir insan. Burada beni tek başıma bırakma. Arabasını parkta bir kova su ile yıkadı. Benimle yeni bir hayata başla. Dün akşam çok hastaydım. Gözleri mükemmel. Dört yıl önce bir Amerikalı ile evliydi. Sonunda onu terk edebildim. Beni yıllarca yalanları ile kandırdı. Aylardır onu burada görmüyorum. Karısı hoş bir insandı. Duşta uzun süre kalma. 27
http://alikoker.name.tr
Masaya yeni bir bardak getir. Kitabı dün akşam okuyamadım. Evde tek başına ağlıyordu. Kaza hakkında hiçbir şey söyleme. Gazetedeki resmi hışımla yırttı. Çocukluklarında çok yaramazlardı. Borcumuzu günlerdir ödeyemiyoruz. Borsada her şeyini kaybettin. Bu sabah annesini doktora götürdü. Saksıdaki çiçekleri yarın sula. Ankara Türkiye‟nin başkentidir. Türkiye‟nin başkenti Ankara‟dır. Enflasyon Türkiye için önemli bir sorun. Şirket ciddi krizde. Sabaha kadar baş ucumda kal. Lütfen bana ıslak ellerinle dokunma. Karımı yıllardır her yerde arıyorum. Yeni kiracısı emekli bir memurdu. Hayatın oldukça ilginç gözüküyordu. Evin manzarası felaket. Senden çok farklıydı. Telefonumla oynama. Pencereyi açık bırak. Pencere açıktı. Pencereyi açtı. Her şeyi babasından öğrendi.
He, She, It... İngilizce‟de her şeyden önce bilinmesi gereken temel kelimeler vardır. Bu kelimeler aynen Türkçe‟de olduğu gibi isimlerin yerine kullanılır ve “ zamir “ diye adlandırılır. İlk olarak “şahıs zamirleri“ üzerinde duracağız. Doğadaki her bir nesnenin mutlaka bu zamirler tarafından bir karşılığı vardır. Her zaman cümlenin öznesi (olayı yapan yada yaptıran varlık) konumunda başta bulunurlar ve cümle içinde başka bir işlevleri yoktur, yerleri asla değiştirilemez.
He
Erkekler için
O
She
Kadınlar için
O
It
Cansız ve hayvanlar için
O
We
Biz
You
Sen, Siz
They
Onlar
I
Ben
28
http://alikoker.name.tr
His, Her, Its... İkinci grupta ise zamirlerin iyelik hallerini inceleyeceğiz. İsmin kime ait olduğunu belirterek daha evvel açıkladığımız şahıs zamirlerine (He, She, It, We, You, They, I) ait alt öğeleri başka bir ifade ile bu zamirlerin sahip olduğu bir şeyleri (nesneleri) anlatacağız.
His Her Its Our Your
Erkekler için Kadınlar içi Cansız ve hayvanlar için
Onun Onun Onun Bizim Seni, sizin
Their My
Onların Benim
Burada unutulmaması gereken en önemli nokta bu zamirlerden sonra mutlaka bir ismin geldiğidir. Tek başlarına kullanımları kesinlikle yoktur.
His
His
book
Her
Her
book
Its
Its
book
Our
book
Your
book
Our Your
+ İSİM
Their
Their book
My
My
book
Görüldüğü gibi arkalarına bir isim alarak ismin kime ait olduğunu belirtirler.
His school His job Her pocket Her pen
Onun Onun Onun Onun
Our armchair Our teacher Your father
Bizim koltuğumuz Bizim öğretmenimiz Senin baban
Your car
Senin araban
Their secretary Their house My exam My sister
Onların sekreteri Onların evi Benim sınavım Benim kız kardeşim
29
okulu işi cebi kalemi
http://alikoker.name.tr
His, Hers, Mine... Bu kategoride ise iyelik zamirlerinin isimlerle kullanılarak verdiği anlamları tek kelime ile karşılayan ilgi zamirleri üzerinde duracağız. Örneğin, benim arabamın İngilizce karşılığı “my car” dır. Eğer “benim arabam“ daha evvel cümle içinde kullanılmışsa ikinci cümlede bunu tekrarlamak zorunda değiliz, yani benim arabam yerine “benimki“ diyebiliriz. İşte benimki, seninki, onunki... gibi kelimelere biz ilgi zamirleri diyeceğiz. Dikkat edilirse bu kelimeler durup dururken kullanılamazlar başka bir deyişle bu kelimelerin anlamları daha evvelden bilinmelidirler. Benim arabam Onun kitabı Bizim evimiz
yerine benimki yerine onunki yerine bizimki
His
Erkekler için
Onunki
Hers ----Ours Yours Theirs Mine
Kadınlar için Cansız ve hayvanlar için
Onunki ---------Bizimki Seninki, Sizinki Onlarınki Benimki
His school
onun okulu
his
Onunki
His girl friend
onun kız arkadaşı
his
Onunki
His car
onun arabası
his
Onunki
Her father
onun babası
hers
onunki
Her book
onun kitabı
hers
onunki
Her life
onun hayatı
hers
onunki
Our dog
bizim köpeğimiz
ours
bizimki
Our house
bizim evimiz
ours
bizimki
Our picture
bizim resmimiz
ours
bizimki
Your table
senin masan
yours
seninki
Your teacher
senin öğretmenin
yours
seninki
Your mother
senin annen
yours
seninki
Their flower
onların çiçeği
theirs
onlarınki
Their garden
onların bahçesi
theirs
onlarınki
Their cat
onların kedisi
theirs
onlarınki
My exam
benim sınavım
mine
benimki
My face
benim suratım
mine
benimki
My pen
benim kalemim
mine
benimki
30
http://alikoker.name.tr
Him, Her, Me... Türkçe‟de sık sık karşımıza ismin halleri çıkar (e-a-de-da..) İngilizce‟de ismin hallerini göremeyiz. İsmin hallerini almış ve cümle içinde anlam kazanan bazı zamirler vardır. Bunlar Türkçe‟ye kulağa hoş geldiği gibi çevrilir. Bu son gurupta bu tip zamirleri inceleyeceğiz. Him
Erkekler için
Ona,onu,onda, ....
Her
Kadınlar için
Ona,onu,onda, ....
It
Cansız ve hay. için
Ona,onu,onda, ....
Us
Bize,bizi,bizde, ...
You
Sana,seni,sende, ...
Them
Onları,onlara,onlarda, ...
Me
Bana,beni,bende, ...
Yukarıdaki zamirler ismin tüm halleri için kullanılır. Örneğin “me“ cümle içinde “bana, beni, bende“ anlamları kazanabilir. Beni sinemaya götür
Bana bir kalem ver
Örneklerinde altı çizili yerlere “me“ gelir ve Türkçe‟ye en uygun çeviri yapılır. Buradaki önemli nokta bu zamirlerin mutlaka S V O N B Y Z formülünde nesne kısmında yer almasıdır. Yani cümlede asla özne konumunda bulunamazlar ve bu tip zamirlerle cümleye başlanamaz. Aşağıda şu ana kadar incelediğimiz dört grup zamir topluca görülmektedir.
OOo ,aOn
esH
OOnOns
esi
OOnO
Hsi
O
eH
OOo ,aOn
eHH
OOnOns
Hers
OOnO
eer
O
ehH
OOo ,aOn
tI
--------
------
OOnO
tIi
O
tI
zsBH ,esBs
si
zsBsHns
OnHi
zsBsH
OnH
zsB
eH
eoOo ,iHOs
uan
eHOsOns
uanHi
eHOsO
uanH
eHO
uan
OOlorı, Onlara
yhHH
OOloHınki
yhHsHi
OOloHın
yhHsH
OOloH
yhHT
Oo ,eHOzo
yH
zHOsHns
Mine
zHOsH
yT
zHO
t
31
http://alikoker.name.tr
Aşağıdaki boşlukları uygun karşılıkları ile doldurunuz. Amcam ………my uncle………. Annemiz Baban Bana Bebekleri Ben Beni Benimki Biz Bize Bizi Bizimki Bizimkiler Büyük çantamız Cebi Cesur koruması Çalışkan kız kardeşim Çantası Çirkin sekreteri Elmas yüzüğün Eski saati Etkileyici görüntüsü Ev adresimiz Güzel karısı Güzel ülkemiz Hatan Hayatı Islak elim İlginç arabası İlginç hayatın İşi Kalemim Kanepeniz karısı Kırmızı arabam Kırmızı ceketim Kız arkadaşım Kirli gömleğim Kitabı Kocası Koltuğumuz Kuvvetli kolları Kuyruğu Küçük evleri Masaları Mini eteği O Odası Okulum Ona Onlar
32
http://alikoker.name.tr
Onlara Onları Onların başarılı oyunu Onların kedisi Onların mutlu günü Onların sıcak yatakları . Onlarınki Onu Onun altın kolyesi Onun boş cüzdanı Onunki Onunkiler Oturma odan Öğretmeni Pahalı eteğim Pahalı paltosu Pahalı yüzüğün Perdeleri Resmimiz Sabırsız babası Sana Sen Seni Senin gül bahçen Seninki Siyah kazağı Siz Size Sizinki Sobası Sözlükler Suratın Şemsiyesi Şişman dayıları Tamir çantası Tecrübeli öğretmenim Tehlikeli köpekleri Tehlikeli sokağımız Televizyonumuz Tembel erkek kardeşi Tembel köpeğimiz Temiz evimiz Tuhaf kalemi Uzun boylu müdürüm Yağmurluğum Yakın okulu Yaramaz kızın Yavaş spor araban Yeni kasabaları Yorgun arkadaşım Yuvarlak masaları Zengin amcası Zengin baban
33
http://alikoker.name.tr
ÇOĞUL YAPILMA KURALLARI Bazı isimleri sayabiliriz, bazı isimleri ise sayamayız. Sayılabilen isimler tekil veya çoğul olabilirler ama sayılamayan isimler daima tekildirler. Sonu “ o “ ile biten isimler potato , tomato ( es ) alarak , patatoes , tomatoes Sonu “ x “ ile biten isimler box , fox
( es ) alarak , boxes , foxes
Sonu “ s “ ile biten isimler glass , class
( es ) alarak , glasses , classes
Sonu “ f, fe “ ile biten isimler shelf , knife
( ves ) alarak , shelves , knives
Sonu “ y “ ile biten isimler city, story
( ies ) alarak , cities , stories
Sonu “ ch , sh “ ile biten isimler watch, dish ( es ) alarak , watches , dishes Sonu “ y “ ile bitip kendinden önce toy, boy ( s ) alarak ,
toys , boys
“ bir sesli harf “ gelmesi durumunda Bunlar dışında kalanlar book, pen
books , pens
( s ) alarak ,
Bir kural eşliğinde formülize edilebilen her şey İngilizce Gramerinde “ düzenli “ diye adlandırılır. Yukarıda belli kurallar çerçevesinde çoğul yapılabilen isim kategorileri gösterilmiştir. Belli bir kural sınıfına girmeyen ve bunun sonucunda ayrı ayrı bilinmek zorunda kalınan kelimeler ise “ düzensiz “ yapılardır. Aşağıda “ s “ ve türevleri “ ile çoğul yapılamayan ayrı ayrı bilmek zorunda olduğumuz “ düzensiz isimler “ yer almaktadır. Man
adam
men
adamlar
man
kadın
women
kadınlar
Person
kişi
people
kişiler
Foot
ayak
feet
ayaklar
Fish
balık
fish
balıklar
Louse
bit
lice
bitler
Mouse
fare
mice
fareler
Child
çocuk
children
çocuklar
Tooth
diş
teeth
dişler
Sheep
koyun
sheep
koyunlar
Ox
öküz
oxen
öküzler
34
http://alikoker.name.tr
Goose
geyik
geese
geyikler
This
bu
these
bunlar
That
şu
those
şunlar
Çift olan herşey çoğul sayılır. Eyes
gözler
shorts
şort
Jeans
kot pantolon
shoes
ayakkabı
Scissors
makas
tights
tayt
Overalls
tulum
pyjamas
pijama
Pants
pantolon
braces
askı
Glasses
bardak
binoculars
dürbün
Trousers
pantolon
spectacles
gözlük
Clippers
kırpma aleti
shears
makas
Tongs
maşa
pincers
kerpeten
Sonu “ f ve fe “ ile biten isimlerin çoğul yapılabilmeleri için bu harflerin düşüp yerlerine “ ves “ getirildiğini söylemiştik. Bu isimler aşağıdaki gibidir. Calf
buzağı
calves
buzağılar
Half
yarım
halves
yarımlar
Wife
kadın eş
wives
eşler
Self
kendi
selves
kendileri
Knife
bıçak
knives
bıçaklar
Leaf
yaprak
leaves
yapraklar
Shelf
raf
shelves
raflar
Thief
hırsız
thieves’
hırsızlar
Wolf
kurt
wolves
kurtlar
Loaf
somun
loaves
somunlar
Sheaf
demet
sheaves
demetler
35
http://alikoker.name.tr
Yukarıdakiler dışında kalan isimler “f ve fe“ ile bitmelerine rağmen sadece “s“ alarak çoğul yapılır Safe
kasa
safes
kasalar
Belief
inanç
beliefs
inançlar
Roof
çatı
roofs
çatılar
Chief
başkan
chiefs
başkanlar
Her zaman çoğul olarak kullanılan tekili olmayan isimler. Aborigines
yerli
police
polis
Archives
arşiv
remains
kalıntı
Riches
servet
savingstasarruf
Cattle
sığır
surroundings çevre
Clothes
çamaşır
thanks
teşekkür
Outdoors
dışarısı
manners
terbiye
Dregs
tortu
outskirts
civar
Eaves
saçak
victuals
erzak
Environs
çevre
goods
mal
Wages
haftalık maaş
Türkçe’de sayılabilir gibi düşündüğümüz ama İngilizce’de sayılamayan isimler. Advice
öğüt
business
iş
Baggage
bagaj
entertainment
gösteri
Bread
ekmek
furniture
mobilya
Money
para
grief
üzüntü
Cash
nakit
knowledge
bilgi
Fun
eğlence
information
bilgi
Homework
ev işi
posta
Work
iş
news
haber
36
http://alikoker.name.tr
„S 1. Dikkat edilirse daha evvel açıklamaya çalıştığımız iyelik zamirleri (her, his, its, our, your, their, my) isimlerin yerine kullanılmaktadır. Eğer zamirlerin yerine gerçek isimlerini koyar ve yine bir aitlikten söz edersek o zaman “ „s “ kullanmak zorunda kalırız ve isimlere “ nin, nın, sinin, sının, sunun, sünün, lık, lik …” gibi anlamlar katar. His book
Tom‟s book
Her cat
Linda‟s cat
Ayşe’s camera - Ayşe’nin kamerası Suzan’s father - Suzan’ın babası Turkey’s population - Türkiye’nin nüfusu George’s school - George’un okulu Celal’s table - Celal’in masası My brother’s car - Babamın arabası Her sister’s house - Kız kardeşinin evi Lane’s party - Jane’nin partisi Mr. Smith’s wife - Bay Smith’in eşi Linda’s bag - Linda’nın çantası Today’s news - Bu günkü haberler The school’s door - Okulun kapısı The book’s page - Kitabın sayfası The cat’s milk - Kedinin sütü Yesterday’s newspaper - Dünkü gazete Next year’s plan - Gelecek yılki plan Last week’s match - Geçen haftanın maçı Uncle Tom’s house - Tom amcanın evi Mahmut the second’s reign - II Mahmut’un tahtı The minister’s old advisor - Bakanın eski danışmanı The government’s decision - Hükümetin kararı 2. Çoğul ismlerin sonları “ s “ ile bittiği için ‘s kullanılmaz onun yerine ‘ getirilir. The The The The The
chairs’ colour - Sandalyelerin rengi students’ books - Öğrencilerin kitapları girls’ bags - Kızların çantaları teachers’ addresses - Öğretmenlerin adresleri Turks’ proposals - Türklerin teklifleri
3. Çift isimli durumlarda ikinci isme ‘s getirilir. Tom and Linda’s father - Tom ve Linda’nın babası Ayşe and Ahmet’s school - Ayşe ve Ahmet’in okulu George and Ann’s ball - George ve çocukların topu 4. Sonu “ z “ okunuşu ile biten veya Latince kökenli olan isimlerde ‘ kullanılır. Humphrey’s’ films - Humphreys’in filmleri Dickens’ novels - Dickens’ın romanları Keats’ poems - Keats’ın şiirleri Johnson’s’ method - Johnson’un metodu Socrates’ illness - Socrates’in hastalığı
37
http://alikoker.name.tr
5. İsimlerde ölçü, zaman, yer belirttiğinde “ lik-lık “ anlamları kazanabilirler. Eight hours’ sleeping - Sekiz saatlik uyku One week’s travel - Bir haftalık tatil A year’s notice - Bir yıllık ihbar A month’s salary - Bir aylık maaş A stone’s throw - Bir taş atımı mesafe A moment hesitation - Bir anlık tereddüt An arm’s length - Bir kolluk mesafe An hour’s walk - Bir saatlik yürüyüş Two hours’ drive - İki saatlik yol Ten dollars’ worth - On dolarlık fiyat Three weeks’ course - Üç haftalık kurs 60’s container - 60’lık konteynır 100’s cigarette - 100’lük sigara 6. Daha evvel gördüğümüz ilgi zamirlerinin (his, hers, ours, yours, theirs, mine) yerine gerçek isimlerinin kullanılması durumunda kullanılır. Tom’s Linda’s Children’s
Tom’unki Linda’nınki Çocuklarınki
His Hers Theirs
Onunki Onunki Onlarınki
7. Özel faaliyet gösteren iş yerlerini asıl meslekten ayırt etmek için kullanılır. Butcher’s Grocer’s
kasap (dükkan) bakkal (dükkan)
Butcher Grocer
kasap (meslek) bakkal (meslek)
8. “ „s “ her zaman ( nin, nın, sinin, sının….) gibi anlamlar vermeyebilir. Bazen isim tamlaması yapma görevi üstlenirler. Fakat bu ifadeler genel anlam içerirler. İsimlerin iyelik hallerinden ( nin, nın, sinin, sının…) farklıdırlar. Aşağıda bu şekilde oluşan tamlamalara örnekler verilmiştir. Bu tamlamaları ismin iyelik halleri ile karıştırmamak gerekir. A butcher‟s knife - Bir kasap bıçağı The butcher‟s knife - Kasabın bıçağı A teacher‟s book - Bir öğretmen kitabı The teacher‟s book - Öğretmenin kitabı A boys‟ school - Erkek okulu A child‟s play - Çocuk oyunu A carpenter‟s saw - Marangoz testeresi A children‟s story - Çocuk hikayesi A doctor‟s degree - Doktor diploması A dog‟s life - Köpek hayatı A driver‟s license - Şoför ehliyeti A girls‟ college - Kız üniversitesi A ladies‟ tailor - Kadın terzisi A A A A
lieutenant’s rank - Teğmen rütbesi summer’s day - Bir yaz günü teacher’s college - Öğretmen okulu women’s club - Kadınlar kulübü
38
http://alikoker.name.tr
OF 1. “of “ kullanarakta ( nin, nın, sinin, sının ) anlamları veren kelime grupları yapılabilir. Değişen hiç bir şey yoktur. Sadece “ s “ daha çok özel isimlerde “of “ ise cins isimlerde kullanılır. Name of school Okulun ismi School‟s name Colour of wall Duvarın rengi Wall‟s colour Milk of cat Kedinin sütü Cat‟s milk The beginning of the story - Hikayenin başlangıcı The decision of the government - Hükümetin kararı The title of the book - Kitabın başlığı The ground floor of the building - Binanın giriş katı The name of this village - Bu köyün ismi The roof of the house - Evin çatısı The cause of the problem - Problemin nedeni Back of the car - Arabanın arkası The phone number of Jack - Jack‟in telefon numarası Best party of day - Günün en iyi filmi Job of my sister - Kız kardeşimin işi Favourite colour of Paula - Paula‟nın favori rengi Birthday of Tom - Tom‟un doğum günü The wall of the castle - Kalenin suru The manager of the hotel - Otelin müdürü The window of the car - Arabanın penceresi The new vase of the roses - Güllerin vazosu The existence of Allah- Allah‟ın varlığı The end of American Indians - Kızılderililerin sonu The courage of the Turks - Türklerin cesareti The poster of Atatürk - Atatürk‟ün posteri The palace of the queen - Kraliçenin sarayı The influence of the rich - Zenginlerin nüfusu ( itibarı ) The suffer of the poor - Fakirlerin acısı The smell of a rose - Bir gülün kokusu The conquest of the city - Şehrin fethi The next subject of the book - Kitabın bir sonraki konusu The members of the association - Derneğin üyeleri The second day of the conference - Konferansın ikinci günü The guns of the robbers - Soyguncuların silahı The birthday of her sister - Kız kardeşinin doğum günü The invention of the telephone - Telefonun icadı The cost of the production - Üretimin maliyeti A work of a madman - Bir delinin işi 2. “of“ her zaman ( nin, nın ) anlamı vermeyebilir. Bazen isim tamlaması yapar. Ama bu ifadeler genel anlam içerirler. İsimlerin iyelik hallerinden farklıdırlar. Bu yüzden bu iki kategoriyi birbiri ile kıyaslamaya kalkışmayın. Aşağıda bu tip kullanımlara örnekler verilmiştir. The threat of war - Savaş tehlikesi The winds of war - Savaş rüzgarları The day of reckoning - Kıyamet günü 39
http://alikoker.name.tr
A man of science - Bilim adamı The loss of moisture - Nem kaybı A form of torture - Bir işkence türü A delay of ten minutes - On dakikalık bir gecikme Lack of interest - İlgisizlik Shortage of food - Kıtlık Evidence of any interference - Müdahale delili Reign of terror - Terör hükmü A sign of weakness - Zayıflık işareti Proof of guilt - Suçluluk delili The forces of evil - Kötülük güçleri Contempt of court - Mahkemeye hakaret A feeling of despair - Ümitsizlik duygusu The danger of inflation - Enflasyon tehlikesi Proportion of five to one - Beşe bir oranı Freedom of speech - Söz hürriyeti The faculty of Law - Hukuk Fakültesi History of art - Sanat tarihi School of Medicine - Tıp fakültesi College of Science - Fen Fakültesi Aşağıdaki boşluklara İngilizce karşılıklarını yazınız. Köpeğin burnu Babanın planı NATO‟nun görevleri Kore‟nin gelişimi Türkiye‟nin zorlukları Linda‟nın serveti Arthur‟un kitabı George‟un fikri Democles‟in kılıcı Tom ve Linda‟nın bebeği Patronumun emirleri Cumhurbaşkanının korumaları Milletvekilinin görevi Ahmet‟in babasının resimleri Bir öğrenci kitabı İstanbul‟un trafiği New York‟un karanlık caddeleri Üç aylık maaş Türklerin planı Almanların teklifleri Kitapların sayfaları Erkek gömleği Fatih‟in tahtı Kitabın konusu İstanbul‟un 1453‟te fethi Dört günlük tatil Hikayenin sonu
the nose of the dog / the dog‟s nose
40
http://alikoker.name.tr
ÖLÇEK BĠLGĠSĠ 1. Katı olsun sıvı olsun herhangi bir sayılamayan maddenin belli sayıdaki biriminden (bardak, fincan, şişe) bahsediyorsak aşağıdaki kalıbı kullanırız. Bu yolla sayılamayan isimleri ölçekleyerek onların belli bir miktarını ifade ederiz. Bu kalıbı değiştirmeye çalışmak mümkün değildir. Türkçe çevirilerindeki mantıksızlıklar aranmaksızın hep aynı kuralla yapılırlar. [ÖLÇEK
OF
MADDE]
a glass of water - bir bardak su a cup of tea - bir fincan çay a bottle of milk - bir şişe süt a can of coke - bir kutu kola a jar of jam - bir kavanoz reçel a bar of chocolate - bir dilim çikolata a slice of bread - bir dilim ekmek a piece of pizza - bir parça pizza two tanks of oil - iki depo benzin three barrels of wine - üç varil şarap ten plates of food - on tabak yiyecek five packs of cigarette - beş paket sigara a bar of soap - bir kalıp sabun a barrel of beer - bir fıçı bira a glassful of water - bir bardak dolusu su a block of ice - bir kalıp buz a bottle of wine - bir şişe şarap a bowl of sugar - bir kase şeker a cupful of sugar - bir fincan dolusu şeker two sheets of paper - iki yaprak kağıt a grain of race - bir pirinç tanesi a handful of money - avuç dolusu para a head of lettuce - bir top salata ( marul ) a heap of rubbish - bir yığın çöp a kilo of butter - bir kilo tere yağ a kind of cheese - bir çeşit peynir a loaf of bread - bir somun ekmek a lump of sugar - bir küp şeker a new kind of cheese - yeni bir çeşit peynir a new kind of plastic - yeni bir çeşit plastik a joint of meat - et parçası (but veya kol) a pair of socks - bir çift çorap a set of furniture - bir mobilya takımı a speck of dust - bir toz parçası sticks of dynamite - dinamit lokumları two cups of tea - iki fincan çay three kinds of food - üç çeşit gıda six types of bread - altı tip ekmek four cupful of sugar - dört fincan dolusu şeker ten kilos of rice - on kilo pirinç ten meters of cloth - on metre kumaş truckloads of sand - kamyonlar dolusu kum a box of matches - bir kutu kibrit
41
http://alikoker.name.tr
a distance of two miles - iki millik mesafe a ball of wool - bir yün yumağı a fit of anger - bir öfke nöbeti a fit of passion - hiddet nöbeti a piece of bad luck - bir parça kötü talih a piece of evidence - bir küçük delil a piece of advice - bir parça tavsiye heaps of mud - çamur yığınları items of news - haberler pangs of remorse - vicdan azabı the pangs of fear - korku duygusu works of art - sanat eserleri a fit of fever - ateş nöbeti piece of research - bir küçük araştırma a piece of string - bir parça ip a bit of interest - bir parça ilgi a work of art - bir sanat eseri an act of mercy – merhamet an attack of fever - ateş nöbeti 2. Dikkat edilirse ilk şıkta ölçeklemeye çalıştığımız maddenin geride kalan kısmı önemsenmemektedir. Yani maddenin sadece ölçeği önemlidir. Artta kalan kısım göz ardı edilmemektedir. Bu konuda ise maddenin geride kalan kısmı da önem kazanacaktır. Başka bir ifade ile madde ve ölçek birlikte anılacaktır. One of book - kitapların biri Four of chair - sandalyelerin dördü Six of students - öğrencilerin altısı Eight of tables - masaların sekizi Twelve of girls - kızların on ikisi Some of cars - arabaların bazıları Most of problems - problemlerin çoğu Burada anlatılmak istenen çok taneden az taneye doğru iniştir. 3. Burada ise sıralama içeren kelime gruplarını inceleyeceğiz. One of the important problems of Turkey Türkiye’nin önemli problemlerinden biri One of the big tourism centres of the world Dunyanın büyük turizm merkezlerinden biri Two of the dangerous parts of New York New York’un tehlikeli kısımlarının ikisi One of the important telecommunication equipment of today Günümüzün önemli iletişim araçlarından biri Önemli not:
“ Ölçek bilgisi “ adlı başlıkta açıklamaya çalıştığımız konu İngilizce Gramerinde aynı adla ve izah tarzıyla yoktur. Kolay anlaşılabilmesi için yakıştırma ifadeler kullanılmıştır.
42
http://alikoker.name.tr
Aşağıdaki boşluklara İngilizce karşılıklarını yazınız. Üç varil şarap three barrels of wine Altı tabak yemek Araba ile iki saatlik yol Arkadaşlarından bazıları Beş kutu kola Beş şişe süt Beş yaprak kağıt Bir bardak portakal suyu Bir çift eldiven Bir damla göz yaşı Bir depo benzin Bir dilim ekmek Bir galon benzin Bir kase yoğurt Bir kavanoz reçel Bir kutu kibrit Bir mobilya takımı Bir parça ekmek Bir parça kek Bir parça merhamet Bir parça tavsiye Bir sanat eseri Bir somun ekmek Çocukların onu Dokuz paket yağ Dört çay kaşığı tuz Dört günlük macera Dünyanın önemli turizm merkezlerinden biri İki haftalık tatil İki kalıp sabun İki paket un Kalemlerin hepsi Linda’nın kalemlerinden biri On dört koltuk On metre kumaş Onlardan altısı Öğrencilerin biri Problemlerin çoğu Sandalyelerin ikisi Sekiz dilim çikolata Sekiz mektup Sekiz metre halı Tom’un hatalarından biri Türkiye’nin büyük kentlerinden ikisi Türkiye’nin zorlukları Üç aylık maaş Üç baş sarımsak Üç dinamit lokumu Üç millik mesafe Üç saatlik uyku
Yedi dilim pizza 43
http://alikoker.name.tr
ARTICLES 1- INDEFINITE: BELĠRSĠZ A – BĠR: Sessiz bir harf ile tekil bir sözcükten önce kullanılır. Örnek -
A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A A
book chair story university useful thing European sister brother month day week year size sudden tiger lion crocodile camel dozen of eggs glass of tea shiny day hundred million thousand billion dozen few couple lot of
AN – BĠR: a – i – o – u – e gibi sesli ünlü harfle baĢlayan veya , seslendirilemeyen “h” gibi harfle baĢlayan sözcüklerin baĢına gelir. Örnek -
an an an an an an an an an
apple umbrella egg heir honest man hour engineer interest ant
44
http://alikoker.name.tr
“A” VE “AN” ARĠTEKLLERĠNĠN KULLANILMADIĞI YERLER: a -) Çoğul bir addan önce - cows - apples b -) AĢağıdaki gibi adlardan önce, - corn - glass - iron - milk - tea
- chairs gibi,
sayılamayan ancak birimiyle söylenebilen bazı somut -
cloth grass paper money wood
gibi,
2- DEFINITE: BELĠRLĠ “THE” KULLANILIR. The article‟ sinin kullanıldığı yerler. Asal cümleciğin, özne, nesne veya tamlamasını oluĢturan addan önce - the book -the car -the vehicle Tek anlamına gelen THE ONLY ONE sözcük dizisinden önce Yönlerden önce - The north - The south - The west - The east - The north - west - The north - east - The south - west - The south - east - Wind: the north - west 5 Kutsal kitap ve mabetlerin baĢında - The Holy Quran -The Blue Mosque gibi Özel bir adın önünde yer alan cins bir adın önünde kullanılır - The planet Pluto / Pluto Gezegeni - The galaxy Samanyolu / Samanyolu Galaksisi Eyaletlerden oluĢan ülke adlarından veya çoğul ülke adlarından önce - The United States of America / Amerika BirleĢik Devletleri - The United Kingdom / BirleĢik Krallık - The United Arab Emirates / BirleĢik Arap Emirlikleri - The Netherlands / Hollanda - The Turkey / Türkiye - The Republic of Turkey / Türkiye Cumhuriyeti BaĢlıklarda sırasal sıfatlardan önce - Queen Elizabeth the second / Kraliçe II.ici Elizabet - Padisah Abdülhamit the second / PadiĢah 2.inci Abdülhamit - Tahir the first / Birinci Tahir Ismi belli olan yerleri tanımlarken ve tanımlayıcı bir edatlı deyiĢten önce - The Palace of Çırağan / Çırağan Sarayı - The house with brown-shutters / Kahverengi panjurlu ev.
45
http://alikoker.name.tr
Özel bir adı izleyen ve meslek veya ticaret anlatan cins adların önünde kullanılır - Tahir the teacher / Öğretmen Tahir - Mustafa the administer / Yönetici Mustafa Ada topluluklarından önce - The Island Bahamas / Bahama adaları - The East India Islands / Doğu Hindistan adaları Nehir Okyanus ve sıradağ adlanrından önce - The Atlantic Ocean - The mountain Everest Tren, gemi ve Uçak adlarından önce - The M/S BarıĢ Manço / BarıĢ Manço gemisi - The Santa Fee / Santa Fee treni KiĢiye/ġahsa ait olmayan iĢyeri, banka, otel, enstitü, restoran adlarından once - The Marmara Hotel - The Ottoman Bank Üniversite, Okul, Hastane adlarından önce - The Istanbul University / Ġstanbul Üniversitesi - The Çapa Hospital / Çapa Hastanesi Bir küme veya topluluğu simgeleyen sayılabilir tekil bir addan önce - The ant is industrious / Karınca çalıĢkandır Bir küme,grup,topluluğu sıfatlardan önce - The rich always proud / Zenginler daima kibirlidir. - We must help the poor / Fakirlere yardım etmeliyiz. - The French cook meat the best / Eti en iyi Fransızlar piĢirir. Doğada yalnız tek olan varlıklardan önce - The earth - The sky - The ocean Müzik aygıtlarından önce - The violin / Keman - The piano / Piyano Tanımlayıcı en üstünlük anlatımlarında kullanılır - That is the oldest mosque in Ġstanbul - O Ġstanbul‟daki en eski camiidir. The most / the first / the best / the worst / the second geçtiği cümlelerde Ad olarak kullanılan en üstünlük anlatımlarından önce - This is the best I can do - Bu benim yapabileceğimin en iyisidir. - The most I can gain is that amount - O meblağ benim kazanabileceğimin en çoğudur.
46
http://alikoker.name.tr
HAVE - HAS GOT have/has got Türkçe'de sahip olmak anlamındadır. Sahip olduğunuz bir Ģeyi ifade etmek için kullanılır. AĢağıda Ģahıslara göre nasıl kullanıldığını inceleyin. POSITIVE (OLUMLU) I have got a car. You have got a car. He has got a car. She has got a car. It has got a car. We have got a car. They have got a car.
NEGATIVE (OLUMSUZ) I haven't got a car. You haven't got a car. He hasn't got a car. She hasn't got a car. It hasn't got a car. We haven't got a car. They haven't got a car.
QUESTION (SORU) Have I got a car? Have you got a car? Has he got a car? Has she got a car? Has it got a car? Have we got a car? Have they got a car?
● DĠKKAT! - I have got a car. ( Bir arabam var.) Türkçe'ye çevirirken genelde "Bir arabaya sahibim" Ģeklinde çevirmeyiz. Ġki dil arasındaki bu farklılık bazen Ġngilizce‟yi yeni öğrenenler için sorun teĢkil edebilir. ġöyle ki; "Benim iki kız kardeĢim var" cümlesini Ġngilizce'ye çevirmek isteyen bir kiĢi, "var" kelimesine aldanarak "there is/are" kalıbını kullanabilir ve tabi ki yanlıĢ olur. O yüzden cümlenin sahiplik anlamı içerip içermediğine bakılmalıdır. - She has got two sisters. (Onun iki kız kardeĢi var veya o iki kız kardeĢe sahiptir) - We have got many pens. (Bizim çok kalemimiz var veya biz çok kaleme sahibiz)
Have/has got veya sadece have/has DeğiĢik metinlerde farklı kullanımlara rastlayabiliriz. Özellikle Ġngiltere'de kullanılan Ġngilizce'de "have/has got" daha sık kullanılır. - I have got a sister.
- I have a sister.
Bu iki cümle arasında anlam olarak fark yoktur. Ancak olumsuz ve sorularda durum aynı değildir. (+) I have got a book. (-) I haven't got a book. (?) Have I got a book?
(+) I have a book. (-) I don't have a book. (?) Do I have a book?
YANLIġ KULLANIMLAR
İki farklı kullanım birbiriyle karıştırılırsa gramatik açıdan hatalı olur. Examples: A: Have you got a pencil? B: No, I haven't. (doğru) No, I don't. (yanlış)
A: Do you have any money? B: No, I don't. (doğru) No, I haven't. (yanlış)
47
http://alikoker.name.tr
COUNTABLE - UNCOUNTABLE NOUNS (Sayılabilen - sayılamayan isimler)
Ġngilizce'de isimler sayılabilen ve sayılamayan olarak ikiye ayrılır ve cümle içindeki kullanımları farklıdır. Sayılamayan isimler her zaman için tekil kabul edilir. Örneğin Ġngilizce'de "saç" kelimesi "uncountable"dır yani sayılamaz. Bu yüzden asla "s" takısı alarak çoğul yapılamaz. Halbuki Türkçe'de biz "saçlar" diyebiliriz. Aynı Ģekilde "su", "pirinç" ve benzeri kelimeler hep tekil kullanılmak zorundadır. Aynı Ģekilde sayılamayan kelimelerin baĢında "a veya an" artikelini de kullanamayız. Çünkü "a" bir anlamına gelir. EXAMPLES There is a book on the table. There are four books on the table. ("book" kelimesi sayılabilen isim olduğu için çoğul olarak kullanılabilir.) There is some water in the glass. ("su" kelimesi sayılamaz olduğu için asla "there are" kalıbıyla kullanılamaz. SOME UNCOUNTABLE NOUNS (Bazı sayılamayan isimler) air
bread
cake
coffee
coke
coke
hair
milk
money
water
weather
48
http://alikoker.name.tr
THIS, THAT - THESE, THOSE This ve that Türkçe'de "bu" ve "Ģu" ifadelerinin karĢılığıdır KonuĢurken bize yakın olan nesneler için "this" (bu) KonuĢurken bize uzak olan nesneler için "that" (Ģu) KonuĢurken bize yakın olan nesneler için "these" (bunlar) KonuĢurken bize uzak olan nesneler için "those" (Ģunlar) EXAMPLES This book (bu kitap) - these books (bu kitaplar) This student (bu öğrenci) - these students (bu öğrenciler) This school (bu okul) - these schools (bu okullar) This man (bu adam) - these men (bu adamlar) That train (Ģu tren) - those trains (Ģu trenler) That building (Ģu bina) - those buildings (Ģu binalar) DĠKKAT! AĢağıdaki cümleler kesinlikle yanlıĢtır. This books are very expensive (This tekillerle kullanıldığı için "books" diyemeyiz.) These girl is very beautiful. (Aynı Ģekilde "these" kelimesinden sonra tekil isim kullanamayız.)
49
http://alikoker.name.tr
THERE IS - THERE ARE "There is / there are" Türkçe'de "var" kelimesinin karĢılığıdır. Tekiller ve sayılamayan isimler için "there is", çoğullar içinse "there are" kullanılır. SINGULAR (Tekil ve sayılamayanlar) there is.... (there's) is there...? there is not. (there isn't) There is a big tree in the garden. (Bahçede büyük bir ağaç vardır.) There is a good programme on TV tonight. (Bu gece televizyonda güzel bir program var.) Excuse me;is there a good hotel near here? (Affedersiniz, buralarda güzel bir otel var mı?) There isn't any money in the bag. (Çantada hiç para yok.) PLURAL (Çoğul) there are.... are there...? there are not... (there aren't) There are some big trees in the garden. (Bahçede birkaç tane büyük ağaç var.) There are many people in the school. (Okulda bir sürü insan var.) Are there any books on the table? (Masanın üzerinde hiç kitap var mı?) Yes, there are. / No, there aren't. How many students are there in the classroom? (Bu sınıfta kaç tane öğrenci var?) THERE IS AND IT IS There is a vase on the table. (Masanın üzerinde bir vazo var.) Bu cümlede "It's a vase on the table" diyemeyiz. AMA: I like this vase. It's very expensive. (Bu vazoyu seviyorum. O çok pahalı.) Bu örnekte de "there is" kalıbını kullanamayız.
50
http://alikoker.name.tr
SOME – ANY ►"some" kelimesi Türkçe'de "biraz/birkaç" anlamına gelir ve olumlu cümlelerde kullanılır. Examples: I am going to buy some eggs. (Birkaç tane yumurta alacağım.) There is some ice in the fridge. (Buzdolabında biraz buz var.) We made some mistakes. (Bazı yanlıĢlar yaptık.) She said something. (Bir Ģey söyledi.) I met someone. (Birisiyle tanıĢtım.) ►”any" kelimesi Türkçe'de hiç anlamına gelir ve negatif cümlelerde kullanılır. Examples: I'm not going to buy any eggs. (Hiç yumurta almayacağım.) There isn't any ice in the fridge. (Buzdolabında hiç buz yok.) They didn't make any mistakes. (Hiç hata yapmadılar.) She didn't say anything. (Hiçbir Ģey söylemedi.) I didn't meet anybody. (Kimseyle tanıĢmadım.) SORU CÜMLELERĠNDE "SOME" VE "ANY" ►Soru cümlelerinin çoğunda (istisnalar vardır) "any" kullanılır. - Is there any ice in the fridge? (Buzdolabında hiç buz var mı?) - Did they make any mistakes? (Onlar hiç hata yaptılar mı?) - Are you doing anything this evening? (Bu akĢam bir Ģey yapıyor musun?) Ġnsanlara bir Ģey teklif ederken veya bir Ģey önerirken kullandığımız soru cümlelerinde "any" değil, "some" kullanılır. Bu cümleler kalıp olarak soru cümlesi olsa da esasen tekliftir. Examples: - Would you like some milk? (Biraz süt ister misiniz) (Bu cümle yapı olarak soru cümlesi olsa da bilgi alma amaçlı sorulan gerçek bir soru değildir, bir tekliftir.) - Would you like something to drink? (Ġçecek bir Ģey ister miydiniz?) - Can I have some bread? (Biraz ekmek alabilir miyim?)
51
http://alikoker.name.tr
WHEN...? - HOW LONG...? "When" soru kelimesi Simple Past Tense ile, "How long" soru kalıbıysa Present Perfect Tense ile kullanılır. AĢağıdaki örneklerde iki kullanımın farkına bakın. When did it start snowing? (Kar yağıĢı ne zaman baĢladı?) It started snowing two hours ago. (Kar yağıĢı iki saat önce baĢladı.) Bu örnekte kar yağıĢının tam olarak ne zaman baĢladığı sorulmaktadır. How long has it been snowing? (Ne zamandır kar yağıyor?) It has been snowing for two hours. (Ġki saattir kar yağıyor.) Bu örnekte ise kar yağıĢının baĢlangıcı ve ne kadar zamandır devam ettiği sorulmaktadır. AĢağıdaki örnekte aynı Ģekilde iki soru kelimesinin farklı kullanımları verilmiĢtir. When did you first meet your girlfriend? (Kız arkadaĢınla ilk ne zaman tanıĢtın?) How long have you known your girlfriend? (Kız arkadaĢını ne zamandır tanıyorsun?)
52
http://alikoker.name.tr
FOR - SINCE for ve since "Present Perfect Tense" ile kullanılan zaman bildiren ifadelerdir. Bir eylemin ne kadar süredir devam ettiğini ifade etmek için kullanılır. ● FOR Bir eylemle ilgili süreçten bahsederken for kullanılır. Example: - I have been chatting for two hours. (Ġki saattir chat yapıyorum.) Bu örnekten chat yapma eyleminin iki saat önce baĢladığı ve hala devam ettiği anlaĢılmaktadır. - John has been working for this company for six months. (John altı aydır bu Ģirkette çalıĢıyor.) ● SINCE Bir eylemle ilgili sürecin baĢlangıç noktasından bahsederken since kullanırız. - I have been chatting since 2 o'clock. (Saat ikiden beri chat yapıyorum.) Bu örnekte chat yapma eyleminin ne kadar sürdüğü değil, ne zaman baĢladığı ifade edilmektedir. Ama sonuç olarak eylemin ne kadar sürdüğü de anlaĢılır. Örneğin cümle saat 4'de söylenmiĢse, eylem iki saat sürmüĢ demektir. - I haven't seen Mary since Monday. (Pazartesiden beri Mary'yi görmedim)
Olumlu cümlelerde kimi zaman for cümleden çıkarılabilir. - We have been married (for) 20 years. (20-yıldır evliyiz.) Bu cümlede for kullanılmasa da olabilir. Ancak: - They haven't seen each other for 2 years. (Ġki yıldır birbirlerini görmediler.) Bu cümle olumsuz olduğu için for cümleden çıkarılamaz.
53
http://alikoker.name.tr
WOULD YOU LIKE...? I'D LIKE... ● "Would you like...?" kalıbı bir Ģey teklif etmek için kullanılır. Examples: A: B: A: B: A: B:
Would you like some tea? (Çay alır mıydınız?) No, thank you. (Hayır, teĢekkür ederim.) Would you like coffee? (Kahve ister misiniz?) Oh, no. (Hayır) Then, what would you like to drink? (O halde ne içmek istersiniz?) Coke, please. (Kola lütfen.)
Örneklerde görüldüğü gibi "would you like" kalıbı nazik bir Ģekilde bir Ģey teklif ederken kullanılır. Ġngilizce' de "do you want" sorusuyla aynı anlamdadır ama daha naziktir.
● "Would you like to...?" kalıbı birisini bir Ģey yapmak için davet ederken kullanılır. Examples: Would you like to come to my birthday party? (Benim doğum günü partime gelmek ister misin?) What would you like to do tonight? (Bu gece ne yapmak istersin?)
● "Would like to" kalıbı nazikçe bir Ģey istemek için "I want" kalıbının yerine kullanılır. Examples: - I am very hungry. I'd like a hamburger. (Çok açım. Bir hamburger istiyorum/alabilir miyim) - I'd like some information about the programme, please. (Programla ilgili bilgi istiyorum/alabilir miyim.)
● WOULD YOU LIKE...? ile DO YOU LIKE...? ARASINDAKĠ FARK AĢağıdaki örnekleri dikkatli bir Ģekilde inceleyin. -
Would you like tea? (Çay ister misiniz?) No, I'd like coffee. (Hayır, kahve istiyorum.) Do you like tea? (Çayı sever misiniz?) No, I like coffee. (Hayır, kahve severim.) What would you like to do at the weekend? (Hafta sonu ne yapmak istersin?) What do you like to do at the weekend? (Hafta sonları ne yapmaktan hoĢlanırsın?)
54
http://alikoker.name.tr
PREFER - WOULD RATHER Prefer ve would rather kalıplarını tercihlerimizden bahsederken kullanırız. Examples: - I prefer to live in the country. (Köyde yaĢamayı tercih ederim.) - I prefer to play basketball rather than play football. (Futbol oynamaktansa basketbol oynamayı tercih ederim.) ● PREFER Genel olarak hayatta neyi tercih ettiğinizi ifade ederken "prefer" kalıbı üç farklı Ģekilde kullanılabilir: a) Prefer something to something else (Bir Ģeyi baĢka bir Ģeye tercih etmek) - I prefer football to basketball. (Futbolu basketbole tercih ederim.) - I prefer city to country. (ġehiri köye tercih ederim.) b) Prefer to do something rather than do something else. (Bir Ģeyi yapmak yerine baĢka bir Ģeyi yapmayı tercih etmek.) - I prefer to drink tea (Çay içmeyi tercih ederim.) - I prefer to drink tea rather than (drink) coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.) c) Prefer doing something to doing something else (Bir Ģeyi yapmak yerine baĢka bir Ģeyi yapmayı tercih etmek.) - I prefer drinking tea (Çay içmeyi tercih ederim.) - I prefer drinking tea to drinking coffee. (Çay içmeyi kahve içmeye tercih ederim.) DĠKKAT! Bu üç kullanım arasında anlam olarak bir fark yoktur. ● WOULD PREFER (I'd prefer) "Would Prefer" kalıbı genel tercihlerimiz değil, belirli bir durumda neyi tercih ettiğimizi ifade ederken kullanılır. Example: - Would you prefer coffee or tea? (Kahve mi alırsınız, çay mı?) - I'd prefer to stay at home rather than go to the cinema tonight. (Bu gece sinemaya gitmektense, evde kalmayı tercih ederim.) ● WOULD RATHER (I'd rather) "would rather" ve "would prefer" kalıpları arasında anlam olarak fark yoktur. Sadece kullanımda aĢağıdaki fark vardır. would rather do would prefer to do "would rather" kalıbından sonra doğrudan fiil gelir ve ek almaz. Examples: - I'd rather go by car. (Arabayla gitmeyi tercih ederim.) - I'd rather stay at home. (Evde kalmayı tercih ederim.)
55
http://alikoker.name.tr
REPORTED SPEECH Indirect Speech („reported speech‟ de denir) birisinin söylediği cümleyi aktarmaya denir. Genellikle konuĢma dilinde kullanılır. Eğer aktarılan eylem geçmiĢte yapılmıĢ ise, cümle geçmiĢ zaman olur. Bu kalıp genellikle bahsedilen zamandan bir önceki geçmiĢ zamanla ifade edilir. Örneğin:
He said the test was difficult. (Testin zor olduğunu söyledi.) She said she watched TV every day. (Her gün TV seyrettiğini söyledi.) Jack said he came to school every day. (Jack her gün okula gittiğini söyledi.)
Eğer aktarılan eylem; geniĢ zaman, geçmiĢ zaman veya gelecek zaman ile ifade ediliyorsa, kullanılan zaman aynı kalır, değiĢmez. Örneğin: He says the test is difficult. (Testin zor olduğunu söylüyor.) She has said that she watches TV every day. (Her gün TV izlediğini söylemiĢti.) Jack will say that he comes to school every day. (Jack okula her gün geldiğini söylüyor.) Eğer aktarılan konu, genel geçer bir olayı anlatıyorsa geniĢ zaman kullanılır. Örneğin: The teacher said that phrasal verbs are very important. (Öğretmen Phrasal Verbs „lerin çok önemli olduğunu söyledi.)
Zamir ve Zaman Zarflarının DeğiĢtirilmesi KonuĢma aktarılırken, zamirin cümlede geçen nesne ile uyumlu hale gelebilmesi için zamiri de değiĢtirmek gerekir. Örneğin: She said, "I want to bring my children." (Çocuklarımı getirmek istiyorum”, dedi. She said she wanted to bring her children. (Çocuklarını getirmek istediğini söyledi.) Jack said, "My wife went with me to the show." (ġova karımla birlikte gittik.), dedi. Jack said his wife had gone with him to the show. (Jack, Ģova karısıyla birlikte gittiğini söyledi.) KonuĢulan anı; geniĢ zaman, geçmiĢ zaman veya gelecek zamanla uyumlu hale getirmek için zaman zarflarını da değiĢtirmek gerekir. Örneğin: She said, "I want to bring my children tomorrow." (Çocuklarımı yarın getirmek istiyorum), dedi. (Çocuklarını yarın getirmek istediğini söyledi.), olur. Jack said, "My wife went with me to the show yesterday." (Dün Ģova karımla birlikte gittik), dedi. (Jack, dün Ģova karısıyla birlikte gittiğini söyledi.)
56
http://alikoker.name.tr
Indirect Questions Soruları aktarırken özellikle cümlelerin diziliĢine dikkat etmek gerekir. Evet/Hayır ile baĢlayan soru cümlelerini aktarırken (if) “eğer” kullanılır. Niçin, nerede, ne zaman gibi soru kelimelerini kullanırken, cümleye bu soru kelimeleriyle baĢlamak gerekir. Örneğin: She asked, "Do you want to come with me?" “Benimle gelmek ister misin?” diye sordu. She asked me if I wanted to come with her. “Bana, onunla gidip gitmeyeceğimi sordu.” olur. Dave asked, "Where did you go last weekend?" Dave, “Geçen hafta nereye gittin?” diye sordu. Dave asked me where I had gone the previous weekend. “Dave,geçen hafta nereye gittiğimi sordu.” olur. He asked, "Why are you studying English?"Niçin Ġngilizce çalıĢıyorsun? diye sordu. She asked me why I was studying English. “Bana niçin Ġngilizce çalıĢtığımı sordu.” olur. AĢağıdaki tabloda aktarılmıĢ cümleler, geçmiĢ zamanda kullanılmıĢtır. "*" ĠĢaretlenmiĢ cümlelere özellikle dikkat edin. Not: GeçmiĢ zaman, yakın geçmiĢ zaman ve past perfect zaman da dahil olmak üzere hepsi past perfect tense çevrilmiĢtir. Direct Speech
Indirect Speech
He said, "I live in Paris." “Paris‟ te yaĢıyorum.” dedi.
He said he lived in Paris. ”Paris‟te yaĢadığını söyledi.”
He said, "I am cooking dinner." “AkĢam yemeğini piĢiriyorum”, dedi
He said he was cooking dinner. ”AkĢam yemeğini piĢirdiğini söyledi.”
He said, "I have visited London twice." “Londra‟yı iki kez ziyaret ettim”, dedi.
He said he had visited London twice.” Londrayı iki kez ziyaret ettiğini söyledi.”
He said, "I went to New York last week." “Geçen hafta New York‟a gittim”, dedi.
He said he had gone to New York the week before. ”Geçen hafta New York‟a gittiğini söyledi.”
He said, "I had already eaten." Ben yemeğimi çoktan yedim”, dedi.
He said he had already eaten. ”Yemeğini çoktan yediğini söyledi.”
He said, "I am going to find a new job." “Yeni bir iĢ bulacağım “, dedi.
He said he was going to find a new job.” Yeni bir iĢ bulacağını söyledi.”
He said, "I will give Jack a call.” ”Jack‟i arayacağım”, dedi.
He said he would give Jack a call. ”Jack‟i arayacağını söyledi.”
He said, "I have been working on that project for over two weeks." “Ġki haftadan daha uzun bir süredir bu proje üzerinde çalıĢıyorum. “, dedi.
He said he had been working on that project for over two weeks. ”Ġki haftadan daha uzun bir süredir bu proje üzerinde çalıĢtığını söyledi.”
He said, "I can come tonight." “Bu akĢam gelebilirim”, dedi.
He said he could come that night. ”Bu akĢam gelebilileceğini söyledi.”
He said, "I may buy a new car." “Yeni bir araba satın alabilirim”, dedi.
He said he might buy a new car. ”Yeni bir araba alabileceğini söyledi.”
57
http://alikoker.name.tr
* He said, "I might go to Denver." “Denver‟lara gidebilirim”, dedi.
He said he might go to Denver.”Denver‟lara gidebileceğini söyledi.”
* He said, "I must give Ken a call." ”Ken‟i aramalıyım,” dedi.
He said he had to give Ken a call. ”Keven‟ı araması gerektiğini söyledi.”
* He said, "I have to give Ken a call." “Ken‟ i aramam gerekiyor”, dedi.
He said he had to give Ken a call. . ”Keven‟ı araması gerektiğini söyledi.”
* He said, "I should see a doctor" “Doktora görünmeliyim”, dedi.
He said he should see a doctor. ”Doktora görünmesi gerektiğini söyledi.”
58
http://alikoker.name.tr
REFLEXIVE PRONOUNS AĢağıdaki tabloda en sağ kolonda gözüken zamirler "reflexive pronouns" olarak adlandırılır ve Türkçe'de "kendim", "kendisi", “kendimiz" gibi anlamlara gelir.
I
me
myself
you
you
yourself/yourselves
he
him
himself
she
her
herself
we
us
ourselves
they
them
themselves
AĢağıdaki Türkçe cümleye bakın. - Beni bıçakla kestim. Bu cümle yanlıĢtır, çünkü bu cümlede "beni" yerine "kendimi" kelimesi kullanılmalıdır. ġimdi aĢağıdaki Ġngilizce cümleye bakın. - I cut me with a knife. Bu cümle de yanlıĢtır. "me" beni ve bana anlamlarına geldiğinden burada kullanılması gereken reflexive pronoun "myself" olmalıdır. - I cut myself with a knife. (Kendimi bıçakla kestim.) AĢağıda reflexive pronoun'ların kullanımlarına iliĢkin örnekler verilmiĢtir. -
She fell off her bicycle and hurt herself. (Bisikletinden düĢtü ve kendini incitti.) I sometimes talk to myself. (Bazen kendimle konuĢurum.) He saw himself in the mirror. (Kendisini aynada gördü.) They paid for themselves. (Kendi hesaplarını ödediler.)
Reflexive Pronoun ne zaman kullanılır? Reflexive pronoun üç temel durumda kullanılır. - When the subject and object are the same (Özne ve nesne aynı olduğunda) I hurt myself. (Kendimi incittim) (kendi kendimi) The band calls themselves "Dire Straits". (Grup kendine "Dire Straits" diyor. He shot himself. (Kendini vurdu) (kendi kendini) - As the object of a preposition, referring to the subject (Özneyi gösteren bir edatın nesnesi olarak) I bought a present for myself. She did it by herself (=alone). Kendi kendine yaptı. (=tek baĢına) That man is talking to himself.
- When you want to emphasize the subject (Özneyi vurgulamak istediğiniz durumlarda) I'll do it myself. (No-one else will help me.) They ate all the food themselves. (No-one else had any.) 59
http://alikoker.name.tr
COMPARISON “mukayese, karĢılaĢtırma” demektir. Her dilde olduğu gibi Ġngilizce‟de de sıfat ve zarflar her biri kendi arasında mukayese edilebilir. Önemli iki mukayese yapısı vardır. Birincisi “daha” anlamında olan “comperative”, ikincisi bir grup içinde “en iyi” anlamında ”superlative” yapısıdır. Diğer dillerde bu yapılar kolay olmasına rağmen Ġngilizce‟de biraz karıĢıktır. ġimdi bunu sıfat ve zarflarda ayrı ayrı görelim. Sıfatlarda Mukayese Sıfatlarda mukayese hece sayısına göre yapılır. Bu yüzden tek heceli sıfatlarda, ikiden fazla hecelilerde ve iki hecelilerde olmak üzere maddelere ayırarak konuyu iĢleyeceğiz. 1.) Tek Heceli Sıfatlarda Tek hecelilerde comperative “er”, superlative “the .........est” ekleri ile yapılır. Adjective (yalın)
Comparative (üstünlük)
Superlative (en üstünlük)
High (yüksek)
higher (daha yüksek)
the highest (en yüksek)
Dark (koyu)
darker (daha koyu)
the darkest (en koyu)
Tall (uzun)
taller (daha uzun)
the tallest (en uzun)
Brave (cesur)
braver (daha cesur)
the bravest (en cesur)
2.) Ġkiden Fazla Heceli Sıfatlarda Ġkiden fazla heceli sıfatlarda comperative “more”, superlative “the most” ekleri ile yapılır. Adjective (yalın)
Comperative (üstünlük)
Superlative (en üstünlük)
Expensive (pahalı)
more expensive (daha pahalı)
Interested (ilgili)
more interested (daha ilgili)
Frightening (ürkütücü)
more frightening (daha urkütücü) the most frightening (en ürkütücü)
the most expensive (en pahalı) the most interested (en ilgili)
3.) Ġki Heceli Sıfatlarda Ġki heceli sıfatlarda durum biraz daha karmaĢıktır. Bunlardan üç tanesi tek heceliler gibi “er ve the.....est” ekleri ile diğerleri “more ve the most” ekleri ile yapılır. Narrow (dar)
narrower (daha dar)
the narrowest (en dar)
Happy (mutlu)
happier (daha mutlu)
the happiest (en mutlu)
Simple (basit)
simpler (daha basit)
the simplest (en basit)
Bunların dıĢında kalan iki heceli sıfatlar “more ve the most” ekleri ile mukayese edilir. Aslında bu konu daha karmaĢıktır. En anlaĢılır sade halde verilmeye çalıĢıldı. Bu temel Ģekli ile konuyu öğrendikten sonra baĢka gramer kitaplarından çalıĢılabilir. ġimdi örneklerle konunun KPDS ile ilgili boyutunu irdeleyelim.
60
http://alikoker.name.tr
KPDS‟de comperative bir yapı sorulursa mutlaka bir “than” eki vardır ve cümlede bu ek aranmalıdır. Çünkü comperativede kıyas iki kiĢi veya nesne arasında yapılır. Eğer “than” eki yoksa bu comperative değildir. Bu durumda superlative aranmalıdır. Superlativede kıyas ikiden fazla kiĢi veya nesne arasındadır. I am older than you (are) (Ben sizden daha yaĢlıyım.) Sıfatlarda comperative durumunda yukarıdaki cümlede parantez içinde gösterilen fiil opsiyoneldir. Genelde kullanılmaz. Ama zarflarda önemlidir. This camera is more expensive than yours. (Bu kamera sizinkinden daha pahalıdır.) My son is the most intelligent student in the classroom. (Oğlum sınıftaki en çalıĢkan öğrencidir.) Eğer kıyas, kiĢinin bulunduğu yere (konuma) göre ise “in” edatı kullanılır. My son is the most intelligent student of all his friends. (Oğlum arkadaĢlarından en çalıĢkan olan öğrencidir.) Eğer kıyas, kiĢinin emsalleri arasında ise “of” edatı kullanılır. Soru Ģekli Your article is the most informative (article) of all the article we have received. (Sizin makaleniz aldığımız makalelerden en kapsamlı olanıdır.) “of veya in” edatları oldumu mutlaka superlative gidilmelidir. Ama iĢi daha çok karmaĢık hale getirmek için of‟tan sonraki yapıyı baĢa alarak sorarlar. Bu konudan en yaygın olarak sorulan soru Ģekli budur. Of all the article we have received, your article is ......................... informative. (Sizin makaleniz aldığımız makalelerden en kapsamlı olanıdır.) ġeklinde cümleyi boĢ bırakarak sorarlar. Burada “than” olmadığı için comperative değil; “of” olduğu için superlative‟dir deyip, Ģıklardan “the most”u iĢaretliyoruz. Böyle sorularda bir de özne – tümleç uyumuna çok dikkat etmek gerekir. Özne tekil ise tümleç tekil; özne çoğul ise tümleç çoğul olmak zorundadır. Bu özellikten de soru gelebilir. He is ......................lenient managers we have ever had. (O hayatımda gördüğüm en yumuĢak müdürlerdendir.) The most One of the most Doğru cevap “one of the most” dur. Burada özne – tümleç uyumu aranmalıdır. Eğer “the most lenient”i seçersek “o hayatımda gördüğüm en yumuĢak müdürlerdir” anlamı çıkar ki yanlıĢtır. Sıfatlarda comparision konusundan gelebilecek soruları ve nasıl yaklaĢılması gerektiğini özetlersek;
61
http://alikoker.name.tr
1. Than‟ in olup olmaması durumu: Varsa “comperative” dir yoksa superlative aranmalıdır. 2. “Ġn” ve “of” edatlarının kullanımı: Mukayese konuma göre ise “in”, emsallere göre ise “of” edatı kullanılır. Eğer bu iki edattan biri varsa mutlaka superlative‟e gidilmelidir. 3. Bu edatların baĢa alınarak karmaĢık bir Ģekilde sorulması: Burada dikkatli olup yapıyı görebilmek gerekir. 4. Superlative‟ de özne – tümleç uyumu: Özne ve tümlecin tekil – çoğul açısından uyumunu ve yapının superlative olduğunu görmek soruyu çözmüĢ olmak demektir. Equality Sıfat ve Zarflarda “...e kadar” anlamına gelen eĢitlik yapısıdır. Sorulabilen bir kalıptır. Yapı olarak “as/ so.........as” Ģeklindedir. Araya sıfat veya Zarf gelir. Olumlu: as.........as Olumsuz: as/so.........as She is as intelligent as her brother. (O kardeĢi kadar zekidir.) She isn‟t as/so intelligent as her brother. (O kardeĢi kadar zeki değildir.) Yukarıdaki örnekte iki kiĢinin karĢılaĢtırılması vardır. Bu yapıda ayrıca bir kiĢinin iki meziyeti de karĢılaĢtırılabilir. He is as intelligent as hardworking. (O zeki olduğu kadar çalıĢkandır da.) Katlamalı Ġfadelerde The same...........as Ģeklindedir. “..........ile aynı” olarak çevrilir. Öncekinden farkı araya bir isim gelmesi ve as‟in the same‟e dönmesidir. The same + noun + as Ģeklindedir. He is the same age as I am. (O benimle aynı yaĢtadır.) Ġpucu: Aradaki kelimenin sıfat/zarf mı yoksa isim mi olduğunu tespit etmek gerekir. This manager is more capable than the previous.(manager) (Bu müdür öncekilerden daha yeteneklidir.) Bu Ģekildeki kıyaslamalarda ikinci isim opsiyoneldir, kullanılmayabilir. Onun yerine “one veya ones” kullanılabilir. Burada özne – tümleç uyumu önemlidir. Eğer özne tekil ise tümleç tekil (one); özne çoğul ise tümleç çoğul (ones) olacaktır. This manager is more capable than the previous one. (Bu müdür öncekilerden daha yeteneklidir.) Bu zamir iki yerde kullanılır. One – ones ve that – those‟ dur. Birincisi genellikle sıfatlarla kullanılır. Ġkincisinin kullanımını sonra göreceğiz. The students are more prolific than the other ones. (Bu öğrenciler diğerlerinden daha verimlidirler.)
62
http://alikoker.name.tr
This writer is the most distinguished that I have ever seen. (Bu yazar Ģu ana kadar gördüğümüz en seçkin yazardır.) KPDS‟de bu yapının üç yönü sorulabilir: 1.
the most yapısı sorulabilir.
2. ġu ana kadar (ever, so far ...vb) sözcükleri sorulabilir. 3. Present perfect yapısı sorulabilir Present Perfect yapısı her zaman superlative‟de kullanılabilir. Bu cümleyi ayrıca değiĢik kelimelerle birkaç defa yazıp iyi kavramak gerekir. Sınavda bu iyi kavranmıĢsa rahatlık sağlar. Düzensiz Sıfatlarda Comparision Daha önce anlatılan comparision yapısına uymayan sıfatlara “düzensiz sıfatlar” denir. Bunlarda comparision için“er - the...est veya more - the most” yerine farklı sözcükler türetilmiĢtir. Adjective (yalın)
Comperative (üstünlük)
Superlative (en üstünlük)
Good (iyi)
better (daha iyi)
the best (en iyi)
Bad (kötü)
worse
the worst
Many, much (çok)
more
the most
Little (az)
less
the least (few kurallıdır)
Old (yaĢlı)
older
the oldest
elder
the eldest (kardeĢler arasında)
farther
the farthest (mesafe olarak)
further
the furthest (soyut olarak)
Far (uzak)
Not: Özellikle ilk dördü çok önemlidir. Ġyi bilmek gerekir. He is the oldest student in the classroom. (O sınıftaki en yaĢlı öğrencidir.) She is my elder sister. (O benim ablamdır.) This is the best film I have so far watched. (Bu film Ģu ana kadar izlediğim en iyi filmdir.) Superlative, present perfect ve Ģu ana kadar ifadelerine dikkat ediniz. This study is not worse than the previous one. (Bu çalıĢma öncekinden daha kötü değildir.) Multiple Comparisons Çok , katlı karĢılaĢtırma olup, KPDS‟de en çok sorulan yapıdır. Gerek sıfatlarda gerekse zarflarda kat ifadesinden sonra “as many/much as” ifadesi yazılır.
63
http://alikoker.name.tr
As many as: sayılabilenler için kullanılır. As much as: sayılamayanlar için kullanılır I have twice as many books as you have (do) (Ben senden iki kat daha fazla kitaba sahibim.) Bu cümle Ģu Ģekilde de yazılabilir. I have twice books as many as you have (do) (Ben senden iki kat daha fazla kitaba sahibim.) He has twice as much money as I do. (O benden iki kat daha fazla paraya sahiptir.) Soru Ģekli 1.
much ve many ayırımı sorulabilir
2.
katlama sözcüğü (once, twice, three times......) sorulabilir.
3.
Tüm kalıp (as much as, as money as) sorulabilir
To double:
iki kat artmak
To triple:
üç kat artmak
To quadruple: dört kat artmak Our population has doubled over the last twenty-five years. (Nüfusumuz son 25 yılda iki kat artmıĢ.) Bu yapıda “...daha fazla” ifadesi nasıl eklenebilir? (iki kattan/üç kattan/dört kattan daha fazla) Yardımcı fiil ile temel fiil arasına “more than” yazılarak bu anlam verilir. Our population has more than doubled over the last twenty-five years. (Nüfusumuz son 25 yılda iki kattan daha fazla artmıĢ.) Comparision konusunun en zor sorusu bu yapıdaki “more than” ifadesidir. Bir kez KPDS‟de sorulmuĢtur. Zarflarda Mukayese Zarflar da sıfatlar gibi kendi aralarında kıyaslanabilirler. Sıfatların kıyaslamalarının iyi anlaĢılması bu konuya çok iyi bir hazırlık olur. Çünkü orada anlatılan kurallar zarf kıyaslamaları için de geçerlidir. Maddeler (iki madde ve düzensizler olmak üzere) halinde zarfların kıyaslamalarını açıklamaya çalıĢalım. 1.) Sonuna “ly” alan Zarflarda: Bunlarda kıyas “more ve the most” ile yapılır. Adverb (yalın)
Comparative (üstünlük)
Superlative (en üstünlük)
Quickly (hızlı)
more quickly (daha hızlı)
the most quickly (en hızlı)
Carefully (dikkatli)
more carefully
the most carefully
Fortunately (Ģans eseri) more fortunately
the most fortunately
64
http://alikoker.name.tr
2.) Sonuna “ly” almayan Zarflarda: Bunlarda kıyas “er ve the...est” ile yapılır. Adverb (yalın)
Comparative (üstünlük)
Superlative (en üstünlük)
Hard (sıkı)
harder (daha sıkı)
the hardest (en sıkı)
Fast (hızlı)
faster
the fastest
Early (erken)
earlier
the earliest
Early zarfı sonunda “ly” olduğu için birinci maddeye dahil olmalıdır diye bir düĢünce akla gelebilir ama bu istisnai bir durum olup orijin olarak “ly” harfleri vardır. Yani sıfattan “ly” eki ile türetilmemiĢtir. 3.) Düzensiz Olan Zarflarda: Sıfatlarda olduğu gibi düzensiz zarflarda da comparison için kelimeler türetilmiĢtir. Adverb (yalın)
Comparative (üstünlük)
Superlative (en üstünlük)
Well (iyi)
better (daha iyi)
the best (en iyi)
Badly (Kötü)
worse
the worst
Much (çok)
more
the most
Little (az)
less
the lest
Dikkat edilirse düzensiz sıfat ve zarfların comparison durumları aynıdır. Bunlar kullanımlarına göre sıfat veya zarf durumuna geçerler. He has a better English than my English. (O benim Ġngilizcemden daha iyi Bir Ġngilizce‟ye sahiptir.) He speaks better than I do. (O benden daha iyi Ġngilizce konuĢur.) Birinci cümlede “better” sıfat, ikincisinde zarftır. She drives the best carefully of all her friends. (O tüm arkadaĢlarından en dikkatli bir Ģekilde araba kullanır.) My wife drives more carefully than I do. (EĢim benden daha dikkatli bir Ģekilde araba kullanır.) Not: Zarf comparisonlarında karĢılaĢtırılan kiĢiler değil; kiĢilerin yaptığı eylemlerdir. Bu yüzden comperative yapısında sonda “than I me” diyemeyiz. Bir fiil söylemek zorundayız. Çünkü karĢılaĢtırılan iki eylemdir. I like football more than my wife like does. (Ben futbolu eĢimin sevdiğinden daha fazla severim.) Eğer yukarıdaki cümleyi “than my wife” ile bitirirsek “Ben futbolu eĢimden daha fazla severim” anlamı çıkar ki bu da tehlikeli bir durumdur.
65
http://alikoker.name.tr
Equality Sıfatlardaki eĢitlik durumu ile aynıdır. Tek fark sıfat ve zarf kullanımından kaynaklanan (araya zarf gelme, much kullanma vb.) farklardır. He is unlikely to learn as much as I am. (Onun benim kadar kazanması olası değildir.) This boy doesn‟t study so hard as his brother does. (Bu çocuk kardeĢi kadar sıkı çalıĢmaz.) You earn twice as much as I do (Siz benim iki katım kadar kazanıyorsunuz.) Katlamalı ifadelerde sıfatlarda as much as kullanılır.
66
http://alikoker.name.tr
ADJECTIVES (SIFATLAR) COMPARATIVE AND SUPERLATIVE FORMS Sıfatların "comparative" ve "superlative" formları Ġngilizce'de farklı nesneleri mukayese etmek için kullanılır. Comparative form iki nesne arasında farkları anlatmak için kullanılır. Comparative adjective'lerin kullanımıyla ilgili aĢağıdaki tabloya bakınız. Tek heceli sıfatlar
Ġki, üç veya daha çok heceli sıfatlar
Sonu "y" ile biten iki heceli sıfatlar
Sıfatın sonuna "er" ekleyin
Sıfattan önce "more" getirin
Sıfatın sonundaki "y" harfini yerine "ier" getirin
Örnek: cheap - cheaper /
Örnek: interesting -
Örnek: happy -
hot - hotter / high - higher
more interesting / difficult
happier / funny - funnier
Örnek cümleler Yesterday was hotter than today. (Dün bugünden daha sıcaktı)
Örnek cümleler London is more expensive than Madrid. (Londra Madrid'den daha pahalıdır)
Örnek cümleler I am happier than you. (Ben senden daha mutluyum)
Superlative adjective'lerin kullanımıyla ilgili aĢağıdaki tabloya bakınız.
Tek heceli sıfatlar
Ġki, üç veya daha çok heceli sıfatlar
Sonu "y" ile biten iki heceli sıfatlar
Sıfattan önce "the" getirin ve sıfatın sonuna "est" ekleyin
Sıfattan önce "the most" getirin ve sıfatın sonuna "est" getirin.
Sıfatın sonundaki "y"yi kaldırın ve yerine "iest" getirin.
Örnek:
Örnek:
Örnek:
cheap - the cheapest / hot - the hottest / high - the highest
interesting - the most interesting / difficult - the most difficult
happy - the happiest / funny - the funniest
Örnek Cümleler
Örnek Cümleler
Örnek Cümleler
Today is the hottest day of the summer. (Bugün yazın en sıcak günü)
London is the most expensive city in England. (Londra Ġngiltere'deki en pahalı Ģehirdir)
New York is the noisiest city in the USA. (New York Amerika'daki en gürültülü Ģehirdir.)
67
http://alikoker.name.tr
Örnek: New York is more exciting than Seattle (New York Seattle‟den daha heyecanlıdır.) Superlative form ise üç veya daha fazla Ģey hakkında konuĢurken "en" uzun, "en" kısa gibi ifadelerle bir tanesini ayırmak için kullanılır. Örnek: New York is the most exciting city in the USA (New York Amerika'nın en heyecan verici Ģehridir.) ÖNEMLĠ ĠSTĠSNALAR Kuralın dıĢında kalan bazı istisna durumlar vardır. Good
Good - adjective Better - comparative The best - superlative
Örnek Cümleler This book is better than that one. This is the best school in the city. Bad
Bad - adjective Worse - comparative The worst - superlative
Örnek Cümleler His French is worse than mine. This is the worst day of my life. Yukarıdaki örneklerdeki sıfatlar düzensiz sıfatlardır ve tabloda gösterildiği gibi düzenli değiĢmezler. Yani ezberlenmeleri gerekir. COMPRASIONS: KARġILAġTIRMALAR AS... AS: ... KADAR veya NOT AS... AS:
... KADAR DEĞĠLDĠR.
Crocodiles are as dangerous as alligators. Krokodiller, aligatörler kadar tehlikelidir. Crocodiles are not as dangerous as snakes. Krokodiller, yılanlar kadar tehlikeli değildir. 1- Tek heceli sıfatlarda - er eki getirilir - daha ( sıfatın sonuna - er eki getirilir ve cümleye daha ... anlamını katar) ancak sonu “y” ile biten sıfatlarda –y kaynaĢtırma harfi kalkar ve – ier olur. - Earlier - Narrower - Bigger - Thinner - Thicker - Greyer - Finer - Better
68
http://alikoker.name.tr
2- “ – d / ed / ful/ing / ive/ly/ous/re gibi son harflerle bir de iki veya daha fazla heceli sıfatlarda sıfatın baĢına - more getirilir - more afraid - more tired - more beautiful - more attractive - more charming - more quickly - more nervous - more obscure 3-
AĢağıdaki sıfat veya belirteçleri üstünlük dereceleri yoktur. here now once then there very
4-
EĢitlik derecesi belirteç üstünlük derecesi sıfat olan sözcüklerde vardır. in / inner : daha içeride out / outer : daha dıĢarıda up / upper : daha üstte
5- Eksiklik derecesinde ise; LESS .......... THAN (... DEN DAHA AZ) dan / den daha.... dir - No-name silver / silver CD-Rs are less cheap than Sony CD-Rs. - No name gümüĢ CD-ler Sony Cdlerden daha az ucuzdur. - Spiders are less dangerous than snakes. - Örümcekler yılanlardan daha az tehlikelidir. - Mr.Brown is less careful than Mrs.Brown - Bay Brown, Bayan Brown‟dan daha az dikkatlidir. 6- PROPORTION / ORANLAMA A- )
The + adjective
+r + er + ier
The + adjective
-
The longer you wait, the more you gain Ne kadar çok beklersen, o kadar çok kazanırsın
-
The earlier you get up, the earlier you go to school. Ne kadar erken kalkarsan, o kadar erken okula gidersin.
-
The more you eat, the quickly you grow. Ne kadar çok yersen , o kadar çabuk büyürsün
-
The more you work the more you earn. Ne kadar çok çalıĢırsan, o kadar çok kazanırsın.
B-) The more adjective (sıfat) The more adverb (belirteç) -
+r + er + ier
The more adjective (sıfat) The more adverb (belirteç)
The more questions you solve, the more grades you obtain. Ne kadar çok problem çözersen, o kadar çok not alırsın.
69
http://alikoker.name.tr
-
The more money you pay, the more goods you buy. Ne kadar çok para ödersen , o kadar çok mal alırsın.
-
The more shipments you make the more orders you can place. Ne kadar çok sevkıyat yaparsanız, o kadar çok sipariĢ alırsınız.
7- Sessiz bir harfi izleyen – y harfiyle biten sıfat veya belirtecin yerine – y harfi kalkar ve – iest / -y harfi olmayanlarda ise - est eki gelir Early – earliest Rich – richest Big – biggest Small – smallest Fine – finest Narrow – narrowest 8- a-o-u-e-i gibi sesli ünlü harfle biten sıfat veya belirtecin yerine – y harfi kalkmaz ve – iest / eki gelmez onun yerine direkt - est eki gelir - Grey - Greyest 9- Ancak iki veya daha fazla heceli sıfat veya belirteçlerde; - d / -ed / -ful / - ive / -ly / -ous / -re son harfleriyle biten iki veya daha fazla heceli sıfat veya belirteçlerde baĢa the most ibaresi getirilir. -
Afraid quickly
-tired -nervous
-beautiful -obscure
-charming
10- Yine aĢağıdaki sıfat ve belirteçlerin en üstünlük dereceleri yoktur. - Here -now -once - Then -there -very 11- EĢitlik derecesi - in / inest : - out / outest : - up / uppest :
belirteç üstünlük derecesi sıfat olan sözcüklerde vardır en içeride en dıĢarıda en üstte
12- THE LEAST ADJECTIVE - Cats are the least dangerous animals. - Kediler en az tehlikeli olan hayvanlardır. -
P & O Line is the least expensive line therefore it is preferred by a lot of importers P & O hattı en az pahalı olan bir hat olup, bu nedenle pek çok ithalatçı tarafından tercih edilmektedir.
70
http://alikoker.name.tr
IRREGULAR VERBS - DÜZENSĠZ FĠLLER Arise
Arose
Arisen
Kalkmak-doğrulmak-ortaya çıkmak-doğmak-yükselmekmeydana gelmek –baĢ göstermek.
Awake
Awoke
Awoken awaked
Uyanmak – uyandırmakharekete geçmek –harekete geçirmek – farkına varmak.
Be
Was
Been
Olmak
Begin
Began
Begun
BaĢlamak
Come
Came
Come
Gelmek
Bend
Bent
Bent
Eğmek /bükmek /bükülmek
Bite
Bit
Bitten
Isırmak /rahatsız etmek/sokmak
Blow
Blew
Blown
Esmek / üflemek / sürüklemek
Break
Broke
Broken
Kırmak/kırılmak
Bring
Brought
Brought
Getirmek
Broadcast
Broadcast
Broadcast
Yayın yapmak/yayınlamak
Build
Built
Built
ĠnĢa etmek
Buy
Brought
Brought
Satın almak
Catch
Caught
Caught
Yakalamak / yetiĢmek
Choose
Chose
Chosen
Tercih etmek
Come
Came
Come
Gelmek
Cost
Cost
Cost
Mal olmak
Cut
Cut
Cut
Kesmek
Dig
Dug
Dug
Kazmak
Do
Did
Done
Yapmak /etmek
Draw
Drew
Drawn
Çizmek
Drink
Drank
Drunk
Ġçmek
Drive
Drove
Driven
Sürmek / araba kullanmak
Eat
Ate
Eaten
Yemek
Fall
Fell
Fallen
DüĢmek
Feed
Fed
Fed
Beslemek / yedirmek
Feel
Felt
Felt
Hissetmek
Fight
Fought
Fought
DövüĢmek/savaĢmak
Find
Found
Found
Bulmak
Fit
Fit
Fit
Uymak / uyuĢmak
Fly
Flew
Flown
Uçmak
Forget
Forgot
Forgotten
Unutmak
Forgive
Forgave
Forgiven
BağıĢlamak
Freeze
Froze
Frozen
Donmak /dondurmak
Get
Got
Got
Almak /elde etmek / olmak / ilgilenmek/ulaĢmak
Give
Gave
Given
Vermek
71
http://alikoker.name.tr
Go
Went
Gone
Gitmek
Grow
Grew
Grown
YetiĢmek/büyümek /geliĢmek
Hang
Huung
Hung
Asmak
Have
Had
Had
Sahip olmak
Hear
Heard
Heard
ĠĢitmek /haber almak
Hide
Hid
Hidden
Saklamak
Hit
Hit
Hit
Vurmak / çarpmak/ varmak/ ulaĢmak/darbe indirmek
Hold
Held
Held
Tutmak /elinde tutmak
Hurt
Hurt
Hurt
Ġncinmek/incitmek/acıtmak
Keep
Kept
Kept
Tutmak/saklamak/alıkoymak
Know
Knew
Known
Bilmek
Lay
Laid
Laid
Yaymak/yerleĢtirmek /döĢemek / hazırlamak
Lead
Led
Led
Kılavuzluk-önderlik etmek/yol göstermek
Leave
Left
Left
Ayrılmak-bırakmak-terk etmek
Let
Let
Let
Ġzin vermek-kiraya vermek
Lend
Lent
Lent
Ödünç vermek
Lie
Lay
Lain
Yatmak-uzanmak-yalan söylemek
Light
Lit-lighted
Lit –lighted
Aydınlatmak-ıĢık vermek
Lose
Lost
Lost
Kaybetmek
Make
Made
Made
Yapmak-hazırlamak
Meet
Met
Met
BuluĢmak-toplanmak
Pay
Paid
Paid
Ödemek
Put
Put
Put
Koymak
Quit
Quit
Quit
Vazgeçmek
Read
Read
Read
Okumak
Ride
Rode
Ridden
Binmek”araca”
Ring
Rang
Rung
Zil çalmak
Rise
Rose
Risen
Yükselmek /doğmak /ortaya çıkmak kalmak / meydana gelmek
Run
Ran
Run
KoĢmak
Say
Said
Said
Söylemek / demek
See
Saw
Seen
Görmek
Sell
Sold
Sold
Satmak
Send
Sent
Sent
Göndermek
Set
Set
Set
Kurmak/iĢletmek/ayarlamak/ saptamak/belirlemek/ gerçekleĢtirmek
Shake
Shook
Shaken
El sıkmak-sallamak-sarsmak – karıĢtırmak
Shoot
Shot
Shot
AteĢ etmek / ateĢ ederek adam öldürmek – yaralamak / atmak
72
http://alikoker.name.tr
Shut
Shut
Shut
Kapamak-kapatmak-kapanmak
Sing
Sang
Sung
ġarkı söylemek
Sit
sat
Sat
Oturmak
Sleep
Slept
Slept
Uyumak
Slide
Slid
Slid
Sessizce gitmek – kaymak
Speak
Spoke
Spoken
KonuĢmak
Spend
Spent
Spent
Para harcamak-tüketmekgeçirmek - bitirmek-yitirmek
Spread
Spread
Spread
Yaymak sermek-bölmekbölüĢtürmek
Stand
Stood
Stood
Ayakta durmak – dikilmek – durmak – beklemek
Steal
Stole
Stolen
Çalmak – hırsızlık yapmak
Stick
Stuck
Stuck
Saplamak – koymak-sokmaktakmak-yapıĢtırmak
Strike
Struck
Struck
Vurmak-çarpmak-grev yapmakçalmak-etkilemek
Swear
Swore
Sworn
Ant içmek
Sweep
Swept
Swept
Süpürmek
Swim
Swam
Swum
Yüzmek
Take
Took
Taken
Almak –götürmek-kiralamakkazanmak-üstlenmek-kabul etmek-tutmak
Teach
Taught
Taught
Öğretmek
Tear
Tore
Torn
Yırtmak-yırtılmak
Tell
Told
Told
Demek-söylemek-anlatmak
Think
Thought
Thought
DüĢünmek
Throw
Threw
Thrown
Atmak-fırlatmak-düzenlemek
Understand
Understood
Understood
Anlamak
Upset
Upset
Upset
Devirmek-bozmak-devrilmek-alt üst etmek-üzmek-Rahatsız etmek -keyfini kaçırmak
Wake
Woke
Wokenwaked
Uyanmak-uyandırmakcanlandırmak -harekete geçirmek
Wear
Wore
Worn
Giymek-giyinmek
Win
Won
Won
Kazanmak
Withdraw
Withdrew
Withdrawn
Çekmek-geri çekilmek
Write
Wrote
Written
Yazmak
73
http://alikoker.name.tr
PREPOSITIONS İsimler yer veya zaman anlamı kazandıklarında önlerine bazı ekler alırlar. Bu ekler onlara bir yön kazandırır ve cümle içinde anlam süslemesi yaparlar. Türkçe‟de yüklem sonda bulunduğundan cümle kuruluşu sona doğrudur ve bu ekler kelimelerin sonlarında bulunurlar oysa İngilizce‟de yüklem baştadır ve cümle kuruluşu başa doğru gider. Sonuç olarak preposition ( edat ) olarak adlandırdığımız bu ekler de kelimelerin başlarına gelir. Yarın babasını hastaneye götürecek. He götürecek his baba ye hastane yarın He götürecek his baba to hastane yarın. Türkçe’de
İngilizce’de
Okulda Bahçede Yıllardır Masada üç saat içinde kitap hakkında Tom ile ağacın altında Ankara‟dan Okula
da okul de bahçe dır yıllar da masa içinde üç saat hakkında kitap ile Tom altında ağaç dan Ankara a okul
Aşağıda karşımıza çıkabilecek en temel kelimeler verilmiştir.
in
içinde
at
on
üzerinde
with
ile
under
altında
about
hakkında
for
için, dır-dir
to
ye-ya
from
den-dan
between
de-da
arasında
Aşağıdaki örnekleri dikkatlice inceleyiniz . in bahçe in okul in İstanbul in üç saat in 1945 in Haziran
bahçede okulda İstanbul‟da üç saat içinde 1945‟te Haziran
at 5 at tahta at ev
saat 5 „de tahtada evde
74
http://alikoker.name.tr
on masa on cadde on Pazartesi on duvar
masada caddede Pazartesi duvarda
with Linda with me
Linda ile benimle
for Peter for us for günler for yıllar
Peter için bizim için günlerdir yıllardır
to İzmir to okul to iş to bahçe
İzmir‟e okula işe bahçeye
from Manisa Manisa‟dan from you senden between them about mektup under masa
onların arasında mektup hakkında masanın altında
1. Kendi Anlamlarında Kullanımları: Daha evvel de değindiğimiz gibi tüm preposition‟ların kendi orijinal anlamları vardır ve bunlar cümle içinde isimlerin önlerine gelerek onları “ yer-zaman-özellik “ olarak konumlandırırlar.
across
çaprazında
at the beginning of
başlangıcında
Against
karşısında
at the end of
sonunda
opposite
karşısında
through
içine doğru
Behind
arkasında
into
içine doğru
at the back of
arkasında
onto
üzerine doğru
in front of
önünde
on the corner of
köşesinde
at the bottom of
en altında
on the left of
solunda
in the middle of
ortasında
on the right of
sağında
at the top of
en üstünde
on
üzerinde
at
de-da
over
üzerinde
Around
etrafında,civarında
in
içinde
Beside
yanında
until
….kadar
Next to
yanında
by
kıyısında, en geç
Beyond
ötesinde,ardında
to
ye,ya
near
yakınında
under
altında
from
den-dan
with
ile
Among
arasında
without
siz-sız
Between
arasında
for
İçin ,dir-dır
75
http://alikoker.name.tr
Yukarıda en genel hatları ile en çok kullanılan preposition‟lar verilmiştir. Bunlar isimlerin önlerine gelerek onlara anlam derinliği katarlar. Aşağıda ise yine orijinal anlamlı preposition‟ların tarihlerle kullanımları verilmiştir. Dikkatle inceleyerek aralarındaki kullanım farklarını ayırt etmeye çalışın.
Günlerde “on“ kullanılır. on Monday on Saturday on Friday Aylarda “in“ kullanılır. in June in July in April Saatlerde “at“ kullanılır. at 5 o‟clock at 8 o‟clock at 7.15 at half past 10 Zaman dilimi içinde “in“ kullanılır. in two hours in five minutes in ten seconds in 15 years Sürüklemelerde “for“ kullanılır. for years for 25 days for 2 weeks for a long time Sürüklemelerde “since“ kullanılır. since 1946 since December since last night since Monday since 2 o‟clock Sürüklemelerde “until“ kullanılır. until morning until last year until 6 o‟clock until now Sürüklemelerde “by“ kullanılır. by Christmas by the 1st of June by this time next year by tomorrow Sayısal tarihlerde “in“ kullanılır. in 1978 in 1954 76
Pazartesi günü Cumartesi günü Cuma günü Haziranda Temmuzda Nisanda saat 5‟de saat 8‟de 7.15‟de on buçukta iki saat içinde beş dakika içinde on saniye içinde 15 yıl içinde yıllardır 25 gündür 2 haftadır uzun zamandır 1946‟dan beri Aralıktan beri dün akşamdan beri Pazartesinden beri saat 2‟den beri sabaha kadar geçen yıla kadar saat 6‟ya kadar şimdiye kadar en en en en
geç geç geç geç
Noel‟e kadar 1 Haziran‟a kadar gelecek yıl bu zamana kadar yarına kadar
1978 yılında 1954 yılında
http://alikoker.name.tr
Özel durumlarda “at“ kullanımı at Christmas at dawn at last at long last at first at midday at midnight at night at noon at once at sunset at the beginning at home
Noel‟de şafakta sonunda en sonunda ilk önce öğleyin gece yarısı geceleyin öğleyin derhal günün batışında başlangıçta evde
2. Ek Halinde Anlamsız Olarak Kullanımları: Dikkat edilirse 1.maddede preposition‟ların orjinal anlamları üzerinde duruldu. Fakat her zaman preposition‟lar kendi orijinal anlamlarını vermezler. Bazı isim, sıfat veya fiillerin sonlarına eklenerek birleşik yazılıp söylenir ve onların kuyruğu görevi üstlenirler. Bu tip kullanımlarda kesinlikle özel bir anlam üstlenmeyip ek durumundadırlar ve öylece kelimelerde birlikte bilinmeleri gerekir. Unutmayın ki tüm bunlar zaman içinde kulanıla kullanıla öğrenilecek şeylerdir. Aşağıda yer alan örneklerdeki eklerin hiç bir anlamlarının olmadığına dikkat edin. listen to look forward to have difficulty in angry with happy with
dinlemek dört gözle beklemek zorlanmak kızgın olmak mutlu olmak
insist on interested in afraid of look at point at
ısrar etmek ilgilenmek korkmak bakmak doğrultmak
3. Ek Halinde Anlam Değiştiren Özellikte Kullanımları: Bu kategoride ise preposition‟lar kelimelerin sonlarına gelerek kelimelerin orijinal anlamlarını kaybettirip onlara yeni anlamlar verirler. Artık kelime ve preposition‟lar kendi anlamlarını yitirmiş üçüncü bir anlam ortaya çıkarmışlardır. Bu tip kelimelerin özel bir yapılış kuralı yoktur ve ayrı ayrı bilinmeleri gerekir. Bu kelimelere “ deyimsel fiiller “ denir. Aşağıda bir kaç örnek verilmiştir.
give carry go find
vermek taşımak gitmek bulmak
up on on out
yukarısı üzerinde üzerinde dışarısı
give up terk etmek, bırakmak carry on devam etmek go on devam etmek find out öğrenmek
PREPOSITION KULLANIMLARI
Anlamları Olan
Ek Halinde Anlam Değiştirmeyen
on masa.... masada
insist on.... ısrar etmek
Ek Halinde Anlam Değiştiren go on.... devam etmek
77
http://alikoker.name.tr
Türkçe ile batı dilleri arasındaki en büyük farklılık edatların kullanımındadır. Türkçe‟de edatlar hangi ismi etkilerse o ismin sonrasında gelir. İngilizce‟de ise edatlar isimden önce gelirler. İngilizce‟de edatların kullanım yerleri ismin yanıdır. Ama ismi nitelemezler. Çünkü ismi niteleyen sıfatlardır. Tanımından da anlaşılacağı gibi edatlar, tek başlarına kullanılmayan, bir isim ile kullanılıp o ismin anlamını tamamlayan kelime gruplarıdır. Edatlar isim ile beraber kullanıldıklarından İngilizce‟de üç kullanım yerleri vardır. 1.) Ġsimler ile
for money
2.) Zamirler ile
for them
3.) Gerundlar ile
for learning
Bir cümlede çeviri yaparken edatların etkilediği ismi bulmak problemlidir. Çünkü edatların Ġngilizce‟deki kullanımı Türkçe ile terstir. Biz yüze yakın sıklıkla görülebilen edatları öğreneceğiz. Basit ve kompleks olmak üzere iki gruba ayırarak edatları öğreneceğiz. Basit Edatlar In:
içinde (sabit durumda ve dıĢında olmayan)
At:
…de, ...da
Into:
içinde (hareket olduğunda)
On:
üzerinde (statik olarak)
Onto:
üzerinde (dinamik olarak)
Under:
altında
Up:
yukarıya, yukarıda
Down:
aĢağıya, aĢağıda
After:
...den sonra
Before:
...den önce
With:
ile
Without: ...sız Of:
...nın (telâffuzu hafif bir “v” sesi iledir)
Off: haricinde, dıĢında (tek baĢına kullanılmaz, değimselleĢmiĢ kalıplarda. “of” olarak telâffuz edilir.) By:
ile, tarafından, ...e kadar
Near:
...nın yakınında, ...e yakın
Next to:
...nın yanına, bitiĢiğinde
Like:
gibi
Unlike:
aksine
78
http://alikoker.name.tr
As:
olarak
From:
...den, ...dan, (somut olarak)
Out of:
...den, ...dan (soyut olarak)
Beyond:
ötesinde
Behind:
arkasında
Beneath: (yerin) altında Beside:
...den baĢka, ...nın yanında
Over: üstünde (temas olmadan) “over” bir önek olarak kullanılırsa sonrasındaki kelimeye “aĢırı, fazla” anlamını katar. Bu kullanımda artık edat değildir. 1.) Komplex Edatlar In spite of:
...e rağmen
Despite: Due to Owing to On account to:
...den dolayı
Because to In view of KPDS‟ de genelde bu iki gruptan soru gelmektedir. Regarding Concerning As regards:
...e iliĢkin
With regard to
About In case:
...durumunda
In the event of In terms of:
itibariyle, bakımından
With respect to: ...e göre (kıyaslamada) According to:
...e göre (görüĢ belirtirken)
In addition to:
...e ilaveten
79
http://alikoker.name.tr
Instead of
...nın yerine, ...cek yerde
In place of Rather than:
...den ziyade
Apart from:
...den baĢka
Prior to
...den önce
Before Unlike In contrast to
...nın aksine
Different from As well as:
hem...hem, yanı sıra
In relation to
...e oranla
In proportion to For my part:
bana göre
By way of:
yoluyla
By means of:
vasıtasıyla
Except =
except of...hariç, ...dıĢında
From the point of view of In terms of
bakımından
With regard to For my part
bana göre
As far as I am concerned As well as In addition to
ayrıca, yanı sıra
Besides Apart from
80
http://alikoker.name.tr
PREPOSITIONS Edatların genel olarak tek baĢlarına bir anlamları yoktur. Ancak cümlelerde kullanılıĢlarına göre cümlenin veya deyiĢlerinin anlamlarını pekiĢtirirler. Ġngilizce‟de en çok kullanılan edatlar aĢağıdaki gibi olup bunları en az birer örnekle daha da iyi kavramaya çalıĢalım.
-We talked about market situation in our fax. -We will close your balance about Friday. -We want you send us a proforma invoice about this shipment. -Vessel is about to sail from the port. About
-
hakkında den sonra e Ġlgili olarak e üzere aĢağı yukarı
-Size faksımızda piyasa koĢulları hakkında bahsetmiĢtik. -Kalan bakiyenizi Cuma‟dan sonra kapatacağız. -Bu sevkıyatla ilgili olarak sizden pro forma faturası istiyoruz. -Gemi limandan ayrılmak üzere. -All cargoes are above normal level of store. -There are above eight vessels in front of our vessel.
Above
Across
After
-den yukarı -ötede -den fazla
-Tüm yükler deponun normal seviyesinden yukarıdadır. -Önümüzde yaklaĢık sekizden fazla gemi var.
-karĢıdan karĢıya -öbür tarafa -karĢı
-We have passed across by boat.
-den sonra (yer) -den sonra(zaman) -den sonra (sonuç) -yanısıra -nın sonucu olarak
-We will ship the goods after Ġstanbul to Ġzmir.
-KarĢıdan karĢıya feribotla geçtik.
-Malları Ġstanbul‟dan sonra Ġzmir‟e sevk edeceğiz.
81
http://alikoker.name.tr
-We have searched/examined your case against your claim.
Against
-karĢısında -mukabili -için -a zıt olarak -e karĢı
-We can deliver the good cash against delivery. -Ġddianız karĢısında davanızı inceledik. -Malları teslimat mukabili teslim edebiliriz. -Due to bad weather all the roads are closed along 20 km.
Along
-boyunca -20 km boyunca kötü hava koĢulları nedeniyle tüm yollar kapalı. -Among the addresses which we have received...
Among
-arasında -Aldığımız adresler arasında...
At
-de “yer” -de “zaman” -e “yön” -de “iĢ,eylem”
-There are two vessels waiting at the port. -Our labour time generally starts at 08:30 in everyday. -Now, we are at work -Limanda bekleyen 2 gemi var. -Her gün genelde 08:30 da iĢ baĢı yaparız. -ġu an iĢteyiz. -Loading has stopped because of rain. -All cargoes have heavy damaged because of humidity.
Because of
-nın yüzünden -e nedeniyle
-Yağmur nedeniyle yükleme durdu. -Nem yüzünden tüm yükler ağır hasar görmüĢ. -We will sail before 24:00 today. -We will go to Port Said before Valetta
Before
-den önce “zaman” -den önce “yer” -önüne
-Bu gün saat 24:00 den önce hareket edeceğiz. -Valetta‟dan önce Port Said‟e gideceğiz.
82
http://alikoker.name.tr
-Please load our cargoes behind of truck. Behind
-arkasında
-Lütfen bizim yüklerimizi kamyonun arkasına yükleyiniz.
-Please sign and write your name under your letter-head. Below
-altına -altında
-Lütfen antetli kağıdınızın altına isminizi yazıp imzalayınız. -We are storing your goods beside the other storage room.
Beside
Besides
Between
-yanına -yanında
-den baĢka -e ek olarak -yanısıra
- arasında“iki – - nesne” - arasında “zaman”
-Mallarınızı diğer deponun yanında depoluyoruz. -There are three shipments more which we have to complete within this week besides yours.
-Bu hafta içerisinde sizinkinden baĢka tamamlamamız gereken üç sevkıyat daha var. -Between port and factory distance is about 10 km. -Loading of the goods will be completed between 15:00/18:00 -Fabrika ile liman arası uzaklık yaklaĢık 10 km‟dir. -Malların yüklenmesi saat 15:00/18:00 arasında tamamlanacak -Free zone is beyond the port, if you want we can discharge your goods to over there.
Beyond
-ötesinde -dıĢında -Serbest bölge limanın dıĢındadır, isterseniz mallarınızı oraya boĢaltabiliriz.
83
http://alikoker.name.tr
By
-ile -tarafından -vasıtasıyla -yoluyla -civarında -ile “ölçü” -önünden
-We will load cargoes by railway cars to the vessel. -These products are produced entirely by.... company. -We are sending a catalogue to you by mail. -Malları gemiye vagonlarla yükleyeceğiz. -Bu mamullerin tamamı ...... Ģirketi tarafından imal edilmektedir. -Size posta yoluyla bir katalog gönderiyoruz. -Pls inform us concerning to your products.
Concerning -e hakkında
-Lütfen bize ürünleriniz hakkında bilgi veriniz.
-Please go down from the next street. Down
-den aĢağı
-Bir sonraki caddeden aĢağı doğru devam edin. -Loading has not continue during holiday.
During
-esnasında -Tatil boyunca yükleme devam etmedi. -We have received all our cargoes except two cartons.
Except
-den hariç -den baĢka -Ġki koli haricinde tüm yükümüzü teslim aldık.
For
-için -amacıyla -den dolayı -lehine -e doğru -karĢılık olarak -rağmen -çünkü
-All labourers are working for complete your orders. -We‟d like to charter a 20-f container for one month. -ĠĢçilerin tümü sipariĢlerinizi tamamlamak için çalıĢıyorlar. -Bir aylığına 20-f „lik 1 adet konteynır kiralamak istiyoruz.
84
http://alikoker.name.tr
-From what you say they must be a big importer company of... From
-den dan -e göre -Söylediğinize göre onlar... nın ithalatçısı olan büyük bir firması olmalı.
In
-de -içine -içinde
-As you know very well we had chartered your vessel in October. -Geminizi bildiğiniz üzere Ekim ayında kiralamıĢtık. -In this port there are two vessels in front of ours.
In front of
-nin önünde -nin önüne
-Bu limanda bizim geminin önünde iki gemi daha var.
-In spite of their slack-manner we could not cancel our business relations -with them due to we have signed a contract and our investments. In spite of
-e rağmen -Yaptığımız bir anlaĢma ve yatırımlarımız nedeniyle gevĢek tavırlarına rağmen onlarla olan iĢ iliĢkilerimizi bitiremedik -Please store all our goods inside the closed storage-rooms.
Inside
-içine -Lütfen tüm mallarımızı kapalı depolara koyunuz. -Your cargo has been loaded into our next truck.
Into
-içine
-Sizin yükünüz diğer kamyonumuzun içine yüklendi.
85
http://alikoker.name.tr
-We try to produce the best quality products like famous brands. Like
-gibi
-Ünlü markalar gibi yüksek kaliteli mamuller üretmeye çalıĢıyoruz.
-All dangerous cargoes are near other cargoes. Near
-yanına -yakınında
-Tüm diğer tehlikeli maddeler diğer yüklerin yanında.
-Our sales-store is next to our factory. Next to
Of
On
-nın yanı baĢında
-nın -den “ yer” -li -hakkında -nedeniyle -ile içerik
-nın üstünde -de “zaman” -hakkında -e sırasında
-SatıĢ mağazamız fabrikamızın hemen yanındadır. -All the goods are Source of Turkey. -We imported these goods from China. -These fabrics are 90% of polyester. -Malların hepsi Türk MenĢe-ilidir. -Bu malları Çin‟den ithal ettik. -Bu kumaĢların %90‟ ı polyesterlidir. -Your shipment will be sent date on .../.../200.. -Sevkıyatınız ..../.../200.. tarihinde gönderilecek. -Manager‟s room is opposite to accounting department.
Opposite
-nın karĢısında
-Müdürün odası muhasebe departmanının karĢısındadır.
86
http://alikoker.name.tr
-Due to a big fire all personals have left the building. Out
-dıĢarı
-Büyük bir yangın nedeniyle tüm personel binayı terk etti.
-Why our goods are waited outside the closed storage-room? Outside
-nın dıĢında -Neden mallarımız kapalı alanın dıĢında bekletiliyor? -You have added 1000 USD as additional expenses over our first current account sheet why?
Over
-nın üzerinde -Bize verdiğiniz ilk cari hesap extresinin üzerine ek masraflar adı altında 1000 USD eklemiĢsiniz niçin?. -We have remitted 10.000 USD to your account half past nine today.
past
-den daha öteye -geçe “saat” -Bu gün saat dokuz buçukta hesabınıza 10000 dolar yatırdık.
-All investors have become focused round the European Countries this year. Round
-etrafında -Tüm yatırımcılar bu yıl Avrupa Ülkeleri etrafında odaklaĢtılar. -We‟ve lost a lot of time and money since strike.
Since
-den beri -e boyunca
-Grevden beri çok büyük para ve zaman kaybettik.
87
http://alikoker.name.tr
Through
To
-içinden -yardımıyla -her tarafına
-e -kala “saat” -e göre/nazaran -mek için
-We can carry your cargoes through railway cars. -Yüklerinizi ancak vagonlar yardımıyla taĢıyabiliriz.
-Your order has been produced to international quality standards. -Master has right to reject damaged and unsound cargoes. -SipariĢleriniz uluslar arası kalite standartlarına göre üretilmiĢtir. -Kaptan bozuk ve hasarlı yükleri reddetmek için gerekli yetkiye sahiptir. -We are going towards port .
Towards
-e doğru -Limana doğru ilerliyoruz. -Quality of this product under our expected.
Under
-nın altında -den aĢağı -Bu malın kalitesi umduğumuzun altında. -Please close all your balance until at the end of this month.
Until
-e kadar
-Lütfen bu ayın sonuna kadar kalan tüm bakiyenizi kapatın.
-Please lift up containers. Up
-den yukarı -yukarı doğru
-Lütfen konteynırları yukarı doğru kaldırın. -Please send us bills of lading with original copies.
With
-ile -üzerine -yanısıra -li
-Lütfen orijinalleri ile birlikte tüm konĢimentoları gönderiniz.
88
http://alikoker.name.tr
-We will dispatch all your goods within today. With in
- içinde “zaman”
-Tüm mallarınızı bu gün içerisinde göndereceğiz. -Please do not release original bills of lading to the third parties and consignee without our written instruction.
Without
-meden -meksizin -siz
-Lütfen bizden yazılı talimat almadan orijinal konĢimentoları yükün alıcısına ve üçüncü Ģahıslara vermeyiniz
89
http://alikoker.name.tr
CONJUNCTION Ġngilizce‟ yi iyi bir Ģekilde öğrenme ve sınavdaki baĢarının büyük bir kısmı iyi bir bağlaç hakimiyetine bağlıdır. Bağlaçların iyi bilinmesi halinde normaldeki sınav puanı 10- 15 puan artar. Bu yüzden her ders mutlaka iyi bir Ģekilde öğrenilerek bir sonraki derse gelinmelidir. Bağlaçlar konusu gramer kitaplarında çok karmaĢık halde verildiği için gerekli mesaj alınamıyor. Her dersimizde 15 – 20 tanesi geçecek. Bunların anlamları, kullanımları ve sınav boyutu ile ilgili ipuçları verilecektir. Kolaylık olsun diye grup halinde verilecek. Her dersin konusunu mutlaka biriktirmeden iyice çalıĢmak gerekir. Bağlaç: Ġki cümleciği (kelime veya cümleyi değil)birbirine bağlayan yapılardır. “Conjunction”, bağlantı anlamına gelen “junc” kökünden türemiĢ olup “bağlaç” anlamındadır. Ahmet and Mehmet quarrelled. (Ahmat ve Mehmet tartıĢtılar.) Bu kullanımda “and” bağlaç değil; edat gibi kullanılmıĢtır. I studied hard and the exam seems fairly easy. (Ben sıkı bir Ģekilde çalıĢtım ve sınav oldukça kolay görünüyor.) Bu kullanımda “and” bir bağlaç olarak kullanılmıĢtır. Bağlaçlar aynı kullanıma sahip olduklarından grup halinde verilecektir. Bir grup içinden birinin iyi öğrenilmesi diğerleri içinde geçerli olur. Ayrıca sınav açısından önemli olanlar iĢaretlenecektir. 1. ) Coordinating Conjunction: Ġki cümlecik arasındaki bağlantıyı sağlayan bağlaçlardır. TartıĢmalı olmasına rağmen genelde sayılarının yedi olduğu kabul edilir. And:
ve (paralellik arz eden bağlaçtır.)
But:
ama, ancak, fakat (zıtlık bağlacıdır.)
Or:
veya (iki alternatiften birini seçen bağlaçtır.)
Nor:
ne de (or‟un olumsuzu olup iki alternatiften hiç biri anlamındadır.)
So:
bundan dolayı (sonuca götüren bağlaçtır.)
For:
edat olarak,“için”; bağlaç olarak iki cümlecik arasında “zira” anlamındadır.
Yet:
zarf olarak, “henüz”anlamında; bağlaç olarak “halbuki” anlamındadır.
Özellikle son ikisi çok iyi bilinmelidir. Not: Bu bağlaçların uygulanmasında üç temel özellik vardır. Bunları mutlaka iyi bilmeliyiz. Özellik 1 : Coordinating Conjunction bağlaçları mutlaka iki cümlecik arasında bulunurlar. Peki, bu özelliği bilmenin faydası nedir? Eğer sınavda cümlelerin baĢında ve sonunda bir
90
http://alikoker.name.tr
boĢluk varsa ve bir bağlaç isteniyorsa bu bağlaç iki cümlecik arasında olmadığı için kesinlikle bu yedi bağlaçlardan biri olamaz. Özellik 2 : Coordinating Conjunction bağlaçlarından önce mutlaka bir virgül (,) vardır. Bu özelliği bilmenin faydası ne olacak? Eğer sınavda ortası boĢ bırakılmıĢ bir cümle var ve bağlaç soruluyorsa eğer boĢluktan önce bir virgül (,) yoksa bu yedi bağlaçtan biri olamaz. Özellik 2 : Coordinating Conjunction bağlaçlarının olduğu cümleler kesinlikle baĢtan sona doğru çevrilir. Bunun sağlayacağı fayda ne olabilir? Cümle tam çevrilemezse bile en azından çevirinin baĢtan sona olduğunu bilirsek çözümde kolaylık sağlar. Coordinating Conjunction bağlaçlarına ve kullanım özelliklerine hakim olmak çok büyük fayda sağlar. ġimdi örneklerle kullanımlarını görelim. It was raining heavily, so we postponed the match. (Yağmur Ģiddetli bir Ģekilde yağıyordu, bundan dolayı maçı erteledik.) Üç özelliğin uygulanmasına dikkat ediniz. He studied eight hours a day, but he failed the exam again. (O günde sekiz saat çalıĢtı, ancak yine sınavda baĢarısız oldu.) Not: So sonuç bağlacı olduğu için kendisinden sonra, birinci cümlenin sonucu gerçekleĢmiĢ veya gerçekleĢecek bir durum vardır. Aynı Ģekilde “but” zıtlık bağlacıdır. Kendisinden sonra birinci cümlenin zıttı bir durum vardır. “and” paralellik arz ettiği için kendisinden sonra birinci cümlenin paralelinde gerçekleĢen bir durum olacaktır. Bu Ģekilde bağlaçların kullanımına da dikkat etmek gerekir. They were requesting higher wages, and the employer had to give in their demand. (Onlar daha yüksek ücretler istediler, ve iĢveren onların taleplerine boyun eğmek zorunda kaldı.) Give in:
boyun eğmek, teslim olmak
Wage:
ücret
“And, but ve so” bağlaçlarında genellikle özne ortak olduğu için ikinci kez yazılmaz. Bu yüzden (,) bu kısaltmalarda kullanılmaz. Bu ayrıntıdır. ġimdilik konuyu genel kuralları ile öğreneceğiz. Daha sonra bu ayrıntıya değinilecektir. I wanted my son to be an engineer, yet he preferred the medicine. (Ben oğlumun bir mühendis olmasını istedim, halbuki o tıpı tercih etti.) “but ve yet” zıtlık bağlaçlarıdır. KonuĢma dilinde genellikle “but” geçer. “ yet” kullanımı ileri düzey içindir. You must obey the rules the school, or you must leave it. (Okul kurallarına uymalısın veya okuldan ayrılmalısın.) Virgülün (,) mantığı konuĢmadaki duraklama içindir. He didn‟t call us, nor did he write to us. (O bizi aramadı, ne de bize yazdı.) Not: Coordinating Conjunction bağlaçlarının kullanımında istisnai bir durum vardır. “nor” bağlacı kendisinden sonra devrik bir yapı ister. Yukarıdaki örneğe dikkat ediniz.
91
http://alikoker.name.tr
Not: Bu yapılarda kullanılan cümleciklere “independent clouse” denir. Cümlecikler bağımsız oldukları için aralarında zaman uyumu yoktur. Eğer böyle bir cümlenin zamanları sorulursa iki cümlecik arasında zaman uyumu aranarak çözülmemelidir. Her cümlenin kendi içine bakıp, zamanını kestirebilmek gerekir. He arrived yesterday, but he insists on going tomorrow. (O dün geldi, ancak yarın gitmek için ısrar ediyor.) 2. ) Sentence Connector: Bu gruptakiler cümlecik değil de cümleler arasında bağlantı kurarlar. Bu özelliklerinden dolayı bağlaç tanımına uymazlar. Bu yüzden bunlara bağlaç değil de “cümle bağlayıcıları” denir. Bu yapılarda iki cümle vardır. Birinci cümle bitmiĢ, noktalanmıĢtır. Ama ikinci cümle birinci cümleye çok uzak değil, onunla iliĢkilidir. ĠĢte bu cümle bağlayıcıları ikinci cümlenin baĢında, ortasında veya sonunda olabilirler. Bu maddedekiler grup halinde verilecektir. Hepsinin kelime anlamı iyi bilinmelidir. Kullanımları aynı olduğu için birini iyi bilmek diğerlerini de bilmek anlamına gelir. Grup: 1. Ġki cümle arasında paralel bir iliĢki sağlayanlar Furthermore: Moreover: What‟s more:
ayrıca (en çok kullanılan ilk ikisidir.)
In addition: Also: Grup: 2. Ġki cümle arasında bir zıtlık iliĢki sağlayanlar However: Nevertheless: Nonetheless:
ancak bununla beraber (en çok kullanılan “however” dır.)
On the contrary: Still: Grup: 3. Sonuca götüren bağlayıcılar Therefore Thus Hence
Sonuç olarak, böylece (en çok kullanılan ilk üçüdür.)
As a result Consequently
92
http://alikoker.name.tr
Grup: 4. Alternatif belirten bağlayıcılar Or else: Otherwise:
aksi taktirde
Kullanımları: There were serious claims about him. Therefore, he had to give his resignation. (Onun hakkında ciddi iddialar vardı. Bu yüzden istifasını vermek zorunda kaldı.) Ġpuçları: 1.) Ġki cümle olduğu için ve aralarında nokta olduğu için bağlaç kullanılamaz, connector kullanılmalıdır. 2.) Connector ikinci cümlededir. Ġkinci cümle connector açısından üç Ģekilde yazılabilir. Therefore, he had to give his resignation. He had to therefore, give his resignation. He had to give his resignation, therefore. 3.) Connector çeviride baĢta söylenir. 4.) Noktalı virgülden sonrada connector kullanılabilir. Çünkü (;) de cümle bitmiĢtir. It was very cold outside. However, he went out to play. (DıĢarısı çok soğuktu. Bununla beraber o oynamak için dıĢarı çıktı.) Ġki cümle arasında nokta olduğu için “connector” kullanıldı. Bu cümleyi bir bağlaç kullanarak da yazabiliriz. Bu durumda nokta yerine virgül olacaktır. Bu ki farklı yazılım anlam olarak aynı; gramatikal olarak farklıdır. It was very cold outside, but he went out to play. (DıĢarısı çok soğuktu, ancak o oynamak için dıĢarı çıktı.) The results were favourable; still, we couldn‟t persuade him. (Sonuçlar olumluydu; buna karĢın onu ikna edemedik.) They offered a good job; therefore, I accepted it. (Onlar iyi bir iĢ önerdiler; bu nedenle ben onu kabul ettim.) We had to punish him; otherwise, he could do something else. (Biz onu cezalandırmak zorunda kaldık; aksi taktirde o baĢka bir Ģey yapabilirdi.) Not: “else” kelimesi “some, any, noe, very” gibi sözcüklerin türevlerinden sonra “baĢka” anlamında kullanılır. Bunların dıĢında “baĢka” anlamını isimlerden önce “another” kullanarak veririz. Any, some, no, every türevleri + else
anouther + noun Ģeklindedir.
93
http://alikoker.name.tr
Inflation rate was extremely high; therefore, the government put into effect some measures. (Enflasyon oranı son derece yüksekti; bu nedenle hükümet bazı tedbirleri yürürlüğe koydu.) put into effect: yürürlüğe koymak (“into” su birkaç kez sorulmuĢ) 3.) Correlative Conjunction “ĠliĢki sağlayan bağlaçlar” demektir. En rahat öğrenilen ve sınavda en rahat görülebilen bağlaçlar bu maddedeki bağlaçlardır. Çünkü ikili sözcüklerden oluĢurlar ve her iki cümleciğe de serpiĢirler. Önceleri bu bağlaçların bir sözcüğü boĢ bırakıp, diğer sözcüğünü sorarlardı. Ama artık her iki sözcüğü de boĢ bırakıp, zorlaĢtırarak soruluyor. Bu nedenle sorusunda cümle iyi irdelenerek uygun bağlaca gidilmelidir. ġimdi bu grup bağlaçları yazalım Not only ..........but also: sadece değil ..........aynı zamanda Both ..........and:
hem..........hem de
Either ..........or:
ya ..........ya da (Ġki alternatiften biri)
Neither ..........nor:
ne ..........ne de (Ġki alternatiften hiç biri)
Whether ..........or:
gerek ..........gerekse (olsun ..........olsun)
“Not only ..........but also” ve “Both ..........and” bağlaçları anlam olarak birbirlerine yakındırlar. Eğer bir bağlaç sorusunda bu ikisi Ģıklarda var ise büyük bir olasılıkla ikisi de cevap değildir. “Not only ..........but also” bağlacının kullanımında “but also” kısmında bazı istisnalar vardır. Yalnızca “but” veya yalnızca “also” olabilir. Yani bu bağlaç “not only ..........but” veya “not only ...........also” Ģeklinde de kullanılabilir. Bu bağlaçta ayrıca baĢka bir kullanım daha da vardır. “also” de, da anlamındadır. Bu anlama gelen “as well” sözcüğü de “also” yerine kullanılabilir. Yalnız bu kullanımda önemli bir özellik vardır. “as well” sözcüğü “but”tan ayrılır ve cümle sonuna gider. Çünkü “as well” sözcüğü daima cümle sonunda yazılır. Örnek üzerinde bu özellik daha iyi anlaĢılacaktır. The robber not only shot around but also crashed everything. (Soyguncular sadece etrafa ateĢ etmediler, aynı zamanda her Ģeyi yerle bir ettiler.) The robber not only shot around also crashed everything. (Soyguncular sadece etrafa ateĢ etmediler, aynı zamanda her Ģeyi yerle bir ettiler.) The robber not only shot around but crashed everything. (Soyguncular sadece etrafa ateĢ etmediler, aynı zamanda her Ģeyi yerle bir ettiler.) The robber not only shot around but crashed everything as well. (Soyguncular sadece etrafa ateĢ etmediler, aynı zamanda her Ģeyi yerle bir ettiler.) “Not only ..........but also” ve “Both ..........and” bağlaçları anlam olarak birbirlerine yakın oldukları için yukarıdaki cümle “both ...........and” ile de yazılabilir.
94
http://alikoker.name.tr
The robber both shot around and crashed everything. (Soyguncular hem etrafa ateĢ açtılar, hem de her Ģeyi yerle bir ettiler.) Görüldüğü gibi iki cümle arasında anlamca pek fark yoktur. Ama gramatikal olarak birbirinden farklıdırlar. I both tried to learn English and to know people in England. (Ben Ġngiltere‟de hem Ġngilizce öğrenmeye hem de insanları tanımaya çalıĢtım.) You must either obey your superior or leave such a job. (Siz ya üstünüze itaat edersiniz ya da böyle bir iĢi bırakırsınız.) He neither studied nor helped his father with his business. (O ne öğrenim gördü ne de babasına iĢinde yardım etti.) Bu iki bağlaç birbirlerinin olumsuzudur. Bu iki cümlede bağlaç yeri boĢ bırakılıp sorulursa, hangi bağlacın uygun olacağı mesajı cümle etüt edilerek çıkarılmalıdır. Önemli Kural Not only ..........but also bağlacının kullanımında “not only” kısmı cümlenin baĢına alınarak da yazılabilir. Bu kullanım bağlacın rahat görülebilmesi için yapılan bir harekettir. Bu durumda kural ihlal edildiği için telafisi gerekmektedir. Bu da “not only”den sonraki cümleciğin devrik olması ile sağlanır. Önemli bir özelliktir, iyi bilinmeli He not only insulted his friends but also beat them. (O sadece arkadaĢlarına hakaret etmedi aynı zamanda onları dövdü.) Not only he did insult his friends but also beat them. (O sadece arkadaĢlarına hakaret etmedi aynı zamanda onları dövdü.) Sınavda “not only” nin baĢta kullanıldığı bir cümle verilerek devrik yapı istenir. Eğer bu kuralı bilmezsek zorlanacak bir sorudur. Sult:
üstüne atlamak
Consult:
con: beraber, sult: (bir insanın) üstüne atlamak. Consult: danıĢmak
Insult:
in:içine, sult: (bir insanın) üstüne atlamak. Ġnsult:hakaret etmek
Beat:
dövmek, mağlup etmek
Superior:
amir, üstün
Superiority: üstünlük 4.) Adverbial (Subordinating) Conjunction Asıl bağlaç iĢlevi olan bağlaç grubudur. Zarf sözcüğünü irdeleyerek mantığını anlamak gerekir. Bir zarf sözcüğünün yaptığı iĢi bir cümlecik de yapabilir. Bu durumda iki cümlecik olur ve birbirine bağlamak için de bir bağlaca ihtiyacımız vardır. Bu bağlaç “adverbial conjunction” olur. I met them last week. (Ben onlarla geçen hafta karĢılaĢtım.)
95
http://alikoker.name.tr
“last week”, zaman belirten bir zarf tümlecidir. Bunun yerine bir cümlecik de kullanılabilir. Bu durumda bir temel cümle ve bir yan cümle olmak üzere iki cümlecik olur ve bunları birbirine bağlamak için bir bağlaca (adverbial conjunction) ihtiyacımız vardır. I met them when we were in London. (Biz Londra‟dayken onlarla karĢılaĢtım.) Not: Bu bağlaç grubunu diğerlerinden ayıran önemli bir özellik vardır ki çok önemli ve mutlaka iyi bilinmelidir. Bu bağlaçlar anlamlarını yan cümleciğin fiiline yüklerler. Zarfların kullanılma özelliğinden zarfın baĢa alınabileceğini hatırlayınız. Bu durumda Zarf cümleciği de baĢa alınabilir. Yani yukarıdaki cümleyi Ģöyle de yazabiliriz. When we were in London, I met them. (Biz Londra‟dayken onlarla karĢılaĢtım.) When you are at home, .......... (Siz evde olduğunuzda, .........) When you were at home, .......... (Siz evde olduğunuzda, .........) While you are studding, ........... (Siz çalıĢırken.........) While you were studding, ........... (Siz çalıĢırken.........) Görüldüğü gibi bu bağlaçlarda bağlacın anlamı yükleme eklendiğinden zamanın ne olduğu kayboluyor. Bu nedenle bu grup bağlaçlarda zaman uyumu vardır. Temel cümlenin zamanına göre yan cümleciğin zamanı tespit edilir. Bu zaman uyumu çok önemlidir. Fazla sayıda örnek çözülerek hakim olunabilir. Adverbial Conjunction‟ları anlamlarına göre gruplara ayırarak inceleyeceğiz. Her grup için hem tek tek anlamları hem de kullanım özellikleri verilecektir. Özellikle KPDS açısından önemli olan özelliklerine dikkat çekilecektir. Grup 1: Time Conjunction: Zaman bağlaçlarıdır. Eylemin ne zaman yapıldığını belirlerler. When:
..........dığı zaman
After:
..........den sonra
Before:
..........den önce
As:
..........iken
While:
..........iken
Just as:
..........tam iken
Until / Till:
..........ceye kadar
By the time:
..........ceye kadar
Since:
..........dığından beri
As soon as:
..........ir, ..........imez
As long as:
..........dığı sürece
96
http://alikoker.name.tr
Once:
...........ce / ca
No sooner ......................than: .....mesi ile .....mesi bir oldu Hardly / Scarcely ..........when: tam ............mıĢtı ki ...........oldu Son ikisinin yapısı farklı olmasına rağmen aslında anlamları aynıdır. Önceleri sıkça bu ikisi sorulurdu. Time bağlaçlarından en önemlileri yukarıya alındı. Anlamları ile birlikte çok iyi bilinmeli. Direk bir soru kesin gelir. Ayrıca iyi bilinmesi sınavın anlama yönelik sorularında büyük kolaylık sağlar. Kullanımları 1.) Zaman bağlaçlarının olduğu cümlecikte hiç bir future tense kullanılmaz. (Bu kural sadece Ġngilizce‟ye has bir özelliktir.) Zaman uyumunda kesinlikle temel cümlecik ve yan cümlecik aĢağıdaki Ģekilde kurulamaz. Bunun bilinmesi zaman uyumu sorularında büyük bir rahatlık sağlar. Past
Future
Present
Past
2.) Since: ..........dığından beri. Bu bağlaç genel zaman uyumunu bozan tek bağlaçtır. (Present Perfect) + Since + (Simple Past) I haven‟t seen them since they moved to another town. (Onlar baĢka bir kasabaya taĢındıklarından beri onları görmedim.) Bağlacın bulunduğu cümlecik yan cümleciktir. Bazen yan cümlecik baĢa alınarak da verilebilir, düĢmemek gerekir. Since they moved to another town, I haven‟t seen them. (Onlar baĢka bir kasabaya taĢındıklarından beri onları görmedim.) Since bağlacının bulunduğu cümlede neden temel cümlecik “present perfect”; yan cümlecik “simple past”tır? Bu soruyu bir cümle yazarak açıklayalım: I haven’t seen him since last year. (Ben onu geçen yıldan beri görmedim.) Zamanlar konusu iĢlenirken “since”in present perfect ile kullanıldığını çünkü bununla geçmiĢte olan bir olayın etkisinin Ģu ana kadar devam ettiğini söylemiĢtik. Bu cümlede zarf olan “last year” sözcüğünün yerini tutan bir cümlecik de yazabiliriz. Bu cümleciğin eylemi geçmiĢte olacağından bunun da zamanı past olacaktır. Bundan dolayı since‟in olduğu cümlede temel cümlecik “present perfect”; yan cümlecik “simple past” olur. Bu nedenle “since” bağlacı genel zaman uyumunu bozan tek bağlaçtır. 3.) As ve While: ikisi de “.........iken” anlamındadır. Aralarındaki fark nedir? Olayların oluĢma süreleri bu iki bağlacın kullanımını belirler.
97
http://alikoker.name.tr
As: Kısa süreli olaylarda kullanılır. dıĢarı çıkarken, eve girerken vb. Bu nedenle “as” bağlacının olduğu cümlecikte simple zamanlar (continuous olmayan) kullanılır. While: Uzun süreli olaylarda kullanılır. televizyon izlerken, oyun oynarken vb. Bu nedenle “while” bağlacının olduğu cümlecikte continuous‟lu zamanlar kullanılır. As I went out, it began to rain. (Ben dıĢarı çıkarken yağmur yağmaya baĢladı.) While I was waiting, it began to rain. (Ben beklerken yağmur yağmaya baĢladı.) 4.) Just as: Bu bağlacın kullanımında yan cümlecik zamanı “as”ten dolayı kısa olaylardır ama “just”tan dolayı da continuous‟ludur. Bu sürekli zaman genellikle “past continuous”tur. Just as I was leaving home, the phone rang up. (Tam ben evden ayrılırken telefon çaldı.) 5.) By the time / until – till: by edat olup (zamanlar bilgisinden hatırlayınız) bir ismin önünde ve future perfect ile kullanılır. the time‟ın eklenmesi ile bağlaç olur. Until ve till arasında hemen hemen bir kullanım farkı yoktur. Üçü de “.........ceye kadar” anlamındadır. Future perfect
Simple present By the time
Past perfect
Simple Past
Mantığı: Bağlaçtan önceki zaman sonrasındaki zamanın öncesidir. Futurlu tenseler bağlaç cümleciklerinde kullanılmadıklarından alternatifi olan Simple present‟e gidilmiĢtir. Yani “by the time” bağlacının kullanımında zaman uyumu açısından iki alternatif vardır. The children will have slept by the time we arrive at home. (Biz eve varıncaya kadar çocuklar uyumuĢ olacak.) By the time we arrive at home, the children will have slept. (Biz eve varıncaya kadar çocuklar uyumuĢ olacak.) Bu cümlede eve varma olayının gelecekte olduğunu, çocukların uyumasının da gelecek te olan eve varma olayından önce olduğunu anlıyoruz. The children had slept by the time we arrived at home. (Biz eve varıncaya kadar çocuklar uyumuĢtu.) By the time we arrived at home, the children had slept. (Biz eve varıncaya kadar çocuklar uyumuĢtu.) Bu cümleden eve varma olayının geçmiĢte olduğunu ve çocukların uyumasının geçmiĢte olan eve varma olayından önce gerçekleĢtiğini anlıyoruz. Turkey‟s population will have exceeded 100 millions by the end of next decade. (Türkiye‟nin nüfusu önümüzdeki on yılın sonuna kadar 100 milyonu aĢmıĢ olacak.) Turkey had applied to the EU by the end of 1950s. (Türkiye 1950‟lerin sonuna kadar AB‟ne baĢvurmuĢtur.)
98
http://alikoker.name.tr
“by”lı cümlede Zaman dilimi gelecekte ise: Future Perfect “by”lı cümlede Zaman dilimi geçmiĢte ise: Past Perfect kullanılır. Konuyu ezberlemeden mantığını anlamak gerekir. “by ve by the time”ın dıĢında gramer olarak future perfect kullanılmaz. Eğer soruda future perfect verilmiĢse by ve by the time; bunlar verilmiĢse future perfect istenir. Bu nedenle soruyu iyi okuyup bizi sonuca götürecek ipuçlarını bulmak gerekir. By the time için verilen özellikler Until / Till için geçerli değildir. Çünkü by the time‟daki önceye çekme hareketi Until / Till‟de yoktur. I will wait for you until you return. (Siz dönünceye kadar sizi bekleyeceğim.) Özellikle “since ve by the time” bağlaçlarının kullanımlarını çok iyi bilmek gerekir. I had no sooner left home than it began to rain. (Evden ayrılmamla yağmurun yağmaya baĢlaması bir oldu.) Ġki olay vardır. En son olan past; öncesinde olan Past perfect ile ifade edilir. Bu cümleyi “hardly...........when” ile de aynı anlama gelmek üzere aktarılabilir. I had hardly left home when it began to rain. (Tam dıĢarı çıkıyordum ki yağmur yağmaya baĢladı.) He had no sooner bought a car than he had an accident. (Arabayı alması ile kaza yapması bir oldu.) Not: “no sooner..........than” ve “hardly............when” bağlaçları kullanımda baĢa alınabilir. Bu kural ihlali olduğu için telafi olarak cümle devrik yapılır. No sooner had he bought a car than he had an accident. (Arabayı alması ile kaza yapması bir oldu.) Hardly had I left home when it began to rain. (Tam dıĢarı çıkıyordum ki yağmur yağmaya baĢladı.) Grup 2: Cause Conjunction (Sebep bağlaçları) : Sebep bağlaçları ana cümlecikteki eylemin neden gerçekleĢtiğini anlatan yan cümleciğin baĢında bulunur. Bu bağlaçların hepsi de “.......dığı için” anlamındadır. Ayrıca zaman uyumu bu bağlaçlarda da vardır. Because
As
Since
Seeing that
Now that
Given that
AĢağıda verilmiĢ olan yapılar normal kullanımları ile edat yapısındadırlar ve biliyoruz ki edatlar bir isim ile kullanılırlar. Bu edatların hepsinin anlamı “.....den dolayı”dır. Bunlar bir ekleme ile bağlaca dönüĢtüklerinden yukarıdakilerden ayrı olarak verildi. Bu edatlara “the fact that” eklenerek bağlaca dönüĢtürülür. Bağlaç olduklarında yukarıdakiler gibi “....dığı için” anlamındadırlar.
99
http://alikoker.name.tr
Sebep bağlaçlarının anlamlarının bilinmesi yeterli olur. Ayrıca aĢağıdakilerin gramatikal olarak edat – bağlaç ayırımını yapabilmek önemlidir. Due to Owing to Because of
..........den dolayı
+ the fact that: ..........dığı için
On account of In view of We had to give up the project since it began to be expensive. (Proje pahalı olmaya baĢladığı için ondan vaz geçmek zorunda kaldık.) Since, As ve daha sonra göreceğimiz While bağlaçları farklı bağlaç olarak kullanılabilirler. Ġngilizce‟de bu kullanıma sahip olan sadece bu üç bağlaçtır. Yapı ve kullanımlarına göre hangi bağlaç anlamında olduğunu görebilmek gerekir. Örneğin tense uyumundan dolayı yukarıdaki cümlede since “....den beri” olarak değil de “.....dığı için” anlamında kullanılmıĢtır. They couldn‟t arrived there in time because the traffic was heavy. (Trafik yoğun olduğu için oraya zamanında varamadılar.) He was dismissed since he was always late for the work. (O daima iĢe geç kaldığı için kovuldu.) Miss: görevlendirmek; dismiss: görevden almak We called off the match owing to the rain. (Biz yağmurdan dolayı maçı iptal ettik.) Bu kullanımı ile “owing to” edattır. Çünkü edatlar bir isim ile kullanılır; bir cümlecik ile değil. Ayrıca “the fact that” almamıĢtır. ġimdi bunu bağlaç olarak kullanalım. We called off the match owing to the fact that it was raining. (Biz, yağmur yağdığı için maçı iptal ettik.) “Owing to the fact that” in bağlaç olduğuna, ve sonrasında bir cümlecik olduğuna dikkat ediniz. No one could live over there due to cold weather. (Soğuk havadan dolayı kimse orada yaĢayamaz.) No one could live over there due to the fact that it was extremely cold. (Orada hava son derece soğuk olduğu için kimse yaĢayamaz.) Önceleri bu konu ile ilgili edat – bağlaç ayıtımı sorulurdu. Bir de anlama göre hangi bağlacın uygun olduğunu seçmemizi isteyen sorular sorulurdu. Son sınavlarda direk edat veya bağlaç sorulur. Hem bu bağlaçlar hem de bu edatlar eĢ anlamlıdırlar, birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Bu nedenle eğer bunlardan ikisi Ģıklarda varsa ikisi de cevap olamaz. Sadece “due to” nun ileri düzey olarak bir nüans farkı vardır. Bunun sadece “be” fiilinden sonra kullanıldığı söylenir. Bu özellik KPDS‟ de Ģimdiye kadar hiç sorulmadı.
100
http://alikoker.name.tr
Due to his illness, he failed the exam. (O hastalığından dolayı sınavda baĢarısız oldu.) Due to the fact that he was ilness, he failed the exam. (O hasta olduğu için sınavda baĢarısız oldu.) Görüldüğü gibi edat ve bağlaç baĢa da alınabilir. Bu durumda bağlaçlı cümleciğin sınırı (,)‟e kadardır. Grup 3: Concession Conjunction (Zıtlık Bağlaçları): Concession taviz, ödün demektir. Gramatikal olarak zıtlık anlamı vardır. Ayrıca bu gruba “contrast” bağlaçları da denilebilir. Though Even though Although Despite the fact that Ġn spite the fact that BeĢi de eĢanlamlı olup “.....e rağmen” anlamındadır. “despite ve in spite of” edat olup “the fact that” eklenmesi ile bağlaca dönüĢürler. Whereas While Bu iki zıtlık bağlacı “....iken, oysa” anlamındadır. “while”ın bu anlamı zıtlık anlamındaki “iken”dir. Yani “ben ders çalıĢırken o TV izliyordu” örneğindeki gibi. EĢanlamlı oldukları için ikisi Ģıklarda olursa ikisi de cevap olamaz. However + (Sıfat – Zarf) Whatever + (Ġsim) No matter + (QW) Zıtlık bağlaçlarının en önemlileri bunlardır. Kullanıldıkları sözcüklere göre “ne olursa olsun” gibi bir zıtlık anlamı katarlar. KPDS‟ de kesin olarak bu üçünden birisi (büyük bir olasılıkla however) sorulur. Böyle bir soruda bu bağlaçlardan sonraki sözcüğü iyi bir Ģekilde etüt etmek gerekir. In spite of vigorous efforts, the two sides couldn‟t agree on the border dispute. (Yoğun çabalara rağmen her iki taraf sınır anlaĢmazlığında görüĢ birliğine varamadılar.) Vigorous:
yoğun, canlı
Effort:
çaba, gayret
Border:
sınır
Border line: sınır hattı
In spite of the fact that the UN made vigorous efforts, the two sides couldn‟t agree on the border dispute. (BM‟lerin yoğun çaba göstermesine rağmen, her iki taraf sınır anlaĢmazlığında görüĢ birliğine varamadılar.) Cümlede her iki tarafın anlam olarak paralel mi, zıt mı, sonuç mu olduğu irdelenerek uygun bağlaca gidilmelidir. Ayrıca edat – bağlaç kullanımı için sonrasında isim mi var yoksa cümlecik mi var Ģeklinde cümle irdelenerek uygun kullanıma gidilir.
101
http://alikoker.name.tr
However + (Sıfat – Zarf) Whatever + (Ġsim) No matter + (QW) Normalde bağlaç kullanımında bağlaçtan hemen sonra bir özne vardır. Eğer bir bağlaç kullanımında özneden önce bir sözcük varsa, bağlaç mutlaka yukarıdaki üçünden biridir. Bu yapıda genellikle kullanılan ve KPDS‟ de sorulan “however”dır. Bu üç bağlacın kullanımlarında özneden önceki sözcüğü iyi etüt ederek uygun olan bağlaç kullanılır. However hard he may study, he can‟t be successful. (O ne kadar sıkı çalıĢırsa çalıĢsın, baĢarılı olamaz.) “hard”ın bağlaçtan hemen sonra, özneden önce kullanıldığına dikkat ediniz. Eğer hard burada kullanılmazsaydı ve zarf (veya sıfat) olmasaydı “however” bağlacı kullanılamazdı. Ayrıca bu bağlaçların kullanıldıkları kelimeye göre anlam kazandıklarına dikkat edilmelidir. Whatever decision the government may take, inflation seems to rise. (Hükümet hangi kararı alırsa alsın, enflasyonun yükseleceği görünüyor.) Bu bağlaçların sonralarında kullanılan sözcük iyi etüt edilmelidir. Örneğin sonu “sion, tion, çoğul eki s, ance, ent” gibi ekler ile biten sözcükler isimdirler. Sonu “ly” ile bitenler zarftırlar. Bu Ģekilde bağlaç sonrası sözcükler iyi etüt edilerek uygun bağlaç kullanımına gidilmelidir. No matter what he does, he can‟t persuade us. (O ne yaparsa yapsın bizi ikna edemez.) However reach he may be, he is unlikely to be happy. (O ne kadar zengin olursa olsun, onun mutlu olması muhtemel değildir.) Whatever suggestion they may propose, this program is not likely to succeed. (Onlar hangi önerileri önerirlerse önersinler, bu programın baĢarılı olması muhtemel değildir.) No matter where he runs away, the police will eventually catch him. (O nereye kaçarsa kaçsın, polis sonunda onu yakalayacak.) Eventual:
olası
Eventually:
sonunda
Sooner or later:
er geç
Eğer bu bağlaçlardan sonraki sözcük boĢ bırakılarak sorulursa (ki bu KPDS‟ de sorulmaz.) kullanılan bağlaca göre bu sözcüğün isim, bağlaç veya QW olduğunu tespit ederiz. Peki hangi durumda zarf, hangi durumda sıfat kullanırız? Eğer bağlacın kullanıldığı cümleciğin fiili “linking verb” ise sıfat; değilse zarf kullanılır. However ....................she may sign, she will not be selected. (O ne kadar iyi .............söylerse söylesin, seçilemeyecek.) Good
Well
Goodness
Good sıfat, Well zarf, Goodness isimdir. Bağlaç “however” olduğu için sıfat veya zarf kullanılmalıdır. Bağlaç cümleciğinin fiili “linking” fiil olmadığı için de zarf kullanılmalı diye boĢluğa gelecek sözcüğü seçiyoruz.
102
http://alikoker.name.tr
The control group‟s results were favourable, whereas the patient group‟s results were unfavourable. (Kontrol grubunun sonuçları olumluydu, oysa hasta grubunun sonuçları olumsuzdu.) The control group‟s results were favourable, while the patient group‟s results were unfavourable. (Kontrol grubunun sonuçları olumluydu, oysa hasta grubunun sonuçları olumsuzdu.) Whereas ve While eĢanlamlı olup birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Yukarıdaki iki cümlenin anlamı görüldüğü gibi aynıdır. Ayrıca bu iki bağlacın kullanımındaki virgüle dikkat ediniz. Bu iki bağlaç “Connecting Conjunction” bağlaçları ile aynı kullanıma sahiptirler. Gurp 4: Result Conjunction (Sonuç bağlaçları) Bu bağlaçlar ana cümlecikteki yargının sonucunu veren yan cümleciğin baĢında kullanılırlar. Bu bağlaç grubunda iki tane bağlaç vardır. Ġkisi de “öyle.........ki” anlamındadır. KPDS‟ nin fix sorusudurlar. Gramatikal boyutu önemli olan bu iki bağlacın kullanımı biraz karıĢıktır. Örnekleri birkaç defa yazarak egzersiz yapılmak konuyu daha iyi kavratacaktır. So (Sıfat, zarf) that
Such (isim) that
She is so clever that everyone admires her. (O öyle zekidir ki herkes ona hayrandır.) Admie sözcüğü latince olan “mirore”den köken almaktadır. Mirrore:
bakmak
Mirror:
ayna
Admire:
hayranlık duymak
She speaks Germany so fluently that you can not distinguish him from a german. (O öyle akıcı bir Ģekilde Almanca konuĢur ki onu bir almandan ayırt edemezsiniz.) Distinguish:
ayırt etmek
Distinguished:
seçkin
He is such a man that you can rely on him. (O öyle biridir ki ona güvenebilirsiniz.) Sıfat ve zarflar için “so..........that”; isimler için “such..........that” kullanıldığına dikkat ediniz. Eğer bağlacın olduğu cümleciğin fiili Linking Verb ise sıfat; değilse zarf kullanılır. Bu iki bağlacın kullanımı sadece anlatılan boyutu ile değildir. Esas zor olan ve KPDS‟ de sorulan kullanımı baĢkadır. Buna geçmeden önce ilgili olduğu için Sıfat Tamlamaları‟ndan bahsetmemiz gerekir. Sıfat Tamlamaları: Türkçe‟de bir ismi bir sıfat nitelediği zaman bu bir sıfat tamlaması olur. Hava, isimdir; “güzel bir hava” derken bu bir sıfat tamlaması olur. Yalnız belgisiz tanıtıcı eki olan “bir”in (Ġngilizce‟deki “a veya an”) Türkçe‟deki kullanımı Ġngilizce‟deki kullanımı ile terstir. ġimdi Ġngilizce‟deki sıfat tamlamalarına bakalım. a weather (bir hava)
a nice weather (güzel bir hava)
a car (bir araba)
an expensive car (pahalı bir araba)
a girl (bir kız)
a beautiful girl (güzel bir kız)
103
http://alikoker.name.tr
Yukarıdaki sıfat tamlamaları tekil veya sayılabilen isimlerin kullanıldığı sıfat tamlamalarıdır. Ayrıca çoğul ve sayılamayan isimlerin de kullanıldığı sıfat tamlamaları vardır. Doğal olarak bunların önünde “a veya an” belgisiz tanıtıcı eki yoktur. cloth (kumaĢ)
nice cloth (güzel kumaĢ)
cars (arabalar)
expensive car (pahalı arabalar)
girls (kızlar)
beautiful girls (güzel kızlar)
Ġngilizce‟de yukarıdaki verilen sıfat tamlamaları düzenli sıfat tamlamalarıdır. Yani sıfatın belgisiz tanıtıcı ek ile isim arsına geldiği sıfat tamlamaları düzenlidirler. Eğer sıfat tamlamalarında sıfat ile belgisiz tanıtıcı ek yer değiĢtirirse bu sıfat tamlamaları bozuk sıfat tamlamaları olurlar. ġimdi bunlara da örnek verelim. Düzenli Sıfat Tamlaması
Bozuk Sıfat Tamlaması
a nice weather (güzel bir hava)
nice a weather (güzel bir hava)
an expensive car (pahalı bir araba) expensive an car (pahalı bir araba) a beautiful girl (güzel bir kız)
beautiful a girl (güzel bir kız)
Görüldüğü gibi bozuk sıfat tamlamasında belgisiz tanıtıcı eki sıfat ve isim arasına gelmektedir. Her iki tamlama da aynı anlamdadır. ***Not: Düzenli sıfat tamlamalarında “such...........that”; Bozuk sıfat tamlamalarında “so..........that” bağlacı kullanılır. He is such an intelligent student that he can study abroad. (O öyle zeki bir öğrenci ki yurt dıĢında öğrenim göreblir.) He is so intelligent an student that he can study abroad. (O öyle zeki bir öğrenci ki yurt dıĢında öğrenim göreblir.) They were such naughty boys that the teacher had to shout at them. (Onlar öyle yaramaz çocuklardı ki öğretmen onlara bağırmak zorunda kaldı.) This is such useful information that we have to evaluate it. (Bu öyle yararlı bir bilgi ki onu değerlendirmek zorundayız.) So‟dan that‟e kadar olan yapı baĢa alınabilir. Bu kullanım kural ihlali olduğu için bunun telafisi olarak bağlaç cümleciği devrik yapılır. Sınavda bu yapı sorulmadığı için Ģimdilik buna değinilmeyecektir.
Nicelik (Quantifiers) Sıfatlarında bu iki bağlacın kullanımı: 1.) a little, a few, a lot of, gibi önünde a / an belgisiz tanıtıcı varsa “such..........that” 2.) much, many, little, few, gibi önünde a / an belgisiz tanıtıcı yoksa “so..........that” bağlacı kullanılır.
104
http://alikoker.name.tr
Bu yapı ayrıntıdır, KPDS‟de sorulmaz. Ama öğrenilse iyidir. Tunik tahmini: Sınavda bozuk bir sıfat yapısı ile bu konudan soru gelebilir. He has so much money that he can buy the whole Diyarbakır. (Onun o kadar parası var ki o tüm Diyarbakır‟ı alabilir.) He has such a lot of money that he can buy the whole Diyarbakır. (Onun o kadar parası var ki o tüm Diyarbakır‟ı alabilir.) “So” ve “such” tek baĢlarına da “böyle, öyle” anlamında aynı mantıkla kullanılırlar. Yani sıfat ve zarf ile “so”; isim ile “such” kullanılır. Grup 5: Purpose Conjunction (Amaç Bağlaçları): Ana cümlecikteki yargının amacını belirten yan cümleciğinin baĢında kullanılırlar. Ġki tanedirler ve ikisi de aynı anlamdadırlar. “..........mesi için” anlamındadırlar. In order to So as to Bu yapı ile mastardırlar ve “..........mek için” olarak çevrilirler. Yapılarındaki “to” atılıp yerine “that” eklenerek bağlaca dönüĢtürülürler. Bağlaca dönüĢürken “so as to”daki “as”te atılır. Böylece amaç bağlaçlarımız “in order that” ve “so that” olur. The government took drastic measures ***to curb inflation. (Hükümet enflâsyonu durdurmak için köklü tedbirler aldı.) Yukarıdaki cümlede iĢaretli yerde aslında “in order to” vardır. Bundan dolayı “....mek için” anlamı verilir. Ama kısaltma olduğu için “in order” atılmıĢ, geriye sadece “to” kalmıĢtır; ve bu “to” sözcüğü “.....mek için” anlamını vermiĢtir. Yoksa normalde bir mastarın “.....mek için” anlamı yoktur. In order to ....mek için (mastar yapısı) in order that....mesi için (bağlaç yapısı) So as to
....mek için (mastar yapısı) so that
....mesi için (bağlaç yapısı)
I went abroad in order to learn English. (Ben Ġngilizce öğrenmek için yurt dıĢına gittim.) I sent my daughter abroad in order that she could learn English. (Kızımı Ġngilizce öğrenmesi için yurt dıĢına gönderdim.) Amaç cümleciklerinde genelde modallar kullanılır. Diğer bağlaçlarda olduğu gibi bunlarda da zaman uyumu vardır. Ġn order that ile so that bağlaçlarının kullanımı arasındaki fark Ģudur: In order that: ...........mesi için ifadesinde ikisinin de isteği vardır. So that: ................mesi için ifadesinde sadece söyleyenin isteği vardır. I barred my windows so that no one could get ınto my house. (Evime kimsenin girememesi için pencerelerimi demirledim.) Grup 6: Expectation Conjunction (Beklenti Bağlaçları): Ana cümlecikteki yargının hangi beklentiden dolayı istendiğini açıklayan yan cümleciğin baĢında kullanılan bağlaçlardır. Ġki tanedirler ve birbirinin alternatifidirler.
105
http://alikoker.name.tr
In case:
...........diye
Lest (for fear that):
...........mesin diye
Aslında her ikisi “..........ihtimaline karşın” diye çevrilebilirler. Ama birbirlerinden ayrılabilsin diye farklı iki anlam verildi. I have to make some preparions in case someone may drop in. (Birisi uğrar diye bazı hazırlıklar yapmak zorunda kaldım.) Drop in: (bir yere) uğramak Eğer yukarıdaki cümlede “lest” bağlacı kullanılsaydı aĢağıda görüldüğü gibi anlam ters olurdu. I have to make some preparations lest someone may drop in. (Birisi uğramasın diye bazı hazırlıklar yapmak zorundayım.) You shouldn‟t forget to take your credit card in case you may need money. (Paraya ihtiyacınız olur diye kredi kartınızı almayı unutmamanız gerekir.) We have to bar our windows lest someone may break into house. (Birisi eve girmesin diye pencerelerimizi demirlemek zorundayız.) Break into: (bir yere soygun amacı ile) girmek Bu güne kadarki KPDS sınavlarında “in case” çok soruldu. Ayrıca parçalarda çok geçti. “lest” ise Ģıklarda var ama direk olarak sorulmamıĢ. Önekli Bağlaçların Tekrarı KPDS açısından en önemli olan dört bağlacın tekrarını yapacağız. Diğerleri de elbette önemlidir ama bunlar karıĢık olduğu için ayrıca üzerinde durulmalıdır. Bu dört bağlacımız “since, as, while ve so that”tir. ġimdi bunları tek tek görelim. Since: Ġki değiĢik kullanımı vardı. Birincisi zaman bağlacı olarak “..........dığından beri” diğeri ise sebep bağlacı olarak “..........dığı için” anlamındaydı. Zaman bağlacı durumundaki spesifik tense‟sinden dolayı ayırımını yapabiliyoruz. As: En karmaĢık kullanıma sahip olan bağlaçtır. Dört değiĢik anlamda kullanılır. 1.) ..........iken As he stopped up the stairs, he fell down (O merdivenleri çıkarken aĢağı düĢtü.) 2.) ..........dığı için As he was a prominent figure, everyone respected him. (O saygın bir Ģahsiyet olduğu için herkes ona saygı gösterir.) 3.) ..........dığı gibi As I told you he was upright. (Sana söylediğim gibi o haksız çıktı.)
106
http://alikoker.name.tr
Ġngilizce‟de “.......dığı gibi” ifadesi bağlaç olarak kurulur. Bu nedenle “as” kullanılır. “like” gibi anlamındadır ama edat olduğu için bir cümlecik önünde kullanılamaz. Çünkü edatlar isimler ile kullanılırlar. 4.) ...........dıkça As we grow old, we become more sensitive. (Biz yaĢlandıkça daha hassaslaĢırız.) DeğiĢik anlamları olduğu için soru “as”ten gelebilir. Verilen örnekleri birkaç defa yazıp çalıĢmak iyi olacaktır. While: Ġki değiĢik anlamda kullanılır. ............iken: Zaman bağlacı olarak. ............oysa, iken: Zıtlık bağlacı olarak So that: Ġki farklı anlamda kullanılır. ..........mesi için: Zaman bağlacı olarak bu anlamda kullanılır. The doctor explained my illness in medical terms so that I couldn‟t understand. (Doktor anlayamamam için hastalığımı tıbbi terimlerle açıkladı.) Bu nedenle: Sebep bağlacı olarak bu anlamda kullanılmaktadır. The doctor explained my illness in medical terms, so that I couldn‟t / didn‟t understand anything. (Doktor, hastalığımı tıbbi terimlerle açıkladı, bu nedenle hiç bir Ģey anlayamadım / anlamadım.) Dikkat edilirse bu kullanımı ile birinci grup bağlaçların kullanım özelliği ile aynıdır. Bu yüzden hem modal hem de normal bir fiil kullanılabilir.
CONJUNCTION
107
http://alikoker.name.tr
…as
a karĢın
Accordingly
bu nedenle
After
den sonra
Again
tekrar/aynı Ģekilde…..de
Also
aynı zamanda
Although
E karĢın - e rağmen
and
Ve
And yet
yine de
And…as well
kadar… da
As
çünkü / -dığı için /dığında/ınca/dığı zaman
As
gibi / biçiminde
Big as company, it could not open to the market ġirket büyük olmasına karĢın piyasaya açılamadı. According to our understand you will not fulfil your obligations on payment accordingly we must find an solition. Anladığımız kadarıyla ödeme konusunda üzerinize düĢen yükümlülükleri yerine getirmeyeceksiniz bu nedenle baĢka çare aramamız gerekiyor. After Monday, all your goods will be dispatched to your address as agreed. Pazartesinden sonra tüm mallarınız kararlaĢtırıldığı gibi adresinize teslim edilecek. This goods may be well liked in the market again may not. Bu mal piyasada tutulabilir aynı Ģekilde tutulmayabilir de. Pls send us the shipment documents bill of lading too. Lütfen bize sevkıyat evraklarını gönderiniz aynı zamanda konĢimentoyu da. Although we sent a lot of fax messages to you since one week, still we have not received any reply from your side. Size bir haftadan beri bir çok faks mesajı göndermemize rağmen sizden hala bir yanıt alamadık. Trucks and railway cars are ready for shipment. Kamyonlar ve vagonlar sevkiyat için hazırdır. We have instructed to you and yet you have not obey to our instructions. Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. Your orders are got ready and shipped as well to your address free of charge. SipariĢleriniz hazırlandığı kadar adresinize de ücretsiz olarak teslim edilir. We have much surprised to your claim regarding to you could not receive your money as we have already ordered to our bank. Bankadan paranızı alamadığınıza dair iddianıza gerçekten çok ĢaĢırdık,çünkü biz bankamıza halihazırda talimat vermiĢtik. As you arrive to load port please contact with us. Yükleme limanına vardığınızda lütfen bizimle bağlantı kurunuz. Due to be mostly chosen in our market, please manufacture for us …..units wrist watches as squire. Bizim piyasamızda çok fazla tercih
108
http://alikoker.name.tr
As much as
a karĢın/a kadar/nın kadar
As / due to
den dolayı
As far as
kadarıyla / göre
As long as
dığı sürece
As soon as
Er ermez
As though
yormuĢ gibi
As well as
kadar
Because
çünkü / -dığı için
because of
nın yüzünden / e nedeniyle
Before
den önce önce/medeönce
Besides
üstelik
Both…and
hem….hem de
But
ama / fakat
edildiğinden dolayı lütfen bizim için…..adet kare biçiminde kol saatleri üretiniz. As much as the prices are too high, this product was well liked in the market. Fiyatların bu kadar pahalı olmasına karĢın, bu ürün piyasada çok iyi tutuldu. As to be mostly chosen in our market. Please manufacture for us …..units squire shape wrist watches. Bizim piyasamızda çok fazla tercih edildiğinden dolayı lütfen bizim için…..adet kare biçiminde kol saatleri üretiniz. As far as we understand you are a big company. Anladığımız kadarıyla siz büyük bir Ģirketsiniz. As long as the vessel wait at the port, time will count. Gemi limanda kaldığı sürece, zaman sayımı devam edecektir. Pls get our vessel's sail from the port as soon as she complete her discharge. Lütfen gemimizi tahliyesini bitirir bitirmez hareket ettiriniz. We feel as though you waste our time. Bizim zamanımızı boĢuna harcıyormuĢsunuz gibi bir hisse kapılıyoruz. All our textile products are the best quality as well as Beymen Tüm tekstil ürünlerimiz Beymen' in ki kadar kalitelidir. Please manufacture for us…because we urgently need it. Lütfen bizim için…üretin çünkü acilen ona ihtiyacımız var. Because of your slack manner still we have been waiting... GevĢek tavrınız nedeniyle halen beklemekteyiz... Please remit our blance to our account before vessel‟s sailing. Lütfen geminin hareketinden önce kalan bakiyemizi hesabımıza yatırınız. Some of our orders have delayed besides we had given a notice to you latest shipment date must be. …/….199…. SipariĢlerimizin bir kısmı gecikti üstelik teslim tarihini en geç …./…../199… olması gerektiğini söylemiĢtik. We generally use both trucks and railway cars at our shipments Genellikle sevkıyatlarımızda hem kamyonları hem de vagonları kullanıyoruz. Yesterday, you said to us that you have sent our goods at last week. But we have never received them yet. Dün, bize mallarımızı geçen hafta
109
http://alikoker.name.tr
But then
zira
But yet
fakat yine de
By the time
den önce önce/medenönce
By the time that
önce /den önce/ /meden önce
Consequently
bundan dolayı
Consequently
o nedenle
Directly
er ermez
due to
nedeniyle
Either…or…
ya …ya da…..
Even if
e karĢın / e rağmen / sa bile
gönderdiğinizi söylemiĢtiniz fakat henüz onları alamadık. Our production capacity more than 10000 tons/month but then we can meet your requirements without force. Aylık üretim kapasitemiz yaklaĢık 10000 tondan fazla olup z i r a sizin gereksinimlerinizi zorlanmadan karĢılayabiliriz. We guarantee that your shipment has been shipped by the well-known transporters company but yet we follow your shipment time to time too. Sevkıyatınızın çok iyi tanınan bir nakliyeci vasıtasıyla sevk edildiğine dair garanti veriyoruz,fakat yinede sevkıyatınızı zaman zaman takip de ediyoruz. By the time next month, please complete all our shipments. Lütfen gelecek aydan önce tüm sevkıyatlarımızı tamamlayınız. By the time that next month, please complete all our shipments. Lütfen gelecek aydan önce tüm sevkıyatlarımızı tamamlayınız. Still, discharge has not been completed consequently; we strongly protest both chatterer and their agent. Tahliye hala tamamlanmadı bundan dolayı hem kiracıyı hem de acentesini Ģiddetle protesto ediyoruz. Still discharge has not been completed yet consequently we strongly protest both chatterer and their agent. Tahliye henüz hala tamamlanmadı bundan dolayı/o nedenle hem kiracıyı hem de acentesini Ģiddetle protesto ediyoruz. Directly our reprehensive call on you please tell him all your questions and matters, which you could not solve. Lütfen temsilcimiz sizi ziyaret eder etmez kendisine tüm sorularınızı ve çözemediğiniz meselelerinizi iletiniz. Due to bad weather loading has been stopped by port authorities at yesterday night Kötü hava koĢulları nedeniyle yükleme dün akĢam liman yetkililerince durduruldu. Most of the shipped goods either were lost or stolen. Gönderilen malların çoğu ya kayıp ya da çalınmıĢ. Even if Sunday & Holiday used time, will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman sayımı devam etmeyecektir.
110
http://alikoker.name.tr
Even if
se – sa bile
Even though
e karĢın / e rağmen / sa bile
Even though
se – sa bile
Ever since
den beri
Everywhere
her yer
Everyplace
her yer
Every time
her zaman
Except that
mesi bir tarafa
For
For all
çünkü / -dığı için
e karĢın - e rağmen
Even if Sunday & Holiday are used time will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman saymayacaktır. Even though Sunday & Holiday used time will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman sayımı devam etmeyecektir. Even though Sunday & Holiday are used time will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman saymayacaktır. Ever since last year, we have built up a considerable market. Geçen yıldan beri önemli ölçüde bir piyasa oluĢturduk. We have been seeing your advertisements in everywhere. Her yerde sizin ilanlarınızı/reklamlarınızı görmekteyiz. Our new products in this year are sold in everyplace. Bu yılki yeni mamullerimiz / ürünlerimiz her yerde satılıyor. Our new products in this year are sold in every time. Bu yılki yeni mamullerimiz / ürünlerimiz her zaman satılıyor. Except that they don't keep their promises, they do not have a good reputation in the market too. Sözlerinde durmamaları bir tarafa piyasada da iyi bir itibara sahip değiller. We' ve much surprised to your claim regarding to you could not receive your money for we have already ordered to our bank. Bankadan paranızı alamadığınıza dair iddianıza gerçekten çok ĢaĢırdık, çünkü biz bankamıza halihazırda ödeme talimatı vermiĢtik. We always advise your company to the all companies and firms which we have closely relations for your best service. Bize en iyi hizmeti vermiĢ olduğunuz için sizi yakın iliĢkilerimiz olan tüm Ģirketlere ve firmalara daima tavsiye ediyoruz. We cannot clear our goods from custom for the documents have not arrived to our hands. Malları gümrükten çekemiyoruz çünkü evraklar elimize geçmedi. For all we have given a notice to you several times, we have understood/seen that you have not taken into consideration our special wishes.
111
http://alikoker.name.tr
For all
kadarıyla / göre
For all that
e karĢın - e rağmen
For example
örneğin
For fear
öyle ki
For fear that
öyle ki
For instance
örneğin
For that reason
o nedenle / o sebeple
Further
ayrıca
Size daha önce bir kaç kez bildirmemize karĢın hala özel isteklerimizi gereği gibi dikkate almadığınızı gördük. For all we understand, you are a firm that has a responsibility, trustworthy and keeping your promises. Anladığımız kadarıyla siz sorumluluk sahibi,güvenilir ve sözlerinize sadık bir firmasınız. For all that, we have given a notice to you several times; we have understood/seen that you have not taken into consideration our special wishes. Size daha önce bir kaç kez bildirmemize karĢın hala özel isteklerimizi gereği gibi dikkate almadığınızı gördük. We have advised to you a lot of times for example employ the labourers who have training and experienced to your company. Size defalarca tavsiyede bulunduk örneğin deneyimli ve eğitimli olan iĢçileri iĢe alın diye... You believe us that we offer these prices only to you for fear please do not suppose we earn so much money for this business. Bize inanın ki bu fiyatları sadece sizin için teklif ediyoruz öyle ki bu iĢ için çok fazla para kazandığımızı da düĢünmeyin/zannetmeyin. You believe us that we offer these prices only to you for fear that please do not suppose we earn so much money for this business. Bize inanın ki bu fiyatları sadece sizin için teklif ediyoruz öyle ki bu iĢ için çok fazla para kazandığımızı da düĢünmeyin/zannetmeyin. We have advised to you a lot of times for instance employ the labourers who have a training and experienced to your company. Size defalarca tavsiyede bulunduk örneğin deneyimli ve eğitimli olan iĢçileri iĢe alın diye... Still discharge has not been completed yet for that reason we strongly protest both chartered and their agent. Tahliye henüz hala tamamlanmadı bundan dolayı/o nedenle hem kiracıyı hem de acentesini Ģiddetle protesto ediyoruz. We did not receive your bank remittance details further you did not order to your bank about payment. Banka havalenizle ilgili detaylar elimize geçmedi ayrıca bankanıza da ödeme konusunda her hangi bir talimatta bulunmamıĢsınız.
112
http://alikoker.name.tr
Furthermore
üstelik
Hence
bu nedenle
However
bununla beraber/her nasılsa
If
eğer
Immediately
er ermez
In case
eğer/-se/dığında/dığı takdirde
In order that
maması için/masın - sın diye
In order to
mek için/mesiması için
In spite of
e karĢın - e rağmen
You believe us that we offer these prices only for you further we do not gain a lot of money for this business. Bize inanın ki bu fiyatları sadece size teklif ediyoruz ayrıca bu iĢten çok fazla para da kazanmıyoruz. Some of our orders have delayed furthermore we had given a notice to you latest shipment date must be. …/….199…. SipariĢlerimizin bir kısmı gecikti üstelik teslim tarihini en geç …./…../199… olması gerektiğini söylemiĢtik. We do not have an enough raw material hence; we have given a decision to stop our production temporarirly. Elimizde yeterinde ham madde yok o nedenle üretimimizi geçici olarak durdurmaya karar verdik. We have received the great deal of our shipment however we have determined that some items are lost. Sevkıyatımızın büyük bir bölümünü almakla beraber bazı kalemlerin kayıp olduğunu tespit ettik. If you have ... in your stock please reserve for us.... pieces. Eğer stokunuzda ..... varsa lütfen bizim için .... adet ayırınız. Discharge complete immediately your vessel will sail. Tahliye tamlanır tamamlanmaz geminiz kalkacak. In case you have any question please do not hesitate contact with us. Bir sorunuz olduğu takdirde çekinmeden bizi arayınız. We have sent a few samples in order that they may examine Ġncelesinler diye birkaç numune gönderdik. Pls do not misunderstand us because we have wished to warn you in advance in order to prevent any unexpected situation, which will arise in the future. Bizi lütfen yanlıĢ anlamayın çünkü sizi ileride doğabilecek beklenmedik geliĢmeleri önlemek için Ģimdiden uyarmak istedik. We have sent a few samples to you by FedEx in order to you examine them Ġncelemeniz için size Fedex ile birkaç tane numune gönderdik. In spite of they are a company which have just been established in the field of........they are acting very pretentiously as if they have an experience.
113
http://alikoker.name.tr
In that
çünkü / -dığı için
It does not matter what
ne......se
Just
iken / yorken / mıĢken
Lest
memek için
Let us say
diyelim ki
Like
gibi
Mean
Demek/istemek/ kastetmek
Namely
özellikle
Neither…nor ….
ne….ne de…..
Nevertheless
yine de
No less than
den az olmayacak kadar
... alanında yeni kurulmuĢ bir Ģirket olmalarına karĢın, bu alanda oldukça tecrübelilermiĢ gibi iddialı bir Ģekilde hareket ediyorlar. It is spoken quality of our goods in everywhere in that we are a different company. Her yerde mallarımızın kalitesi konuĢuluyor çünkü biz farklı bir firmayız. It does not matter how do you appreciate us; we are a firm that has a good reputation in the market. Siz bizi nasıl takdir ederseniz edin,biz piyasada iyi ün yapmıĢ bir firmayız. We have been placed a new order from our another costumer just as we started to produce your order. Tam sizin sipariĢinizin üretimine baĢlamıĢken, diğer bir müĢterimizden yeni bir sipariĢ aldık. You must pay all your depts on time lest you damage your company‟s commercial creditability. ġirketinizin ticari itibarına gölge düĢürmemek için tüm borçlarınızı zamanında ödemelisiniz. You claim that you have sent the goods date on ../../199. let us say this is true but our agency is saying the different date. Malları .../.../199. Tarihinde gönderdiğinizi iddia ediyorsunuz diyelim ki bu doğru ancak bizim acentemiz farklı tarih veriyor. The goods of another company is the same quality like yours. Diğer Ģirketin malları da sizinki gibi kaliteli. What we want to mean when the earliest shipment date for our current order? Demek istediğimiz Ģu anki sipariĢimiz için en erken teslimat süresi ne zaman? Namely, we want blue and white fabrics. Özellikle mavi ve beyaz kumaĢlardan istiyoruz. Neither you've delivered the goods on time nor sent us a good-quality goods. Therefore, how can we continue our business-relations with your company? Bize malları ne zamanında teslim ettiniz ne de iyi kalitede mal gönderdiniz. Bu yüzden sizinle olan iĢ iliĢkilerimizi nasıl devam ettirebiliriz ki? We have instructed to you nevertheless you have not obey to our instructions. Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. Your company no less than transport company is responsible.
114
http://alikoker.name.tr
No matter
e karĢın - e rağmen
No matter that
e karĢın - e rağmen
No matter what
ne....se
No sooner...than
mesi ile ----- ması bir oldu
Nor ...either
gibi...yide
Not only…but also
aynı zamanda….da
Not only…but also
yalnızca…-maz,
Notwith standing
e karĢın - e rağmen
Now that
çünkü / -dığı için
On condition that
Ģartıyla / KoĢuluyla
On that account
bu durumda
Sizin Ģirketiniz nakliye Ģirketinden az olmayacak kadar sorumludur. No matter these products are too expensive we would like to place an order. …units. Bu ürünler pahalı olmasına karĢın ..... adet sipariĢ vermek istiyoruz. No matter that these products are too expensive we would like to place an order. …units. Bu ürünler pahalı olmasına karĢın ..... adet sipariĢ vermek istiyoruz. No matter what costs are increasing we will never reduce quality of the goods Fiyatlar ne kadar artarsa artsın malların kalitesini asla düĢürmeyeceğiz. We appreciate to you, because the orders have no sooner placed than they have completed. Sizi takdir ediyoruz. Çünkü, sipariĢleri vermemiz ile tamamlanmaları bir oldu. We try to neither satisfy our costumers nor meet their every kind of requirements either. MüĢterilerimizi tatmin etmeye çalıĢtığımız gibi onların her türlü ihtiyaçlarına cevap vermeye de çalıĢıyoruz . We are not only an impoter firm but also exporter of some items too. Biz sadece ithalat yapan bir firma değil aynı zamanda bazı mamullerin ihracatçısıyız da... We are not only an importer firm but also exporter of some items too. Biz sadece ithalat yapan bir firma değil aynı zamanda bazı mamullerin de ihracatçısı olan bir firmayız. Not with standing these products are too expensive we would like to place an order. …units Bu ürünler pahalı olmasına karĢın... adet sipariĢ vermek istiyoruz. Unfortunately, we will not be able to place an order to you now that you haven't got ISO 9002 Certificate. Maalesef ISO 9002 Belgeniz olmadığı için size sipariĢ vermeyeceğiz. We can produce the goods which you have desired type and quality on condition that you allow us an enough time. Ġstediğiniz tipte ve kalitedeki malı üretebiliriz ancak bize yeteri kadar zaman tanımanız koĢuluyla… You could not meet our requirements for a few months on that account we intent to cancel all our contracts with you. Bir kaç aydır ihtiyaçlarımıza cevap
115
http://alikoker.name.tr
On the contrary
aynı Ģekilde ……..de
On the contrary
aynı Ģekilde...........de
On the contrary
karĢıt olarak / .. nın tam aksine
On the other hand
aynı Ģekilde……….de
On the other hand
diğer taraftan
Only
sadece / yalnızca
Only
yanlızca
Or
diğer adıyla
Or
veya / Ya da / yoksa
Or
ya da / yoksa
Or
ya da / diğer adıyla
Or else
yoksa
veremiyorsunuz bu durumda sizinle olan tüm anlaĢmalarımızı iptal etmeyi düĢünüyoruz. Perhaps, you can provide a good coordination on the contrary you cannot. Bu tür bir yöneticilik sistemiyle Ģirketinizde koordinasyonu belki sağlayabilirsiniz aynı Ģekilde sağlayamayabilirsiniz de. We can produce the goods your desired type and quality on the contrary we can not produce with in a short time. Ġstediğiniz tipte ve kalitede bir malı üretebiliriz aynı Ģekilde kısa süre içerisinde üretemeyebiliriz de. You have produced all the goods on the contrary our desired type and quality. Tüm malları istediğimiz tip ve kalitenin tam aksine üretmiĢsiniz. We can produce the goods your desired type and quality on the other hand we cannot produce with in a short time. Ġstediğiniz tipte ve kalitede bir malı üretebiliriz diğer taraftan kısa süre içerisinde üretemeyebiliriz de. We could collect one of your checks the amount of 2500 USD on the other hand other was not paid by your bank. Why? 2500 $ tutarındaki bir çekinizi tahsil edebildik diğer taraftan ötekisi banka tarafından ödenmedi. Neden acaba? We are manufacturing only leather products Sadece deri ürünlerini üretmekteyiz. We can only manufacture... in our factory. Fabrikamızda sadece ...üretebiliyoruz. Foreign trade or exporting is steadily increasing in our country. DıĢ ticaret diğer adıyla ihracat ülkemizde devamlı olarak artmaktadır. Please fulfill your obligations or we intent to cancel our commercial relationships with you. Lütfen sorumluluklarınızı yerine getirin yoksa sizinle olan ticari iĢ iliĢkilerimizi kesmeyi düĢünüyoruz. Please deliver our goods within this week or we will never to do business with you afterthis time. Lütfen mallarımızı bu hafta içerisinde teslim ediniz yoksa bundan sonra sizinle kesinlikle çalıĢmayacağız. Due to shipment on a FOB.... basis, freight or transportaion fee of the goods should be belonging your side. Sevkıyat FOB ... bazında olduğundan dolayı,navlun diğer adıyla malın taĢınma bedeli sizin tarafınıza ait olmalıdır. You should make all your payments until end
116
http://alikoker.name.tr
Otherwise
aksi halde / olmazsa
Otherwise
olmazsa / aksi halde
Provided
se / sa / e – koĢuluyla
Provided that
se / sa / e – koĢuluyla
Providing
se / sa / e – koĢuluyla
Providing that
se / sa / e koĢuluyla
Regardles of what
siz ne .. seniz ... yin
Save that
mesi bir tarafa
say
diyelimki
Seeing that
çünkü / -dığı için
of this month or else we will not supply the goods to you. Tüm ödemelerinizi bu ayın sonuna kadar yapmanız gerekmektedir,yoksa size mal temin etmeyeceğiz. Please remit our credit-balance the amount of ... DM within this week, otherwise you will force us to open a lawsuit against you. Lütfen ... DM lık alacak bakiyemizi bu hafta içinde yatırın aksi halde bizi, size karĢı dava açmak zorunda bırakacaksınız. Please deliver our goods within this week otherwise, we will never to do business with your company. Lütfen mallarımızı bu hafta içerisinde teslim ediniz yoksa bundan sonra sizin Ģirketinizle kesinlikle çalıĢmayacağız. Provided its not raining loading will resume. Yağmur yağmazsa,yükleme kaldığı yerden devam edecek. Provided that it‟s not raining loading will resume. Yağmur yağmazsa,yükleme kaldığı yerden devam edecek. Providing its not raining loading will resume. Yağmur yağmazsa,yükleme kaldığı yerden devam edecek. Providing that its not raining loading will resume. Yağmur yağmazsa, yükleme kaldığı yerden devam edecek. Regardless of what you appreciate to us we are a firm that has a good reputation in the market. Siz bizi nasıl değerlendirirseniz değerlendirin biz piyasada iyi bir üne sahip firmayız. Save that they don't keep their promisses; they do not have a good reputation in the market too. Sözlerinde durmamaları bir tarafa piyasada da iyi bir itibara sahip değiller. We need the great quantity of first quality record able blank CD-R say 20-f full container can you supply us at the shortest time? Önemli miktarda birinci kalite kaydedilebilir boĢ CD'ye ihtiyacımız var, diyelim ki 20'lik full konteynır olsun bize kısa zamanda temin edebilir misiniz? Say you are right ful then please prove us. Diyelimki haklısınız o zaman bize ispat edin. We cannot compensate your damages seeing that your goods were not insured seeing that we have warned to you several times before. Mallarınız sigorta ettirilmediği için zararınızı
117
http://alikoker.name.tr
Since
çünkü / -dığı için
since
den beri/den bu yana
So
bu sebeple
So
bu nedenle / Bu sebeple
So
için / mesi - masımamak için
So
için/çünkü/öyle ki/
So far as
kadarıyla / göre
So long as
dığı sürece
So that
için / mesi - masımamak için
karĢılayamıyoruz çünkü sizi daha önce bu konuda birkaç kere uyarmıĢtık. We can not compensate your damages seeing that your goods were not insured since we have warned to you several times before. Mallarınız sigorta ettirilmediği için zararınızı karĢılayamıyoruz çünkü sizi daha önce bu konuda birkaç kere uyarmıĢtık. We have been working in the field of textile since 199… 199.. den beri tekstil üzerine faaliyet göstermekteyiz. We couldn't manufacture your orders on agreed time because we couldn‟t import necessary raw material, so we apologize you for this delay. SipariĢlerinizi öngörülen sürede üretemedik çünkü gerekli olan ham maddeyi ithal edememiĢtik bu sebeple bu gecikmeden dolayı sizden özür diliyoruz. We could not receive our credit balance, so we have not sent your shipment documents by DHL. Alacak bakiyemizi alamadık. Bu nedenle sevkıyat evraklarınızı DHL ile göndermedik. Pls do not release bills of lading to anyone without our written instruction so not to arise any negative situation in the future. Gelecekte her hangi bir olumsuz duruma yol açmamak için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz. Please let us know that authorized person's telephone no so we want to contact him. Lütfen bize yetkili kiĢinin telefon numarasını veriniz çünkü kendisiyle bağlantı kurmak istiyoruz. So for as we understand, you are a firm that has a responsibility, trustworthy and keeping your promises. Anladığımız kadarıyla siz sorumluluk sahibi,güvenilir ve sözlerinize sadık bir firmasınız. So long as the vessel wait at the port, time will count. Gemi limanda kaldığı sürece, zaman sayımı devam edecektir. Pls do not release bills of lading to anyone without our written instruction so that not to arise any negative situation in the future. Gelecekte her hangi bir olumsuz duruma yol açmamak için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz.
118
http://alikoker.name.tr
So then
bunun için
So...........that
öyle ki
Still
hala / yine de
Still
yine de
Such as
gibi
Supposing
farzedelimki
That
için / mesi - masımamak için
That is
yani
That is to say
diğer bir deyiĢle
The instant
er ermez
The minute
er ermez
The monent
er ermez
Pls do not release bills of lading to anyone without our written-instruction in order not to arise any negative situation, so then pls wait our instruction. Her hangi bir olumsuz durumun ortaya çıkmaması için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan herhangi birisine vermeyiniz Bunun için lütfen bizden talimat bekleyiniz. Our production capacity so high that we believe/trust ourselves we can meet all our costumers' requirements without force. Üretim kapasitemiz o kadar yüksek ki müĢterilimizin ihtiyaçlarını zorlanmadan karĢılayabileceğimize inanıyoruz. Still we are urgently waiting your reply Hala acilen cevabınızı bekliyoruz. We have instructed to you still you have not obey to our instructions. Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. We want to import the best quality products from your company such as last shipment. ġirketinizden geçen sevkıyattaki gibi en iyi kalitede mallar ithal etmek istiyoruz. Supposing market conditions are not favourable then we try to find another alternatives. Farz edelim ki piyasa koĢulları elveriĢli değil o zaman biz de baĢka alternatifler bulmaya çalıĢırız. Pls do not release bills of lading to anyone without our written instruction that not to arise any negative situation in the future. Gelecekte her hangi bir olumsuz duruma yol açmamak için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz. Please give us an exact delivery date that is do not waste the time of us. Lütfen bize kesin bir teslimat tarihi bildirin yani zamanımızı öldürmeyin. Foreign trade that is to say exporting is steadily increasing in our country. DıĢ ticaret diğer bir değiĢle ihracat ülkemizde devamlı olarak artmaktadır. The instant you receive your orders please contact with us. SipariĢlerinizi alır almaz bizimle lütfen bağlantı kurunuz. The minute you receive, your orders please contact with us. SipariĢlerinizi alır almaz bizimle lütfen bağlantı kurunuz. The moment you receive, your orders please contact with us.
119
http://alikoker.name.tr
The way
gibi
The way that
gibi
Then
öyle ise/Sonuç olarak
Then
sonuç olarak
Therefore
bu nedenle / Bu yüzden
Though
e karĢın - e rağmen
Though
sa bile / se bile
till
e kadar / tarihine kadar
To the extent
kadarıyla / göre
Unless
medikçe/madıkça
SipariĢlerinizi alır almaz bizimle lütfen bağlantı kurunuz. We will manufacture all your goods the way you said us. Tüm mallarınızı sizin bize söylediğiniz gibi üreteceğiz. We will manufacture all your goods the way that you said us. Tüm mallarınızı sizin bize söylediğiniz gibi üreteceğiz. We appreciate you then your successes. BaĢarılarınızın sonucu olarak sizleri takdir ediyoruz. ..... then please complete our shipment within this week. ..... sonuç olarak lütfen sıpariĢlerimizi bu hafta içinde tamamlayınız. We have completed the shipments of our all costumers then your shipment has been sent today either. Tüm müĢterilerimizin sevkıyatlarını tamamladık sonuç olarak sizinki de bugün gönderildi. We do not have an enough raw material; therefore we have given a decision to stop our production temporarily. Elimizde yeterinde ham madde yok o nedenle/bu yüzden üretimimizi geçici olarak durdurmaya karar verdik. Though we sent a lot of fax messages to you since one week, still we have not received any reply from your side. Size bir haftadan beri bir çok faks mesajı göndermemize rağmen sizden hala bir yanıt alamadık. Though your orders complete this week shipment takes 15 days due to long distance. SipariĢleriniz bu hafta tamamlansa bile sevkıyat mesafenin uzun olması nedeniyle yaklaĢık 15 gün sürer. Please pay our balance the amount of 12.500 USD$ till Wednesday. Lütfen ÇarĢambaya kadar bakiyemiz olan 12.500$' ı ödeyiniz! To the extent you are a firm that has a responsibility, trustworthy and keeping your promisses/to the extent we understand (bağlaç ortaya getirilebilir) Anladığımız kadarıyla siz sorumluluk sahibi, güvenilir ve sözlerinize sadık bir firmasınız. Unless the first shipment complete we will not produce your new orders. Ġlk sevkıyat tamamlanmadıkça yeni sipariĢlerinizi üretmeyeceğiz.
120
http://alikoker.name.tr
Untill
e kadar / tarihine kadar
When
dığı zaman
Whenever
ğiniz zaman
Where
dığı yerde / tığı yerde
Whereas
halbuki
Wherever
her nere
While
e karĢın/e rağmen/dığı halde
While
iken / esnasında
While
yanısıra
With the result that
sonuçta / yinede
Yet
ve yine / yine /yinede
Please pay our balance the amount of 12.500 USD$ until Wednesday. Lütfen ÇarĢambaya kadar bakiyemiz olan 12.500$'ı ödeyiniz! When the shipment complete we will pay your balance the amount of ... $. Sevkıyat tamamlandığı zaman size kalan.... $‟ı ödeyeceğiz. Whenever you wish you can contact with us without hesitate. Ġstediğiniz zaman bizimle çekinmeden temasa geçebilirsiniz. We try to built up a market where the market conditions are profitable Piyasa koĢullarının elveriĢli olduğu yerde pazar oluĢturmaya çalıĢıyoruz. You have sent us a wrong sample whereas we have informed you we have wanted sample of... 2 or 3 pcs.. Bize yanlıĢ numune göndermiĢsiniz halbuki size 2 veya üç adet ...... numunesinden istediğimizi bildirmiĢtik. Wherever we see the good model, we try to manufacture similar of it but not imitation. Her nerede iyi bir model görürsek onun bir benzerini üretmeye çalıĢıyoruz ancak taklidini değil. While our orders are ready for shipment why do you not send us them immediately. SipariĢlerimiz sevkıyata hazır olduğu halde niçin acilen göndermiyorsunuz? While it's raining loading/discharging does not continue Yağmur yağıyorken yükleme / tahliye devam etmez. Pls send us proforma invoice while sales contract. Lütfen bize proforma faturasının yanı sıra satıĢ sözleĢmesini de gönderiniz. Even if our shipments delay sometimes with a result that we satisfy from your service. Ara sıra sevkıyatlarımız gecikse bile yine de hizmetinizden memnunuz. We believe that you show an utmost care the quality of your products yet we would like to see a few samples among your products. Mallarınızın kalitesine oldukça önem verdiğinize inanıyoruz, yinede ürünleriniz arasından birkaç tane numune görmek istiyoruz.
BAĞLAÇLAR -a karĢın
…as
Big as company, it could not open to the market ġirket büyük olmasına karĢın piyasaya açılamadı.
121
http://alikoker.name.tr
-a karĢın/ -a kadar/nın kadar
As much as
-Aksi halde Otherwise -olmazsa
- Ama / fakat
But
-Aynı Ģekil de de
On the contrary On the contrary On the other hand
-Aynı zamanda
Also
aynı Not only…but zamanda…. also -da Ayrıca
Further
Bunun dıĢında/ ayrıca
Further
Bu sebeple So
Bu durumda
On that account
Bu nedenle Accordingly
As much as the prices are too high, this product was well liked in the market. Fiyatların bu kadar pahalı olmasına karĢın, bu ürün piyasada çok iyi tutuldu. Please remit our credit-balance the amount of ... DM within this week, otherwise you will force us to open a lawsuit against you. Lütfen ... DM lık alacak bakiyemizi bu hafta içinde yatırın aksi halde bizi, size karĢı dava açmak zorunda bırakacaksınız. Yestarday, you said to us that you have sent our goods at last week.But we have never received them yet. Dün, bize mallarımızı geçen hafta gönderdiğinizi söylemiĢtiniz fakat henüz onları alamadık. Perhaps, you can provide a good co-ordination on the contrary you cannot. Bu tür bir yöneticilik sistemiyle Ģirketinizde koordinasyonu belki sağlayabilirsiniz aynı Ģekilde sağlayamayabilirsiniz de. We can produce the goods your desired type and quality on the contrary we can not produce with in a short time. Istediğiniz tipte ve kalitede bir malı üretebiliriz aynı Ģekilde kısa süre içerisinde üretemeyebiliriz de. We can produce the goods your desired type and quality on the other hand we cannot produce with in a short time. Istediğiniz tipte ve kalitede bir malı üretebiliriz diğer taraftan kısa süre içerisinde üretemeyebiliriz de. Pls send us the shipment documents also bill of lading too. Lütfen bize sevkıyat evraklarını gönderiniz aynı zamanda konĢimentoyu da. We are not only an importer firm but also exporter of some items too. Biz sadece ithalat yapan bir firma değil aynı zamanda bazı mamullerin ihracatçısıyız da... We did not receive your bank remittance details further you did not order to your bank about payment. Banka havalenizle ilgili detaylar elimize geçmedi ayrıca bankanıza da ödeme konusunda her hangi bir talimatta bulunmamıĢsınız. You believe us that we offer these prices only for you further we do not gain a lot of money for this business. Bize inanın ki bu fiyatları sadece size teklif ediyoruz ayrıca bu iĢten çok fazla para da kazanmıyoruz. We couldn't manufacture your orders on agreed time because we couldn‟t import necessary raw material, so we apologize you for this delay. SipariĢlerinizi öngörülen sürede üretemedik çünkü gerekli olan ham maddeyi ithal edememiĢtik bu sebeple bu gecikmeden dolayı sizden özür diliyoruz. You could not meet our requirements for a few months on that account we intent to cancel all our contracts with you. Bir kaç aydır ihtiyaçlarımıza cevap veremiyorsunuz bu durumda sizinle olan tüm anlaĢmalarımızı iptal etmeyi düĢünüyoruz. According to our understand you will not fulfill your obligations on payment accordingly we must find an another solution.
122
http://alikoker.name.tr
Hence
Bu nedenle So Bu sebeple Bu nedenle Therefore Bu yüzden Bundan dolayı
Consequently
Bunun için
So then
Bununla However beraber Her nasılsa Çünkü / -dığı için
As
Because - dığı için / For çünkü
For
For
In that
Anladığımız kadarıyla ödeme konusunda üzerinize düĢen yükümlülükleri yerine getirmeyeceksiniz bu nedenle baĢka çare aramamız gerekiyor. We do not have an enough raw material hence we have given a decision to stop our production temporarily. Elimizde yeterinde ham madde yok o nedenle üretimimizi geçici olarak durdurmaya karar verdik. We could not receive our credit balance, so we have not sent your shipment documents by DHL. Alacak bakiyemizi alamadık. Bu nedenle sevkıyat evraklarınızı DHL ile göndermedik. We do not have an enough raw material; therefore we have given a decision to stop our production temporarily. Elimizde yeterinde ham madde yok o nedenle/bu yüzden üretimimizi geçici olarak durdurmaya karar verdik. Still, discharge has not been completed consequently we strongly protest both chartered and their agent. Tahliye hala tamamlanmadı bundan dolayı hem kiracıyı hem de acentesini Ģiddetle protesto ediyoruz. Pls do not release bills of lading to anyone without our written-instruction in order not to arise any negative situation, so then pls wait our instruction. Her hangi bir olumsuz durumun ortaya çıkmaması için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz. bunun için lütfen bizden talimat bekleyiniz. We have received the great deal of our shipment however we've determined that some items are lost. Sevkıyatımızın büyük bir bölümünü almakla beraber bazı kalemlerin kayıp olduğunu tespit ettik. We've much surprised to your claim regarding to you could not receive your money as we have already ordered to our bank. Bankadan paranızı alamadığınıza dair iddianıza gerçekten çok ĢaĢırdık, çünkü biz bankamıza halihazırda talimat vermiĢtik. Please manufacture for us…because we urgently need it. Lütfen bizim için…üretin çünkü acilen ona ihtiyacımız var. We've much surprised to your claim regarding to you could not receive your money for we have already ordered to our bank. Bankadan paranızı alamadığınıza dair iddianıza gerçekten çok ĢaĢırdık, çünkü biz bankamıza halihazırda ödeme talimatı vermiĢtik. We always advise your company to the all companies and firms which we have closely relations for your best service. Bize en iyi hizmeti vermiĢ olduğunuz için sizi yakın iliĢkilerimiz olan tüm Ģirketlere ve firmalara daima tavsiye ediyoruz. We cannot clear our goods from custom for the documents have not arrived to our hands. Malları gümrükten çekemiyoruz çünkü evraklar elimize geçmedi. It is spoken quality of our goods in everywhere in that we are a different company. Her yerde mallarımızın kalitesi konuĢuluyor çünkü biz farklı bir firmayız.
123
http://alikoker.name.tr
Çünkü / -dığı için
Now that
Seeing that
Since
- demek mean istemek - kastetmek -.... den az olmayacak kadar
No less than
- den beri
Ever since
- den since beri/den bu yana - den dolayı As / due to
-
den önce önce meden önce
Before
By the time
By the time that den sonra
After
- diğer adıyla
Or
- diğer bir deyiĢle
That is to say
Unfortunately, we will not be able to place an order to you now that you haven't got ISO 9002 Certificate. Maalesef ISO 9002 Belgeniz olmadığı için size sipariĢ vermeyeceğiz. We cannot compensate your damages seeing that your goods were not insured seeing that we have warned to you several times before. Mallarınız sigorta ettirilmediği için zararınızı karĢılayamıyoruz çünkü sizi daha önce bu konuda birkaç kere uyarmıĢtık. We cannot compensate your damages seeing that your goods were not insured since we have warned to you several times before. Mallarınız sigorta ettirilmediği için zararınızı karĢılayamıyoruz çünkü sizi daha önce bu konuda birkaç kere uyarmıĢtık. What we want to mean when the earliest shipment date for our current order? Demek istediğimiz Ģu anki sipariĢimiz için en erken teslimat süresi ne zaman? Your company no less than transport company is responsible. Sizin Ģirketiniz nakliye Ģirketinden az olmayacak kadar sorumludur. Ever since last year we have built up a considerable market. Geçen yıldan beri önemli ölçüde bir piyasa oluĢturduk. We have been working in the field of tekstile since 199… 199.. den beri tekstil üzerine faaliyet göstermekteyiz. As to be mostly chosen in our market. Please manufacture for us ...units squire shape wrist watches. Bizim piyasamızda çok fazla tercih edildiğindan dolayı lütfen bizim için…..adet kare biçiminde kol saatleri üretiniz. Please remit our blance to our account before vessel‟s sailing. Lütfen geminin hareketinden önce kalan bakiyemizi hesabımıza yatırınız. By the time next month, please complete all our shipments. Lütfen gelecek aydan önce tüm sevkıyatlarımızı tamamlayınız. By the time that next month, please complete all our shipments. Lütfen gelecek aydan önce tüm sevkıyatlarımızı tamamlayınız. After Monday, all your goods will be dispatched to your address as agreed. Pazartesinden sonra tüm mallarınız kararlaĢtırıldığı gibi adresinize teslim edilecek. Foreign trade or exporting is steadily increasing in our country. DıĢ ticaret diğer adıyla ihracat ülkemizde devamlı olarak artmaktadır. Foreign trade that is to say exporting is steadily increasing in our country.
124
http://alikoker.name.tr
- diğer taraftan
On the other hand
Dığı sürece So long as As long as dığı yerde / Where tığı yerde dığı zaman When
dığında / As ınca dığı zaman diyelim ki Let us say
Say
Say e kadar / tarihine kadar
Till
Until
e karĢın - e Although rağmen Though
For all
DıĢ ticaret diğer bir detiĢle ihracat ülkemizde devamlı olarak artmaktadır. We could collect one of your check the amount of 2500 USD on the other hand other was not paid by your bank. Why? 2500 $ tutarındaki bir çekinizi tahsil edebildik diğer taraftan ötekisi banka tarafından ödenmedi. Neden acaba? So long as the vessel wait at the port, time will count. Gemi limanda kaldığı sürece, zaman sayımı devam edecektir. As long as the vessel waits at the port, time will count. Gemi limanda kaldığı sürece, zaman sayımı devam edecektir. We try to built up a market where the market conditions are profitable Piyasa koĢullarının elveriĢli olduğu yerde pazar oluĢturmaya çalıĢıyoruz. When the shipment complete we will pay your balance the amount of ....... $. Sevkıyat tamamlandığı zaman size kalan .... $‟ı ödeyeceğiz. As you arrive to load port please contact with us. Yükleme limanına vardığınızda lütfen bizimle bağlantı kurunuz. You claim that you have sent the goods date on ../../199. let us say this is true but our agency is saying the different date. Malları .../.../199. Tarihinde gönderdiğinizi iddia ediyorsunuz diyelim ki bu doğru ancak bizim acentemiz farklı tarih veriyor. We need the great quantity of first quality recordable blank CD-R say 20-f full container can you supply us at the shortest time? Önemli miktarda birinci kalite kaydedilebilir boĢ CD'ye ihtiyacımız var, diyelim ki 20'lik full konteynır olsun bize kısa zamanda temin edebilir misiniz? Say you are rightful then please prove us. Diyelimki haklısınız o zaman bize ispat edin. Please pay our balance the amount of 12.500 USD$ till Wednesday. Lütfen ÇarĢambaya kadar bakiyemiz olan 12.500$' ı ödeyiniz! Please pay our balance the amount of 12.500 USD$ until Wednesday. Lütfen ÇarĢambaya kadar bakiyemiz olan 12.500$'ı ödeyiniz! Although we sent a lot of fax messages to you since one week, still we have not received any reply from your side. Size bir haftadan beri bir çok faks mesajı göndermemize rağmen sizden hala bir yanıt alamadık. Though we sent a lot of fax messages to you since one week, still we have not received any reply from your side. Size bir haftadan beri bir çok faks mesajı göndermemize rağmen sizden hala bir yanıt alamadık. For all we have given a notice to you several times, we have understood/seen that you have not taken into consideration our special wishes.
125
http://alikoker.name.tr
e karĢın - e rağmen
a / e karĢın
e karĢın / e rağmen sa bile
e karĢın/e rağmen dığı halde Eğer Eğer/-se/dığında/e takdirde er ermez
Er ermez
Size daha önce bir kaç kez bildirmemize karĢın hala özel isteklerimizi gereği gibi dikkate almadığınızı gördük. For all that For all that we have given a notice to you several times, we have understood/seen that you have not taken into consideration our special wishes. Size daha önce bir kaç kez bildirmemize karĢın hala özel isteklerimizi gereği gibi dikkate almadığınızı gördük. in spite of In spite of they are a company, which have just been established in the field of...they are acting very pretentiously as if they have an experience. ....... alanında yeni kurulmuĢ bir Ģirket olmalarına karĢın, bu alanda oldukça tecrübelilermiĢ gibi iddialı bir Ģekilde hareket ediyorlar. No matter No matter these products are too expensive we would like to place an order. …units Bu ürünler pahalı olmasına karĢın ..... adet sipariĢ vermek istiyoruz. No matter that these products are too expensive we would No matter that like to place an order ….units Bu ürünler pahalı olmasına karĢın ..... adet sipariĢ vermek Notwith istiyoruz. standing Not with standing these products are too expensive we would like to place an order ….units Bu ürünler pahalı olmasına karĢın ..... adet sipariĢ vermek istiyoruz. Even if Even if Sunday & Holiday used time will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman sayımı devam etmeyecektir. Even though Even though Sunday & Holiday used time will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman sayımı devam etmeyecektir. While While our orders are ready for shipment why do you not send us them immediately. SipariĢlerimiz sevkıyata hazır olduğu halde niçin acilen göndermiyorsunuz? If If you have ... in your stock please reserve for us... pieces. Eğer stokunuzda ..... Varsa lütfen bizim için .... adet ayırınız. In case In case you have any question please do not hesitate contact with us. Bir sorunuz olduğu takdirde çekinmeden bizi arayınız. As soon as Plase get our vessel's sail from the port as soon as she completes her discharge. Lütfen gemimizi tahliyesini bitirir bitirmez hareket ettiriniz. Directly Directly our representive call on you please tell him all your questions and matters, which you could not solve. Lütfen temsilcimiz sizi ziyaret eder etmez kendisine tüm Immediately sorularınızı ve çözemediğiniz meselelerinizi iletiniz. Discharge complete immediately your vessel will sail. Tahliye tamlanır tamamlanmaz geminiz kalkacak. The instant The instant you receive your orders please contact with us. SipariĢlerinizi alır almaz bizimle lütfen bağlantı kurunuz. The minute The minute you receive your orders please contact with us. SipariĢlerinizi alır almaz bizimle lütfen bağlantı kurunuz. The monent The moment you receive, your orders please contact with us. SipariĢlerinizi alır almaz bizimle lütfen bağlantı kurunuz.
126
http://alikoker.name.tr
Fakat yine de
But yet
Farzedelim Supposing ki Gibi
Such as The way
The way that Like Gibi / biçiminde
As
Gibi...yide
Nor ...either
ğiniz zaman Whenever
Hala / yine Still de Halbuki Whereas
Hem….hem Both…and de Her nere
Wherever
Her yer
Everwhere
Her yer
Everyplace
Her zaman
Everytime
We guarantee that your shipment has been shipped by the well-known transporters company but yet we follow your shipment time to time too. Sevkıyatınızın çok iyi tanınan bir nakliyeci vasıtasıyla sevk edildiğine dair garanti veriyoruz, fakat yinede sevkıyatınızı zaman zaman takip de ediyoruz. Supposing market conditions are not favorable then we try to find another alternatives. Farzedelim ki piyasa koĢulları elveriĢli değil o zaman biz de baĢka alternatifler bulmaya çalıĢırız. We want to import the best quality products from your company such as last shipment. ġirketinizden geçen sevkıyattaki gibi en iyi kalitede mallar ithal etmek istiyoruz. We will manufacture all your goods the way you said us. Tüm mallarınızı sizin bize söylediğiniz gibi üreteceğiz. We will manufacture all your goods the way that you said us. Tüm mallarınızı sizin bize söylediğiniz gibi üreteceğiz. The goods of another company is the same quality like yours. Diğer Ģirketin malları da sizinki gibi kaliteli. Due to be mostly chosen in our market, please manufacture for us …..units wrist watches as squire. Bizim piyasamızda çok fazla tercih edildiğinden dolayı lütfen bizim için…..adet kare biçiminde kol saatleri üretiniz. We try to satisfy our costumers nor meet their every kind of requirements either. MüĢterilerimizi tatmin etmeye çalıĢtığımız gibi onların her türlü ihtiyaçlarına cevap vermeye de çalıĢıyoruz . Whenever you wish you can contact with us without hesitate. Ġstediğiniz zaman bizimle çekinmeden temasa geçebilirsiniz. Still we are urgently waiting your reply Hala acilen cevabınızı bekliyoruz. You have sent us a wrong sample whereas we have informed you we have wanted sample of...…. 2 or 3 pcs.. Bize yanlıĢ numune göndermiĢsiniz halbuki size 2 veya üç adet ...... numunesinden istediğimizi bildirmiĢtik. We generally use both trucks and railway cars at our shipments Genellikle sevkıyatlarımızda hem kamyonları hem de vagonları kullanıyoruz. Wherever we see the good model, we try to manufacture similar of it but not imitation. Her nerede iyi bir model görürsek onun bir benzerini üretmeye çalıĢıyoruz ancak taklidini değil. We have been seeing your advertisements in everywhere. Her yerde sizin ilanlarınızı/reklamlarınızı görmekteyiz. Our new products in this year are sold in everyplace. Bu yılki yeni mamullerimiz / ürünlerimiz her yerde satılıyor. Our new products in this year are sold in everytime. Bu yılki yeni mamullerimiz / ürünlerimiz her zaman satılıyor.
127
http://alikoker.name.tr
için / mesi So - masımamak için
That
So that
Için/çünkü So /öyle ki/ iken / esnasında iken / yorken / mıĢken
While
kadar
As well as
Just iken
Kadar… da And….as well
Kadarıyla / As far as göre So far as
For all
To the extent
KarĢıt olarak / ... nın aksine
On the contrary
maması için/masın sın iye
In order that
Pls do not release bills of lading to anyone without our written instruction so not to arise any negative situation in the future. Gelecekte her hangi bir olumsuz duruma yol açmamak için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz. Pls do not release bills of lading to anyone without our written instruction that not to arise any negative situation in the future. Gelecekte her hangi bir olumsuz duruma yol açmamak için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz. Pls do not release bills of lading to anyone without our written instruction so that not to arise any negative situation in the future. Gelecekte her hangi bir olumsuz duruma yol açmamak için lütfen konĢimentoları bizim yazılı talimatımız olmadan her hangi birisine vermeyiniz. Please let us know that authorized person's telephone no so we want to contact him. Lütfen bize yetkili kiĢinin telefon numarasını veriniz çünkü kendisiyle bağlantı kurmak istiyoruz. While it's raining loading/discharging does not continue Yağmur yağıyorken yükleme / tahliye devam etmez. We have been placed a new order from our another costumer just as we started to produce your order. Tam sizin sipariĢinizin üretimine baĢlamıĢken, diğer bir müĢterimizden yeni bir sipariĢ aldık. All our textile products are the best quality as well as Beymen Tüm tekstil ürünlerimiz Beymen'in ki kadar kalitelidir. Your orders are got ready and shipped as well to your address free of charge. SipariĢleriniz hazırlandığı kadar adresinize de ücretsiz olarak teslim edilir. As far as we understand you are a big company. Anladığımız kadarıyla siz büyük bir Ģirketsiniz. So for as we understand, you are a firm that has a responsibility, trustworthy and keeping your promisses. Anladığımız kadarıyla siz sorumluluk sahibi,güvenilir ve sözlerinize sadık bir firmasınız. For all we understand, you are a firm that has a responsibility, trustworthy and keeping your promisses. Anladığımız kadarıyla siz sorumluluk sahibi, güvenilir ve sözlerinize sadık bir firmasınız. To the extent you are a firm that has a responsibility, trustworthy and keeping your promisses/to the extent we understand (bağlaç ortaya getirilebilir) Anladığımız kadarıyla siz sorumluluk sahibi,güvenilir ve sözlerinize sadık bir firmasınız. You have produced all the goods on the contrary our desired type and quality. Tüm malları istediğimiz tip ve kalitenin tam aksine üretmiĢsiniz. We have sent a few samples in order that they may examine Ġncelesinler diye birkaç numune gönderdik.
128
http://alikoker.name.tr
medikçe/m Unless adıkça
Unless the first shipment complete we will not produce your new orders. Ġlk sevkıyat tamamlanmadıkça yeni sipariĢlerinizi üretmeyeceğiz. mek In order to Pls do not misunderstand us because we have wished to için/mesiwarn you in advance in order to prevent any unexpected ması için situation, which will arise in the future. Bizi lütfen yanlıĢ anlamayın çünkü sizi ileride doğabilecek beklenmedik geliĢmeleri önlemek için Ģimdiden uyarmak istedik. mek In order to We have sent a few samples to you by FedEx in order to için/mesiyou examine them ması için Ġncelemeniz için size Fedex ile birkaç tane numune gönderdik. memek için Lest You must pay all your depts on time lest you damage your company‟s commercial creditibility. ġirketinizin ticari itibarına gölge düĢürmemek için tüm borçlarınızı zamanında ödemelisiniz. mesi bir Save that Save that they don't keep their promisses; they do not tarafa have a good reputation in the market too. Sözlerinde durmamaları bir tarafa piyasada da iyi bir itibara sahip değiller. mesi bir Except that Except that they don't keep their promises, they do not tarafa have a good reputation in the market too. Sözlerinde durmamaları bir tarafa piyasada da iyi bir itibara sahip değiller. mesi ile ---- No We appreciate to you, because the orders have no sooner - ması bir sooner...than placed than they have completed. oldu Sizi takdir ediyoruz. Çünkü, sipariĢleri vermemiz ile tamamlanmaları bir oldu. Ne......se It does not It does not matter how do you appreciate us, we are a firm matter what that has a good reputation in the market. Siz bizi nasıl takdir ederseniz edin,biz piyasada iyi ün yapmıĢ bir firmayız. Ne....se No matter No matter what costs are increasing we will never reduce what quality of the goods Fiyatlar ne kadar artarsa artsın malların kalitesini asla düĢürmeyeceğiz. ne….ne neither….nor… Neither you've delivered the goods on time nor sent us a de….. . good-quality goods. Therefore, how can we continue our business-relations with your company? Bize malları ne zamanında teslim ettiniz ne de iyi kalitede mal gönderdiniz. Bu yüzden sizinle olan iĢ iliĢkilerimizi nasıl devam ettirebiliriz ki? nedeniyle due to Due to bad weather loading has been stopped by port authorities at yesterday night Kötü hava koĢulları nedeniyle yükleme dün akĢam liman yetkililerince durduruldu. nın because of Because of your slack manner still we have been waiting... yüzünden / GevĢek tavrınız nedeniyle halen beklemekteyiz... e nedeniyle O nedenle Consequently Still discharge has not been completed yet consequently we strongly protest both chartered and their agent. Tahliye henüz hala tamamlanmadı bundan dolayı/o nedenle hem kiracıyı hem de acentesini Ģiddetle protesto ediyoruz. O nedenle / For that Still discharge has not been completed yet for that reason
129
http://alikoker.name.tr
o sebeple
reason
we strongly protest both chartered and their agent. Tahliye henüz hala tamamlanmadı bundan dolayı/o nedenle hem kiracıyı hem de acentesini Ģiddetle protesto ediyoruz. Olmazsa / Otherwise Please deliver our goods within this week otherwise we will aksi halde never to do business with your company. Lütfen mallarımızı bu hafta içerisinde teslim ediniz yoksa bundan sonra sizin Ģirketinizle kesinlikle çalıĢmayacağız. Örneğin For example We have advised to you a lot of times for example employ the labourers who have a training and experienced to your company. Size defalarca tavsiyede bulunduk örneğin deneyimli ve eğitimli olan iĢçileri iĢe alın diye... Örneğin For instance We have advised to you a lot of times for instance employ the labourers who have a training and experienced to your company. Size defalarca tavsiyede bulunduk örneğin deneyimli ve eğitimli olan iĢçileri iĢe alın diye... Öyle Then We appreciate you then your successes. ise/Sonuç BaĢarılarınızın sonucu olarak sizleri takdir ediyoruz. olarak Then ..... then please complete our shipment within this week. ..... sonuç olarak lütfen sipariĢlerimizi bu hafta içinde tamamlayınız. Öyle ki For fear You believe us that we offer these prices only to you for fear please do not suppose we earn so much money for this business. Bize inanın ki bu fiyatları sadece sizin için teklif ediyoruz öyle ki bu iĢ için çok fazla para kazandığımızı da düĢünmeyin/zannetmeyin. For fear that You believe us that we offer these prices only to you for fear that please do not suppose we earn so much money for this business. Bize inanın ki bu fiyatları sadece sizin için teklif ediyoruz öyle ki bu iĢ için çok fazla para kazandığımızı da düĢünmeyin/zannetmeyin. Öyle..ki So...........that Our production capacity so high that we believe/trust ourselves we can meet all our costumers' requirements without force. Üretim kapasitemiz o kadar yüksek ki müĢterilimizin ihtiyaçlarını zorlanmadan karĢılayabileceğimize inanıyoruz. Özellikle Namely Namely we want blue and white fabrics. Özellikle mavi ve beyaz kumaĢlardan istiyoruz. Sa bile / se Though Though your orders complete this week shipment takes 15 bile days due to long distance. SipariĢleriniz bu hafta tamamlansa bile sevkıyat mesafenin uzun olması nedeniyle yaklaĢık 15 gün sürer. Sadece / Only We are manufacturing only leather products yalnızca Sadece deri ürünlerini üretmekteyiz. Se Provided Provided its not raining loading will resume. sa Yağmur yağmazsa, yükleme kaldığı yerden devam edecek. e koĢuluyla Provided that Provided that its not raining loading will resume. e Ģartıyla Yağmur yağmazsa,yükleme kaldığı yerden devam edecek. Providing Providing its not raining loading will resume. Yağmur yağmazsa,yükleme kaldığı yerden devam edecek. Providing that Providing that its not raining loading will resume. Yağmur yağmazsa, yükleme kaldığı yerden devam edecek. se - sa bile
Even if
Even if Sunday & Holiday are used time will not to count.
130
http://alikoker.name.tr
Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman saymayacaktır. Even though Sunday & Holiday are used time will not to count. Pazar ve tatil günleri kullanılsa bile zaman saymayacaktır. siz ne .. Regardless of Regardless of what you appreciate to us we are a firm that seniz ... yin what has a good reputation in the market. Siz bizi nasıl değerlendirirseniz değerlendirin biz piyasada iyi bir üne sahip firmayız. Sonuç Then We have completed the shipments of our all costumers olarak then your shipment has been sent today either. Tüm müĢterilerimizin sevkıyatlarını tamamladık sonuç olarak sizinki de bugün gönderildi. Sonuçta / With the result Even if our shipments delay sometimes with a result that yinede that we satisfy from your service. Ara sıra sevkıyatlarımız gecikse bile yine de hizmetinizden memnunuz. ġartıyla / On condition We can produce the goods which you have desired type KoĢuluyla that and quality on condition that you allow us an enough time. Ġstediğiniz tipte ve kalitedeki malı üretebiliriz ancak bize yeteri kadar zaman tanımanız koĢuluyla… Tekrar/aynı Again This goods may be well liked in the market again may not. Ģekilde….de Bu mal piyasada tutulabilir aynı Ģekilde tutulmayabilir de. Üstelik Besides Some of our orders have delayed besides we had given a notice to you latest shipment date must be …./….199…. SipariĢlerimizin bir kısmı gecikti üstelik teslim tarihini en geç …./…../199… olması gerektiğini söylemiĢtik. Furthermore Some of our orders have delayed furthermore we had given a notice to you latest shipment date must be …./….199…. SipariĢlerimizin bir kısmı gecikti üstelik teslim tarihini en geç …./…../199… olması gerektiğini söylemiĢtik. Ve and Trucks and railway cars are ready for shipment Kamyonlar ve vagonlar sevkıyat için hazırdır. Ve yine / Yet We believe that you show an utmost care the quality of yine your products yet we would like to see a few samples /yinede among your products. Mallarınızın kalitesine oldukça önem verdiğinize inanıyoruz, yinede ürünleriniz arasından birkaç tane numune görmek istiyoruz. Veya / Ya Or Please fulfil your obligations or we intent to cancel our da / yoksa commercial relationships with you. Lütfen sorumluluklarınızı yerine getirin yoksa sizinle olan ticari iĢ iliĢkilerimizi kesmeyi düĢünüyoruz. Ya …ya Either…..or….. Most of the shipped goods either were lost or stolen. da….. Gönderilen malların çoğu ya kayıp ya da çalınmıĢ. Ya da / Or Please deliver our goods within this week or we will never yoksa to do business with you after this time. Lütfen mallarımızı bu hafta içerisinde teslim ediniz yoksa bundan sonra sizinle kesinlikle çalıĢmayacağız. Ya da / Or Due to shipment on a FOB.... basis, freight or diğer adıyla transportation fee of the goods should be belonging your side. Sevkıyat FOB ... bazında olduğundan dolayı, navlun diğer adıyla malın taĢınma bedeli sizin tarafınıza ait olmalıdır. Yalnızca…- Not only…but We are not only an imputer firm but also exporter of some maz, also items too. Even though
131
http://alikoker.name.tr
Yani
That is
Yanı sıra
While
Yanlızca
Only
Yine de
And yet
Yet
Nevertheless
Still
Yoksa
Or else
yormuĢ gibi As though Zira
But then
Biz sadece ithalat yapan bir firma değil aynı zamanda bazı mamullerin de ihracatçısı olan bir firmayız. Please give us an exact delivery date that is do not waste the time of us. Lütfen bize kesin bir teslimat tarihi bildirin yani zamanımızı öldürmeyin. Pls send us proforma invoice while sales contract. Lütfen bize proforma faturasının yanı sıra satıĢ sözleĢmesini de gönderiniz. We can only manufacture ... in our factory. Fabrikamızda sadece .......... üretebiliyoruz. We have instructed to you and yet you have not obey to our instructions. Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. We have instructed to you yet you have not obey to our instructions Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. We have instructed to you nevertheless you have not obey to our instructions. Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. We have instructed to you still you have not obey to our instructions. Size talimat vermiĢtik yine de bizim talimatlarımıza uymadınız. You should make all your payments until end of this month or else we will not supply the goods to you. Tüm ödemelerinizi bu ayın sonuna kadar yapmanız gerekmektedir, yoksa size mal temin etmeyeceğiz. We feel as though you waste our time. Bizim zamanımızı boĢuna harcıyormuĢsunuz gibi bir hisse kapılıyoruz. Our production capacity more than 10000 tons/month but then we can meet your requirements without force. Aylık üretim kapasitemiz yaklaĢık 10000 tondan fazla olup zira sizin gereksinimlerinizi zorlanmadan karĢılayabiliriz.
Phrasal Verbs Phrasal verbs çoğunlukla bir edat ve birden daha fazla sözcük veya sözcük grubunun bir araya gelmesinden oluĢan eylemlerdir. Phrasal verbs‟ ler çoğu kez dilin güncel kullanımlarından ortaya çıkar ve sık kullanıldığı için zamanla dilin ana yapısını oluĢturur. Phrasal verbs hem geçiĢsiz hem de geçiĢli fiil olarak kullanılabilir.
132
http://alikoker.name.tr
GEÇĠġSĠZ FĠLLERE ÖRNEK (The children were sitting around, doing nothing (Çocuklar hiçbir Ģey yapmıyorlar, öylece oturuyorlardı.) The witness finally broke down on the stand. (Tanık sonunda durumu değiĢtirdi) GEÇĠġLĠ FĠĠLLERE ÖRNEK Our boss called off the meeting. (Patronumuz toplantıyı erteledi) She looked up her old boyfriend. (Eski erkek arkadaĢını aradı.) Bu yapıdaki bir fiil ile birleĢmiĢ kelimeye (çoğu kez bir edat ile) takı denir. Phrasal verbs „ler ile ilgili yaĢanan problem, öncelikle anlamlarındaki belirsizliktir ve çoğunlukla P.V‟ler birkaç farklı anlamı ifade ederler. Örneğin; To make out: bir Ģeyin farkına varmak veya görmek, Bu sözcük grubu aynı seviĢmek anlamına da gelebilir. If someone chooses to turn up the street (Eğer biri caddeden yukarı doğru gitmeyi tercih ederse) Yukarıdaki örnekte kullanılan "Turn up" bir edat ile bir fiilin birleĢmesidir ama bir P.V değildir. Yani gerçek anlamında kullanılmıĢlardır. Ama aĢağıdaki örnekte "turn up" phrasal verb olarak kullanılmakta ve tamamen farklı anlamlar vermektedir. if your neighbours unexpectedly turn up (appear) at a party or your brother turns up his radio, ( Eğer komĢularınız beklenmedik bir anda bir partiye gelirse veya erkek kardeĢiniz radyonun sesini yükseltirse) Ayrıca P.V „ ü oluĢturan fiil, edat veya sözcük grupları her zaman yan yana yazılmazlar. "Fill this out," (Bunu doldurun) diyebiliriz ya da "Fill out this form." diyebiliriz. Her ikisi de doğrudur.
Seperable (Ayrılabilir) Phrasal Verbs Nesne, phrasal verbs „ den sonra gelebilir, veya cümleyi iki kısma ayırabilir. · You have to do this paint job over. (Bu boyamayı tekrar yapman gerekir.) · You have to do over this paint job. AĢağıdaki Phrasal verbs‟lerin nesnesi zamir olduğunda, bu iki kısmın ayrılması gerekir. Fiil
Anlam
Örnek
133
http://alikoker.name.tr
blow up
Patlamak, havaya The terrorists tried to blow up the railroad station. uçurmak “Teröristler demiryolu istasyonunu havaya uçurmaya çalıĢtılar.”
bring up
Bir konudan bahsetmek
My mother brought up that little matter of my prison record again. “Annem, o kadar da önemli olmayan sabıka kaydımdan bahsetti.”
bring up
Çocuk yetiĢtirmek.
It isn't easy to bring up children nowadays. “Bu günlerde çocuk yetiĢtirmek kolay değil.”
call off
Ġptal etmek
They called off this afternoon's meeting “Öğleden sonraki toplantıyı iptal ettiler.”
do over
Bir iĢi tekrar etmek
Do this homework over. “Bu ödevi tekrar yap.”
fill out
Bir formu doldurmak
Fill out this application form and mail it in. “Bu baĢvuru formunu doldur ve postala.”
fill up
Tamamen-ağzına kadar doldurmak
She filled up the grocery cart with free food. “Sepeti tamamen, bedava yiyecekle doldurdu.”
find out
Öğrenmek
My sister found out that her husband had been planning a surprise party for her. “Kız kardeĢim kocasının onun için sürpriz bir parti düzenlediğini öğrendi.”
give away
Birisine bir Ģeyi bedava vermek
The filling station was giving away free gas. “Benzin istasyonu bedava gaz veriyordu.”
give back
Bir Ģeyi geri vermek
My brother borrowed my car. I have a feeling he's not about to give it back. “Erkek kardeĢim arabamı ödünç aldı. Arabayı geri vermeyeceğini düĢünüyorum.”
hand in
Bir Ģeyi onaylamak (ödev yapmak)
The students handed in their papers and left the room. “Öğrenciler, ödevlerini tamamladılar ve sınıftan çıktılar.”
hang up
Telefonu kapatmak
She hung up the phone before she hung up her clothes. “Kıyafetini asmadan önce telefonu kapadı.”
134
http://alikoker.name.tr
hold up
Geciktirmek
I hate to hold up the meeting, but I have to go to the bathroom. “Toplantıyı geciktirmekten hiç hoĢlanmıyorum ama lavaboya gitmem gerekiyor.”
hold up (2)
Soymak
Three masked gunmen held up the Security Bank this afternoon. “Üç maskeli ve silahlı adam Güvenlik Bankasını bu öğleden sonra soydular.”
leave out
Atlamak, çıkarmak, savsaklamak
You left out the part about the police chase down. (Polisin kovalamasıyla ilgili bölümü atladın.)
look over
incelemek, kontrol etmek
The lawyers looked over the papers carefully before questioning the witness. (They looked them over carefully.) “Avukatlar tanıkları sorgulamadan önce evrakları dikkatlice incelediler.”
look up
Bir listenin içinde aramak
You've misspelled this word again. You'd better look it up. “Bu kelimeyi yine yanlıĢ yazdın. Doğru yazılımına baksan iyi olacak.”
make up
Bir hikaye veya yalan uydurmak
She knew she was in trouble, so she made up a story about going to the movies with her friends. “BaĢının belada olduğunun farkındaydı bu yüzden arkadaĢlarıyla sinemaya gittiğini uydurdu.”
make out
Duymak, algılamak
He was so far away, we really couldn't make out what he was saying. “O kadar uzaktaydı ki onun ne söylediğini duyamadık.”
pick out
Seçmek
There were three men in the line-up. She picked out the guy she thought had stolen her purse. “Sırada üç adam vardı. Cüzdanını çaldığını düĢündüğü adamı seçti.”
pick up
Bir Ģeyi kaldırmak
The crane picked up the entire house. (Watch them pick it up.) “Vinç bütün evi havaya kaldırdı.”
point out
Dikkat çekmek, belirtmek
As we drove through Paris, Françoise pointed out the major historical sites. “Paris‟ten arabayla geçerken, Francoise baĢlıca tarihi yerlere dikkatimizi çekti.”
put away
Saklamak
We put away money for our retirement. She put away the cereal boxes. “Paramızı emekliliğimiz için saklıyoruz.”
135
http://alikoker.name.tr
put off
Ertelemek
We asked the boss to put off the meeting until tomorrow. (Please put it off for another day.) “Patrondan toplantıyı yarına kadar ertelemesini rica ettik.”
put on
Giyinmek
I put on a sweater and a jacket. (I put them on quickly.) “Bir süveter ve ceket giydim.”
put out
Söndürmek
The fire fighters put out the house fire before it could spread. (They put it out quickly.) “Ġtfaiyeciler yangını, bütün evi sarmadan söndürdüler.”
read over
Dikkatli okumak
I read over the homework, but couldn't make any sense of it. “Ödevi dikkatli okudum ama hiçbir Ģey anlamadım.”
set up
Düzenlemek, kurmak
My wife set up the living room exactly the way she wanted it. She set it up. “Karım sofrayı tam istediği gibi hazırladı.”
take down
Not etmek
These are your instructions. Write them down before you forget. “Unutmadan bu bilgileri bir yere not et.”
take off
Kıyafet çıkarmak
It was so hot that I had to take off my shirt. “Hava öyle sıcaktı ki tiĢörtümü çıkartmak zorunda kaldım.”
talk over
tartıĢmak
We have serious problems here. Let's talk them over like adults. “YaĢadığımız ciddi problemleri tıpkı bir yetiĢkin gibi tartıĢmalıyız.”
throw away
Atmak
That's a lot of money! Don't just throw it away. “Pahalı bir Ģey o! Sakın atma.”
try on
Kıyafet denemek
She tried on fifteen dresses before she found one she liked. “Beğendiği elbiseyi bulana kadar on beĢ tane kıyafet denedi.”
try out
Denemek
I tried out four cars before I could find one that pleased me. “Ġstediğim arabayı bulana kadar dört tane araba denedim.”
136
http://alikoker.name.tr
turn down
Bir Ģeyin sesini kısmak
Your radio is driving me crazy! Please turn it down. “Radyonun yüksek sesi beni rahatsız ediyor. Lütfen biraz sesini kıs.”
turn down (2)
Reddetmek, geri çevirmek
He applied for a promotion twice this year, but he was turned down both times. “Bu yıl iki kez terfi etmek için talepte bulundu ama her defasında geri çevrildi.”
turn up
Bir Ģeyin sesini yükseltmek
Grandpa couldn't hear, so he turned up his hearing aid. “Büyük babam duyamadığı için kulaklığının sesini açtı.”
turn off
Elektriği kapamak
We turned off the lights before anyone could see us. “Kimse bizi görmeden ıĢığı söndürdük.”
turn off (2)
Mide bulandırmak, tiksindirmek
It was a disgusting movie. It really turned me off. “O kadar kötü filmdi ki midem bulandı.”
turn on
Elektriği açmak
Turn on the CD player so we can dance. “CD çaları açta dans edelim.”
use up
boĢaltmak
The gang members used up all the money and went out to rob some more banks. “Gangsterler bütün parayı boĢalttılar ve birkaç banka daha soymak için gittiler.”
Inseperable (ayrılmaz) Phrasal Verbs Transitive (GeçiĢli) AĢağıdaki phrasal verbs „ ler ile asıl eylem cümlede birlikte yer aldığı edatlardan (veya diğer kısımlardan) ayrılamaz :"Who will look after my estate when I'm gone?" “Ben yokken evime kim bakacak? Fiil
Anlam
Örnek
137
http://alikoker.name.tr
call on
Ezbere okumak
The teacher called on students in the back row. (Öğretmen arka sıradaki öğrencilerin isimlerini ezbere söyledi.)
call on (2)
Ziyaret etmek
The old minister continued to call on his sick parishioners. “Eski baĢkan, hasta kilise cemiyeti üyelerini ziyaret etmeye devam etti.”
get over
Bir hastalığı atlatmak veya bir hayal kırıklığının üstesinden gelmek
I got over the flu, but I don't know if I'll ever get over my broken heart. “Nezleyi atlattım ama kırılan kalbimi onarabilecek miyim, hiç bilmiyorum.”
go over
Yeniden incelemek, gözden geçirmek
The students went over the material before the exam. They should have gone over it twice. “Öğrenciler sınavdan önce konuları tekrar gözden geçirdiler. Ġki kez bakmalıydılar.”
go through
Tüketmek
They country went through most of its coal reserves in one year. Did he go through all his money already? “Ülkeleri, bir yıl içinde en çok, kömür rezervlerini tüketti. Bütün parasını Ģimdiden harcadı mı?”
look after
Ġlgilenmek, bakmak
My mother promised to look after my dog while I was gone. “Annem ben yokken köpeğime bakacağına söz verdi.”
look into
AraĢtırmak, incelemek
The police will look into the possibilities of embezzlement. “Polis zimmete para geçirme olasılıklarını araĢtıracak.”
run across
Rastlamak
I ran across my old roommate at the college reunion. “Eski oda arkadaĢımla kolej yemeğinde karĢılaĢtım.”
run into
KarĢılaĢmak, rast gelmek
Carlos ran into his English professor in the hallway. “Carlos Ġngilizce profesörüyle koridorda karĢılaĢtı.”
138
http://alikoker.name.tr
take after
Benzemek
My second son seems to take after his mother. “Ortanca oğlum annesine benziyor.”
wait on
Servis yapmak
It seemed strange to see my old boss wait on tables. “Eski patronumu masalara servis yaparken görmek çok tuhaftı.”
Üç Kelimeden OluĢan Phrasal Verbs (GeçiĢli) AĢağıdaki phrasal verbs „ ler de üç kısım göreceksiniz : "My brother dropped out of school before he could graduate." “ Erkek kardeĢim mezun olamadan okulu bıraktı.” Fiil
Anlam
Örnek
break in on
Bir sohbeti bölmek
I was talking to Mom on the phone when the operator broke in on our call. “Operatör konuĢmamızı kestiği zaman telefonda annemle konuĢuyordum.”
catch up with
Yakın olmak
After our month-long trip, it was time to catch up with the neighbours and the news around town. “Aylar süren yolculuğumuzdan sonra, komĢulara ve kasaba çevresine yakın olup onlardan haber almanın vakti gelmiĢti.”
check up on
Ġncelemek, kontrol etmek
The boys promised to check up on the condition of the summer house from time to time. “Çocuklar yazlığa zaman, zaman bakmak için söz verdiler.”
come up with
BağıĢta bulunmak
After years of giving nothing, the old parishioner was able to come up with a thousand-dollar donation. “Eski kilise cemiyeti üyesi bin dolarlık bir bağıĢ yaptı. Yıllardır hiçbir bağıĢta bulunmamıĢtı.”
cut down on
Kesmek, azaltmak
We tried to cut down on the money we were spending on entertainment. “Eğlenceye harcadığımız parayı azaltmaya çalıĢtık.”
drop out of
Sınıfta kalmak
I hope none of my students drop out of school this semester. “Umarım öğrencilerimin hiç biri bu sömestr sınıfta kalmaz.”
get along
Ġyi anlaĢmak
I found it very hard to get along with my brother
139
http://alikoker.name.tr
with
when we were young. “Erkek kardeĢimle anlaĢmak, küçükken daha zordu.”
get away with
Bir iĢten sıyrılmak
Janice cheated on the exam and then tried to get away with it. “Janice sınavda kopya çektiği halde bu iĢten sıyrılmaya çalıĢtı.”
get rid of
Kurtulmak
The citizens tried to get rid of their corrupt mayor in the recent election. “VatandaĢlar son seçimlerde fırsatçı belediye baĢkanından kurtulmaya çalıĢtı.”
get through with
Bitirmek
When will you ever get through with that program? “Bu programı ne zaman bitireceksin?”
keep up with
Geri kalmamak
It's hard to keep up with the Joneses when you lose your job!
look forward to
Dört gözle beklemek
I always look forward to the beginning of a new semester. “Yeni sömestrin baĢlamasını her zaman dört gözle beklerim.”
look down on
Hor görmek, küçümsemek
It's typical of a jingoistic country that the citizens look down on their geographical neighbors. KomĢularını, tipik ırkçı ülke vatandaĢları küçümserler.
look in on
Birini ziyaret etmek
We were going to look in on my brother-in-law, but he wasn't home. “Kayınbiraderimi ziyaret edecektik ama evde yoktu.”
look out for
Önce davranmak, tahmin etmek
Good instructors will look out for early signs of failure in their students “Ġyi eğitimciler öğrencilerinin yapacakları hataları önceden görürler.”
look up to
Saygı göstermek
First-graders really look up to their teachers. “Eski nesil, öğretmenlerine gerçekten saygı gösterirler.”
make sure of
Doğrulamak, emin olmak
Make sure of the student's identity before you let him into the classroom. “Öğrencilerinizi sınıfa almadan önce, kimliklerinin doğru olduğundan emin olun.”
put up with
HoĢgörü göstermek
The teacher had to put up with a great deal of nonsense from the new students. “Öğretmen yeni öğrencilerin bütün saçmalıklarını hoĢ görmek zorunda kaldı.”
run out of
Tükenmek
The runners ran out of energy before the end of the race. “KoĢucuların dirençleri, yarıĢın sonuna
140
http://alikoker.name.tr
gelmeden tükenmiĢti.” take care of
Ġlgilenmek, sorumlu olmak
My oldest sister took care of us younger children after Mom died. “Ablam, annem öldükten sonra bize, daha küçük çocuklara baktı.”
talk back to
Kaba bir Ģekilde cevap vermek
The star player talked back to the coach and was thrown off the team.
think back on
Yad etmek, anmak
I often think back on my childhood with great pleasure. “Çocukluğumu sık, sık büyük bir mutlulukla anarım.”
walk out on
Terk etmek, baĢından atmak
Her husband walked out on her and their three children. “Kocası onu ve üç çocuğunu terk etti.”
Intransitive (GeçiĢsiz) Phrasal Verbs AĢağıdaki phrasal verbs „ ler nesne almazlar. "Once you leave home, you can never really go back again." “Evden bir kez ayrılırsan, bir daha asla geri dönemezsin.” Fiil
Anlam
Örnek
break down
Bozulmak
That old Jeep had a tendency to break down just when I needed it the most. “Eski cipim, ona en ihtiyacım olduğu zamanda bozuldu.”
catch on
Tutmak
Popular songs seem to catch on in California first and then spread eastward. “Popüler Ģarkılar önce California da tutar daha sonra doğuya doğru yayılır.”
come back
Geri dönmek
Father promised that we would never come back to this horrible place. “Babam, bu berbat yere bir daha dönmeyeceğimize söz verdi.”
come in
Girmek
They tried to come in through the back door, but it was locked. “Arka kapıdan girmeyi denediler ama kapı kilitliydi.”
come to
ġuuru yerine gelmek
He was hit on the head very hard, but after several minutes, he started to come to again. “Kafasını çok kötü çarptı ama birkaç dakika sonra bilinci yerine gelmeye baĢladı.”
come over
Ziyaret etmek
The children promised to come over, but they never do. “Çocuklar ziyaret edeceklerine söz verdiler ama hiç
141
http://alikoker.name.tr
gelmiyorlar.” drop by
Habersiz ziyaret etmek
We used to just drop by, but they were never home, so we stopped doing that. “Eskiden habersiz uğrardık ama onları hiç evde bulamazdık bu yüzden artık gitmiyoruz.”
eat out
Yemek için dıĢarıya çıkmak
When we visited Paris, we loved eating out in the sidewalk cafes. “Paris‟e gittiğimizde kaldırım kafelerinde yemek yemeye bayılırdık.”
get by
Hayatını sürdürmek
Uncle Heine didn't have much money, but he always seemed to get by without borrowing money from relatives. “Heine amcanın çok fazla parası yoktu ama o, akrabalarından borç almadan da her zaman hayatını sürdürürdü.”
get up
kalkmak
Grandmother tried to get up, but the couch was too low, and she couldn't make it on her own. "Büyükannem ayağa kalkmaya çalıĢtı ama kanepe çok alçak olduğu için kendi baĢına kalkamadı."
go back
Geri dönmek
It's hard to imagine that we will ever go back to Lithuania. “Litvanya‟ya bir daha geri dönemeyeceğimizi düĢünmek çok zor.”
go on
Devam etmek
He would finish one Dickens novel and then just go on to the next. “Dickens romanının birini bitirir, hemen bir sonrakine devam ederdi.”
go on (2)
Olmak, meydana gelmek
The cops heard all the noise and stopped to see what was going on. “Polisler bütün gürültüyü duydu ve neler olduğuna bakmak için durdu.”
grow up
büyümek
Charles grew up to be a lot like his father. “Charles tıpkı babası gibi olmak için büyüdü.”
keep away
Uzak durmak
The judge warned the stalker to keep away from his victim's home. “Yargıç, suçluyu kurbanın evinden uzak durması için ikaz etti.”
keep on (with gerund)
Devam etmek
He tried to keep on singing long after his voice was ruined. “Sesini iyice kaybetmeye baĢladıktan sonra bile Ģarkı söylemeye devam etmeye çalıĢtı.”
pass out
bayılmak
He had drunk too much; he passed out on the sidewalk outside the bar. “Öyle çok içmiĢti ki barın önündeki kaldırıma düĢüp
142
http://alikoker.name.tr
bayıldı.” show off
GösteriĢ yapmak
Whenever he sat down at the piano, we knew he was going to show off. “Piyanonun baĢına ne zaman otursa, gösteriĢ yapacağını bilirdik.”
show up
Varmak, ortaya çıkmak
Day after day, Efrain showed up for class twenty minutes late. (Efrain ardı ardına derse yirmi dakika geç kalıyordu.)
wake up
Uyanmak
I woke up when the rooster crowed. “Horoz öttüğünde uyandım.”
USED TO GeçmiĢte alıĢkanlık olarak yapılan olayları ifade ederken kullanılır. Example; I used to run everyday when I was at university. (Üniversitedeyken her gün koĢardım.) Bu cümleyi söyleyen kiĢi gizli olarak Ģu anda koĢmadığını da ifade etmektedir. Ayrıca genelde “used to” yapısı “but” ile geçiĢ yapar.
143
http://alikoker.name.tr
I did not use to run. (Eskiden koĢmazdım.) Did you use to run? (KoĢarmıydın?) “Used to” yapısının olumlu ve sorusunda görüldüğü gibi “did” yardımcı fiilinden faydalanılır. Yardımcı fiil devreye girdiğinden “use” Ģeklinde birinci hale döner.(Simple Past Tense‟ nin özelliklerinden hatırlayınız.) Gerçi bu tartıĢma konusudur. “used to” modal olduğu için direk “not” alabilir diyenler de vardır ve bu kullanım informal olarak kullanılmaktadır. Ama gramer olarak “used not to” kullanımı yanlıĢtır.“Used to” yapısının soru ve olumsuzunda doğru kullanım yukarıdaki gibidir. EXAMPLES She used to gamble, but now she dosen‟t. (O kumar oynardı ama Ģimdi oynamaz.) Did you use to play football? (Futbol oynar mıydın?) My father didn‟t use to watch T.V, but now he is always before the screen. (Babam T.V izlemezdi ama Ģimdi daima ekranın önündedir.) MAY / MIGHT AS WELL: BARI..........SE Bu yapı genelde “might” ile kullanılır. You might as well come tomorrow. (Bari yarın gelseydin.) I DARESAY (SANIRIM, GALIBA) I daresay you are right. (Sanırım haklısınız.) BE GOING TO Gelecek zamanı ifade etmek için kullanılan bir kalıptır. Yakın gelecek diye de tanımlanır. En güzel ifadesi “geleceğe dair önceden planlanmıĢ veya yakın zamanda olması kesin olan eylemleri ifade etmektir.” I will write his composition. (Kompozisyonunu yazacağım.) (önceden planlanmamıĢ.) I am going to write his composition. (Kompozisyonunu yazacağım.) (önceden planlanmıĢ.) WAS / WERE GOING TO GeçmiĢte yapılması düĢünülüp yapılmamıĢ eylemleri ifade etmek için kullanılır. Last night, we were going to visit you, but we had some guests. (Geçen akĢam sizi ziyarete gelecektik ama misafirlerimiz vardı.) NEED “Need”, diğer modallardan farklı bir özelliğe sahip olduğu için en sona bırakıldı ve diğerlerinden ayrı olarak veriliyor.
144
http://alikoker.name.tr
“Need” hem modal hem de esas fiil niteliğinde olmak üzere iki ayrı kullanıma sahiptir. Her iki durumda anlamı hemen hemen aynıdır. “ihtiyacında olmak, gereksinim duymak” anlamına gelir. Eğer modal olarak kullanılırsa daha önce söylenen üç modal özelliğini de taĢıması gerekir. Esas fiil olarak kullanılırsa diğer fiiller gibi çekime girer. Bu özelliklerden yola çıkarak kullanımının modal mı yoksa esas fiil mi olduğu anlaĢılır. I need learn English. (Ġng. Öğrenmem gerekir veya Ġng. Öğrenmeğe ihtiyacım var.) Görüldüğü gibi “need” den sonra fiil birinci halde, çekilmemiĢ ve baĢka bir modal yok. Bu özelliklere sahip olduğu için “need” burada modal olarak kullanılmıĢtır. Ama “need” modal olarak pek olumlu yapıda kullanılmaz. Genelde olumsuz yapıda modal olarak kullanılır. I needn‟t go there. (Oraya gitmem gerekmez.) She needn‟t study such a lesson. (Böyle bir dersi çalıĢması gerekmez.) Not: “Need” sadece modal olarak kullanıldığında olumsuzluk eki olan “not” ı alır. Eğer esas fiil olarak kullanılırsa “not” almaz, bu görevi yardımcı fiil üstlenir. NEED‟ in Esas Fiil Olarak Kullanımı I need to learn that. (ġunu öğrenmeye ihtiyacım var veya ġunu öğrenmem gerekir.) I need some money. (Biraz paraya ihtiyacım var.) I don‟t need anything. (Herhangi bir Ģeye ihtiyacım yok.) She doesn‟t need anything. (Herhangi bir Ģeye ihtiyacı yok.) She doesn‟t need to resign. (Ġstifa etmeye ihtiyacı yok veya Ġstifa etmesi gerekmez.) “Need”in yukarıdaki kullanımında görüldüğü gibi modal özelliği yoktur. “Need” Ģahısa göre çekilmiĢ, sonrasında mastar veya nesne almıĢ. Kısacası bir esas fiil iĢlevine sahiptir. She didn‟t need to resign. (Ġstifa etmesi gerekmedi.) “Need” in Simple Past kullanımı, daha önce gördüğümüz “have to” modalının Simple Past kullanımı ile aynı anlamdadır. Yani yukarıdaki cümleyi; She didn‟t have to resign (She had not to resign.) Ģeklinde de yazabiliriz. Bu özelliklerden dolayı didn‟t need = didn‟t have to diyebiliriz. “Need” esas fiil olarak tıpkı diğer fiiller gibi tüm zamanlar için çekilebilir. He will need to apply for that.
(Onun buna baĢ vurması gerekecek.)
She needn‟t have studied.
(ÇalıĢması gerekmezdi veya çalıĢmaması gerekirdi.)
145
http://alikoker.name.tr
She shouldn‟t have studied.
(!!
!!
!!
!!)
Yukarıdaki iki cümle arasında anlam farkı var ama çok önemli olmayan bir ayrıntıdır. Her iki cümle de “ÇalıĢması gerekmezdi” diye çevrilebilir. *** “Need” modal olarak iki kullanıma sahiptir. Present Modal ve Perfect Modal olmak üzere. (Needn‟t ve Needn‟t Have V3 ) Örnekler I needed to call off the match. (Maçı iptal etmem gerekti.) 1.) V1 almamıĢ, mastar almıĢ 2.) S. Pasta göre çekilmiĢ 3.) Olumlu yapıda kullanılmıĢ. Bu özelliklerden dolayı modal değil; esas fiil olarak kullanılmıĢtır. Call: seslenmek, telefon açmak. Call off: iptal etmek. Syn “Cancel” Did they need to warn you? (Sizi uyarmaları gerekti mi?) (Esas fiil) They needn‟t spend so much energy on this project. (Bu projede bu kadar çok enerji harcamalarına gerek yoktur, (gerekmez).) (Present modal) Have you needed to confess everything? (Her Ģeyi itiraf etmeniz gerekmiĢ mi?) (esas fiil) Confess: itiraf etmek You needn‟t have spoken to me that way. (Benimle bu Ģekilde konuĢman gerekmezdi.) (modal) Speak to:
...e ile konuĢmak
Way:
yol, biçim, yöntem, tarz
Not: Sınavlarda, özellikle “Need”in Perfect Modal‟ı; çeviri, eĢ anlamını bulma gibi kilit noktalarda çok sorulur. She needn‟t study harder, because her marks are high. (Daha sıkı çalıĢmasına gerek yoktur. Çünkü notları yüksektir.) (Present modal) We don‟t need your help. (Yardımınıza ihtiyacımız yoktur. (esas fiil.) You needn‟t have shouted at us; we are not deaf. (Bize bağırman gerekmezdi; sağır değiliz.) (Perfect modal) She needn‟t have complained us. (Bizi Ģikayet etmesi gerekmezdi.) (Perfect modal.) ***Son iki cümle “bize böyle bağırmamalıydın” Ģeklinde de çevrilebilir. Dikkat edilirse bu çeviri “ geçmişte yapılması gerekli ama yapılmamış” eylemleri ifade etmek için kullanılan “should + have V3 ve ought to + have V3 ” modallarının olumsuz kullanımı ile aynı anlamdadır.
146
http://alikoker.name.tr
Bunu dile getirmesi gerekmezdi. (She needn‟t have expressed this.) (Perfect modal.) Yabancı dilimi değiĢtirmem gerekmedi (I didn‟t need to change my foreign language) (esas fiil) Yarın gelmem gerekir mi? (Do I need to come tomorrow?) (esas fiil.) Yarın gelmem gerekmez mi? (Needn‟t I come tomorrow?) (Present modal.) Bir cümlede soru sözcüğü olduğu zaman (where, what, who gibi) need kullanmıyoruz. “Gereklilik” anlamı veren “should” veya “ought to” kullanılır. bu özellik sadece “need” için geçerlidir.
TAG QUESTIONS Kuyrukça soruları demek olup, “.........değil mi?” diye Türkçe‟ye çevrilir. Diğer dillerde pek önemli bir ayrıntı olmamasına rağmen Ġngilizce boyutu önemli olan bir konudur. Tag Question, (TQ) cümle sonlarında “......de / da, ........değil mi, tamam mı” gibi ifadelerdir. Ġngilizce‟ de ne yazık ki TQ‟ lar bir kelime ile yalnız yapılmıyor. Yüzlerce versiyonu olan ve belli bir sisteme göre çalıĢan bir konudur. Mantığı anlaĢıldıktan sonra aslında pek de zor değil. KPDS‟ nin fix sorusudur. Ya “de, da” veya “değil mi” den kesin bir soru gelir. Özellikle “de, da” dan kesinlikle soru gelir. Eğer “değil mi” yi de sorarlarsa bu konudan iki soru gelmiĢ olur. Bu nedenle iyi bilmek gerekir.
147
http://alikoker.name.tr
1.) ..........değil mi? Bu ifade Ġngilizce‟de belli bir mantığa göre çalıĢır. Kesinlikle ezberlemeden, bu mantığı yakalamak gerekir. ġimdi mantığını anlamak için uygulamalarını maddeler halinde görelim: a.) .......değil mi ifadesi yardımcı fiil ile kurulur ve cümle olumlu ise TQ olumsuz; cümle olumlu ise TQ olumlu olur. He refused to participate in the meeting, didn‟t he? (O toplantıya katılmayı ret etti, değil mi?) She doesn‟t study, does she? (O çalıĢmıyor, değil mi?) Yardımcı fiilin cümlede kullanılan tense‟nin yardımcı fiili olduğuna dikkat ediniz. Yani Ġngilizce‟de TQ‟ nı oluĢtururken herhangi bir yardımcı fiil değil de cümlemizin tense‟sinin yardımcı fiilini kullanıyoruz. b.) TQ‟ larda daima Ģahıs zamirleri kullanılır. The workers demand raise, don‟t they? (ĠĢçiler zam talep ederler, değil mi?) “Don‟t the workers” değil de “don‟t they” yazıldı. Çünkü TQ‟larda daima Ģahıs zamirleri kullanılır. Bu durumda cümledeki öznenin zamirini tespit etmek önem kazanmaktadır. Ayrıca öznenin tekil – çoğul oluĢu da önemlidir. Everybody was against the project, weren‟t they? (Herkes projeye karĢıydı değil mi?) Every, no türevlerinde fiil tekil çekilir. (Çünkü bunların zamirleri belgisiz zamirlerdir ve belgisiz zamirlerin fiilleri tekil çekilir.) Ama özne çoğul olacağından TQ‟nı oluĢturulurken zamir olarak “they” kullanılır. “they” kullanımı da yardımcı fiili çoğul ister. Bu nedenle yukarıdaki cümlede “weren’t they” kullanıldı. Everything has to be taken into consideration, haven‟t they? (Her Ģey göz önüne alınmalıdır, değil mi?) Take into consideration: göz önüne almak
c.) Fiilin olumlu – olumsuz tespiti de çok önemlidir. Bazı cümlelerde olumsuzluk eki olan “not” olmadığı halde cümle olumsuzdur ve böyle cümlelerin TQ‟ı olumlu olarak kurulur. No money was asked, was it? (Para istenmedi, değil mi?) They can hardly get on well, can they? (Onlar pek iyi geçinemiyorlar, değil mi?) Get on well: iyi geçinmek d.) Bir bileĢik cümlede TQ temel cümleciğe göre yapılır.
148
http://alikoker.name.tr
Some of the members claimed that inflation would rise, didn‟t they? (Üyelerin bazıları enflasyonun yükseleceğini iddia ettiler, değil mi?) He should have rung up as soon as he arrived there, shouldn‟t he? (Onun oraya varır varmaz telefon açması gerekirdi, değil mi?) Ring up: telefon açmak Temel cümlecik çeviride sona gelen cümleciktir. Bu nedenle TQ çeviride sona gelen yükleme sorulur da diyebiliriz. e.) I think, I suppose, I believe, I guess (sanırım, galiba), I am afraid (korkarım) gibi giriĢ cümlelerinde TQ bunlardan sonraki cümleciğe sorulur. Çünkü temel cümlecik bunlardan sonraki cümleciktir. I think, he will resign, won‟t he? (Sanırım o istifa edecek, değil mi?) I am afraid; the other team will not come, will it? (Korkarım diğer takım gelmeyecek, değil mi?) Not: Yukarıdaki ifadelerin bulunduğu cümlelerde iki cümlecikten herhangi birisi olumsuz ise TQ olumlu kurulur. Çünkü birinin olumsuzluğu diğerini de etkiliyor. I don‟t think, they will accept the offer, will they? (Sanmıyorum, onlar öneriyi kabul edecekler, değil mi?) GiriĢ cümlesi olan “I don’t think” olumsuz olduğu için TQ olumlu kuruldu. Çünkü yukarıdaki cümle aynı zamanda Ģöyledir: I think, they won‟t accept the offer, will they? (Sanırım, onlar öneriyi kabul etmeyecekler, değil mi?) f.) TQ‟larda yardımcı fiil ile olumsuzluk eki “not” mutlaka kontraktlı yazılır. The money is everything, isn‟t it? (Para her Ģeydir, değil mi?) Yani “is not it?” Ģeklinde yazılamaz. g.) Birinci tekil Ģahısta “f” maddesinin kuralından dolayı TQ, “aren’t I?” Ģeklinde kurulur. I am right, aren‟t I? (Ben haklıyım, değil mi?) Normalde bu cümlenin TQ‟ ı “amn’t I” Ģeklinde olmalıydı. Ama “am” yardımcı fiili ile “not” olumsuzluk eki “amn’t” Ģeklinde kısaltılamadığından alternatifi olan “are” yardımcı fiiline gidilmiĢtir. Eğer cümle olumsuz ise böyle bir sıkıntı yoktur. TQ “am I” Ģeklinde kurulur. I am not upright, am I? (Haksız değilim, değil mi?) h.) Emir cümlelerinde “will” yardımcı fiili ile TQ kurulur. Don‟t go outside, will you? Let için de benzer bir durum vardır. TQ kurulurken “shall”den faydalanılır. Let‟s go shopping, shall we?
149
http://alikoker.name.tr
Emir cümlelerinde TQ “tamam mı?” anlamındadır. Bu nedenle olumlu – olumsuz; olumsuz – olumlu durumu yoktur. Yani cümle olumlu iken TQ olumlu; cümle olumsuz iken TQ olumsuzdur. 2.) Ġnclusion (Dahil Etme) “.......de, da” anlamındadır. Bu yapıdan soru gelme ihtimali daha yüksektir. Ġngilizce‟de bunu sağlayan çok sayıda kelime vardır. Türkçe‟deki yargı ister olumlu olsun ister olumsuz olsun dahil etme aynı Ģekilde “......de, da” ile yapılır. Ġngilizce‟de böyle değildir. Dahil etmeyi sağlayan bir çok kelime vardır. Ġfadenin olumlu –olumsuz oluĢuna göre değiĢik kelimeler kullanılır. Ģimdi bir tablo halinde bunu verelim. Olumlu
Olumsuz
So
Neither / Nor
Too / Also
Either
(Sonralarındaki cümlecik devriktir.) (Sonralarındaki cümlecik düzgündür.)
He can speak German fluently; so can I. (O Almancayı akıcı bir Ģekilde konuĢur; ben de.) He can speak German fluently; I can too. (O Almancayı akıcı bir Ģekilde konuĢur; ben de.) He can speak German fluently; I can also. (O Almancayı akıcı bir Ģekilde konuĢur; ben de.) Görüldüğü gibi her üç kullanım da aynı anlamdadır. Bu konuda Ģunlara dikkat etmemiz gerekir:
Yargının olumlu – olumsuz tespiti.
Eğer olumlu ise so, too, also‟ dan birini seçeriz. Eğer “so” seçmiĢsek sonrası devrik olmak zorundadır. Bu, bağlaç anlamındaki so (bu nedenle) ile karıĢıklığı önlemek içindir. Eğer too veya also seçmiĢsek sonraları düzgün bir cümleciktir.
Eğer yargı olumsuz ise ve neither veya nor seçmiĢsek sonralarındaki cümleciği devrik yaparız; eğer either seçmiĢsek sonrası düzgün bir cümleciktir. Either‟da olumsuzluk anlamını katan “n” olmadığı için sonrasındaki cümlecikte yardımcı fiil ile birlikte olumsuzluk “not” eklenerek olumsuz olarak yazılır.
They don‟t like Turkish coffee; neither do I. (O Türk kahvesini sevmez; ben de.) They don‟t like Turkish coffee; nor do I. (O Türk kahvesini sevmez; ben de.) They don‟t like Turkish coffee; I don‟t either. (O Türk kahvesini sevmez; ben de.) Görüldüğü gibi her üçü de aynı anlamdadır. Sorusu:
Either – Neither (veya diğerlerini) cümlede boĢ bırakarak sorarlar.
150
http://alikoker.name.tr
“.....de, da” anlamını veren yapının hepsini boĢ bırakarak sorarlar. Bu daha zordur.
Tunik tahmini: Soru olumludan gelecek. (Kasım – Mayıs sınavları ters mantıkla iĢlediği için bu tahminde bulunuyor.) He tried to estimate the likely effects of the new millennium at the meeting and, .................. a) neither did I
b) I didn‟t either
c) So do I
d) so did I
e) I did so
KPDS‟de sorusu bu Ģekilde gelir. Ġlk aramamız gereken cümlenin olumlu – olumsuz oluĢudur. Yukarıdaki cümle olumlu olduğu için a ve b Ģıklarını eliyoruz. Ġkinci bakmamız gereken cümlenin fiilidir ki Simple Past olduğu için yardımcı fiilimiz “did” olmalıdır. c Ģıkkı da elendi. So kullanımının sonrasında devrik istediğini de bilirsek cevap (d) kendiliğinden çıkıyor. Görüldüğü gibi cümleyi anlamaya bile gerek olmadan soruyu çözebiliyoruz. He has never been to the US and, ...................................... a) neither I have
b) I have either
c) so have I
d) so do I
e) nor have I
Yukarıdaki açıklamanın aynısı bu soruya da uygulanırsa cevabın (e) olduğu rahatlıkla görülecektir. Other BaĢka, diğer anlamlarına gelen bu kelime karıĢtırıldığı ve KPDS için önemli bir uygulama olduğu için ayrı olarak değiniliyor. Other (türevleri ile birlikte) sıfat olarak ve zamir olarak olmak üzere iki kullanımı vardır. Sıfat Olarak: Daha önceki bilgilerimizden biliyoruz ki sıfatlar isimler ile kullanılırlar ve değiĢmez sözcüklerdir. Yani çoğul (s alarak) olmazlar. Örneğin “zengin adam” derken rich man; zengin adamlar derken rich men deriz. Ġkincisinde ifade çoğul olmasına rağmen sıfat değiĢmedi. Sıfat olarak kullanımında eğer önünde “the” belirtili tanıtıcı yoksa “baĢka” anlamındadır. Çünkü bahsedilen belli değildir. Eğer the varsa “diğer” anlamındadır. Çünkü sözü edilen bellidir.
Other student:
baĢka öğrenci
Another student:
baĢka bir öğrenci
Other students:
baĢka öğrenciler
The other student: diğer öğrenci The other students: diğer öğrenciler Zamir Olarak:
151
http://alikoker.name.tr
Other bu kullanımı ile “s” alabilir. Ama belgisiz tanıtıcı alamaz. Çünkü belgisiz tanıtıcılar isimler ile beraber kullanılırlar. Zamir formunda “the”lı ve “the”sız; “s”li ve “s”siz yapısı sorulabilir. Cümlenin anlamına göre hangisinin olacağı tahmin edilmelidir. Other:
baĢka
Others:
baĢkaları
The other:
diğer
The others: diğerleri Each Other - One Another
“Birbirleri ile” anlamındadırlar. Each other:
ikiden fazla nesne için kullanılır
One others:
Ġki nesne için kullanılır
Aralarında yukarıdaki nüans olmasına rağmen bugünkü kullanımda bu fark ortadan kalkmıĢtır. Eğer bir soruda bunlardan biri cevap ise Ģıklarda diğeri kesinlikle yoktur. Bu nedenle ikisi eĢanlamlı olarak kabul edilebilirler.
IMPERATĠVE Emir kipi demektir. Türkçe‟de emir tüm Ģahıslara verilebilir. Ġngilizce‟de böyle değildir. Ġngilizce mantığına göre emir sadece karĢıdakine verilir. Diğer Ģahıslara emir verilmez. Olumlu
Olumsuz
I speak. (KonuĢurum.)
I don‟t speak. (KonuĢmam.)
152
http://alikoker.name.tr
You speak.
You don‟t speak.
He speaks
He doesn‟t speak.
She speaks.
She doesn‟t speak.
We speak.
We don‟t speak.
You speak.
You don‟t speak.
They speak.
They don‟t speak.
Ġngilizce‟de emir yapısı Simple Present Tense ile kurulur ve sadece karĢıdakine verilir. Bu da “sen ve siz” olmak üzere iki kiĢidir. Ġngilizce‟de Simple Present Tense‟de özne söylenmediği zaman emir kipi oluĢturulmuĢ olunur. Emir kipinin mastar yapısındaki “to” nun atılarak oluĢturulduğunu savunanlar da vardır. Ama bu açıklama sadece olumlu emir yapısı için geçerlidir. Olumsuz emir yapısı için geçerli değildir. Bu yüzden Ġngilizce‟de emir kipinin Simple Present Tense‟den geldiği açıklaması doğrudur. Speak slowly. (YavaĢ konuĢ.) Don‟t speak loudly. (Yüksek sesle konuĢma.) Sen ve siz için emir yapısı bu Ģekilde oluĢturulur. Peki diğer Ģahıslar için emir yapısı acaba nasıldır??? Diğer Ģahıslar için emir yapısı “izin vermek” anlamına gelen “let” fiilinden faydalanılarak oluĢturulur. Let us speak. (KonuĢalım.) Diğer Ģahıslar için de emir kipi oluĢturulurken aslında yine Simple Present Tense‟den faydalanılır. Normalde yukarıdaki cümlede yazılmamıĢ bir “you” vardır. “Ġzin ver konuĢalım”anlamına gelir. “you” atılarak “we” için emir kipi oluĢturulmuĢtur. Bunu Türkçe‟ye uygun Ģekilde “konuĢalım” diye çeviriyoruz. Emir verilecek “subject pronouns” lar Verb‟den sonra geleceklerinden “object pronouns” lar konumuna geçerler ve “gideyim, gitsin, gidelim, gitsinler” anlamında emir yapısına girerler.
Olumlu
Olumsuz
Let me speak. (konuĢayım.)
Don‟t let me watch. (seyretmeyeyim.)
Let him/her speak. (konuĢsun.)
Doesn‟t let him/her watch. (seyretmesin.)
Let us speak. (konuĢalım.)
Don‟t let us watch. (seyretmeyelim.)
Let them speak. (konuĢsunlar)
Don‟t let them watch. (seyretmesinler.)
153
http://alikoker.name.tr
Normalde “let” ten önce you var ve yazılmayarak diğer Ģahıslar için emir kipi oluĢturulmuĢ demiĢtik. Olumsuzunu yazarken de aynı mantıkla “let” ten önce you var, atılmıĢ ve sonrasında olumsuzluk (Do not) eklenerek diğer Ģahıslar için olumsuz emir kipi oluĢturulmuĢ olunur. Emir kipinin soru formunu oluĢturmak için de “shall” den faydalanılır. Soru Shall I answer the phone? (telefona cevap vereyim mi?) Shall he come in? (....gelsin mi?) Shall we go out? (........çıkalım mı?) Shall they be here? (burada olsunlar mı.?) Olumsuz Soru Shall I not answer the phone? (telefona cevap vermeyeyim mi?) Shall he not come in? (....gelmesin mi?) Shall we not go out? (........çıkmayalım mı?) Shall they not be here? (burada olmasınlar mı.?) ***Not: Emir kipinin oluĢturulması kısaca yukarıdaki gibidir. Birkaç fiil üzerinde emir kipinin olumlu, olumsuz, soru ve olumsuz soru yapısını tüm Ģahıslar için yazarak çalıĢmak daha verimli olacaktır. Let ve Help Bu iki fiilin “causative” olup olmadıkları tartıĢma konusudur. Sonralarında V 1 geldiği için “causative” olarak düĢünülürler. My mother doesn‟t let me go out. (Annem dıĢarı çıkmama izin vermez.) “Let” i causative olarak düĢünenler bu cümleyi “Annem beni dışarı çıkartmaz.” diye çevirirler. Aslında önceki çeviri daha doğrudur. “Help” için de aynı açıklama geçerlidir.
Our teacher helped me improve English. (Öğretmenimiz İngilizce‟yi geliştirmeme yardım etti.)
MODALS Modal, “Kiplik” demektir. Modal‟ lar yardımcı fiil sisteminden yararlanan ancak farklı fonksiyona sahip kalıplardır. EXAMPLES I don‟t walk. (Yürümem.) I can walk. (Yürüyebilirim.)
154
http://alikoker.name.tr
Yardımcı fiiller, anlamlarını yükleme katmazlar. Ama Modal‟lar anlamlarını yükleme katarlar. Modal'ların aĢağıda açıklamalı olarak verilmiĢtir. ► Can: ...e bilmek: güç, yetenek I can walk 20 miles. (Yirmi kilometre yürüyebilirim) ► May: ...ebilmek: olası, tahmin He may come tonight. (O bu gece gelebilir.) ► Be able to: ...e bilmek: Can‟ e eĢittir. I am able to jump 30 cm. (30 cm zıplayabilirim.) ► Must: ...meli, ...malı: Must‟ta zorunluluk söyleyen kiĢiyle ilgilidir. DıĢarıdan herhangi bir baskı yoktur.) I must sleep early. (Erken yatmalıyım.) (Bu örnekte kiĢi erken yatması gerektiğini düĢünmektedir ve kendi kararıdır.) ► Have to: zorunda olmak. Zorunluluk var. Bu modal'daki zorunluluk dıĢardan bir gücün etkisiyle oluĢur. Herhangi bir kural, kanun veya dıĢ etken nedeniyle bir Ģey yapmak zorunda olduğumuzda bu modal'ı kullanırız. I have to wear uniform at school. (Okulda üniforma giymek zorundayım) (Okulun kuralı) ► Should: gerekir. Her ikisi de “tavsiye öneri” anlamında kullanılır. "Ought to" ile arasında çok az bir nüans farkı vardır, aynı anlamda kullanılabilirler. You should see a doctor. (Bir doktora gitmelisin) (Gitmeni tavsiye ediyorum.) ► Ought to: gerekir. You ought to see a doctor. (Yukarıdaki örnekle arasında fark yoktur.) Modal‟ ların Kullanımı 1.) Modal‟ lar çekimsizdir. Yani Ģahıslara göre değiĢmezler. 2.) Modal‟lar daima V1 ile kullanılırlar. 3.) Ġki model kesinlikle yan yana kullanılmaz.
EXAMPLES They can finish the game on time. (Onlar oyunu zamanında tamamlayabilirler.)(Güç, yetenek) He may go abroad next year. (O önümüzdeki yıl yurt dıĢına gidebilir.) (Tahmin) I may go.
155
http://alikoker.name.tr
(Gidebilirim) (tahmin) I may not go. (Gitmeyebilirim) (tahmin) I can go. (Gidebilirim) (güç, yetenek) I can not go. (Gidemem) (güç, yetenek) We are able to produce more goods. (Daha fazla mal üretebiliriz.) (Güç, yetenek) You must wait for us until 5 o‟clock. (5‟ e kadar bizi beklemelisin.) (Zorunluluk söyleyenden ) You have to brush your teeth three times a day. (Günde üç defa diĢlerini fırçalamalısın.) (Zorunluluk dıĢardan) You should do your homework. (Ödevini yapmalısın.) (Nasihat var.) Not: Eğer herhangi bir modal, yukarıda belirtilen üç özelliğe uymazsa veya kullanımında bu özellikler eksikse o zaman “semi modal” olur. “Be able to ve Have to” gibi. Örneklerde de görüleceği gibi bunlar çekime de girer; baĢka modallar ile de kullanılabilirler. He must be able to resign. (O istifa edebilmelidir.) The minister must be able to confess everything. (BaĢkan her Ģeyi itiraf edebilmelidir.) Confess: itiraf etmek. Not: Görüldüğü gibi iki modal bir arada kullanıldığında önce tam modal sonra semi modal yazılır. Çeviri yaparken de önce semi modalın anlamı söylenir. A child should be able to walk when he is 7 month. (Bir çocuk, 7 aylık olduğunda yürüyebilmesi gerekir.) He may have to resign upon corruption. (O istifa etmek zorunda kalabilir.) A teacher must be able to travel. (Bir öğretmen seyahat edebilmelidir.) We may have to give up the project. (Projeden vazgeçmek zorunda kalabiliriz.) We must be able to see him tomorrow. (Onu yarın görebilmeliyiz.) He may have to explain the events. (O olayları açıklamak zorunda kalabilir.)
Present
Past
Future
Can
Could
--------
May
Might
--------
Be able to
was / were able to
Will be able to
Must
--------
--------
156
http://alikoker.name.tr
Have to
Had to
Will have to
Should
--------
--------
Ought to
--------
--------
Future formu olmayan modalların present formu future anlamında Türkçe‟ de olduğu gibi kullanılırlar. Modal‟ ların Past ve Future Kullanımlarının Özel Anlamları Could – Was / Were able to Kullanımı Could: (...e biliyordu.) geçmiĢte yapılmıĢ sürekli olaylar için kullanılır ve içinde bir “yor” anlamı gizlidir.(Could not ile Couldn‟t kullanımlarının anlamları birbirinden farklıdır. Bunları sonraki derslerimizde öğreneceğiz. Yazı dilinde kısaltma yapmak uygun değildir.) Was / Were able to: (...e bildi) geçmiĢte yapılmıĢ bir tek olay için kullanılır. We could see each other. (Biz birbirimizi görebiliyorduk.) Each other: each = her bir, other = diğeri. Each other: her bir diğeri = birbiri He could put aside some money when he was young. (O gençken biraz para bir tarafa koyabiliyordu.) We were able to see each other. (Biz birbirimizi görebildik.) He was able to recognize the corpse. (Cesedi teĢhis edebildi.) Recognize: tanımak, teĢhis etmek Corpse:
ceset
I was able to attain my goal. (Ben amacıma ulaĢabildim.) Goal:
amaç
To attain:
...e ulaĢmak
Attain kelimesinin kökü olan “tain” KPDS için hayati önem arz eden bir sözcüktür. Aslı Latince olup, “tenere” dir. Tutmak anlamına gelir. Tain‟den Ġngilizce‟de bazı kelimeler türetilmiĢtir. ġimdi bunları öğrenelim. Maintain: Main, Latince‟deki “mano”dan köken alır. Mano el anlamındadır. Dolayısıyla Maintain “elde tutmak, muhafaza etmek” anlamına gelir. EĢ anlamlıları aĢağıdadır. Sustain Continue Preserve
157
http://alikoker.name.tr
Contain: etmek
Con = beraber, Tain = tutmak. Contain, beraber tutmak = içermek, ihtiva
Retain: Re = tekrar, yeniden. Retain, yeniden tutmak = ....e tutmak (soyut anlamda, hafızada tutmak) Detain:
göz altında tutmak.
Pertain:
Per = için, Pertain, ...için tutmak = ilgili olmak.
Obtain:
elde etmek, sağlamak.
Attain:
...e ulaĢmak.
“Amaç” kelimelerini de öğrenecek olursak; Goal, Aim, Purpose, End, Objective, Intention, Motive: amaç Might‟ın Kullanımı He might go home. (O eve gidebilirdi.) Gidebilirdi ama gitmemiĢ anlamını verir. May‟ın Past ifadesi “Might”, geçmiĢte zayıf bir ihtimali belirtmek için kullanılır. Yani “may” kullanımına göre ihtimal daha zayıftır. Fazla yaygın bir kullanımı yoktur. Yan cümleciği olan ifadelerde zaman uyumunu sağlamak açısından “might” kullanımına gidilir. Must Must’ın Past formu olmadığı için geçmiĢte zorunluluktan dolayı yapılan bir eylemin zorunluluğunun söyleyenden veya dıĢardan kaynaklanması önemli değildir. Yani geçmiĢte yapılan bir eylem için zorunluluk ayırımı ve bundan dolayı Ġngilizce‟de farklı bir kullanım yoktur. Had to: ...gerekti “Gerekti” anlamına gelir. Ġlerdeki konularla karıĢmaması için bunun iyi öğrenilmesi gerekir. GeçmiĢte bir zorunluluktan dolayı yapılması gereken ve yapılmıĢ eylemleri ifade etmek kullanılır. He had to sell his house. (O‟ nun evini satması gerekti.) Borcu vardı veya komĢuları iyi değildi vs. Ama bir zorunluluktan dolayı evini satması gerekliymiĢ ve evini satmıĢ. Bu cümleyi “....gerekiyordu” diye çeviremeyiz. Çünkü evi satma eylemi olmuĢ bitmiĢ bir eylemdir. The Government had to punish the responsible. (Hükümet, sorumluları cezalandırmak zorunda kaldı.) Punish:
cezalandırmak
Responsible:
sorumlu
Responsible for:
...den sorumlu
158
http://alikoker.name.tr
Responsibility:
sorumluluk
He had to give up scheme. (Onun projeden vazgeçmesi gerekti.) Scheme: Ģema, proje “Had to” yapısını olumsuz yapmak için iki yol vardır. Ġkisi de aynı anlama gelir. Bu yapıda olumsuzluk gerektiğinde ikisinden biri kullanılabilir. 1.) He had not to give up the scheme.
(Projeden vazgeçmesi gerekmedi.)
2.) He didn‟t have to give up the scheme.
(
!!
!!
!!)
We didn‟t have accept their sanction. (Onların yatırımlarını kabul etmemiz gerekmedi.) We had not accepted their sanction. (Onların yatırımlarını kabul etmemiz gerekmedi.) Sanction:
yatırım
Accept:
kabul etmek “Will Be Able To” Kullanımı
“....e bilecek” anlamındadır. Ġngilizce‟de, normalde “be able to” present kullanımı bir Future anlam da içermektedir. Bu özellik Türkçe‟de de böyledir. Bu nedenle “...e bilecek” anlamına gelen “wiil be able to” ifadesi gelecekte yapılabilecek her durum için kullanılmaz ve özel bir kullanım Ģekli vardır. Yani “will be able to” gelecekte ilk defa yapılacak eylemleri ifade etmede kullanılır. After a few lessons, I will be able to drive a car. (Birkaç dersten sonra araba kullanabileceğim.) Bu cümleden, daha önce araba kullanmasını bilmediğim, dolayısıyla hiç kullanmadığım, aldığım derslerden sonra ilk defa araba kullanabileceğim anlaĢılır. Will Have To “Gerekecek” anlamındadır. Sade ve zor olmayan bir kullanımı vardır. Next week, the Cabinet will have to fix salary rise. (Hükümetin, gelecek hafta maaĢ artıĢlarını saptaması gerekecek.) He will have to come. (O gelmek zorunda kalacak.) Fix: tespit etmek, saptamak.
Salary: maaĢ
Rise: yükseliĢ, artıĢ, zam.
PERFECT MODALS Adından da anlaĢılacağı gibi bu baĢlık altında modalların perfect kullanımını göreceğiz. Bu yapı, modallara “present perfect” yani “have + V3” eklenerek kurulur ve daha sonraki derslerimizde de detaylı olarak göreceğimiz gibi bu yapılar “Unreal” yapılardır. Modallar ile ilgili olarak daha önce anlatılanlar KPDS‟ de sorulmayan detaylardı. Ama hem Perfect Modals konusuna hazırlık hem de temel modal bilgileri anlamında iyi
159
http://alikoker.name.tr
öğrenilmelidir. KPDS sınavında modal konusundan asıl olarak Perfect Modals yapılarından soru gelmektedir. Anlama, boĢluk doldurma ve diğerleri gibi konularda da Perfect Modals‟ tan soru gelebilir. Bu konu, hem karıĢık hem de KPDS için önemli olması nedeni ile dikkatle çalıĢılmalı ve iyi öğrenilmelidir. Ayrıca baĢka kaynaklarda çok karıĢık bir Ģekilde anlatıldığı için kursta konu bittikten sonra baĢka kaynaklardan bakılmalıdır. Must Have to Should
+ Have + V3 = Perfect Modals (Unreal Yapılardır.)
Ought to Perfect Modals kullanımlarında “Must + Have V3” ifadesi diğerlerinden ayrılarak farklı anlam yüklenmiĢtir. Must + Have V3 Must + Have V3, “....mış olmalı” anlamına gelir. Bu yapı geçmiĢe yönelik güçlü bir tahmin için kullanılır. Örneğin, biri girdiği sınavdan sonra neĢeli görüldüğünde “sınavı iyi geçmiş olmalı” deriz. Burada geçmiĢe yönelik güçlü bir tahmin yapıyoruz. Bizi bu güçlü tahmine götüren delil de sınavdan çıkanın neĢeli olmasıdır. DıĢarı çıkarsınız yerler nemli, “akşam yağmur yağmış olmalı” dersiniz. Yine iyi derecede Ġngilizce konuĢan biri için “İngiltere’de öğrenim görmüş olmalı” deriz. Örnekler çoğaltılabilir. Önemli olan “Must + Have V3” ün geçmiĢe yönelik güçlü tahminlerde kullanıldığını bilmektir. The roads are wet; it must have rained last night. (Yollar nemli, dün gece yağmur yağmıĢ olmalı.) She speaks German fluently; she must have studied in Germany. (O Almanca‟yı akıcı bir Ģekilde konuĢuyor, Almanya‟da öğrenim görmüĢ olmalı.) Have to + Have V3 = Should + Have V3 = Ought to + Have V3 “...mış olmalıydı” veya “gerekirdi” anlamındadır. Her üç kullanım da aynı anlamdadır. GeçmiĢte yapılması gerekli ama yapılmamıĢ olan eylemler için kullanılır. Örneğin, biri sınava iyi hazırlanmıĢ ama sınavı geçememiĢ. Bu durumda “geçmiş olmalıydı” deriz. Ġngilizce‟de bunu söylemek için yukarıdaki üç yapıdan birini kullanırız. En sık kullanılan “Should + Have V3” yapısıdır. Yukarıdaki açıklamada da geçtiği gibi, “....mış olmalıydı” veya “gerekirdi” diye bu yapıları çeviriyoruz. Yani geçmiĢte olması gerekli fakat olmamıĢ eylemleri bu Ģekilde ifade ediyoruz. Bu yapıların “gerekirdi” anlamı ile daha önce öğrendiğimiz “Had to = Gerekti” anlamı karıĢıklık yaratıyor. “Had to = Gerekti” ifadesi ise, geçmiĢte yapılması gerekli ve yapılmıĢ olan eylemler için kullanılır. Yani “gerekirdi” ifadesi ile “gerekti” ifadesini karıĢtırmamak gerekir. Bu nedenle KPDS için çok önemli olan bu konuyu dikkatle çalıĢmak ve iyi öğrenmek gerekir. The Government should have taken the necessary steps. (Hükümet gerekli önlemleri almıĢ olmalıydı) Step: adım, önlem. He study hard; he should have passed exam. (O sıkı çalıĢır; sınavı geçmiĢ olmalıydı.)
160
http://alikoker.name.tr
It is too late. My father should have called up so far. (Çok geç oldu. Babam Ģimdiye kadar aramıĢ olmalıydı.) You shouldn‟t have shouted at me. (Bana bağırman gerekmezdi.) The Government should have punished the responsibles. (Hükümet, sorumluları cezalandırmalıydı.) We ought to have warned them. (Onları uyarmamız gerekirdi.) We had to warn them. (onları uyarmamız gerekti.) Could + Have V3 “...mış olabilirdi” veya “....e bilirdi” anlamındadır. Güç, yetenek anlamında, geçmiĢte yapılabilecek ama yapılmamıĢ eylemleri ifadede kullanılır. Our Government could have improved our standarts. (Hükümetimiz, standartlarımızı geliĢtirebilirdi.) improve: geliĢtirmek, iyileĢtirmek Bu cümleden, Hükümetin standartları geliĢtirme gücüne sahip olduğunu fakat bu geliĢtirmeyi yapmadığını anlıyoruz. They could have caused a crisis of confidence. (Bir güven krizine yol açabilirlerdi.) Confidence: güven Cause:
... e sebep olmak Might + Have V3
“...mış olabilirdi” veya “....e bilirdi” anlamındadır. Fakat burada ihtimal anlamı vardır. Aslında geçmiĢ bir olayın olasılığı olamaz ama Might + Have V3 kullanımı genelde geçmiĢte tehlike arz eden durumlarda kullanılır. Bu kullanım daha sonra Unreal yapılarda detaylı incelenecektir. She might have fallen down. (O düĢebilirdi.) She might have killed her husband by mistake. (YanlıĢlıkla kocasını öldürebilirdi.) Mistake: yanlıĢlık, hata
Kill: öldürmek
Böylece Modal olarak temel kullanımları görmüĢ olduk. Gördüğümüz bu temel kullanımların dıĢında geniĢ bir Ģekilde modal kullanım varyasyonları da vardır. Ana kullanımları öğrendikten sonra karĢılaĢacağımız bu varyasyonları da çözebiliriz. Örneğin: He was ill this morning. He may have gone home. (O bu sabah hastaydı. Eve gitmiĢ olabilir.)
161
http://alikoker.name.tr
“...mış olabilir” yapısı daima olasılık bildirdiğinden bu yapıda May + Have V3 yapısında “Can” kullanılamaz. Yani Can + Have V3 Ģeklinde bir kullanım Ġngilizce‟ de yoktur. Ama olumsuz ve soru yapısı vardır. Such a man can‟t have done that. (Böyle bir adam bunu yapmıĢ olamaz.) Örnek Model Cümleleri He may have been waiting for us. (O bizim için beklemekte olabilir.) He may have resigned. (O istifa etmiĢ olabilir.) They must be studying now. (Onlar çalıĢıyor olmalı.) She must have been developing a new method. (O yeni bir metot geliĢtirmekte olmalı.) He was able to see his boss. (O patronunu görebildi.) He has been able to see his boss. (O patronunu görebilmiĢ.) He had been able to see his boss. (O patronunu görebilmiĢti.) The two sides could have resolved the dispute. (Ġki taraf anlaĢmazlığı çözebilirlerdi.) Unreal yapı olduğu için cümle olumlu görülmesine karĢın olumsuz anlamdadır. Resolve:
çözmek (bir problemi, bir sorunu...)
Solve:
çözmek (kimyasal anlamda)
Settle
halletmek
Bu cümlede, KPDS için hayati önemde olan “pute” kelimesinin kökü ve türevlerini öğrenecek olursak: Pute, Latince kökenli bir kelime olup, “Putare” den gelir. “Putare” hesaplamak, düĢünmek anlamındadır. Genelde bu kelime kökünün anlamına göre türevleri çevrilir. Dispute: dis = olumsuzluk, pute = düĢünmek, Dispute = anlaĢmazlık, tartıĢma Compute: com = beraber, Compute = beraber düĢünmek, Computer: Bilgisayar. Repute: tekrar düĢünülen, ün, Ģöhret. Impute: suçlamak, itham etmek I should have turned down their proposal. (Önerilerini ret etmiĢ olmalıydım.) She has to have sold her car. (O arabasını satmıĢ olmalıydı.) They ought to have submitted their report. (Onlar raporlarını sunmuĢ olmalıydılar.) Submitter: sunmak
162
http://alikoker.name.tr
We had to sell all our properties. (Tüm mallarımızı satmamız gerekti.) Property: mal, mülk, eĢya. People shouldn‟t have exalted the statue of computers. (Ġnsanların bilgisayar statüsünü yüceltmeleri gerekmezdi.) Exalt: yükseltmek, övmek, yüceltmek. He shouldn‟t have revealed my secret. (Sırlarımı açığa çıkarması gerekmezdi; ....çıkarmamalıydı.) Reveal: açığa çıkarmak, göstermek, açıklamak You oughtn‟t to have said all these to him. (Bunların tümünü ona söylemen gerekmezdi.) We had to discharge this patient. (Hastayı taburcu etmek zorunda kaldık.) Discharge: taburcu etmek. We must have seen him. (Onu görmüĢ olmalıyız.) ****Can ile olumlu perfect modal yapılamaz. “Can + Have V3” yapısı yoktur. Yani; He can have said this Ģeklinde bir cümle kuramayız. Ama olumsuz yapıda olabilir. “Can‟t + Have V3” Ģeklinde cümle kurulabilir. Örnek verecek olursak; She can‟t have killed her friend. (O arkadaĢını öldürmüĢ olamaz.) They should have considered hte offer. (Öneriyi düĢünmüĢ olmalıydılar.) He must have gone. (O eve gitmiĢ olmalı.) He may not have brought it. (Onu almıĢ olmayabilir.) She may not have passed the exam. (O sınavı geçmiĢ olmayabilir.) He is able to realize his goal. (O amacını gerçekleĢtirebilir.) He was able to realize his goal. (O amacını gerçekleĢtirebildi.) He had been able to realize his goal. (O amacını gerçekleĢtirebilmiĢti.) We could have passed the exam. (Sınavı geçmiĢ olabilirdik.) We might have had an accident. (Kaza yapmıĢ olabilirdik. Ya kaza yapsaydık olarak da çevrilebilir.) We could have learnt English in England. (Ġngilizce‟yi Ġngiltere‟de öğrenmiĢ olabilirdik.)
163
http://alikoker.name.tr
. We could not have sold our house. (Evimizi satmamıĢ olabilirdik) You might have broken your leg. (Sen ayağını kırmıĢ olabilirdin.) He had to reject salary rise. (MaaĢ artıĢını ret etmesi gerekti.) Ject: atmak, fırlatmak anlamındadır. Latince kökenli olup, Ġngilizce‟ye “ject”, Fransızca‟ya “jet” olarak geçmiĢtir. Türkçe‟de, Fransızca‟dan geldiği için “jet”(uçak) olarak kullanılır. KPDS için önemli bir kelimedir. Türevleri ile birlikte çok iyi bilinmesi gerekir. Inject: in = içine, ject = atmak, Ġnject = içine atmak, enjekte etmek, iğne yapmak Reject: Re = yeniden, Reject = yeniden atmak, ret etmek Eject: dıĢarıya doğru atmak. (teyplerde vardır.) Object...e atmak, itiraz etmek, karĢı çıkmak. Project: Pro = ileriye, ...nın yerine, Project = ...nın yerine atmak, tasarlamak. The committee members could have given more concession. (Komite üyeleri daha fazla ödün verebilirlerdi.) ***Concession: taviz, ödün, ayrıcalık. KPDS‟ de çok geçiyor. Ġyi bilinmeli. He ought to have provided us with more accurate data. (Bize daha doğru bilgiler sağlamıĢ olmalıydı.) Provide: temin etmek, sağlamak. Önemli bir kelime ve KPDS‟ de de sorulmuĢ önemli bir özelliği var. Eğer “provide”, sonrasında sağlanan nesne belli ise, “with” ile geçiĢ yapar. Yukarıdaki cümlede sağlanan Ģey “daha doğru bilgi”dir. Yani nesne belli olduğu için “with” ile geçiĢ yapmıĢtır. Provision:
hazırlık
Accurate:
doğru. “cure = tedavi “den köken alır.
Accuracy:
doğruluk
Accurately:
doğru bir Ģekilde
Inaccurate: yanlıĢ Inaccuracy: yanlıĢlık Inaccurately: yanlıĢ bir Ģekilde Data: veri. Latince aslı “Datum”dur. Latince‟de sonu “m” ile biten kelimeler Ġngilizce‟ye geçince “a” ile sonuçlanırlar. The Government must have overcome the economic recession in Irak. (Hükümet, Irak‟ta ekonomik durgunluğun üstesinden gelmiĢ olmalı.)
164
http://alikoker.name.tr
Recession: (ekonomik) durgunluk. Cocession ve Recession kelimeleri her bir KPDS‟ sınavında en az 20-30 defa geçer. Bu nedenle çok iyi bilinmesi gerekir. Overcome:
üstesinden gelmek Diğer Modal‟lar Had better: ...se iyi olur
We had better get up early. (Erken kalksak daha iyi olur.) Would rather / sooner: yeğlemek, tercih etmek I would rather die than do it. (Onu yapmaktansa ölmeyi tercih ederim.) Die:
ölmek
Dead:
ölü
Death:
ölüm
We would sooner sell than rent it. (Kiralamaktansa almayı tercih ederim.) Not: Eğer “would rather / sooner” formundan sonra bir cümlecik gelirse, bu cümleciğin zamanı mutlaka Simple Past‟ tır. Bu özellik çok önemlidir ve KPDS‟ de sorulmuĢ. I would rather (that) you remained at home. (Evde kalmanı tercih ederim.) I would sooner (that) you remained at home. (Evde kalmanı tercih ederim.) “would rather / sooner” formunun ilk kullanımında, modal olduğu için hemen sonrasında V1 geliyordu. Burada ise, sonrasında “that” ile geçiĢ yapmıĢ ve öznesi olan bir cümlecik gelmektedir. Bu cümleciğin zamanı mutlaka Simple Past olmak zorundadır. KarıĢık bir konu olduğu için mantığı daha sonra açıklanacaktır. Remain: kalmak
ACTIVE – PASSIVE Etken – Edilgen anlamındadır. Bir cümlenin Active kullanımında yüklemi yapan bellidir ve buna özne denir. Yine burada nesne yükleme maruz kalıyor. Passive kullanımında ise
165
http://alikoker.name.tr
özne yüklemden etkileniyor. Daha önceki derslerimizden öznenin cümlede çekilmiĢ fiilden önce geldiğini, bu pozisyonda kullanılan pronouns‟ların da “Subject Ppronouns” olduklarını biliyoruz. Bir cümlede nesnenin de çekilmiĢ fiilden sonra geldiğini, bu pozisyonda kullanılan pronouns‟ların da “Object Pronouns” olduklarını biliyoruz. Passive formları iyi bilmek için “Subject ve Object Pronouns” lara hakim olmak gerekir. Active: I saw him. (Ben onu gördüm.) Passive: He was seen by me. (O benim tarafımdan görüldü.) Örnekten de görülebileceği gibi active bir cümlenin nesnesi pasif cümlenin öznesi konumuna geçiyor. Burada nesne durumları hakkında bazı bilgiler vermek gerekiyor. Bazı fiiller yüklem olduklarında nesne alırlar. Böyle fiillere “geçişli fiiller” denir. Nesne almayan fiillere de “geçişsiz fiiller” denir. GeçiĢsiz fiillerin olduğu cümlelerde yükleme maruz kalmayan bir nesne olmadığı için dolayısıyla böyle cümlelerin passive formu da yoktur. Active Infinitive
Passive Infinitive
To speak
To be spoken
To write
To be written
To give up
To be given up
Active Infinitive‟in Passive formu % 99 yukarıdaki gibidir. “Get ve Become” nin de kullanıldığı Passive form vardır. Bunu da daha sonra öğreneceğiz. Ġngilizce‟de bütün active zaman ve modalların passive formu vardır. Bunları tek tek öğrenmek yerine yapı olarak sistemlerinin nasıl çalıĢtığını ve en önemlilerini öğreneceğiz. Bunları iyi bir Ģekilde öğrendikten sonra diğerlerini de çok iyi çalıĢmak gerekir. Active‟i Passive‟e çevirirken sadece yardımcı fiil üzerinde değiĢiklik yapılır. Temel fiil de V3 Ģeklinde yazılır. “to write to be written” gibi. S. Present: He writes a letter.
A letter is written by him. (Bir mektup onun tarafından yazılır)
S. Past: He wrote a letter.
A letter was written by him. (...........yazıldı.)
S. Future: He will write a letter.
A letter will be written by him. (................yazılacak.)
Pr. Perfect: He has written a letter.
A letter has been written by him. (............yazılmıĢ.)
Past Perfect: He had written a letter.
A letter had been written by him. (............yazılmıĢtı.)
Passive form oluĢturulurken “be + V3” kullanılıyordu. Bunların en önemlileri yukarda verilen beĢ örnekteki zamanlar ile uygulamasıdır. Bunlara çok iyi hakim olunmalıdır. Diğerleri de öğrenilse iyi olur. Present Cont.: He is writing a letter. A letter is benign written by him.(..............yazılıyor.) Past Cont: He was writing a letter. A letter was being written by him. (...yazılıyordu.) Future Cont.: He will be writing a letter.
166
http://alikoker.name.tr
A letter will be benign written by him. (...yazılıyor olacak.) Present Perfect Cont.: He has been waiting a letter. A letter has been benign written by him. (...yazılmaktadır.) Past Perfect Cont.: He had been waiting a letter. A letter had been benign written by him. (...yazılmaktaydı.) Future Perfect Cont.: He will have been waiting a letter. A letter will have been benign written by him. (...yazılmakta olacak.) Burada önemli olan bir cümledeki pasifliği görüp, onu yorumlayabilmektir. eğer “be” fiilinden sonra V3 varsa bu cümle pasif bir cümledir diyoruz. BaĢka bir değiĢle, “be” fiilinden sonraki temel fiil “ing” almamıĢsa bu cümle pasif bir cümledir diyoruz. Çünkü Ġngilizce‟de “be” fiilinden sonra ya “ing”li bir fiil veya V3‟lü bir fiil gelir. bu iki kullanım birbirinin alternatifidir. He is known by everyone in the area. (O bölgedeki herkes tarafından tanınır veya tanınıyor.) He was found guilty by the jury. (O jüri tarafından suçlu bulundu.) Over the last months, this book has been sold very well. (Geçen aylarda bu kitap çok iyi satılmıĢ.) The robbers had been followed by the police. (Soyguncular polis tarafından takip edildi.) He will be appointed as the new chairman. (Yeni bir baĢkan olarak atanacak.) As: gibi, olarak,...çok değiĢik anlamları vardır. “gibi” anlamında edat olarak kullanılabilmesi için sonrasında bir edat olmalıdır. Ġki Nesneli Cümlelerde Passive Form Bu durumda nesnelerden biri “indirect object” diğeri “Direct object”tir. Ġki nesneli bir cümle, nesnelerden her biri özne yapılarak iki farklı Ģekilde Passive formu yazılabilir. Bu tür cümlelerde kullanılan fiiller Ģunlardır: Bring:
getirmek
Promise:
söz vermek
Give:
vermek
Refuse:
red etmek
Leave:
ayrılmak
Send:
öndermek
Lend:
ödünç vermek
Show:
göstermek
Order:
emretmek
Tell:
söylemek
Pay:
demek
I gave him a book. (Ona bir kitap verdim.)
167
http://alikoker.name.tr
Yukarıdaki cümlenin iki nesnesi vardır. Ġndirect object = him, Direct object = book‟ tur. Bu durumda aynı anlamda olan iki farklı passive Ģekli vardır. He was given a book by me. (O‟na bir kitap benim tarafımdan verildi.) A book was given to him by me. (Bir kitap ona benim tarafımdan verildi.) Yukarıdaki cümle için Ģuna dikkat çekmek gerekir: Ġki nesneli cümlelerde passive formu yazarken “yalın object” baĢa alındığında “indirect object”ten önce “to” yazılır. Passive Infinitive veya Passive gerund Ģeklinde de Passive formlar vardır. Örneğin; Active: I want to see. (Ben görmek istiyorum.) Passive: I want to be seen (Ben görülmek istiyorum.) Not: Infinitive konusundan hatırlayınız. He is afraid of being killed (O öldürülmekten korkar.) Not: Her fiilin “Passive gerund” hali “being + V3” Ģeklindedir. Not: Yukarıdaki cümlede, neden Passive infinitive değil de Passive gerund kullanıldı diye bir soru akla gelebilir. Bu durumda “Gerund ve Infinitive”lerin kullanımı düĢünülmelidir. Bir edattan sonra eğer çekilmemiĢ bir fiil varsa bu mutlaka gerund olacaktır diye gerund kullanımının birinci maddesini hatırlayınız. (Passive gerund‟lar da gerund‟lar gibi kullanılırlar.) Bu Ģekilde önce öğrendiğimiz kurallar bazen sonraki derslerimizde geçebiliyor. Bu yapılar geçtiğinde dikkat çekilmelidir. They consider being employed. (Onlar istihdam edilmeyi düĢünüyorlar.) Not: “consider”ın sonrasında “gerund” istediğini hatırlayınız. Employ: istihdam etmek, çalıĢtırmak.
CAUSATIVE 168
http://alikoker.name.tr
Ettirgenlik kipidir. Ġngilizce dıĢında diğer dillerde yapısı basittir ama Ġngilizce‟de biraz karmaĢıktır. Ettirgenlik, “bir eylemi başkasına yaptırmak demektir.” Türkçe‟de bu “tir” eki ile sağlanır, ayrı bir fiil yapısı yoktur. “kestirdim, diktirdim, sildirdim...” gibi. Ġngilizce‟de ise “Have, Make, Get “ olmak üzere ettirgenliği sağlayan üç fiil vardır. Bu fiiller, modallar gibi çalıĢarak belli bir kurala göre temel fiillerden önce yazılarak ettirgenlik sağlamıĢ olurlar. Ettirgenlik, “bir eylemi baĢkasına yaptırmaktır” demiĢtik. Peki, birine yaptırılacak eylem para ile yaptırılabilir, rica ile yaptırılabilir, zorla yaptırılabilir. Türkçe‟de bunu sağlayan artı bir ek veya fiil yoktur. Cümlenin anlamına göre rica ile mi, zorla mı veya para ile mi yaptırıldığı anlaĢılır. Ġngilizce‟de ise bu nüansın kullanımı, bazı istisnalar hariç Ģöyledir: Have: Birine “rica” ile bir Ģey yaptırmak. Make: Birine “zor” ile bir Ģey yaptırmak Get:
Birine “para” ile bir Ģey yaptırmak
BaĢkasına bir eylemi yaptırırken bu eyleme maruz kalan bir nesne vardır. Örneğin “arabamı tamir ettirdim” derken, yaptırdığınız tamir etme eylemine maruz kalan “araba”dır. Bu nesneyi herhangi bir nesne olarak Something ile gösterirsek;
Have Make
+
Sth
+ V3
Get Causative‟in Ġngilizce‟deki bu yapısında, yaptırılan eylemin kime yaptırıldığı belli değildir. Örneğin, “Saçımı kestirdim” dediğinizde, saç kesme eylemini kimin yaptığı belli değildir. ĠĢte Ġngilizce‟de yukarıdaki kullanım böyledir. I have my hair cut. (Ben saçımı kestiririm) Sth
V3
I had my hair cut. (......kestirdim.) Men have their ears pierced. (Erkekler kulaklarını deldirirler.) I will have my hair cut. (......kestireceğim.) I have had my hair cut. (......kestirmiĢim.) I had had my hair cut. (......kestirmiĢtim.) I am having my hair cut. (......kestiriyorum.) I was having my hair cut. (......kestiriyordum.) I will have had my house repaired. (.........tamir ettirmiĢ olacağım.) You could got your tyres changed. (Tekerleklerinizi değiĢtirebilirdiniz.) He will have the patient operated. (O hastayı ameliyat ettirecek.) We can not make our voice heard. (Sesimizi duyuramıyoruz.) ***NOT: Görüldüğü gibi “Causative” yapısı tüm zamanlar için uygulanabilir. Ayrıca tüm modallar için de uygulanabilir. ÇalıĢırken, bu yapıyı tüm modal ve zamanlara uygulayarak çalıĢmak daha verimli olacaktır. I must have my hair cut. (......kestirmeliyim.)
169
http://alikoker.name.tr
I can have my hair cut. (......kestirebilirim.) ***Not: Sınavda veya okurken “Causative” yapısını görebilmek önemlidir. Eğer “have, make, get”ten sonra bir nesne var ve sonrasında V3 varsa bu “Causative”dir diyoruz. He got his car repaired. (O arabasını tamir ettirdi.) He had got his car repaired. (...........tamir ettirmiĢti.) We shall get room cleaned. (Odayı temizleteceğiz.) My father had his eyes examined. (Babam gözlerini kontrol ettirdi.) We had had a pool built in our garden. (Bahçemizde bir havuz inĢa ettirmiĢtik.) The teacher will have a composition written. (Öğretmen bir kompozisyon yazdıracak.) Neden V3 Kullanılmaktadır????? “Causative” yapısını ezbere değil de mantığını kavramak Ģeklinde öğrenmek açısından bu soruyu cevaplamak çok önemlidir. “................a composition written.” derken yazma eylemini “a composition”yapmıyor; buna maruz kalıyor, etkileniyor. Örnek olarak yukarıda verilen diğer cümlelerin de mantığı böyledir. Yani “Causative” kullanımında nesne zamiri konumundaki sözcük, sonrasındaki eylemi yapmıyor, ona maruz kalıyorsa, bu eylem V3 olma durumundadır. Bu özelliklerden dolayı ettirgenliğin bu Ģekildeki kullanımına “Passive Causative” denir. Ama bu tartıĢma konusudur. Asıl “Passive Causative” yapısı bu değildir. Daha sonra bize anlatılacaktır. Peki V3 yarine V1 kullanılırsa ne anlama gelir? Eğer “Causative” yapıda nesne zamirinden sonra V1 kullanılırsa nesne zamirinin V1‟ i gerçekleĢtirdiği anlamına gelir ki bu da aktiflik durumu olduğu için ettirgenliğin bu yapısına da”Active Causative” denir. Formülsel olarak bunu ifade edecek olursak: Have Make
+So+ V1 +Sth
Ģeklinde olur.
Get ***Not: “Active Causative” yapısında çok önemli bir özellik var ki KPDS‟de sorulan bir ayrıntıdır. Bu kullanımda Get, “to” ile birlikte kullanılır. Yani Get bu kullanımda fiili “Full Infinitive” olarak ister. I had a doctor test my eyes. (Gözlerimi bir doktora kontrol ettirdim.) We could have had him translate our article. (Makalemizi ona çevirtebilirdik.) We could have had our article. translated (Makalemizi çevirtebilirdik.) Not: Son cümlede passive‟lik olduğu için cümle sonuna “by him” gibi bir ifade ekleyebiliriz.
170
http://alikoker.name.tr
I got a mechanic to repair my car. (Arabamı bir motorcuya tamir ettirdim.) Not: Get‟in bu kullanımda “to” ile birlikte kullanıldığına dikkat ediniz. They must have gotten their roof repaired. (Evlerinin çatısını tamir ettirmiĢ olmalılar.) We should get a repairman to fix the plug. (Prizi bir tamirciye tamir ettirmemiz gerekir.) Fix:
tamir etmek, saptamak, düzenlemek
Mechanic:
tamirci, teknisyen, motorcu
Plug:
priz
They had to get a mechanic to test the motor. (Onların motoru bir tamirciye kontrol ettirmeleri gerekir.) Not:
Önemli olan okurken veya soru çözerken “Causative” yapısını görmektir.
You can not make me tell the secret. (Bana sırları söyletemezsiniz.) We had our baby vaccinated. (Çocuğu aĢılattık.) Vaccinate: aĢılamak Their family had to have the patient operated. (Ailesinin hastayı ameliyat ettirmesi gerekti.) You must have your tooth filled. (DiĢlerinizi doldurtmalısınız.) They had to have someone mend their roof. (Evlerinin çatısını birine tamir ettirmek zorunda kaldılar.) Not: V1 ve V3 kullanımı, öncesindeki nesne “bunlara maruz mu kalıyor yoksa bunları yapan mıdır?” ayırımına göre yazılır. V1 kullanımında, öncesindeki nesne V1‟ i gerçekleĢtiriyor demektir. V3‟ te ise öncesindeki nesne V3‟ e maruz kalıyor demektir. Ayırım bu mantık ile yapılır. Formülsel olarak ezberlemekten ziyade mantığını kavramak daha iyidir. Çünkü formüle uymayan bazı istisnalar da vardır.
GERUNDS AND INFINITIVES 171
http://alikoker.name.tr
“Gerunds ve İnfinitives” ler, Türkçe‟deki ismin halleri durumunda kullanılırlar. Ġngilizce‟de ise bir yüklemden sonra çekilmemiĢ fiiller mastar yapısında gramatik açıdan üç konumda gelebilirler. 1.) Gerund (speaking, going gibi) e.g. I like swimming. 2.) Infinitive (to speak, to go gibi) e.g. I want to swim 3.) Bare infinitive (Yalın mastar) (speak, go gibi) e.g. He made me cry. “Öğrenmeyi istiyorum” cümlesinde “istemek” cümlenin yüklemidir. “öğrenmeyi” ise çekilmemiĢ konumda olup, Ġngilizce‟de gramatikal olarak yukarıda da söylendiği gibi üç Ģekilden biri ile ifade edilebilir. Bu bir sistemdir, kuralları vardır. Bu kurallar çerçevesinde uygun olan Ģekliyle cümle yazılır. Ġngilizce'de, cümlede çekimsiz bir fiil denince “Gerunds ve İnfinitives” olmak üzere iki kullanım akla gelir. Bu durumda biri diğeri için alternatif konumundadır. Yani eğer cümlede gerund kullanılmıyorsa, onun alternatifi olan infinitive‟e gidilir. Bu özellik olduğu için bir konunun iyi bilinmesi, alternatifinin de çözülebilmesi anlamına gelir.
● GERUNDS “Gerund” isim fiil (verbal noun) demektir. Bir fiilin –ing almıĢ biçimidir. “Gerund” lar, bir fiil ve bir isim özelliği taĢırlar. Cümlede isim veya zamir olarak kullanılırlar. Basit olarak eğer cümlede iki tane fiil kullanılıyorsa ikinci fiil ya -ing takısı alır, ya baĢına "to" gelir ya da yalın haliyle kullanılır. Hangi fiilden sonra fiilin -ing takısıyla geleceğini, veya infinitive olarak geleceğini öğrenmenin tek yolu fiilleri ezberlemektir. Çünkü herhangi bir mantık çerçevesinde yapılmamaktadır. Bazı Fiillerden Sonra Gerund Kullanılır. Bu fiillerin sayısı yaklaĢık 40 civarındadır. Bunlar yüklem olacakları zaman sonralarında eğer çekilmemiĢ bir fiil gelirse, “gerund” olmak zorundadır. Bu özellik tamamen ezbere dayalı bir durumdur. AĢağıda bu fiillerden en çok kullanılanları verilmiĢtir. Bu fiiller, yüklem olarak kullanıldığında ve sonrasında çekilmemiĢ bir fiil geldiğinde bu mutlaka “gerund” olmalıdır. 1.) Bir Edattan Sonra (After a prepisition) Edat: Tek baĢlarına bir anlamı olmayan, bir isim veya isim türevi (zamir, isim fiil gibi) ile birlikte kullanılarak anlamlarını bütünleĢtiren sözcüklerdir. Ġn, on, under, of, off, with, for, over ..... gibi. He come in the room. (buradaki “in” edattır çünkü isimden önce gelir.) He come in. (“in” zarftır çünkü fiili etkilemiĢtir.) Eğer bir cümlede yüklemden sonra bir edat varsa ve sonrasında çekilmemiĢ bir fiil kullanılmıĢsa bu mutlaka gerund‟tır. Ġlla da gerund olacak diye bir kural yoktur. Yüklemden sonra hiçbir Ģey olmayabilir veya bir isim gelebilir. Ama eğer yüklemden sonra edat var ve sonrasında da çekilmemiĢ bir fiil varsa bu mutlaka gerund olmalıdır.
172
http://alikoker.name.tr
Bundan sonra cümleler kurulurken KPDS için önemli olan kelimeler kullanılacak. Geçen bu kelimeleri mutlaka iyi öğrenmemiz gerekir. The members are thinking of appointing him as their president. (Üyeler, onu baĢkanları olarak atamayı düĢünüyorlar.) a) to appoint
b) appoint
c) appointing
BoĢluğa “appointing” gelmelidir. Çünkü yüklemden sonra edat vardır ve edattan sonra eğer çekilmemiĢ bir fiil varsa bu gerund olmak zorundadır. Böyle fiiller bir edat ile nesneye indirekt olarak geçerler. Böyle sorularda cümlenin anlamı bilinmezse de soru çözülebilir. Appoint:
atamak, kararlaĢtırmak
Disappoint: hayal kırıklığına uğratmak, bozmak, engel olmak. (BaĢında bulunan “dis”ten dolayı “appint”in olumsuzu Ģeklinde anlaĢılabilir diye KPDS‟de sık sık geçen önemli bir kelime. Mutlaka bilinmeli.) Think of:
düĢünmek (tasarlamak anlamında)
Think over:
düĢünmek (bir Ģey üzerinde)
Think about:
düĢünmek (bir Ģey üzerinde)
He is thinking of emigrating to USA. (O Amerika‟ya göç etmeyi düĢünüyor.) He gave up smoking. (O sigara içmeyi bıraktı.) The scientists shouldn‟t have approved of using hazardous material. (Bilim adamlarının tehlikeli materyalleri kullanmayı onaylamamaları gerekirdi.) Hazardous: tehlikeli (syn: dangerous)
Approve of: onaylamak
Disapprove of: onaylamamak (ikisi de “of” ile nesneye geçiĢ yapar.) Approve KPDS‟de oldukça sık geçen bir kelimedir. EĢ anlamlıları ile birlikte çok iyi bilinmeli. Reaffirm, certify, attest: onaylamak Ratify:
Onaylamak.
Ratification: onaylama
Specify:
Onaylamak, açıkça belirtmek.
Specification: belirtme, tarif name
Notify:
Onaylamak, bildirmek.
Notification: haber, bildirme
Affirm:
Onaylamak
Reaffirm:
Onaylamak
Confirm:
Onaylamak
Bear out:
Onaylamak
As a researcher, he was always interested in developing something beneficial. (O bir araĢtırmacı olarak daima faydalı Ģeyleri geliĢtirmekle ilgilenirdi.)
173
http://alikoker.name.tr
interested in:
...ile ilgilenmek (daima nesneye “in” ile geçiĢ yapar.)
Develop:
GeliĢtirmek (daha önce geçmiĢti)
Improve: Progress: Advance: Enhance: Extend: Boost: Grow up: Flourish: Thrive: Beneficial:
faydalı. (syn: useful)
Not: Any, some, every, no kelimeleri; think, body, one, where kelimeleri ile birleĢtiklerinde sonralarında mutlaka bir sıfat isterler. Türkçe‟deki mantığa ters bir yapıdadır. Any
think
Some
body
Every
+
No
one
+
Adjective
where
Yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi Something geçmiĢ ve sonrasında da “beneficial” sıfatı gelmiĢtir. You must give up smoking. (Sigarayı bırakmalısınız.) He disapproves of joining the army. (O orduya katılmayı onaylamıyor.) Join:
katılmak
Disapprove of:
Onaylamamak
They succeeded in persuading us. (Onlar bizi ikna etmeyi baĢardılar.) Succeed in: baĢarmak
Persuade:
ikna etmek
2.) Bazı Fiillerden Sonra Gerund Kullanılır
174
http://alikoker.name.tr
Bu fiillerin sayısı 30 – 40 civarındadır. Bunlar yüklem olacakları zaman sonralarında eğer çekilmemiĢ bir fiil gelirse, “gerund” olmak zorundadır. Bu özellik tamamen ezbere dayalı bir durumdur. En önemli 10 - 15 tane fiil göreceğiz. Diğerleri liste halinde bize verilecek. Bu fiilleri yazarsak; Avoid:
kaçınmak, sakınmak
Understand:
anlamak
Consider:
düĢünmek
Admit:
kabul etmek, itiraf etmek
Anticipate:
sezinlemek
Appreciate:
taktir etmek
Enjoy:
hoĢlanmak
Mind:
aldırmak, umursamak, umurunda olmak
Postpone: Delay:
ertelemek
Defer: Put off: Forgive: Pardon:
bağıĢlamak, affetmek
Excuse: Hate: Detest:
nefret etmek
Abhor: Like / dislike: Complain:
sevmek / sevmemek
Ģikayet etmek
Understand: anlamak Bu fiiller, yüklem olarak kullanıldığında ve sonrasında çekilmemiĢ bir fiil geldiğinde bu mutlaka “gerund” olmalıdır. You could have avoided hurting him. (Onu incitmekten kaçınmıĢ olabilirdin veya kaçınabilirdin.)
175
http://alikoker.name.tr
She considers moving away. (O taĢınmayı düĢünüyor.) Move: taĢınmak, hareket etmek (yanında away, in gibi değiĢik edatları alabilir.) He hates getting up early. (O erken kalkmaktan nefret eder.) The thief admitted stealing the money. (Hırsız parayı çaldığını itiraf etti.) Thief: hırsız Theft: hırsızlık I don‟t anticipate meeting any problem. (Herhangi bir problemle karĢılaĢmayı sezinlemiyorum.) I don‟t understand your complaining. (ġikayetinizi anlamıyorum.) 3.) Bazı Deyimlerden Sonra Gerund Kullanılır Ġngilizce‟de, aĢağıda yazılan deyimlerden sonra eğer bir çekilmemiĢ fiil gelirse, kesinlikle “gerund” olmalıdır. It is no use:
anlamı yok, yararı yok, manası yok
It is no good:
anlamı yok, yararı yok
That is no point in: anlamı yok, yararı yok Can‟t help:
elinde olmamak, bir Ģey yapmaktan kendini alamamak
Feel like:
canı istemek
It is worth:
...meye değer
Look forward to:
dört gözle beklemek
Object to:
itiraz etmek, bir Ģeye karĢı çıkmak
Oppose to:
itiraz etmek, bir Ģeye karĢı çıkmak
Confess to:
itiraf etmek
Be used to:
....e alıĢkın olmak
Be accustomed to: ...e alıĢmak Get used to:
...e alıĢmak
Get accustomed to: ...e alıĢmak Get around to:
dolaĢmak, yayılmak, kandırmak
Have trouble:
zorluk çekmek
176
http://alikoker.name.tr
Can‟t bear:
dayanamamak
Can‟t stand: Have fun: Bu kalıplardan sonra, (zamanı ne olursa olsun, olumlu veya olumsuz olsun) eğer bir çekilmemiĢ fiil varsa, bu fiil gerund yapısında olmalıdır. Her zaman bunlardan sonra “gerund” olacak diye bir kural yoktur. Bazen çekilmemiĢ bir fiil dıĢında da bir sözcük gelebilir. Örnekler I am looking forward to seeing you among us. (seni aramızda görmeyi dört gözle bekliyorum.) French is no worth learning. (Fransızca öğrenilmeye değmez.) I don‟t feel like going out to night. (Bu gece canım dıĢarı çıkmak istemiyor.) He must have confessed to committing the crime. (O suçu iĢlediğini itiraf etmiĢ olmalı.) Confess to: itiraf etmek (zihinsel anlamda) Commit: iĢlemek (suç, günah, hata, cinayet anlamında) The hijackers objected to releasing the hostages. (Uçak kaçıranlar (hava korsanları) rehineleri serbest bırakmaya karĢı çıktılar.) Hijacker:
uçak kaçıran, hava korsanı
Release:
serbest bırakmak, salıvermek
Hostage:
rehine
I am used to studying late at night. (Geç saatlere kadar çalıĢmaya alıĢkınım.) He can‟t help laughing when he sees me. (Beni gördüğünde kendini gülmekten alamaz.) She had trouble solving her problem. (O problemini çözmede zorluk çekti.) English is worth learning. (Ġngilizce öğrenmeye değer.) The minister confesses to getting involved. (Bakan suça bulaĢtığını itiraf etti.) Confess to: itiraf etmek
Get involve: biri ile bir suça bulaĢmak
4.) Hem Mastar Hem de Gerund Alan Fiiller Ġngilizce‟de, bazı fiiller hem mastar hem de infinitive alabilirler.
177
http://alikoker.name.tr
BaĢlamak fiilleri
start / Begin
Kesmek, ara vermek Cease Devam etmek
Bu fiiller ikisini de alabilirler (Bu sınavda sorulmaz)
Continue
I start working on Monday. (P. Tesi çalıĢmaya baĢlarım.) I start to work on Monday. (P. Tesi çalıĢmaya baĢlarım.) Eğer bu fiiller Continuous formda çekilirlerse sonrasında da çekilmemiĢ bir fiil var ise tercihinizi gerund‟tan yana kullanmayın deniliyor. Gramatikal olarak yasak değil ama iki gerund yan yana gelmesin diye infinitive kullanılır. Bu konu ile ilgili önemli ve temel bilgileri öğrenmiĢ olduk. Bundan sonra öğreneceğimiz detaylar ileri düzey içindir. Bir önceki derste, eğer yüklemden sonra çekilmemiĢ bir fiil gelirse üç yapıdan biri ile kullanılabileceği söylenmiĢti. Aslında her dilde olduğu gibi Ġngilizce‟de de bu çekilmemiĢ fiil çekilmiĢ olan fiilin bir kısaltması gibidir. Yüklemden dolayı çekilmemiĢ olan fiilin zamanı ve kimin tarafından yapıldığı bellidir. Örneğin; “Ben öğrenmek istiyorum” derken, çekili olan fiil yani yüklem “istiyorum”dur. Ġnfinitive veya Gerund olacak çekilmemiĢ fiil de “öğrenmek”tir. Burada yüklemden dolayı öğrenmenin ne zaman istendiği ve kimin tarafından istendiği bellidir. Ġkisinin de öznesi “ben”dir. Gerund Kullanımı ile ilgili Örnekler I appreciate helping (Yardımı takdir ediyorum.) Bu cümlede “appreciate” den dolayı “help” fiili Gerund olarak kullanılmıĢtır. “helping” in de öznesi “I” dır. BaĢka bir cümlede yüklem ile Gerund‟ın öznesi farklı olabilir. Örneğin aynı cümleyi bu Ģekilde de yazabiliriz. I appreciate you helping (Yardımınızı takdir ediyorum.) Bu cümlede ise yüklem ile Gerund‟ın özneleri farklıdır. Yüklemin öznesi I, Gerund‟ın öznesi you‟dur. Gerund isim fiil olduğu için ve sıfatlar isim ile kullanıldığı için aslında you yerine your‟un kullanılması daha uygundur. Yüklemin nesnesi olan “your helping” in de nesnesi olabilir. “The poor” gibi. Bu açıklamalardan sonra cümlemizi yazarsak Ģöyle olur. I appreciate your helping the poor. (Fakirlere yardımınızı takdir ediyorum.) This project is not worth maintaining. (Bu proje devam etmeye değmez.) He accused everybody of being reluctant. (O herkesi isteksiz olmakla suçladı.) Accuse of:
suclamak
Reluctant:
isteksiz
Will:
istek
Unwilling:
isteksiz
Willing:
istekli
Irreluctant: istekli
I do not understand your complaining about your jop. (ĠĢiniz hakkında yakınmanızı anlamıyorum.) We cannot got anywhere without discussing the issues properly. (Biz meseleleri uygun bir Ģekilde tartıĢmaksızın bir yere varamayız.)
178
http://alikoker.name.tr
Issue:
mesele, sorun, problem
Properly:
uygun bir Ģekilde
Discuss:
tartıĢmak
We get used to living under miserable condition. (Biz sefil koĢullar altında yaĢamaya alıĢtık.) Miserable:
periĢan, sefil 5.) Allow = Permit, Advise = Recommend Fiilleri
Dördüncü madde gibidir. Yani yukarıdaki iki fiil (eĢ anlamları ile birlikte dört fiil) hem Gerund hem de Ġnfinitive alabilirler. Yalnız dördüncü madde gibi istenilen zaman Gerund istenilen zaman Ġnfinitive almıyor. Bu gramatikal bir özelliktir. Bu fiiller bazen Gerund bazen de Ġnfinitive alırlar. Allow = izin vermek, Advise: tavsiye etmek, önermek. ***Kural: 1. Eğer bu fiillerden sonra bir nesne varsa Ġnfinitive kullanılır. ***Kural: 2. Eğer bu fiillerden sonra bir nesne yoksa Gerund kullanılır. He recommended me to rest. (Bana dinlenmemi tavsiye etti) “Recommend”den sonra nesne olduğu için (me) Ġnfinitive kullanılmıĢtır. He recommended resting. (Bana dinlenmeyi tavsiye etti) “Recommend”den sonra nesne olmadığı için Gerund kullanılmıĢtır. My wife doesn‟t allow me to go out. (Karım dıĢarı çıkmama izin vermez.) My wife doesn‟t allow going out. (Karım dıĢarı çıkmaya izin vermez.) The expert advised us to sell sharing. (Uzman bize hisse senetlerini satmayı önerdi.) Expert:
uzman
Sharing:
hisse senetleri
6.) Regret, Forget, Remember (Üzgün - piĢman olmak. Unutmak. Hatırlamak) Yukarıdaki üç fiil de bazen Gerund bazen de Ġnfinitive alırlar. Buradaki espri biraz da anlama yöneliktir. Eğer bu fiillerden sonra kullanılacak olan fiil daha önce gerçekleĢmiĢ bir olaydan bahsediyorsa Gerund, daha sonra gerçekleĢecek bir olaydan bahsediyorsa Ġnfinitive kullanılır. I regret spending so much money. (Bu kadar çok para harcadığıma üzgünüm.) I regret to spend so much money. (Bu kadar çok para harcamaya (harcayacağıma) üzgünüm.) *** “Regret” te genellikle gerund kullanımı tercih edilir. I forgot taking my purse. (cüzdanımı aldığımı unuttum.) (cüzdanı üzerinde demektir.)
179
http://alikoker.name.tr
I forgot to take my purse. (cüzdanımı almayı unuttum.) (cüzdanı üzerinde değil demektir.) *** BeĢinci madde kullanımına uyuluyor. Ama altıncı madde kullanımda en çok ihlal edilen bir kuraldır. 7.) Need, Requirei, Want (Ġhtiyacında olmak, Gerektirmek, Ġstemek.) Bu üç fiil de aynı anlamda kullanılmaktadır. Üçü de hem Gerund hem Mastar alabilirler. Yalnız burada ki mastar “Pasif Mastar” dır. Bu kullanımdaki cümlelerde özne genellikle cansızdır. Passive infinitive: to be + V3 This room needs cleaning. (Bu odanın temizlemeye ihtiyacı var.) Aynı cümleyi Ģu Ģekilde de yazabiliriz anlam olarak aynıdır. This room needs to be cleaned. (Bu odanın temizlenmeye ihtiyacı var.) The grass requires cutting. (Otlar kesmeye ihtiyacı var.) My car wants watching. (Arabamın yıkamaya ihtiyacı var.) My car wants to be watched. (Arabamın yıkamaya ihtiyacı var.) Bu kullanımdaki özne canlı olamaz mı sorusu üzerine (olabilir diye) Ģu örnek verildi. I need to be accepted in the club. (Külube kabul edilmeye ihtiyacım var.) Bu kullanımda yaygın olarak “gerund” kullanılır. 8.) See, Hear, Feel, Watch: (Görmek, duymak, hissetmek izlemek) Her dördü de Gerund veya Mastar alabilirler. Yalnız buradaki mastar “Bare İnfinitive”dir. yalın mastar = fiilin birinci hali = “to”suz mastar. Burada Gerund ve Ġnfinitive kullanımının önemli bir farkı da vardır. Eğer yüklemden sonra (ki bu yüklem yukarıdaki dört fiilden biridir) kullanılacak fiilin yarattığı olayın bir kesiti alınmıĢsa bu fiiller Gerund olarak kullanılmak zorundadır; olayın tümü alınmıĢsa Bare infinitive olarak kullanılmak zorundadır. I saw him waiting at the bus stop. (Onu otobüs durağında beklerken gördüm.) I saw him wait at the bus stop. (Onu otobüs durağında beklerken gördüm.) Gerund kullanımından dolayı Birinci cümlede eğer o yarım saat durakta beklemiĢse benim beĢ on dakikasını gördüğüm, tüm olaya vakıf olmadığım anlaĢılır. Ġkinci cümlede ise Bare Ġnfinitive kullanımından dolayı Benim bu beklemenin tümüne vakıf olduğum anlaĢılır. We felt the house shaking. (evin sarsıldığını hissettim.) (sarsıntının bir kısmını) We felt the house shake. (evin sarsıldığını hissettim.) (sarsıntının tümünü)
180
http://alikoker.name.tr
Shake:
sallanmak, sarsılmak
Kullanımı biraz karıĢık olan bir konudur. Bu madde de Türkçe çeviriden çok Ġngilizce mantığını kavramak önemlidir. I watched them enter the bar. (Onları bara girerken gördüm.) (Bara girme eylemi anlık bir eylem olduğu için tümü görülebileceğinden “bare infinitive” kullanılmıĢtır. “watch” genelde “bare infinitive” ile kullanılır, ama “gerund” la da kullanılabilir. I heard her singing. (Onu Ģarkı söylerken duydum.) Not: Genelde kısa süren olaylar, hepsi gözlenebileceğinden “bare infinitive” ile aktarılır. Uzun süren olaylar ise, bir kısmı gözlenirse “bare infinitive” ile; tümü gözlenmiĢse “gerund” ile aktarılır.
● INFINITIVES Daha önce de söylendiği gibi çekimsiz fiilin kullanıldığı üç yapıdan biri de Infinitives‟lerdir. Mastar hareketlerinde Infinitives‟lerden faydalanılır. Infinitives‟leri kullanım yerlerine göre maddeler halinde göreceğiz. I want to learn English. (Ben öğrenmek istiyorum.) Burada yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır. I want you to learn English. (Ben sizin Ġngilizce öğrenmenizi istiyorum.) Bu cümlede ise yüklemin öznesi I, mastarın öznesi You‟dur. Madde ayırımı bu Ģekilde fiillerin nesne alma veya özne durumuna göre yapılacaktır. “Bu fiillerden sonra mastar gelir” diye ezberlemektense yapı olarak bunları öğrenmek daha iyi olacaktır. Ayrıca çeviri biçimini de kavramak önemlidir. ġimdi maddeler halinde Infinitives‟lerin kullanıldığı yapıları öğrenelim. 2.) Verb + Infinitive Yani hemen sonrasında Infinitive alan fiiller demektir. Bunların sayıları10–15 tanedir. Burada en önemlilerinden birkaç örnek verilecektir. Bu gruba giren fiiller liste halinde aĢağıda sunulmuĢtur. Bu yapıda, yüklemden hemen sonra Infinitive geldiği için hem yüklemin hem de Infinitive‟in öznesi aynıdır. Appear- Seem- Look: Görünmek Can afford:
Gücü yetmek
Claim:
Ġdda etmek
Consent:
...e razı olmak
Decide:
karar vermek
Demand:
Ġstemek, talep etmek
Deserve:
Hak etmek, layık olmak
Happen:
Tesadüfen ...mek
181
http://alikoker.name.tr
Hesitate:
Tereddüt etmek
Hope:
Ummak, ümit etmek
Learn (How):
Öğrenmek
Know (how):
Bilmek, tanımak
Offer:
Teklif etmek
Plan:
Planlamak
Prepare:
Hazırlamak
Promise:
Vaat etmek
Pretend:
Gibi davranmak
Refuse:
Ret etmek
Resolve:
Karar vermek
Seek- Try- Strive:
...meye çalıĢmak
Tend:
Eğiliminde olmak
Threaten:
Tehdit etmek
Undertake:
Üstlenmek
Would love:
Seve seve...mek
Condescend:
Tenezzül etmek
I can’t afford to buy such a car in these economic conditions. (Ben bu ekonomik Ģartlarda böyle bir araba alacak güçte değilim.) We decided to give up the project. (Biz projeden vazgeçmeye karar verdik.) They had to promise to fulfil their commitment. (Onlar vaatlerini yerine getirmeye söz vermek zorunda kaldılar.) Commitment: söz, vaat, taahhüt. To promise:
söz vermek
Compromise: (komprumayz) uzlaĢmak, ödün. KPDS‟de en kritik yerlerde 4-5 defa geçer. Ġyi bilinmeli. Fulfil:
yerine getirmek,yapmak
implement: Achieve Accomplish: Execute:
(eksikut) icra etmek
Carry out: Built:
182
http://alikoker.name.tr
Construct: Manufacture: Produce: Perform: Conduct: Fulfil‟den sonra yazılan fiillerin hepsi onun eĢanlamlısıdırlar. KPDS için çok önemli kelimelerdir. Ġyi bilinmeli. He should have tried to resolve the dispute. (Onun tartıĢmayı çözmeye çalıĢması gerekirdi.) Try:
...meye çalıĢmak, denemek
Dispute:
tartıĢma, anlaĢmazlık
Confluent: Deliberate: Discuss: Debate: Argue: The two governments refused to resume the talks. (Her iki hükümet görüĢmelere yeniden baĢlamayı ret etti) Refuse: ret etmek Reject: Turn down: Talks:
görüĢme
Resume:...e yeniden baĢlamak, sürdürmek He must have threatened to kill us. (Bizi öldürmek için tehdit etmiĢ olmalı.) Threaten: tehdit etmek Not: Bu yapıları Türkçe‟ye çevirmek önemli bir husustur. Moda mod bildikten sonra Türkçe‟ye uygun bir Ģekilde çevirmek gerekir. I happened to see him. (Onu tesadüfen gördüm.) Happen:
olmak
Happen + full Infinitive: tesadüfen ....mek. He always tends to hurt people. (O genellikle insanları incitmeye eğilimlidir.)
183
http://alikoker.name.tr
Tend: eğiliminde olmak. (Türkçe‟ye meyil, eğilim anlamında “tandans” olarak isim hali geçmiĢtir.) She consented to step down. (O çekilmeye razı oldu.) Consent: ...e razı olmak Step down: geri adım aymak, çekilmek I would love to come along with you. (Sizinle seve seve gelirim.) Would love: seve seve ...mek
Along with: ...ile
She should not have condescend to take his book. (Onun kitabını almaya tenezzül etmemeliydi.) Condescend: tenezzül etmek You could have come to see me. (Beni görmeye gelebilirdin) 2.) Verb + Object + Infinitive Bu kullanımda, yüklemden sonra bir nesne gelir ve ardından mastar kullanılır. Burada yüklem olarak kullanılan fiiller bir nesneden sonra mastar gerektirirler. Bu gruba giren fiiller aĢağıda sunulmuĢtur. Allow- Permit:
Ġzin vermek
Ask:
Ġstemek, Rica etmek
Recommend- Advise:
Önermek, Tavsiye etmek
Cause:
Sebep olmak
Challenge:
Meydan okumak, Düelloya davet etmek
Command:
Emretmek
Compel- Force- Coerce:
Zorlamak, Zorunda bırakmak
Encourage:
Cesaretlendirmek, TeĢvik etmek
Enable:
Muktedir olmak, Mümkün kılmak
Find:
Bulmak
Forbid:
yasaklamak
invite:
Davet etmek
Notify:
Haber vermek, Bilgilendirmek
Oblige:
Mecbur etmek, zorunda bırakmak
Order:
Emretmek, SipariĢ vermek
Remind:
Hatırlatmak
Require:
Gerektirmek
184
http://alikoker.name.tr
Teach:
Öğretmek
Tell:
Söylemek
Tempt:
Ayartmak
Urge:
istemek, ...e sevk etmek
Warn:
Ġkaz etmek, uyarmak
Want:
Ġstemek
The U.N has urged the Iraqi Government to comply with the resulotions of the security council. (B. M..................) To Comply: Resolution: Security: Council: The teacher could have allowed us to play.(Hoca oynamamıza izin verebilirdi.) No one can force me to give up smoking. (Hiç kimse beni sigara içmeyi bırakmaya zorlayamaz.) Force: zorlamak The doctor encouraged the patient to go home. (Doktor hastayı eve gitmeye cesaretlendirdi.) Cour:
kalp, yürek
Courage:
yürekli
Encourage: yüreklendirmek, cesaretlendirmek, motive etmek Promote: motive etmek teĢvik etmek (promosion) Not: Bir kalıbın iyice öğrenilebilmesi için sözcüklerin değiĢtirilerek tekrar tekrar yazılıp, Türkçe‟ye çevrilmesi egzersizleri yapılmalıdır. The U N urged the U S A to lift the embargo. (B M Amerika‟nın ambargoyu kaldırmasını istedi.) Urge: istemek (Ģiddetle bir Ģeyi ...) Not: ÇalıĢırken arada Türkçe cümleler yazıp Ġngilizce‟ye çevirmek verimliliği arttırır. Ġngilizce‟den Türkçe‟ye de çeviri yaparken cesaretli bir Ģekilde verilmek istenen mesaj Türkçe‟ye uygun bir Ģekilde ifade edilebilmelidir. You ought to have warned us not to go there. (Bizi oraya gitmemek için uyarmıĢ olmalıydınız.) Negative Infinitive: Infinitive‟in önüne “not” getirilerek oluĢturulur. “not to go” gibi. The inspector obliged the minister to reign. (müfettiĢ bakanı istifa etmeye mecbur etti.)
185
http://alikoker.name.tr
Inspector:
müfettiĢ
Spect:
bakmak
Inspect:
ın:içine, spect: bakmak, Inspect: Ġçine bakmak = incelemek
In spectator: içine bakan, inceleyen, = müfettiĢ Spectator:
seyirci
Expect:
ex: dıĢarı, pect: bakmak, Expect: dıĢarı bakmak = beklemek, ummak
Respect:
tekrar tekrar bakmak, saygı göstermek
Attend:
bir yerde hazır bulunmak, devam etmek
Attendance: hazır bulunanlar, izleyiciler Oblige:
mecbur etmek, zorunda bırakmak
He orders us to be ready at 11 o‟clock. (Saat 11‟de hazır olmamızı emrediyor.) Order: emretmek, sipariĢ etmek, düzen, sıra They advised us to learn English. (Ġngilizce öğrenmemizi tavsiye ettiler.) You should ask him to help us. (Bize yardım etmesini istemen gerekir.) The doctor wasn‟t able to compel to me to give up smoking. (Doktor beni sigarayı bırakmaya zorlayamadı.) Compel = Force: zorlamak Compulsive: zorlayıcı Compulsory: zorunlu We had to forbid them to eat pork. (Onlara domuz eti yemelerini yasaklamamız gerekti.) To forbid: yasaklamak To bar To ban To prohibit Pork: domuz eti Kalmamızı rica ediyor. (She ask us to stay.) Silahları teslim etmelerini istedik. (We wanted them to lay down their arms.) Lay down: teslim etmek Gitmesine izin vermemeliydin. (You should not have permitted him to go.) Not: Dikkat edilirse bu fiillerde mastar hep baĢkasına yaptırılıyor.
186
http://alikoker.name.tr
2.) Hem Nesne ile Nem de Nesnesiz Kullanılabilenler Bu gruba giren fiiller hem nesnesiz, hem de nesne ile mastara geçiĢ yapabilirler. Yani bu grup fiilleri birinci ve ikinci madde özelliklerini birlikte taĢırlar. Birkaç tanesini örnek verecek olursak; Ask:
Ġstemek
Beg:
Rica etmek, Ġstemek
Clime:
Ġddia etmek, savında bulunmak
Deserve- Merit:
Hak etmek, layık olmak
Desire:
Arzu etmek
Expect:
Beklemek, Ümit etmek
Help:
Yardım etmek
Intend:
Niyetinde olmak
Invite:
Davet etmek
Request:
Ġstemek
Want:
Ġstemek
Wish:
Dilemek
He asked to take part in the meeting. (Mitinge katılmayı istedi.) He asked me to take part in the meeting. (Mitinge katılmamı istedi.) Görüldüğü gibi birinci cümlede yüklemin ve mastarın öznesi aynıdır. Ġkinci cümlede ise yüklemin öznesi “He”, mastarın öznesi ise “me” dir. To take part in:
katılmak
Participate:
katılmak
He can expect to win the prize. (O ödülü kazanmayı umabilir.) He can expect his son to win the prize. (Oğlunun ödülü kazanmasını umabilir.) I wished to be among you. (Aranızda olmayı diliyordum.) I wished you to be among us. (Aramızda olmanızı diliyordum.) Among: arasında (ikiden fazla nesne için) Between: arasında (iki nesne için)
187
http://alikoker.name.tr
Örnekler She deserves to be our chairperson. (O baĢkanımız olmayı hak eder.) Deserve:
layık olmak, hak etmek
Merit:
layık olmak hak etmek, değer, meziyet
Meritorious:
övülmeye değer, değerli
Deservedly:
hakkıyla, haklı olarak
Deserving of:
müstahak
The man claimed not to see the event. (Adam olayı görmediğini iddia etti.) Claim:
iddia etmek
Event:
olay
Eventful:
Ful:
...lı
Eventless:
olaysız
Less: ...sız
olaylı
You could have invited us to participate in the congress.(Bizi kongreye katılmaya davet edebilirdiniz.) Gress: gitmek
ileri gitmek, yürümek
Regress:
geri gitmek
Progress:
ileriye
Bu konudaki kelimeler ve yapılar iyice kavranmalıdır. Türkçe‟den Ġngilizce‟ye; Ġngilizce‟den Türkçe‟ye çeviri egzersizlerinin yapılması konuyu daha iyi kavratır. 4.) Mastar ve Sıfatların Birlikte Kullanımı Bu baĢlık üç madde olarak anlatılacaktır. Madde ayırımı sıfatların değiĢik kullanımı ile ilgilidir. Her bir maddede kullanılan sıfatlar ayrı ayrı verilecektir. Daha sonra örnekleri ve Türkçe anlamları verilecektir. 1. Careless:
Dikkatsiz, ihmalci
Considerate:
DüĢünceli, Saygılı
Inconsiderate:
DüĢüncesiz, Saygısız
Foolish:
Akılsız, ahmak, saçma, Aptal, Budalaca
Generous:
Cömert,
Kind:
Nazik
Unkind:
Nazik değil, Kaba
Polite:
Nazik
Impolite:
Nazik değil, Kaba
Right:
Doğru, Haklı
Wrong:
YanlıĢ, Haksız
Rude:
Kaba
188
http://alikoker.name.tr
Normalde birine “naziksiniz” dendiğinde “You are kind” söylenecek diye düĢünülür. Ama Ġngilizce‟de bu yapı kullanılmaz. Bunun yerine “İt is kind of you” denir. Ders çalıĢırken bu kalıpları yazmak ve diğer sıfatlarla yeri değiĢtirilerek tekrar tekrar yazmak daha verimli olacaktır. Eğer bu sıfatlardan sonra çekilmemiĢ bir fiil gelirse bu mastar olmak zorundadır. Bu konudan alınması gereken mesaj “sıfatlardan sonra mastar kullanıldığı ve bu kalıpların çeviri mantığının iyi kavranması gerektiğidir. It is kind of you. (Naziksiniz.) It is impolite of him. (O nazik değildir.) It is very kind of you to help me. (Bana yardım ettiğiniz için çok naziksiniz.) It was very considerate of him to carry our luggages. (Valizlerimizi taĢıdığı için çok düĢünceliydi.) Görüldüğü gibi bu kullanımda belirtilen sıfatlardan sonra mastar kullanılmaktadır. Örnek olarak cümlelerin zamanı değiĢik olabilir. 2. Bu maddede kullanılan sıfatlar Ģunlardır: Afraid:
KorkmuĢ
Anxious:
Ġstekli (can atacak Ģekilde)
Ashamed:
utanmıĢ
Careful:
Dikkatli
Curious:
Meraklı
Determined:
Kararlı
Eager:
Ġstekli
Glad:
Memnun
Quick:
Hızlı
Reluctant:
Ġsteksiz (Ġrreluctant: istekli)
Willing:
Ġstekli (Unwilling: isteksiz.)
Ept:
...e eğilimli
Likely:
Muhtemel
Unlikely:
Muhtemel olmayan
Bound- Sure- Certain:
Kesin
Liable:
...e eğilimli
He is bound to succeed in the exam this time. (Onun sınavı zamanında baĢaracağı kesindir. Veya O kesinlikle zamanında sınavı baĢaracak.)
189
http://alikoker.name.tr
Turkey is bound to sign the agreement. (Türkiye‟nin antlaĢmayı imzalaması kesindir.) He is reluctant to lend us money (O bize ödünç para vermeye isteksizdir.) We are all quite willing to make sacrificies our family. (Hepimiz ailemiz için fedakarlık yapmaya oldukça istekliyiz.) Sacrifice: Kurban, Fedakarlık Man is always liable to make error. (insanoğlu daima hata yapmaya eğilimlidir.) To err:
hata yapmak
Error: hata
Unerring:
isabet
My students are willing to learn English. (Öğrencilerim Ġngilizce öğrenmeye isteklidirler.) He is unlikely to accept your offer. (Onun teklifinizi kabul etmesi olası değildir veya O muhtemelen teklifinizi kabul etmeyecektir.) Not: Konuyu iĢlerken sınırlı sayıda örnekler veriliyor. Bu nedenle bütün sıfatları içerecek örnek verilemiyor. Verilen cümlelerde veya yeni cümleler kurarak listede olan bütün sıfatları kullanmak daha kalıcı bir öğrenme sağlayacaktır. Ayrıca yazılan her cümlenin sorusunu, olumsuzunu yazarak çalıĢmak gerekir. Yine yazılan her cümleyi telâffuz etmek, yapısını bozmadan Türkçe‟ye uygun bir Ģekilde çevirerek çalıĢmak verimliliği arttıracaktır. 3. Ġkinci maddede özne kiĢi veya zamirdi. Bu maddede ise mastar, özne durumuna geçer. Örneğin; “Ġngilizce öğrenmek kolaydır” ifadesinin Ġngilizcesi normalde“To learn English is easy.” Ģeklinde olmalıdır. Ama gramatikal olarak bu maddede olduğu gibi eğer mastar özne durumunda ise cümlenin sonunda yazılır ve özne olarak “It” yazılır. Bu maddeye giren sıfatlar tamamen anlatılan mantık ile kullanılırlar. Bu kullanımdaki “It” bilinen anlamdaki gibi değildir. Yukarıdaki ifadeyi bu açıklamalar doğrultusunda yazarsak; “it is easy to learn English. (Ġngilizce öğrenmek kolaydır.) Ģeklinde olur. Bu maddede kullanılan sıfatlar Ģunlardır: Assuming:
Eğlenceli
Difficult:
zor, güç
Exciting:
heyecanlı
Interesting:
Ġlginç, Enteresan
Boring:
Sıkıcı
Easy:
Kolay
Hard:
Sıkı
Impossible:
imkansız
Possible:
mümkün
Important:
önemli
Essential:
Temel, esas
190
http://alikoker.name.tr
Necessary:
Gerekli
Imperative:
Gerekli, Zaruri
Urgent:
Acil
Advisable:
Tavsiye edilebilir
It is impossible to overcome this issue. (Bu sorunun üstesinden gelmek imkansızdır.) It was very difficult to convince him. (Onu inandırmak çok güçtür.) Convince: Ġnandırmak It is rather difficult to get along with her. (Onunla geçinmek oldukça güçtür.) To get along with: ...ile geçinmek, anlaĢmak It is hard to cope with these problems. (Bu problemlerin üstesinden gelmek zordur.) Cope with: Üstesinden gelmek, mücadele etmek. KPDS için çok önemli bir kelimedir. 3-4 defa sorulmuĢ. Edatı veya fiili yine sorulabilir. Ġyi öğrenmek gerekir. Yukarıdaki cümleler “...öğrenmek kolaydır, ...inandırmak güçtür, ...üstesinden gelmek zordur “ gibi genel bir anlatımı ifade ederler. Daha önce de açıklandığı gibi ister çekilmiĢ, ister çekilmemiĢ bir fiil olsun öncesine özne sonrasına nesne geliyordu. Bu kullanımda da mastarı gerçekleĢtiren, yüklemin öznesinden ayrı bir özne ise,bunun mastardan önce yazılması gerekir. Ama bu da anlam karmaĢasına sebep olmaktadır. Bu karmaĢayı önlemek için mastarın öznesinden önce “for” edatı yazılmaktadır. Burada sadece for edatı kullanılır, baĢka edat kullanılmaz. Örneğin; It is hard for us to cope with these problems. (Bizim için bu problemin üstesinden gelmek zordur.) It is impossible for you to persuade me. (Sizin için beni ikna etmek imkansızdır veya beni ikna etmeniz imkansızdır.) Ġt was necessary for him to submit the report until the next day.(Onun ertesi güne kadar raporu sunması gerekir.) To submit- To present:
Sunmak
Represent:
Yeniden sunmak
Presentation:
SunuĢ
Çekimsiz fiilin kullanıldığı üç yapıdan biri de Infinitives‟lerdir. Mastar hareketlerinde Infinitives‟lerden faydalanılır. Hemen sonrasında Infinitive alan fiillerin sayısı yaklaĢık 10–15 tanedir. Burada en önemlilerinden birkaç örnek verilecektir. Bu gruba giren fiiller liste halinde aĢağıda sunulmuĢtur. Bu yapıda, yüklemden hemen sonra Infinitive geldiği için hem yüklemin hem de Infinitive'in öznesi aynıdır. Appear- Seem- Look: Can afford: Claim:
Görünmek Gücü yetmek Ġddia etmek
191
http://alikoker.name.tr
Consent: Decide: Demand: Deserve: Happen: Hesitate: Hope: Learn (How): Know (how): Offer: Plan: Prepare: Promise: Pretend: Refuse: Resolve: Seek- Try- Strive: Tend: Threaten: Undertake: Would love: Condescend:
...e razı olmak karar vermek Ġstemek, talep etmek Hak etmek, layık olmak Tesadüfen ...mek Tereddüt etmek Ummak, ümit etmek Öğrenmek Bilmek, tanımak Teklif etmek Planlamak Hazırlamak Vaat etmek Gibi davranmak Ret etmek Karar vermek ...meye çalıĢmak Eğiliminde olmak Tehdit etmek Üstlenmek Seve seve...mek Tenezzül etmek
EXAMPLES I hope to go there. (Oraya gitmeyi ümit ediyorum.) He pretends to be a beggar. (Bir dilenci gibi davranıyor.) I would love to go to that party. (O partiye gitmeyi çok isterdim.)
192
http://alikoker.name.tr
RELATIVE PRONOUNS Ġlgi zamiri demektir. KPDS‟ de direk olarak ya bir soru gelir veya gelmez. Ama çeviri, anlama gibi kilit noktalarda oldukça sık geçen bir konudur. Diğer gramer bilgileri çok iyi bilinse bile bu konuda eksiklik varsa hem sınav hem de genel anlamda Ġngilizce bilgisi açısından sıkıntı var demektir. Bu nedenle mutlaka çok çok çalıĢılması gereken önemli bir konudur. Ġngilizce‟de cümle “özne, yüklem ve nesne” yapısı üzerine kurulur. Bu üçlü yapı temel yapıdır. Yerleri ve sıralaması değiĢmez. Özne ve yüklemden sonraki yapılar opsiyoneldirler. Olsa da, olmazsa da olur. Bir cümlede tüm hareketler yüklem etrafındadır. Özne yüklemi yapan, nesne yüklemden etkilenendir. Tümleçler ise yüklemin nerede, ne zaman, nasıl yapıldığını açıklayan öğelerdir. Yani bir cümlede temel öğe yüklemdir. Yüklem tek baĢına da bir cümle olabilir. Ama yüklemsiz bir cümle olamaz. Yükleme kim, neyi, nerede, ne zaman, nasıl gibi sorular sorarak cümlenin diğer öğelerini buluruz. Bu açıklamalardan sonra yapı olarak bir cümle biçimini yazacak olursak; Özne + Yüklem + Nesne +hal zarfı + yer zarfı + zaman zarfı Ģeklinde olur. Özne, yüklem, Nesne: Yerleri ve sıralaması bu Ģekilde olup, sabittir. Tümleç: Nesneden sonraki yapılar tümleçtir. Doğru yazılımı yukarıdaki Ģekildedir. Ama özellikle konuĢma dilinde yer ve sıralamaları değiĢebilir. Bir örnek üzerinde bu yapıları görelim. Ben Ġngilizce‟yi geçen yıl Ġngiltere‟de iyi bir biçimde öğrendim. I learnt English well in England last year. Dün onu okulda fark ettim. (I noticed him at the school yesterday.) Ben pahalı bir araba satın aldım. (I bought an expensive car.) Bu cümledeki “an expensive car” bir sıfat tamlamasıdır. Buradaki “a” artikeli “car” içindir. Bir isim önüne bir niteleme sıfatı geldiğinde-Ġngilizce‟de sıfat daima ismin önüne yazılırbu sıfat isim ile artikel arasına gelir. Burada ses uyumunu sağlamak için “a” artikeli “an” haline dönüĢmüĢtür. The people (insanlar)
the rich people (zengin insanlar) gibi.
Bir sıfat sözcüğü yarine aynı görevi gören bir cümlecik de gelebilir. Bu durumda bu cümleciğin ismi “sıfat cümleciği” olur. Cümleciklerin kurulma mantığı da cümle kurma mantığı gibi iĢler. ġimdi sıfat yerine sıfat cümlecikleri kullanılan ve ilgi zamirleri ile birbirlerine bağlanan kompleks cümleler görelim. Ġlgi zamirleri hem zamir hem de bağlaç gibi görevlidir. 1.) I received the report. (Raporu aldım.) You had sent the report. (Raporu göndermiĢtin) 2.) I found the book. (Kitabı buldum.) The book was important. (Kitap önemliydi.)
193
http://alikoker.name.tr
Bu cümleleri kendi aralarında birleĢtirecek olursak; I received the report, which you had sent. (GöndermiĢ olduğunuz kitabı aldım.) Dikkat edilirse bu cümlede nesne konumunda olan “the report” kelimesi ilgi zamiri olan “which” ile yer değiĢtirdi. “which” aynı zamanda iki cümleyi birbirine bağlayarak bağlaç olarak iĢlev gördü. “which you had sent”cümleciği “Relative pronoun, Relative Clouse veya Adjective Clouse” olmak üzere üç Ģekilde adlandırılabilir. Not: Nesne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe‟ye “...dığı” olarak çevrilir. BaĢka bir değiĢle ilgi zamirinden sonra “özne” varsa Türkçe‟ye “...dığı” olarak çevrilir I found the book, which was important. (Önemli olan kitabı buldum.) Bu cümlede ise özne konumunda olan “the book” kelimesi, ilgi zamiri olan “which” ile yer değiĢtirdi. Not: Özne iken ilgi zamiri ile kısaltılanlar Türkçe‟ye “...en, ...an” olarak çevrilir. BaĢka bir değiĢle ilgi zamirinden sonra fiil varsa Türkçe‟ye “...en, ...an” olarak çevrilir. Which: Cansızlar ve hayvanlar için kullanılır Who: Ġnsanlar için kullanılır. Hem who hem de which yerine “that” kullanılabilir. Ġkisi de nesnel formda iken “...dığı”; öznel formda iken “...en, ...an” olarak çevrilir. Ġlgi zamirinden sonraki cümle bir cümlecik olur ve öncesindeki ismi niteler. Türkçe‟ye çevirirken bu cümleciğin anlamını isimden önce söylemek gerekir. The agreement, which they signed. (Onların imzaladığı anlaĢma) The workers who I met. (KarĢılaĢtığım iĢçiler.) The man who you are waiting for. (Beklediğiniz kiĢi.) Not: Cümleciğin zamanını kestirebilmek gerekir. Son KPDS sınavlarında özellikle sorulan kısmı burasıdır. Test çalıĢmalarında ayrıca bunun üzerinde durulacaktır. Not: Türkçe‟de yan cümleciklerin özneleri “ın” eki eklenerek söylenir. Çeviri yaparken Türkçe‟nin bu özelliğine dikkat edilmelidir. The scientist who devised this method. (Bu metodu bulan bilim adamı.) Devised: bulmak The student who won the scholarship. (Bursu kazanan öğrenci.) A car, which runs 100 miles on hour. (Saatte 100 mil giden araba.) Not: Ġlgi zamirinin önünde mutlaka bir isim vardır ve yan cümlecik bu ismi niteler. Unfortunately, we cannot publish the article which you have sent. (Maalesef gönderdiğiniz makaleyi yayınlayamıyoruz.)
194
http://alikoker.name.tr
*** Eğer “the article”ı niteleyen bir sıfat kelimesi olsaydı “article”den önce yazılması gerekirdi. “the article” bir sıfat cümleciği ile nitelendiği için bir ilgi zamiri ile sonrasından gelmiĢtir. Çeviride sıfat cümleciğinin anlamı isimden önce söylenir. KPDS‟de geçen cümlelerin % 70-80‟ ni bu yapıdadır. He had to dismiss the boy who made noise. (Gürültü yapan çocuğu kovmak zorunda kaldı.) Dismiss: kovmak The man who robbed the bank was caught by the police. (Bankayı soyan adam polis tarafından yakalandı.) Not: Bu cümlede “adjective clause”, özne konumunda olan bir ismi niteliyor. Yukarıdaki cümlelerde ise nesne konumunda olan isimleri niteliyordu. We have many problems that we have to solve. (Çözmek zorunda olduğumuz çok problemimiz var) The women who are working in bad condition are demanding social security. (Kötü koĢullarda çalıĢan bayanlar sosyal güvenlik istiyorlar.) Ġlgi zamirinin alanı nereye kadardır???? *** Eğer özneyi nitelemiĢse ikinci bir yükleme kadardır. *** Eğer nesneyi nitelemiĢse cümle sonuna kadar devam eder. The boy who we saw yesterday found the money, which you lost. (Dün gördüğümüz çocuk kaybettiğiniz parayı buldu.) The two sides who were in conflict signed a new agreement which would last for centuries. (ÇatıĢma halinde olan her iki taraf, asırlarca sürecek olan yeni bir antlaĢma imzaladılar.) In conflict: çatıĢma halinde olma Last: sürmek The man who commit ten the crime was arrested. (Cinayet iĢleyen adam tutuklandı.) Arrest: tutuklamak My father, who committed the crime, was arrested. (Cinayeti iĢleyen babam tutuklandı.) Eğer sıfat cümleciği bir cins ismi niteliyorsa ki onu tanımlıyor demektir, ilgi zamirinin bu kullanımına “defining relative pronouns” denir. Eğer özel bir ismi niteliyorsa buna da “Non-Defining relative pronouns” denir. Çünkü özel isimler belli olma niteliğindedir. Tanımlanmaya ihtiyaçları yoktur. Ġlgi zamiri cümleciği sadece ek bir açıklama verir. Ġlgi zamiri cümleciği atıldığında cümlenin anlamı bozuluyorsa “Defining ilgi zamiri”, bozulmuyorsa “Non-Defining ilgi zamiri” olduğu anlaĢılır.
195
http://alikoker.name.tr
Ġngilizler parantez kullanmadığından Non-Defining yapılarda sıfat cümleciği virgül (,) arasında ifade edilir. Virgül duraklama demektir. KonuĢmada ise böyle cümleler söylenirken virgüllerde duraklayarak söylenmesi gerekir. Not: Non- Defining yapılarda ilgi zamiri yerine “that” kullanılmaz. Bu çok önemli bir özelliktir. KPDS‟de sorulur. Ġyi bilinmeli. Turkey, which we visited last year, is a leading country in the middle- East. (Geçen yıl ziyaret ettiğimiz Türkiye Ortadoğu‟da lider bir ülkedir.) Our dean, who studied abroad, speaks French fluently. (Yurt dıĢında öğrenim gören dekanımız Fransızca‟yı akıcı bir Ģekilde konuĢur.) Ġlgi Zamirleri, isminden de anlaĢılacağı gibi zamirdirler ve ayrıca bağlaç olarak da iki cümleyi birbirine bağlarlar. Bu konu ile ilgili bilinmesi gereken birinci husus budur. Ġkinci husus ise Ġlgi Zamirlerinin her zaman bir ismin yanında kullanıldığıdır. Bir isimden sonra gelirler ve bu ismi bir sıfat gibi nitelerler. Bu nedenle bunlara “Sıfat Cümleciği” de denir. The information which / that you gave was inadequate. (Verdiğiniz bilgiler yetersizdi.) Adequate: yeterli, uygun Inadequate: yetersiz, uygun olmayan The people who / that were waiting for you went away.(Sizi bekleyen insanlar çekip gittiler.) To go away: çekip gitmek, dağılmak (gitme belli bir noktaya olmadığından) Ġlgi Zamirlerinin Edatlar Ġle Kullanımı I saw the book, which you are looking for. (Aradığınız kitabı gördüm.) Yukarıdaki cümle ilgi zamiri ile kısaltılmadan bağlanmadan önce iki ayrı cümle Ģeklindedir: I saw the book.
Ve
You are looking for the book Ģeklinde
Görüldüğü gibi “look” fiili “for” edatı ile nesneye (the book) geçiĢ yapmıĢtır. Yani “for” edatı nesneye aittir. Cümle ilgi zamiri ile birleĢtirilirken, ilgi zamiri nesne konumunda olan “the book” yerine kullanılır. O halde kendisine ait olan edat da ilgi zamirinin yanına taĢınabilir. Bu açıklamaya göre cümlemizi Ģu Ģekilde de yazabiliriz ki ikisi de aynı anlamdadır: I saw the book for which you are looking. (Aradığınız kitabı gördüm.) She dismissed the student who you talked about. (Hakkında konuĢtuğunuz öğrenciyi kovdu.) She dismissed the student about whom you talked. (Hakkında konuĢtuğunuz öğrenciyi kovdu.) Dismiss: kovmak Not: Ġki cümlenin aynı anlamda olduğuna ve edat hareketinin sadece nesnel formda olan ilgi zamiri ile yapıldığına dikkat ediniz.
196
http://alikoker.name.tr
Not: Ġlgi zamirlerinin edat ile kullanımında KPDS için çok önemli olan iki özelliği vardır ki çok iyi bilinmeli: 1. Edat ile birlikte “that” kullanılamaz. 2. “who” ilgi zamiri edat ile kullanılırsa “whom” a döner. My car, which I paid ten thousand dollars for, was broken down. (On bin dolar ödediğim arabam bozuldu.) My car for which I paid ten thousand dollars was broken down. (On bin dolar ödediğim arabam bozuldu.) He is not a person on whom you can rely. (O güvenebileceğin biri değildir.) Rely on:
güvenmek
Reliable:
güvenilir
Unreliable: güvenilmez Reliability: güvenilirlik Not: Bu iki farklı kullanım bir ihtiyaçtan doğmuĢtur. Daha sonra göreceğimiz ilgi zamirlerinin kısaltılması konusunda mantığı açıklanacaktır. Pollution is a serious problem for which we must fight. (Çevre kirliliği mücadele etmemizin gerektiği ciddi bir sorundur.) Fight for: Combat:
mücadele etmek, savaĢmak, dövüĢmek.
Struggle for: Phrasal Verbs: Deyimsel fiil demektirler. Bir fiil kökü ve bir edattan oluĢurlar. Örneğin; “Give”, vermek anlamındadır. “up” edatını alıp “give up” Pharasal verb”ini oluĢturur ve bu da “bırakmak, vazgeçmek” anlamındadır. Ġngilizce‟de 1000‟ e yakın Pharasal verb vardır. Görüldüğü gibi edat ile pharasal verb oluĢarak yeni bir anlam ortaya çıktı. Eğer edat fiil kökünden ayrılırsa artık yapı pharasal verb olma niteliğini kaybeder. Her pharasal verb‟ün mutlaka bir eĢ anlamlısı vardır. Örneğin; “give up” ın eĢ anlamlısı “quit” tir. Amerikan Ġngilizcisinde pharasal verb‟ler çok kullanılır. Not: Pharasal Verb‟lerde edatlar ayrılmadığından ilgi zamirleri ile birlikte hareket edemezler. Çünkü edatın ayrılması durumunda yapı pharasal verb olma niteliğini kaybeder ve anlamı değiĢir. Önemli bir özelliktir. Ġyi bilinmelidir. They didn‟t like the study, which we carried out. (Yaptığımız çalıĢmalardan hoĢlanmıyorduk.) Bu cümledeki “Carry out” teki “out” edatı ilgi zamirinin yanına çekilemez. Çünkü pharasal verb‟dür. This is the woman on whom we performed the operation. (Bu ameliyat ettiğimiz kadındır.)
197
http://alikoker.name.tr
The crime of which he was accused was very leniet. (Suçlandığı suç çok hafifti.) Lenient: hafif Accuse: suçlamak Arraign: suçlamak Blame: ayıplamak, suçlamak She lost her bag in which there was a lot of money. (O içinde çok parası olan çantasını kaybetti.) There be: bulunmak, var olmak There must be something, which we can do. (Yapabileceğimiz bir Ģey olmalıdır.) The car in which we were had had brakes. (Ġçinde olduğumuz araba bozulmuĢtu.) His stepfather, whit whom he is living, is not kind to him. (Birlikte yaĢadığı babası ona karĢı nazik değildi.) ***Non- Defining yapı olduğu için virgülün kullanımına ve edat ile kullanıldığı için “who”nun “whom”a döndüğüne dikkat ediniz. The horse on which he was kept stopping to eat grass. (Üzerinde olduğu at, ot yemek için hep durdu.) Burada “keep”in özel kullanımlarına dikkat çekmek gerekiyor. Keep (kept, kept): tutmak, saklamak, iĢletmek....................otuza yakın anlamı var. Keep on + V1+ing : .......meye devam etmek Keep + V1+ing :
durmadan .........mek
He kept on speaking. (O konuĢmaya devam etti.) He kept speaking. (O durmadan konuĢtu.) “Stop” fiili için de benzer bir özellik vardır. Stop + Gerund:
.........meye ara vermek
Stop + Infinitive: .........için durmak We stopped smoking. (Sigara içmeye ara verdik.) We stopped to smoke. (Sigara içmek için durduk.) OF WHOM ve OF WHĠCH ...ki onu, ...ki onların anlamında da çevrilebilirler.”of whom” canlılar için; “of which” cansızlar için kullanılır. bu iki ilgi zamiri bir grup isminde bazılarını tanımlarken kullanılır. I have four sons who are students. (Öğrenci olan dört oğlum var.)
198
http://alikoker.name.tr
Bu cümlede sıfat cümleciği (öğrenci olan) çocukların hepsini niteler. Peki bu dört çocuğun hepsi değil de, ikisi veya üçü öğrenci olsa cümlemizi nasıl söyleyeceğiz? ĠĢte burada “of”whom ve of which” devreye girer. Eğer ikisi öğrenci olan dört çocuk var ise cümle Ģöyle kurulur: I have four sons, two of whom are students. (Ġkisi öğrenci olan dört oğlum var.) Virgüle ve gruptan belirtilmek istenen sayının ilgi zamirinden önce geldiğine dikkat ediniz. Bu kullanımda artık sıfat cümleciği dört çocuğu değil; ilgi zamirinden önce gelen ve çocuklardan ikisini belirten “two”yu niteler. He had many houses, which were in Ankara. (Onun Ankara‟da olan bir çok evi vardır.) He had many houses, some of which were in Ankara. (Onun, bazıları Ankara‟da olan bir çok evi vardır.) My friend has three cars, on of which is a foreign mark. (ArkadaĢımın biri yabancı markaolan üç arabası vardır.) I have three friends, for one of whom I bought a present. (Birisi için hediye aldığım üç arkadaĢım vardır.) I have got a hundred students, forty of whom are married. (Kırkı evli olan yüz öğrencim vardı.) Not: Ġlgi zamirlerinin kullanımında zaman uyumu olmaz. WHOSE ...ki onun, ...ki onların anlamındadır. Ġyelik belirten zamirdir. Son on yılın KPDS sınavlarında en çok sorulan ilgi zamiridir. Sınav tekniği kolay, uygulaması zordur. Hem canlı hem de cansızlar için kullanılır. direk sorulması beklenen bir konudur. The woman who was wounded was carrying. (Yaralanan bayan ağlıyordu.) Wound: yaralamak, .....ın gönlünü kırmak The woman whose husband was wounded was carying. (EĢi yaralanan bayan ağlıyordu.) Not. Mutlaka ama mutlaka “whose”dan önce ve sonra bir isim olmalıdır. Sonrasında bir zamir veya baĢka bir kelime gelemez. Sonrasında gelen ismin önünde kesinlikle “the” artikeli olamaz. Bu özellik posessive‟likten kaynaklanmaktadır. I bought a car whose engine was out of order. (Motoru bozuk olan bir araba aldım.) The houses whose roofs were shaking in the storm collapsed. (Çatıları fırtınada sallanan evler yıkıldı.) Collapse: yıkılmak Our manager, whose son studies in the USA, will go there next month.
199
http://alikoker.name.tr
(Oğlu USA‟ da okuyan müdürümüz önümüzdeki ay oraya gidecek.) Ġlgi Zamirleri konusunda Ģimdiye kadar gördüğümüz, konunun gramatikal boyutuydu. Bir de bu konuda kısaltmalar var. Asıl problem kısaltmalarda çıkmaktadır. Bu kısaltmaların uygulamada görülmesi ve çözülmesi çok önemlidir. Konunun esprisi budur. Ġyi kavranırsa anlama ve çeviriye yönelik rahatlama sağlanır. Ayrıca yaklaĢık 50 sayfalık not verilecek. Bu not hem gramer hem de kelimeleri içerecek. Aralıklı öğrenmeyi (yaklaĢık üç ay içinde) uygulayarak bu notu iyi öğrenmek KPDS için çok önemli bir avantaj sağlayacaktır. Gördüğümüz ilgi zamirleri dıĢında da pek sık kullanılmayan bazı ilgi zamirleri vardır. Bunları da öğrendikten sonra kısaltmalara geçeceğiz. DĠĞER ĠLGĠ ZAMĠRLERĠ Where: ...ki oraya, ...ki orada. Nitelenen isim yer ismi ise kullanılır. When: ...ki o zaman. Nitelenen isim bir zaman ismi ise kullanılır. Why: ...ki onun için. Nitelenen isim bir sebep ismi ise kullanılır. Bu ilgi zamirlerinin üçü de cansızlar için kullanılır. “which”in alternatifleridirler. Bunlardan en sık kullanılanı “where”dir. Bazı sınavlarda “where”nin sorulduğu görülür. Diğer ikisinden pek soru gelmez. The hotel where we stayed last year was closed down. (Geçen yıl kaldığımız otelkapatıldı.) Close down: kapatmak (bir kapıyı kapatmak sadece “close” ile söylenir. Soyut anlamda bir Ģeyi kapatmak) Eğer bu cümlede ilgi zamirinin yeri boĢ bırakilsa ve Ģıklarda da “which” ve “where” olsa “where” tercih edilmelidir. Ayrıca “at which” de where yerine kullanılabilir. The hotel, which we bought last year, was full of tourist. (Geçen yıl aldığımız otel turist doluydu.) Full of: bir Ģey ile dolu. Bu cümlede “where” kullanılamaz. Çünkü “...ki orada biz aldık” gibi bir anlam çıkar. Bu nedenle “which” kullandık. Demek ki “which ve where” tercihi cümlenin anlamı çözülerek yapılmalıdır. I cannot forget the moment when we first met. (Ġlk karĢılaĢtığımız anı hatırlamıyorum) “when” kullandık. Çünkü nitelenen isim bir zaman ismi ise “which” yerine “when” tercih edilir. I can not understand the reason why they have resign. (Onların niçin istifa ettiklerini anlayamıyorum)
200
http://alikoker.name.tr
“why” çok nadir kullanılır. Sadece “the reason” ile birlikte kullanılır. Bu üç ilgi zamirinden en sık kullanılanı “where”dir. Bu üç kullanım da genellikle nesnel formda olup “....dığı” Ģeklinde çevrilirler. What Mayıs KPDS‟de çok sık rastlanır. Önemli bir ilgi zamiridir. En önemli özelliği kendisinden önce bir ismin kullanılmadığıdır. Bu özellik “what”ın en önemli ayırt edici özelliğidir. O zaman akla Ģöyle bir soru gelmelidir. Madem ki öncesinde bir isim yok peki “what” ilgi zamiri olarak neyi niteler? Bu soruya cevap verebilmek için “what”ın orijinine inmek gerekir. Aslında “what” isim olarak “the thing” den gelmektedir. “the thing”de bir isimdir ve kendisinden sonra ilgi zamiri olarak “which” veya “that” gelir. Bu durumda eğer “what” kullanılırsa “the thing that” in yerini alır. Bu nedenle “what”tan önce isim yoktur. Örnek üzerinde bu açıklama daha iyi anlaĢılacaktır. The things that you said were not true. (Söylediğiniz Ģeyler doğru değildi.) Bu cümlede yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda “the things that” yerine “what” kullanırsak cümlemiz Ģöyle olur: What you said was not true. (Söylediğiniz doğru değildi.) “what” kullanılırken, yerini aldığı “Ģeyler”in tekil-çoğul durumu belirsizdir. Ġngilizce‟de belirsizlik durumunda daima tekil kullanıldığından “what” ile her zaman tekil kullanılır. Çevirisinde de genellikle “Ģey” söylenmez. I cannot understand what you speak. (KonuĢtuklarınızı anlayamıyorum veya Ne konuĢtuğunuzu anlayamıyorum.) Cannot: kullanımı bir sürekliliği ifade eder. Can‟t: kullanımı bir noktada olan olayı ifade eder. “what” da bir ilgi zamiri olduğundan duruma göre “...en ...an” veya “...dığı” Ģeklinde çevrilir. What is claimed cannot be approved. (Ġddia edilenler onaylanamaz.) The things that are claimed cannot be approved. (Ġddia edilen Ģeyler onaylanamaz.) Görüldüğü gibi ikisinin de anlamı aynıdır. Eğer “the things that” yerine “what” kullanılmıĢ ise çeviride “Ģey” söylenmemesi daha uygun olur. Zaten “Ģey”i dememek için bu kullanıma gidilmiĢtir. What is important is your health. (Önemli olan sağlığınızdır.) What they put forward can‟t be justified.(Onların ortaya koydukları haklı gösterilemez.) Put forth / forward: ortaya koymak Just:
doğru, dürüst, adaletli, haklı
Justly:
haklı olarak
Justness:
doğruluk, dürüstlük, haklılık
201
http://alikoker.name.tr
Justice:
adalet, mahkeme, yargıç, dürüstlük, hak bilirlik
Justifiable:
hak verilebilir, savunulabilir
Unjustifiable:
hak verilemez, savunulamaz
Justification:
haklı neden, gerekçe, haklı gösterme
Justify:
haklı göstermek, temize çıkarmak
What you are doing is not consistent with what you are saying.(Yaptıklarınız söyledikleriniz ile tutarlı değil.) Consist with: ...ile tutarlı, ...ile uyuĢan. (Sıfat ve edattan oluĢan bileĢik ir edattır. Ġngilizce‟de genellikle sonu “ent” ile biten kelimeler sıfattırlar.) Those Yapısı Bekleyen öğrenciler, bekleyen insanlar, bekleyen kiĢiler gibi ifadeler yerine bazen “bekleyenler” terimi kullanılmaktadır. Bu özellik bütün dillerde vardır. Ġlgi zamirlerinin olduğu bir cümleyi bu Ģekilde kurarsak yapı nasıl olur?? The students who are waiting for you want to see you. (Sizi bekleyen öğrenciler sizinle görüĢmek istiyorlar.) Bu cümleyi “Sizi bekleyenler sizinle görüĢmek istiyorlar” Ģeklinde yazacak olursak; Those who are waiting for you want to see you. (Sizi bekleyenler sizinle görüĢmek istiyorlar.) “those” genelde çoğullar için kullanılır. Eğer nitelenen isim söylenmek istenmezse mutlaka “those” kullanılmalıdır. Zaten Ġngilizce‟de eğer isim kullanılmıyorsa mutlaka onun yerine bir zamir kullanılır kuralı vardır. Önemlidir, iyi öğrenilmeli. Those who study more are usually successful. (Daha fazla çalıĢanlar genellikle baĢarılıdırlar.) Those who you talked to. (Sizin konuĢtuklarınız.) Diğer ilgi zamirleri konusundan özellikle “what” ve “those” kullanımını iyi bilmek gerekir. “what” görüldüğü yerde “the things that”; “those” görüldüğü yerde “people” yazmak iĢimizi daha da kolaylaĢtıracaktır. Ġlgi Zamirlerinde Kısaltma Özne durumunda (...en, ...an) iken kısaltma: 1.) Active cümlelerde Bir komplike cümlede bir temel cümle (main clouses) ve bir yan cümlecik (subordinate clouses) vardır. Main clouse‟da kesinlikle kısaltma yapılamaz. Kısaltma yan cümlecikte yapılır. Konumuz sıfat cümlecikleri olduğuna göre yapacağımız kısaltma sıfat cümleciğinde olacaktır. (Bu konuya hakimiyet için belli ipuçları geliĢtirilebilir.) I don‟t approve of the events which are occurring in the area. (Bölgede meydana gelen olayları onaylamıyorum.)
202
http://alikoker.name.tr
Main clause: I don‟t approve of the events. (Olayları onaylamıyorum.) Subordinate clauses: The events are occurring in the area. (Olaylar bölgede meydana geliyor.) Kısaltma yapılırken ilgi zamiri ile beraber “be” fiili de cümleden atılır. Çünkü sadece ilgi zamiri kısaltılsa “...en, ...an” anlamı verilemez. Bu yüzden ilgi zamiri ile beraber “be” fiili de kısaltılır. Geriye sadece “gerund” kalır ve “...en, ...an” anlamı verilmiĢ olur. O halde cümlemiz kısaltılmıĢ Ģekliyle I don‟t approve of the events occurring in the area. (Bölgede meydana gelen olayları onaylamıyorum) GeliĢtireceğimiz ipucu: Eğer bir cümlede bir isimden hemen sonra bir “gerund” varsa burada bir ilgi zamiri kısaltması vardır demektir. Occur: olmak, vukuu bulmak, meydana gelmek Approve of: ...i onaylamak, ...i tasvip etmek (of: ...nın demektir. Ġngilizce‟de ...nın onaylamak diye söylenir. Türkçe‟de bu ...i onaylamak Ģeklinde ismin “i” –ki Ġngilizcesi “to”dur- haliyle söylenir. Ama gerçek edatı “of”tur. Türkçe mantığının böyle olmasından dolayı KPDS‟de gelebilir. Bununla birlikte böyle yapıda olan diğer fiilleri de öğrenmek gerekir.) The women working. (ÇalıĢan bayanlar.) The students demonstrating. (Gösteri yapan öğrenciler.) The PM visiting Germany. (Almanya‟yı ziyaret eden BaĢbakan.) Kısaltmadan sonra yan cümlecik tek bir sıfat sözcüğü gibi baĢa da alınabilir. Ama yaygın kullanım yukarıdaki gibidir. Yani yukarıdaki ifadeler Ģöyle de yazılabilir: The working women. (ÇalıĢan bayanlar.) The demonstrating students. (Gösteri yapan öğrenciler.) The visiting Germany PM. (Almanya‟yı ziyaret eden BaĢbakan.) Kısaltma yapılmıĢ yan cümleciklerde olayların zamanı belirsizdir. Main clouse‟dan kısaltılan olayların zamanı çıkarılabilir. The children who make noise. The children who making noise. (Gürültü yapan cocuklar.) Kısaltılacak cümlede fiil “ing”li değilse bile kısaltılırken “ing”li yazılır. 2.) Passive cümlelerde I don‟t recognize the man who was killed. (Ben öldürülen adamı tanımıyorum) Bir yapının passive olabilmesi için mutlaka “be” fiili olmalı dır. Oysa burada kısaltma yapılırken “be” fiili cümleden atılıyordu. Demek ki kısaltılan bu yapılarda V 3 tek baĢına passive anlamı veriyor. KısaltılmıĢ haldeki cümlemiz Ģöyle olur:
203
http://alikoker.name.tr
I don‟t recognize the man killed. (Ben öldürülen adamı tanımıyorum.) GeliĢtireceğimiz ipucu: Eğer bir cümlede bir ismin hemen sonrasında tek baĢına bir V3 varsa burada bir ilgi zamiri kısaltılmıĢtır demektir. The method used. (Kullanılan metot.) The language spoken. (KonuĢulan dil.) The car sold. (Satılan araba.) The man speaking. (KonuĢan adam) The man spoken. (KonuĢulan adam) The boy beating his friend. (ArkadaĢlarını döven çocuk.) The boy beaten. (Dövülen çocuk.) The employee sending this pocket. (Paketi gönderen memur.) The employee sent. (Gönderilen memur.) The members appointing. (Atanan üyeler.) The members appointed. (Atanan üyeler.) Çoğu fiillerin (düzenli fiiller) birinci ve ikinci halleri birbirine eĢittir. Bu nedenle “Simple Past” ve kısaltmadaki “Passive” yapısı karıĢıklığı doğuyor. Bu karıĢıklık nasıl giderilebilir? Önümüzdeki ders öğreneceğiz. Ġlgi Zamirlerinin kısaltılması konusunu pekiĢtirmek için birkaç örnek yazalım. Çünkü önemli bir konudur. ÇalıĢırken en fazla egzersizin bu konuda yapılması gerekir. We can‟t approve of the events occurring in the region. (Bölgede meydana gelen olayları onaylayamayız.) Occur: Take place:
olmak, vukuu bulmak, meydana gelmek
Happen: Bu tür cümleleri çevirirken Ġlgi Zamiri cümleciğini daire içine alıp, kalan kısmı çeviririz. Daha sonra Ġlgi Zamiri cümleciğini de çevirip, cümledeki isimden önce söyleyerek tüm cümleyi çevirmiĢ oluruz. I haven‟t received yet the letter sent. (Gönderilen mektubu henüz almadım.) I haven‟t received yet sent the letter. (Gönderilen mektubu henüz almadım.) Ġlgi Zamirinin kısaltmasından sonra geriye kalan ve passive‟lik anlamını katan V3 , bir sıfat sözcüğüymüĢ gibi aynı gerund‟ daki harekete sahip olup, ismin önüne getirilebilir. Yukarıdaki cümleyi bu açıklamaya göre yazdık. Ġkisinin de anlamı aynıdır.
204
http://alikoker.name.tr
The matter reported revealed his innocence. (Bildirilen husus onun suçsuzluğunu ortaya çıkardı.) Önceki dersimizde, düzenli fiillerin V2 ve V3 hallerinin birbirine eĢit olmasından dolayı Passive durumdaki Ġlgi Zamirleri cümleciğinin kısaltılmasında Simple Past – kısaltmadaki Passive karıĢıklığından bahsetmiĢtik. Ayrıca bu karıĢıklık nasıl çözülebilir diye bir soru sormuĢtuk. Bu sorunun cevabını Ģimdi öğrenelim: Böyle bir cümlede V3 olan ismin yanında olandır. Ġsmin yanında olma özelliği ile Passive‟lik anlamını veren V3 fiilini ayırt etmiĢ oluyoruz. Diğeri ise çekime girmiĢ ve V2 olarak kullanılan fiildir. Veil:
örtmek
Reveal:
ortaya çıkarmak
He had to accept the price offered. (Önerilen fiyatı kabul etmesi gerekti.) The information given as regards this was not true. (Buna iliĢkin olarak verilen bilgi doğru değildi.) Retard: ...e iliĢkin The police had to disperse the crowd gathering. (Polis toplanan kalabalığı dağıtmak zorunda kaldı.) Disperse: dağıtmak Crowd:
kalabalık
Gather:
toplanmak, bir araya gelmek
Ġlgi Zamirlerinin kısaltmasında Active ve Passive yapılarının olumsuz yapıları da vardır. Bunun için gerund ve V3 „ten önce olumsuzluk eki olan “not” yazmak yeterli olacaktır. Olumsuz yapıdan örnek verecek olursak; The information not given was true. (VerilmemiĢ olan bilgi doğruydu.) Ġlgi zamirleri cümleciklerinde Ģimdiye kadar yaptığımız kısaltmalar geçmiĢte veya Ģu an içinde olan olayları kapsıyordu. Peki gelecek zaman için yapı nasıldır??? Not: Geleceğe yönelik kısaltmalarda mastarlardan faydalanılır. Active cümlecikler için active mastar; Passive cümlecikler için passive mastar kullanıyoruz. The teacher to give the course. (Kursu verecek (olan) hoca) Yapının ilgi zamiri kısaltması olduğu nasıl anlaĢılacak??? Normalde bir cümlede mastar yüklemin hemen yanındadır. Ġlgi zamirleri cümleciklerinin kısaltmasında ise (ismi nitelediğinden) mastar ismin hemen yanındadır. Bu özelliği ile ilgi zamirleri cümleciklerinin kısaltmasındaki mastarı - ki bu gelecek zaman anlamı katıyor ayırt etmiĢ oluyoruz. The results of the election held last week were not announced. (Geçen hafta yapılan seçimlerin sonuçları ilan edilmedi.)
205
http://alikoker.name.tr
Announce: ilan etmek, duyurmak Election:
seçim
Hold:
(held, held) tutmak, yapmak, durmak
He will not become a candidate in the election to be held next year. (O gelecek yıl yapılacak (olan) seçimde aday olmayacak.) I didn‟t want to participate in the party to be done by our friends. (ArkadaĢlarımız tarafından yapılacak (olan) partiye katılmak istemedim.) Not: Dikkat edilirse “to participate” mastarı yüklemden sonra gelmiĢtir. Bu nedenle normal olarak kullanılan mastardır. “to be done” olarak passive yapıda kullanılmıĢ olan mastar ise isimden hemen sonra kullanılmıĢtır. O zaman bu mastar gelecek zaman anlamını veren mastardır diyoruz. Yapıyı bu Ģekilde görüp, çeviriyi yapmak çok önemlidir. The members to participate in the meeting should apply to me as soon as possible. (Toplantıya katılacak olan üyelerin mümkün olan en kısa zamanda bana baĢvurmaları gerekir.) The bridge to be constructed (ĠnĢa edilecek (olan) köprü.) Construct: inĢa etmek, yapmak, kurmak The students to go abroad. (Yurt dıĢına gidecek (olan) öğrenci.) The passengers to get on the plane. (Uçağa binecek (olan) yolcular.) The project to be conducted. (Yürütülecek (olan) proje.) Conduct: götürmek, yürütmek, taĢımak The man to see you is adoctor. (Sizi görecek (olan) adam doktordur.) The man to kill. (Öldürecek (olan) adam) The man to be killed. (Öldürülecek (olan) adam.) The man killing. (Öldüren adam.) The man killed. (Öldürülen adam.) The man to kill. (Öldürecek adam.) The man to be killed. (Öldürülecek adam.) Aslında “öldürülen adam” ifadesinde de bir “gerund” vardır. Bu cümlenin Ġngilizce‟deki normal yazılımı “the man (being) killed” Ģeklindedir. Burada “being” kısaltıldığı için yazılmıyor. Bu durumda kısaltmalarda ister aktif ister pasif olsun, Ģu an ve geçmiĢteki olaylarda “gerund”dan faydalanıyoruz. Gelecekteki olayları da kısaltırken mastarlardan faydalanıyoruz. Peki mastar neden “...ecek, ...acak” anlamını veriyor? Bunun cevabı “Be to” kalıbında saklıdır.
206
http://alikoker.name.tr
Be to: Ġngilizce‟de “be to” kalıbı üç yerde kullanılmaktadır.
1. ) ...mektir: My duty is to teach English. (Görevim Ġngilizce öğretmektir.) 2. ) Gerekir (have to) : I am to leave my countyr. (Ülkemi terk etmem gerekiyor.) 3. ) ...ecek, ...acak (Shall=Will): The President is to visit Romenia.(C.B‟nı Romanya‟yı ziyaret edecek.)
Yalnız ikinci kullanımda “be to” ifadesi “have to” dan farklı olarak bir “yor” anlamı içerir. “Be to” ifadesinin bu Ģekilde üç farklı kullanımı vardır. Kullanımın hangi yapıda olduğunu çerçeveden çıkarıyoruz. Daha çok cümlenin anlamına bakarak uygun düĢen ifadeyi kullanıyoruz. The students who will participate (Katılacak olan öğrenciler.) The students who are to participate. (Katılacak olan öğrenciler.) Birinci cümlede “will”, ikinci cümlede “be to” kullanılmıĢtır. Ġki kullanımda “...ecek, ...acak” anlamını vermektedir. Ġkinci kullanımda ilgi zamiri kısaltmasını yaparsak; ilgi zamiri ile birlikte be fiili de çıkartılacağından sadece mastar kalmıĢ olur ve bu da “...ecek, ...acak” anlamını verir. Not: Mastarların kısaltma yapısında mutlaka bir tümleç olmalıdır. KPDS‟de bu ayrıntı sorulmaz. Nesne Durumunda (...dığı) Ġken Kısaltma 1.) Defining (tanımlanan) Yapılarda: The letter, which he had sent, was lost. (Onun gönderdiği mektup kayboldu.) The letter he had sent was lost. (Onun gönderdiği mektup kayboldu.) Defining yapılarda kısaltma yapılırken sadece Ġlgi Zamiri atılır. KısaltılmıĢ bu yapıları görmek ve çevirirken “...dığı” anlamını vermek zordur. GeliĢtirilecek Ġpucu: Bir cümlede, birinci kelimeden sonra virgül olmadan bir Ģahıs zamiri veya bir isim gelmiĢse burada mutlaka bir Ġlgi Zamiri kısaltması vardır demektir. Çünkü Ġngilizce‟de iki isim yan yana gelmez. We couldn‟t decide on the matter they put forward. (Onların ortaya koyduğu konuda karar veremedik.) I didn‟t receive the document he sent. (Onun gönderdiği belgeleri almadım.) The price they asked was too high (Onların söylediği fiyat oldukça yüksekti.) 2. ) Non-Defining (Tanımlanmayan) Yapılarda: Non-Defining yapılarda kısaltma yapılamaz.
207
http://alikoker.name.tr
Your brother, who (m) I met yesterday, seems very simpatico. (Dün gördüğüm kardeĢiniz çok sempatikti.) Önemli Bir Not Eğer Ġlgi Zamirinin nitelediği isimden önce “the first, the only, the last, the second” gibi bir sıra sayısı veya “the most” gibi superlative yapı var ise mastar , gelecek zaman yerine geçmiĢi vurgulayacaktır. Yani çeviride “...cek, ...cak” eki “...en, ...an” ekine döner. The man to get out off the bus. (Otobüsten inecek adam) The firs man to get out off the bus. (Otobüsten ilk inen adam) Ġkinci cümlede, Ġlgi Zamirinin nitelediği “man” isminin önünde bir sıra sayısı olduğu için geçmiĢ vurgulanmıĢ oldu. The country not to be represented. (Temsil edilmeyecek ülke.) The only country not to be represented. (Temsil edilmeyen tek ülke.) The report to be submitted. (Sunulacak rapor.) The last report to be submitted. (Sunulan son rapor.) The man to be killed. (Öldürülecek adam.) The only man to be killed. (Öldürülen son adam.) Ahmet was student to leave the classroom. (Ahmet sınıftan ayrılacak öğrenciydi.) Ahmet was the last student to leave the classroom. (Ahmet sınıftan ayrılan son öğrenciydi.) Connective Relative Pronouns Bu yapıda sadece “which” kullanılır. “which” kendisinden önceki bir ismin yerine değil de bir cümleciğin yerine kullanılır. Çeviride de “...ki bu da” olarak çevrilir. He failed again, which dissappointed his parents. (O yine baĢarısız oldu ki bu da anne-babasını hayal kırıklığına uğrattı.) Bu kullanımda “which”, ilgi zamiri “he failed again”in yerini almıĢtır. Türkçe‟de bu ifade iki ayrı cümle ile söylenir. Ġngilizce ifadesinde cümlede ilgi zamirinden önceki virgül (,) yapıyı diğerlerinden ayırır. Bu yapıda “that” kullanılamaz. Ayrıca tek virgül olduğu için ilgi zamirinden önceki isim özel isim de değildir. Bu özellikleri ile diğer yapılardan ayırt edilir. We will have to across the frontier, which will be difficult. (Sınırı geçmemiz gerekecek ki bu da çok zordur.) He was rude to the customer officer, which made things force. (Gümrük memuruna kaba davrandı ki bu da iĢleri zorlaĢtırdı.)
208
http://alikoker.name.tr
Kısaltılması: He failed again, which upset the whole family. (O yine baĢarısız oldu ki bu da tüm aileyi üzdü.) He failed again, upsetting the whole family. (O yine baĢarısız oldu ki bu da tüm aileyi üzdü.) Aktif yapıda olduğu için kısaltmada gerund kullanıldı. The government made investment in education, leading to welfare. (Hükümet eğitime yatırım yaptı ki bu da refaha yol açtı.) Investment:
yatırım
Lead to:
...e yol açmak
Whole:
tüm, bütün (sayılamayanlarda kullanılır, the‟yı baĢa alır. the whole)
All:
tüm, bütün (sayılabilenlerde kullanılır, the‟yı sona alır. all the)
The patient didn‟t respond to treatment, disappointing all doctors. (Hasta tedaviye cevap vermedi ki bu da tüm doktorları hayal kırıklığına uğrattı.) Not: Test çalıĢmalarında connective yapısının kısaltması virgülden sonraki fiil boĢ bırakılarak çok sorulur. Ġlgi Zamirlerinin Kısaltmaları Ġle Ġlgili karıĢık Örnekler It was difficult to arrange a date, which was convenient for everyone. (Herkes için uygun olan bir tarih belirlemek zordu.) Arrange:
ayarlamak, düzenlemek, belirlemek
Convenient:
uygun, elveriĢli
Inconvenient:
uygun olmayan
Treat:
davranmak, tedavi etmek
Threaten:
tehdit etmek
Threat:
tehdit
Ġlgi Zamirlerinin olduğu kompleks cümleleri çevirirken ilk önce sıfat cümleciği göz ardı edilerek kalan yapı çevrilir. Daha sonra sıfat cümleciği çevrilir. Sonrasında sıfat cümleciği, ilgi zamirinin nitelediği isimden önce söylenerek yapı çevrilmiĢ olunur. Kompleks cümleleri, bu Ģekilde çevirerek sık egzersiz yapmak süratli anlama alıĢkanlığını geliĢtirecektir. The man who was arrested finally confessed to being a spy. (Tutuklanan adam sonunda bir casus olduğunu itiraf etti.) Arrest:
tutuklamak, durdurmak
Spy:
casus
Confess to: itiraf etmek
We had to give up the research, which we have already undertaken. (Daha önce üstlendiğimiz araĢtırmayı bırakmamız gerekti.)
209
http://alikoker.name.tr
Already: halihazırda, ...mıĢ bile (tek baĢına kullanıldığında), daha önce (bağlantılı cümlelerde) Research:
araĢtırma
Undertaken:
üstlenmek
My collage, with whom I have been working for long, has decided to give in his resignation. (Uzun süredir beraber çalıĢmakta olduğum meslektaĢım istifasını vermeye karar vermiĢ.) Collage:
meslektaĢ
Give in:
vermek (verilen soyut bir Ģeyse “give” nesneye “in” edatı ile geçiĢ yapar)
Counterpart: karĢı taraf (bakanlar için) The minister, whose life has been threatened, applied to the police for protection. (YaĢamı tehdit edilen bakan koruma için polise baĢvurdu.) Protect:
korumak
Protection: koruma Expect:
ummak, beklemek
Except:
hariç, dıĢında
Treat:
davranmak, tedavi etmek
Threaten:
tehdit etmek
Threat:
tehdit
The inflation rate, expected to be 20 %, has already passed the target. envisioned. (% 20 olması beklenilen enflasyon oranı belirlenen hedefi geçmiĢ bile.) Envision:
göz önüne almak, öngörmek, belirlemek
Envisage:
syn envision
Target:
hedef
The information we have obtained was not reliable. (Elde etmiĢ olduğumuz bilgiler güvenilir değildi) Reliable:
güvenilir
Obtained:
elde etmek, sağlamak
We have to find new alternative energy resources to be used instead of fossil-fuel. (Biz, fosil yakıtları yerine kullanılacak yeni bir alternative enerji kaynağı bulmak zorundayız.) Resource:
kaynak yenilenebilir
Instead of: ...nın yerine , -cek yerde
Source:
kaynak
Renewable:
In place of: ...nın yerine, -cek yerde
210
http://alikoker.name.tr
NOUN CLOUSES Sıfat Cümlecikleri kadar zor olmayan ama önemli bir konudur. Önce mantığını kavramak gerekir. Sıfat Cümleciklerinde bir isim bir sıfat sözcüğü gibi bir cümlecik tarafından niteleniyordu. Noun Clouses‟ larda ise kullandığımız isimler (veya zamirler) bu cümlecikten etkilenirler. Bir cümlede isimler özne, nesne ve tümleç durumundan biri ile kullanılabilirler. Demek ki Noun Clouses‟ lar (ismin yerine kullanıldıklarından) da bir kompleks cümlede özne, nesne veya tümleç olarak kullanılabilirler. Bu durumda isim bir kelime ile değil de bir cümlecik ile ifade edilmiĢ olur. BaĢka bir değiĢle bir ismin kullanılabildiği her yerde bir Noun Clouses kullanılabilir. Bunu Ġngilizce‟ deki cümle kuruluĢu üzerinde gösterecek olursak; S
V
O
Tümleç
Bu cümle yapısında bir noun clause S, O ve tümleç durumundan biri ile ifade edilebilir. I know his failure. (Ben onun baĢarısızlığını biliyorum.) Bu cümledeki “failure” (baĢarısızlık) kelimesi isimdir ve cümlede nesne konumunda kullanılmıĢtır. Bu isim yerine bir cümlecik de gelebilir. Dolayısıyla bu cümlecik bir noun clause olmuĢ olur ve nesne durumunda kullanılmıĢ olur. “failure” ismi yerine “he has failed” (O baĢarısız olmuĢ) cümleciğini kullanabiliriz. Ancak burada iki cümlecik olduğu için bu iki cümleyi bağlayacak bir bağlaca ihtiyacımız vardır. Bu Ģekilde cümlemiz; I know that he has failed. (Biliyorum ki o baĢarısızdır.) Yalnız bu çeviri konuĢma dili için geçerlidir. Yazı dilinde ve sınavda kesinlikle böyle çevirmiyoruz. Bağlacın anlamını “ki” olarak değil de cümleciğe yükleyerek çeviririz. Bu açıklamalardan sonra artık cümlemizi Ģu Ģekilde çevirebiliriz: Onun baĢarısız olduğunu biliyorum. Not: Yan cümleciklerin Türkçe‟ye çevrilirken öznenin “ın” eki alarak çevrildiğini hatırlayınız. Sıfat cümlecikleri de dahil bu konuyu iĢlerken temel cümle, yan cümlecik gibi kavramları da göreceğimizden bunlara hakim olmak gerekir. Ġsim Cümlecikleri Ġle Kullanılan Bağlaçlar Ġsim cümlecikleri ile üç tür bağlaç kullanılır. 1. That: -ki (En çok kullanılan bağlaçtır. Olaya tek yönlü bakar.) 2. Whether: ...ip ...imediği (Olaya iki yönlü bakar. “or not” ile beraber de kullanılabilir.) 3. Question Word: Tüm soru kelimeleri isim cümleciklerinde bağlaç olarak kullanılabilir. Bu bağlaçların anlamları farklı ama kullanılıĢ biçimleri aynıdır. Bu nedenle en sık kullanılan “that”i önce iyi öğreneceğiz. “that”in kullanımı iyi çözülünce sistem aynı olduğu için diğerleri de rahat bir Ģekilde anlaĢılır.
211
http://alikoker.name.tr
THAT Daha önce de söylendiği gibi Noun Clouses‟lar (NC) kompleks bir cümlede üç durumda kullanılabilirler. ġimdi bunları madde madde inceleyelim: A) Özne Olarak Ġsim Cümlecikleri Bu yapıda genelde formülsel olarak cümle Ģöyledir: It is + (sıfat) that + NC Böyle bir cümle kuruluĢu görüldüğünde, bu bir isim cümleciğidir ve özne durumunda kullanılmıĢtır diyebiliriz. It is clear that he will confess to his guilt. (Onun suçunu itiraf edeceği açıktır.) Özne durumundaki NC‟lar “what” sorusuna cevap verirler. Örneğin bu cümleye sorarsak; What is clear? That he will confess to his guilt (Onun suçunu itiraf edeceği) Ģeklinde cevap alırız. Ġngilizce‟de normalde bir cümlede özne cümlenin baĢındadır. Bu nedenle yukarıdaki cümle kuruluĢunun ikinci bir alternatifi de vardır. Orijinal kullanım da ikinci kullanımdır. Birinci kullanımda özne sona alındığı için çekili fiile bir özne gerekliliğinden “it” özne olarak kullanılmıĢtır. Burada “it” asıl öznenin yerini tutar. Ġkinci kullanımda ise özne asıl yerine çekileceğinden artık “it” kullanımına gerek yoktur. Ġngilizce‟de asıl kullanım ikinci dediğimiz kullanımdır. Ama zor olduğu için birinci kullanım daha yaygındır. Bu durumda NC‟ların özne olarak kullanımı iki farklı Ģekilde yazılabilir. ġimdi yukarıdaki cümleyi bu açıklamaya göre yazalım: It is clear that he will confess to his guilt. (Onun suçunu itiraf edeceği açıktır.) That he will confess to his guilt is clear. (Onun suçunu itiraf edeceği açıktır.) Her iki kullanımda da anlamı aynıdır. KPDS‟de cümlelerin % 90‟nı bu yapıdadır. Direk olarak da 2-3 soru gelebilir. It is difficult that he will give it up. (Onun ondan vazgeçeceği zordur.) That he will give it up is difficult. (Onun ondan vazgeçeceği zordur.) Böyle cümleleri “vazgeçmesi” Ģeklinde de çevirebiliriz. It was very hard that we overcame this issue. (Bu meselenin üstesinden gelmek çok zordu.) That we overcame this issue was very hard. (Bu meselenin üstesinden gelmek çok zordu.) It is + Sıfat formülünde kullanılan sıfat yerine daha önceki bilgilerimizden biliyoruz ki sıfat cümlecikleri de kullanılabilir. Ayrıca yine biliyoruz ki sıfat cümleciklerinin kısaltmasında eğer aktif ise “gerund” eğer passive ise “V3”kullanılıyordu. Demek ki formüldeki sıfat yerine bir gerund veya bir V3 de kullanılabilir.
212
http://alikoker.name.tr
It is expected that they will resume peace talks. (Onların barıĢ görüĢmelerine yeniden baĢlayacakları beklenilmektedir.) That they will resume peace talks is expected. (Onların barıĢ görüĢmelerine yeniden baĢlayacakları beklenilmektedir.) Resume: yeniden baĢlamak (restart ve rebegin kelimelerinin yerine kullanılır. KPDS‟de çok geçer.) It is known that our world is round (Dünyamızın yuvarlak olduğu biliniyor.) It is surprising that he has escaped. (Onun kaçıĢı ĢaĢırtıcıdır.) Bu yapılarda iki cümlecik olduğu için haliyle zaman uyumu da aranmalıdır. ġimdilik sadece gramatikal boyut ile uğraĢacağız. Zaman uyumuna dikkat etmekle beraber daha sonra detaylı olarak öğreneceğiz. B) Nesne Olarak Ġsim Cümlecikleri Bu yapıda isim cümlecikleri nesne konumundadır. Cümlede nesne konumunda bir isim yerine bir isim cümleciği kullanılır. We learnt that they had agreed on the matter.(Onların mevzuda hemfikir olduklarını öğrendik.) Nesne yapısındaki isim cümlesini, yükleme kimi, neyi, kime, neye sorularını sorarak bulabiliriz. Bu yapının tek kullanımı vardır. Ġsim cümleciği özne durumundaki gibi hareket edemez. The judge decided that the suspect was innocent. (Hakim zanlının masum olduğuna karar verdi.) The judge decided this. (Hakim buna karar verdi.) Dikkat edilirse ikinci cümlede nesne “this” dir ve tek bir kelimeden oluĢmuĢtur. Birinci cümlede ise cümlenin nesnesi bir isim cümleciğidir. Nesne hareketinin her iki cümlede aynı olduğuna dikkat edininiz. Suspect: zanlı, Ģüpheli
Innocent: suçsuz, masum Judge: hakim, yargılamak
C) Tümleç Olarak Ġsim Cümlecikleri Tümleçler, özne, yüklem ve nesne dıĢında cümleyi tamamlayan yapılardır. Ġngilizce‟de “be” ve “become” (olmak) fiillerinden sonra gelen kelimeler tümleçtirler. My father is an engineer. (Benim babam bir mühendistir.) My advantage is that I can speak three foreign language. (Benim avantajım üç dili konuĢabilmemdir.) My belief is that you will get over this problem. (Ġnancım sizin bu sorunu aĢacağınızdır.) Get over: üstesinden gelmek
213
http://alikoker.name.tr
Their claim is that the minister got involve in corruption. (Onların iddiası bakanın yolsuzluğa karıĢmasıdır.) Get involve in:
...e bulaĢmak (daima nesneye in ile geçer.)
Corruption:
bozulma, yolsuzluk Whether = If
....ip ....imediği anlamında olup, olaya iki yönlü bakan bir bağlaçtır. Whether bağlacı bazen “or not” da alabilir. Genellikle “or not” ifadesi parantez içinde verilir. Bu bağlacın değiĢik konumlu isim cümleciklerindeki kullanımını görelim. It is not known whether he has ratified the bill. (Onun yasa tasarısını onaylayıp onaylamadığı bilinmiyor.) Ratify: Specify: Approve of:
onaylamak
Notify: Yukarıdaki cümleyi (isim cümleciği özne konumunda olduğu için) Ģu Ģekilde de yazabiliriz. Anlamı aynıdır. Whether, he has ratified the bill is not known. Not: Cümlede özne konumunda olan isim cümleciği baĢa alınırsa bu kullanımda bağlaç olarak “If” kullanılamaz. I am not sure whether he has accepted the offer. (Onun öneriyi kabul edip etmediğinden emin değilim.) No one knows whether they live in the country or not. (Onların ülkede yaĢayıp yaĢamadıklarını kimse bilmiyor.) My doubt is whether they will stay or not. (Benim kuĢkum onların kalıp kalmayacağıdır.) Not: Gramatikal olarak isim cümleciklerinde bağlaçlardan sonra daima bir özne vardır. Soru Kelimelerinin Ġsim Cümleciklerinde Bağlaç Olarak Kullanılması Question Words (QW) What:
ne
Where:
nerede, nereye
When:
ne zaman
Who:
kim
Whom:
kimi, kime
214
http://alikoker.name.tr
From whom:
kimden
With whom:
kiminle
To whom:
kime
Whose:
kimin
Which:
hangi
How:
nasıl
Why:
niçin
How many:
kaç tane, ne kadar, kaç (sayılabilenler için)
How much:
kaç tane, ne kadar, kaç (Sayılamayanlar için)
How long:
ne kadar (zamanı sorar)
How far:
ne kadar (mesafeyi sorar)
How often:
ne kadar (frekansı sorar)
Ġsim cümleciklerinde QW‟ların kullanımını, normal soru cümleleri ile karıĢtırmamak gerekir. Bir soru cümlesinde QW‟lar daima cümlenin baĢında söylenir ve cümle sonunda soru iĢareti vardır. Soru sözcüğü olsun veya olmasın bir soru cümlesinde yardımcı fiil vardır ve özneden önce yazılır. Bazen bu kural konuĢma dilinde ihmal edilse de cümlenin soru olduğunu hissettirecek bir vurgu mutlaka vardır. What can I do for you? (Sizin için ne yapabilirim?) Where are you going? (Nereye gidiyorsun?) When will you come back? (Ne zaman döneceksiniz?) How long will you be staying here? (Burada ne kadar süre kalacaksınız?) Soru cümlelerini, QW‟ların bağlaç olarak kullanıldığı isim cümlecikleri ile bu Ģekilde ayırabilmek gerekiyor. Bu da yardımcı fiilin kullanımı, QW‟ların soru cümlelerindeki konumu ve soru cümlelerinde ?‟nin kullanımını hatırlayarak yapılabilir. ġimdi QW‟ların isim cümleciklerinin her üç yapısında kullanımını görelim. a) Özne olarak; It is not known where he hides.(Onun nereye saklandığı bilinmiyor.) Hide: saklanmak Bu kullanımda QW‟un bağlaç niteliğinin görülmesi gerekir. Dikkat edilirse QW‟dan sonra cümle sonuna ? konulmamıĢtır. Ayrıca yardımcı fiil özneden önce yazılmamıĢtır. O zaman “where” bağlaç olarak kullanılmıĢtır diyoruz. Burada önemli bir özelliği de hatırlatmak gerekiyor. Complex bir cümlede yan cümlecik soru formu ile kurulamaz. Eğer böyle bir cümlede soru formu oluĢturulmak istense bu değiĢiklik yan cümlecikte değil, temel cümlede yapılır.
215
http://alikoker.name.tr
Is it not known where he hides? (Nereye saklandığı bilinmiyor mu?) Özne olarak kurulmuĢ bir isim cümleciğinde özne hareketini hatırlayarak cümlemizi diğer alternatifi ile yazalım. Where he hides is not known? (Onun nereye saklandığı bilinmiyor.) Bu complex cümleyi soru yaparsak; Is where he hides not known? (Onun nereye saklandığı bilinmiyor mu?) It is not obvious what he will do. (Onun ne yapacağı belli değil.) It was uncertain how long they would stay there. (Orada ne kadar kalacağı belli değildir.) Obvious:
belli, apaçık
Obviousness:
besbellilik
Cümlelerdeki zaman uyumuna da dikkat etmek gerekiyor. Anlamdan temel cümlenin ve yan cümlenin zamanını çıkarabilmek gerekir. GeçmiĢteki olay ,öncesi sonrası durumunu iyi bir Ģekilde irdeleyip sonuca gidebilmek gerekir. It was not known how the had committed the crime. (Onun suçu nasıl iĢlediği bilinmiyor.) Was not known
bilinmiyor, meçhul
Was unknown b) Nesne Olarak; I don‟t know where he is working now. (Onun Ģimdi nerede çalıĢtığını bilmiyorum.) Zaman uyumunda temel cümle ve yan cümle arasında bir zaman uyumu vardır. Bunun çevirisi değil de Ġngilizce mantığı önemlidir. Zaman tespitinde hem temel cümlecikte hem de yan cümlecikte olan zaman sözcüklerine dikkat etmek gerekiyor. We couldn‟t learn how this event happened. (Bu olayın nasıl oluĢtuğunu öğrenemedik .) She didn‟t decide where we had to met. (O nerede buluĢmamız gerektiğine karar veremedi.) c) Tümleç Olarak; Our doubt is who killed the man. (ġüphemiz adamı kimin öldürdüğüdür.) I am anxious to know how much he earns by month. (Aylık olarak ne kadar kazandığını öğrenmeye can atıyorum.) Anxious: endiĢeli
Anxious + full Infinitive: ...meye can atmak
It is expected that the embargo will lift next year. (Ambargonun gelecek yıl kaldırılacağı umuluyor.) It was claimed that the minister had embezzled money. (Bakanın zimmetine para geçirdiği iddia edildi.)
216
http://alikoker.name.tr
Embezzle: zimmete para geçirmek The two sides announced that they had signed an agreement. (Her iki taraf bir anlaĢma imzalamıĢ olduklarını bildirdiler.) Announce:
bildirmek, ilan etmek
We feared that he results could be negative. (Sonuçların negatif olabileceğinden korktuk.) Fear:
korkmak
Fearless:
korkusuz
It is said that he can be detained. (Onun gözaltına alınabileceği söyleniyor.) Not: Modal‟ların (Özellikle “can ve may”) bağlaç ile aktarıldığı zaman çevirisinde bir “...ecek, ...acak” anlamı katıldığına dikkat ediniz. Soru: Böyle cümlelerde neden temel cümlecik kısadır? Bunu bir örnekle açıklayalım: I bought this present last year in Italy. (Ben bu hediyeyi geçen yıl Ġtalya‟dan aldım.) Bu cümlemizin öğelerinin Özne+Yüklem+Nesne+Tümleç (Zaman zarfı+yer zarfı) Ģeklinde sıralandığına dikkat ediniz. Ayrıca “bir cümledeki her ismin yanına bir Noun Clause gelebilir” özelliğinin hatırlayınız. Cümlemizdeki “the present” isminden sonra bir Noun Clause yazarsak; zaman zarfı ve yer zarfı NC‟a ait olacağından cümle sonuna atılır. Bu yüzden de temel cümlecik kısa olur. No one knows how this problem can be resolved. (Kimse bu problemin nasıl çözülebileceğini bilmiyor.) Subjunctive Mood (Ġstek kipi) Türkçe‟de dilek kipi “...mesi, ...ması” Ģeklindedir. Cümle olarak örneklersek; Ben Ali‟nin burada olmasını istiyorum. Doktor Ona dinlenmesini söyledi, gibi. Ġngilizce‟de Subjunctive Mood (SM)‟un kullanıldığı belli fiiller vardır. Bunların sayısı 15‟tir. Eğer bu fiiller temel cümlede kullanılırsa mutlaka yan cümlecikte SM kullanımını isterler. Bu fiilleri kolay olsun diye grup halinde yazacağız. 1.) AĢağıdaki Fiillerden sonra Ġstemek Fiilleri: Desire
Request
Ask
Beg
Urge
Demand
Önermek Fiilleri Recommend
Advise
Propose
Suggest
Geri kalan beĢ fiil bir grup halinde verilemeyeceğinden ayrı yazacağız. Insists:
ısrar etmek
Prefer:
tercih etmek Require:
Order:
emretmek
Move: hareket etmek (pek kullanılmaz.)
217
gerektirmek
http://alikoker.name.tr
Ġngilizce‟de bu fiiller dilek kipini gerektirirler. Bunlar temel cümlede olduklarında mutlaka mutlaka dilek kipi kullanılmalıdır. The doctor recommended that he should rest as much as possible. (Doktor Ona mümkün olduğu kadar dinlenmesi gerektiğini tavsiye etti.) Ġngilizce‟de dilek kipi yapısında sadece “should” kullanılır. Yalnız “should”un kullanılması obsiyoneldir. Yani olsa da olur olmazsa da. Bu nedenle yukarıdaki cümleyi Ģu Ģekilde de yazabiliriz: The doctor recommended that he rest as much as possible. (Doktor Ona mümkün olduğu kadar dinlenmesini tavsiye etti.) Görüldüğü gibi “should” un kullanılmaması durumunda sonrasındaki fiil çekilmemiĢ gibi görünür. Yani “bare infinitive” olarak kalır. “should” un kısaltılması formuna dikkat etmek gerekir. KPDS‟de bu fiil boĢ bırakılarak sorulur. Önemlidir, iyi öğrenmek gerekir. SM yapısını Türkçe‟ye çevirirken “should” un gerekir anlamı yarine Türkçe‟deki dilek kipi anlamı olan “...mesi, ...ması” Ģeklinde çeviririz. I insisted that my son (should) be a doctor. (Oğlumun bir doktor olmasında ısrar ettim.) Not: Dilek kipinin yan cümlecikte kullanıldığına dikkat ediniz. The committee requested that the documents (should) be submitted until tomorrow. (Komite belgelerin yarına kadar sunulmasını istedi.) I advised her that she ...............breakfast early. BoĢ olan yere ne gelmelidir? Have
has
had
to have
has had
“have” doğru cevap olur. Çünkü temel cümlecikte “advise” fiilinin olmasından dolayı yan cümlecik yapısı SM olmalıdır. Bu nedenle asıl olması gereken “should have” dir. “should” kısaltıldığından doğru cevap “have” olur. Çok dikkatli olmak gerekir. I advised her that she have breakfast early. (Erken kahvaltı yapmasını önerdim.) 2.) AĢağıdaki sıfatlardan sonra SM kullanılır Sıfatlar Noun Clouse‟ların özne yapısında kullanıldıklarından bu maddede sadece Noun Clouse‟ların özne yapısı olacaktır. SM‟ un kullanıldığı en önemli sıfatlar Ģunlardır: Önemli Sözcükleri Important
Crucial
Vital
Significant (anlamlı)
Gerekli Sözcükleri Necessary Imperative (zorunlu) Mandatory (zorunlu) Essential Possible Ġngilizce‟ de bu sıfatlar kullanıldıklarında dilek kipi gerektirirler. It is necessary that he (should) work hard. (Onun sıkı çalıĢması gerekir.) It is essential that our environment be protected. (Çevremizin korunması temeldir.) Protect, Preserve, Conserve: korumak
218
http://alikoker.name.tr
Örnek Noun Clouses ve Relative Pronouns Cümleleri It is estimated that the economic sanction can not be lifted in the near future. (Ekonomik yaptırımların yakın gelecekte kaldırılamayacağı tahmin ediliyor.) Sanction: yaptırım, müeyyide (Önemli bir kelimedir, KPDS‟de çok sık geçer) Bir cümlede bir ismin yanına her zaman için onu niteleyecek bir sıfat yazılabilir. Relative Pronouns (RP) bilgilerimizden de biliyoruz ki bir sıfat cümleciği (RP) bir sıfat kelimesinin yaptığı görevi bir cümlecik olarak yapabilir. Bu açıklamaya dayanarak cümledeki “sanction” isminden sonra onu niteleyecek bir RP cümleciği yazarak cümlemizi çevirecek olursak; (Kalın ve italik yazılan cümlecik kısaltılmıĢ bir RP cümleciğidir.) It is estimated that the economic sanction impossed on Serbia can not be lifted in the near future. (Sırbistan‟a uygulanan ekonomik yaptırımların yakın gelecekte kaldırılamayacağı tahmin ediliyor.) Impose on: ...e empoze etmek, uygulamak Not: KPDS‟deki cümlelerin büyük bir çoğunluğu bu yapıdadır. Böyle cümleleri iyi çalıĢmak sınavda büyük kolaylıklar sağlar. Pose Bırakmak, tutmak anlamında olan bu kelime kökünden bir çok kelime türetilmiĢtir. Impose: uygulamak
im: içine, pose: bırakmak. Ġmpose:içine bırakmak, empoze etmek,
Expose:
ex:dıĢ, pose: bırakmak. Expose: dıĢarıya bırakmak, maruz bırakmak
Repose:
dinlenmek
Compose:
birleĢtirmek
Dispose:
sıralanmak, düzenlemek
Oppose:
karĢı koymak
Propose:
önceye bırakmak
Bu kelimeler de KPDS için çok önemlidir. It was reported that the plain had taken off one hour later doe to the in adequacy of measure. (Önlemlerin yetersizliğinden dolayı uçağın bir saat geç kalkmıĢ olduğu rapor edildi.) Take off:
havalanmak
Doe to:
...den dolayı
Adequate:
yeterli, uygun, elveriĢli
Adequacy:
yeterlilik
Inadequacy:
yetersizlik
219
http://alikoker.name.tr
Measure: tedbir, önlem (ölçme, ölçmek anlamı var ve karıĢtırılabilir diye KPDS‟de çok geçen bir kelimedir.) Cümledeki “measure” isminden sonra kısaltılmıĢ bir RP cümleciği olan “taken” ı ekleyip cümlemizi tekrar yazalım: Ġt was reported that the plain had taken off one hour later doe to the in adequacy of measure taken. (Alınan önlemlerin yetersizliğinden dolayı uçağın bir saat geç kalkmıĢ olduğu rapor edildi.) The rescue team suggested that the disaster area (should) be evacuated immediately. (Kurtarma ekibi felaket bölgesinin derhal boĢaltılmasını önerdi.) Not: Dilek kipinin kullanımını (Should‟un kullanımını) hatırlayınız. Rescue:
kurtarma(k)
Evacuate:
boĢaltmak, tahliye etmek
Calamity:
felaket
Disaster:
felaket
We aware, that it is rather difficult to draw some conclusion from the data. (Verilerden bazı sonuçlar çıkarmanın oldukça zor olduğunun farkındayız.) To be aware of: farkında olmak, haberdar olmak Not: Yukarıdaki cümlede “to be aware of”un “of” edatı yazılmadı. Neden? (Noun Clous‟larda sadece “that”in edat almadığını diğer tüm NC baĢlaçlarının edat aldıklarını hatırlayınız.) “Data” dan sonra bir RP ekleyerek cümlemizi yeniden yazalım: We aware, that it is rather difficult to draw some conclusion from the data presented by the committee. (Komite tarafından sunulan verilerden bazı sonuçlar çıkarmanın oldukça zor olduğunun farkındayız.) Clude “Kapatmak” anlamında olan bu kökten bir çok kelime türetilmiĢtir. Conclude:
sonucuna varmak
Conclusion:
sonuç
Conclusive:
sonuca götüren, somut
Inconclusive: sonuca götürmeyen, somut olmayan Include:
dahil etmek, içermek
Exclude:
hariç tutmak
Preclude:
engel olmak
220
http://alikoker.name.tr
The scientists aren‟t sure certain whether this treatment can achieve the result desired. (Bilimadamları, bu tedavinin arzulanan sonuçları gerçekleĢtirip gerçekleĢtiremeyeceğinden emin değiller.) Hatırlanacağı üzere RP kısaltmalarında aktifler için “gerund” pasifler için “V 3” kullanılıyordu ve bunlar bir sıfat sözcüğü gibi niteledikleri ismin önüne yazılabiliyordu. ġimdi birkaç cümlemizi bu kurala göre yazalım. The scientists aren‟t sure certain whether this treatment can achieve the desired result. (Bilim adamları, bu tedavinin arzulanan sonuçları gerçekleĢtirip gerçekleĢtiremeyeceğinden emin değiller.) It was reported that the plain had taken off one hour later doe to the in adequacy of taken measure. (Alınan önlemlerin yetersizliğinden dolayı uçağın bir saat geç kalkmıĢ olduğu rapor edildi.) Görüldüğü gibi RP kısaltmaları bir sıfat sözcüğünün yaptığı hareketi yapabilirler. The industrialists entering this market claim that a fierce competition will occur in the month ahead. (Bu piyasaya giren sanayiciler, önümüzdeki aylarda acımasız bir rekabetin meydana geleceğini iddia etmektedirler.) Market:
pazar, piyasa
Fierce:
acımasız
Competition:
rekabet
Relative Pronıuns ve Noun Clouse konularını birlikte kullanabilmek gerekir. Çünkü bu iki konu Ġngilizce‟nin en karmaĢık konularıdır. He was rather reluctant to tell us how long the experiment he was conducting would last. (O yapmakta olduğu deneyin ne kadar süreceğini bize söylemeye oldukça isteksizdi.) Bu cümlenin, “us” ve “how long the experiment he was conducting would last” olmak üzere iki nesnesi vardır. Dikkat edilirse ikinci nesne bir NC cümleciğidir. Böyle iki nesneli cümlelerde karıĢıklığı önlemek için NC nesnesi sonra söylenir. It is reported that the election to be held next week may be postponed. (Gelecek hafta yapılacak olan seçimlerin ertelenebileceği bildirilmektedir.) They said that there were other methods, which we could resort to. (Onlar, bizim baĢvurabileceğimiz baĢka metotların olduğunu söylediler.) Resort to: baĢvurmak, müracaat etmek (syn: apply. Soyut anlamda baĢvurmak. KPDS‟de çok geçer.) Böyle cümleler de zaman uyumuna da özellikle dikkat etmek gerekir. We are unable to convince the patient that he could recover soon. (Biz hastayı kısa sürede iyileĢebileceğine inandıramadık.) Convince:
inandırmak Recover:
iyileĢmek
Cover:
kapatmak
açmak
Uncover:
221
Soon: sonra, kısa süre
http://alikoker.name.tr
RP ve NC konuları Ġngilizce‟nin en karmaĢık konularıdır. Bu konuda geçen örnekleri iyi öğrenmek konunun anlaĢılmasında kolaylık sağlayacaktır. Bir sonraki konumuz NC‟ larda kısaltmalar olacaktır. NC‟ larda kısaltma yapılırken mastarlardan faydalanılır. Bu nedenle bir sonraki derse hazırlık anlamında mastarların olabilecek formlarını görelim. Bir cümlede mastarlar iki değiĢik formda kullanılabilirler. Bu iki formun ayrıca hem aktif hem pasif kullanımı olacağından mastarlar dört Ģekilde kullanılırlar. Aktif
Pasive
Simple infinitive:
to see (görmek)
to be seen (görülmek)
Perfect infinitive:
to have seen(görmüĢ olmak)
to have been seen (görülmüĢ olmak)
to speak
to be spoken
to have spoken
to have been spoken
We decided to improve the installation. (Biz tesisleri geliĢtirmeye karar verdik.) Installation: tesis, tesisat, montaj Yukarıdaki cümlede aslında bir NC kısaltması vardır. Ama biz bunu bilmeden de Ģimdiye kadar böyle cümleleri kullandık. Çevirisini de rahatlıkla yaptık. Yine aĢağıda yazacağımız cümlede de bir NC kısaltması vardır. I don‟t know what to do. (Ben ne yapacağımı bilmiyorum.) It is understood that he has studied in Germany. (Onun Almanya‟da öğrenim görmüĢ olduğu anlaĢılıyor.) Not: Böyle cümlelerde zaman uyumuna da dikkat etmek gerekir. Zaman uyumu temel cümle ile yan cümle arasında aranır. It is stated that agreement will be signed. (AnlaĢmanın imzalanacağı ifade ediliyor.) State:
ifade
Statement: ifade
It is suspected that he is in the USA. (Onun USA‟ da olduğundan Ģüpheleniliyor.) Temel cümlenin zamanı simple present, yan cümlenin zamanı simple present. Çünkü zamanlar çakıĢıyor. Yani yan cümleciğin zamanı temel cümlenin zamanından önce ise perfect, conra ise future, aynı ise aynı tense kullanılır. Aktif
Pasive
Simple infinitive:
to see (görmek)
to be seen (görülmek)
Perfect infinitive:
to have seen (görmüĢ olmak) to have been seen (görülmüĢ olmak) to speak
to be spoken
to have spoken
to have been spoken
222
http://alikoker.name.tr
Mastarların bu dört kullanımından faydalanarak NC‟larda kısaltma yapılır. ġimdi bu kısaltmanın nasıl yapıldığını görelim 1.) Özne yapısında It is claimed that he be released the next mounth. (O‟nun gelecek hafta serbest bırakılacağı iddia ediliyor.) NC‟larda kısaltma, yukarıda altı çizili olan kısımda yapılır. NC‟larda bağlaçtan sonra mutlaka bir özne olmak zorunda idi. Kısaltma yapılırken “he” öznesi cümlenin baĢına çekilir, bağlaç kısaltılır ve fiil mastar biçiminde (to) kullanılır. Bu açıklamadan sonra cümlemizi kısaltılmıĢ biçimi ile yazalım. He is claimed to be released the next month. (Onun gelecek hafta serbest bırakılacağı iddia ediliyor.) NC kısaltmaları çok iyi çalıĢılması gereken bir konudur. Özne hareketine ve mastar dönüĢümüne iyi hakim olmak gerekir. Kısaltma ile kompleks cümle tek bir cümleye indiğinden artık bağlaca da gerek yoktur. It is reported that the minister has approved of the proposal. (Bakanın öneriyi onaylamıĢ olduğu belirtilmektedir.) Kısaltma The minister is reported to have approved of the proposal. (Bakanın öneriyi onaylamıĢ olduğu belirtilmektedir.) It is said that they have been cought by the police. (Onların polis tarafından yakalanmıĢ oldukları söyleniliyor.) Kısaltma They are said to have been caught by the police. (Onların polis tarafından yakalanmıĢ oldukları söyleniliyor.) Not: NC kısaltması KPDS için hayati derecede önemli bir konudur. KonuĢma dilinde pek kullanılmaz ama yazı dilinde oldukça sık kullanılır. Sınav boyutunu ise maddeler halinde yazalım 1.) Cümledeki kısaltmanın mastar kısmı boĢ bırakılarak sorulur. 2.) Cümlenin kısaltılmıĢ Ģeklini verip eĢanlamlısını sorabilirler. 3.) Çeviride sorulabilir. 4.) Anlama yönelik çok önemli bir konudur. Sınavda kritik yerlerde oldukça sık geçen bir cümle kalıbıdır. It is feared that the boy will be killed. (Çocuğun öldürüleceğinden korkuluyor.) Kısaltma The boy is feared to be killed. (Çocuğun öldürüleceğinden korkuluyor.) It is expected that inflation will drop. (Enflasyonun düĢeceği umuluyor.)
223
http://alikoker.name.tr
Kısaltma Inflation is expected to drop. (Enflasyonun düĢeceği umuluyor.) Kısaltmalarda mastarın aktif – pasif durumunun ayırımını yapmak çok önemlidir. Bu durumda özne yüklemi yapıyor mu, yüklemden etkileniyor mu sorularının cevaplanarak duruma göre kısaltmada aktif veya pasif mastar kullanılır. He is stated to have fled the country. (Onun ülkeden kaçmıĢ olduğu belirtiliyor.) Flee:
kaçmak, terk etmek
Leave: ayrılmak, terk etmek (Aslında ikisi de “terk etmek” anlamındadır. “from” edatını istemezler. Kullanıldıklarında sanki bir “from” olması gerektiği hissi Türkçe‟den kaynaklanmaktadır.) The results of the election are reported to be announced tomorrow. (Seçim sonuçlarının yarın ilan edileceği bildirilmektedir.) Cümlenin kısaltma öncesi It is reported that the results of the election will be announced tomorrow. (Seçim sonuçlarının yarın ilan edileceği bildirilmektedir.) The manager is said to have been involved in illegal affairs. (Müdürün yasa dıĢı iĢlere bulaĢmıĢ olduğu söyleniliyor.) Cümlenin kısaltma öncesi It is said that the manager has been involved in illegal affairs. (Müdürün yasa dıĢı iĢlere bulaĢmıĢ olduğu söyleniliyor.) Involve:
içermek, kapsamak
Involve:
karıĢtırmak, bulaĢtırmak
Involve: gerektirmek (hangi anlamda kullanılırsa kullanılsın daima “in” edatı ile nesneye geçer.) Affair:
olay, iĢ
The agreement is reported to have been signed by both side. (AnlaĢmanın her iki tarafça imzalanmıĢ olduğu bildiriliyor.) Cümlenin kısaltma öncesi It is reported that the agreement has been signed by both side. (AnlaĢmanın her iki tarafça imzalanmıĢ olduğu bildiriliyor.) Seem, Appear, Look Üçü de “görünmek” anlamındadır. Bu üç fiil NC yapısı içinde kullanılabilirler. Anlam olarak pasiflik durumları olduğu için ayrıca pasif yapılmazlar. It seems that he has passed the exam. (Onun sınavı geçmiĢ olduğu görünüyor.)
224
http://alikoker.name.tr
Kısaltma He seems to have passed the exam. (Onun sınavı geçmiĢ olduğu görünüyor.) Pass:
geçmek
Passage: geçit, pasaj Not: KPDS‟de özellikle bu yapıda seem, appear, look fiillerinden sonraki kısım boĢ bırakılarak mastar kalıbı sorulur. Daha önce bu kullanımda geçen “it is V 3” kullanımının mantığı ile çözülür. They seem to move to another town next year. (Onların gelecek yıl baĢka bir kasabaya taĢınacakları anlaĢılıyor.) Cümlenin kısaltma öncesi It seems that they will move to another town next year. (Onların gelecek yıl baĢka bir kasabaya taĢınacakları anlaĢılıyor.) Your family seems to be extremely happy. (Ailenizin son derece mutlu olduğu görünüyor.) Cümlenin kısaltma öncesi It seems that your family is extremely happy. (Ailenizin son derece mutlu olduğu görünüyor.) She seems to have won the prize. (Onun ödülü kazanmıĢ olduğu görünüyor.) Cümlenin kısaltma öncesi She seems that she has won the prize. (Onun ödülü kazanmıĢ olduğu görünüyor.) Diğer NC Kısaltmaları 2.) Nesne Yapısında We can not decide whether we will stay at home or go out. (Evde mi kalacağız dıĢarıya mı gideceğiz karar veremiyoruz.) Kısaltma We can not decide whether to stay at home or to go out. (Evde mi kalacağız dıĢarıya mı gideceğiz karar veremiyoruz.) Böyle yapılarda bağlaç anlamını cümleye kattığı için kısaltılamaz. Mastar kısaltması ise daha önce anlatıldığı gibidir. He doesn‟t where to go (O nereye gideceğini bilmiyor.) Cümlenin kısaltma öncesi He doesn‟t where he will go (O nereye gideceğini bilmiyor.)
225
http://alikoker.name.tr
3.) Tümleç Yapısında My job is that I teach English (ĠĢim Ġngilizce‟yi öğretmektir.) Kısaltma My job is to teach English (ĠĢim Ġngilizce‟yi öğretmektir.) Görüldüğü gibi NC‟ların cümlede tümleç olarak kullanıldığı yapıda da kısaltma mastarlardan faydalanılarak yapılır.
226
http://alikoker.name.tr
ADVERBS – ADJECTIVES ● Zarflar (adverb) eylemleri niteler. Eylemlerin nasıl yapıldığı hakkında bilgi verirler. Örnek: How does she sing? - She sings beautifully. / (O) Nasıl şarkı söylüyor. Çok güzel şarkı söylüyor. Kural: Zarflar genellikle -ly sonekinin bir sıfata eklenmesiyle oluĢturulur. Örnek: beautiful/beautifully güzel- güzel(ce) güzel bir Ģekilde, careful/carefully dikkatli-dikkatlice/dikkatli bir Ģekilde Dikkat! Bazı sıfatlar zarf haline dönüĢtüğünde değiĢmez. Bunların en önemlileri Ģunlardır: fast (hızlı) - fast (hızlıca, hızlı bir Ģekilde), hard (zor) - hard (zor bir Ģekilde) Good (iyi) muhtemelen en önemli istisnadır. 'good' sıfatının zarf formu 'well' (iyi bir Ģekilde) dir. Bu sıklıkla hatalı kullanan bir zarftır! YANLIġ! He plays tennis good. DOĞRU: He plays tennis well.
Kural: Zarflar aynı zamanda bir sıfatı da nitelerler. Bu durumda zarf sözkonusu sıfattan önce kullanılır.
Örnek: She is extremely happy. They are absolutely sure. Dikkat! Temel bir sıfatın derecesi artırılmıĢ formuyla 'very' kullanmayın. Örnek: good fantastic YANLIġ! She is a very beautiful woman. Kural: Sıklık zarfları (adverbs of frequency) her zaman (always), asla (never), bazen (sometimes), sık sık (often) vs. genellikle ana eylemden önce gelir. Örnek: He is often late for class. Do you always eat in a restaurant? They don't usually travel on Fridays. Sıfat ve zarflar konusu birbirleriyle iliĢkili olduğu için beraber verilecektir. Bu iki grubun Ġngilizce‟de nerelerde kullanıldıklarını bilmek gerekir. Önce sıfatlardan baĢlayalım: ADJECTIVEs Ġngilizce‟de sıfatlar iki yerde kullanılırlar. 1.) Sıfatlar ismi nitelerler: Sıfat + isim. Türkçe‟de olduğu gibi Ġngilizce‟de de sıfatlar isimden önce söylenir. Fransızca gibi bazı dillerde bu kural böyle değildir. Sıfatlar bu kullanımları ile “sıfat tamlaması” nı oluĢtururlar. Eğer ismin önünde bir artikel varsa sıfat isim ile artikel arasında yazılır. Student (isim)
intelligent student (Sıfat tamlaması)
227
an intelligent student
http://alikoker.name.tr
Sıfat tamlaması bu Ģekilde oluĢur. Ama bazen sıfat olması gereken yerde olmayabilir. Buna bozuk sıfat tamlaması denir. İntelligent a student gibi. bu konuya daha sonra değinilecektir. 2.) Sıfatlar Linking Fiiller Ġle Beraber Kullanılırlar: Linking fiillerin sayısı on beĢtir. Bunlar ile birlikte sıfatlar kullanıldığı için bunları bilmek gerekir. Tamamen ezbere bir konudur. Kolaylık olsun diye bunları gruplara ayırarak ezberleyelim. Olmak Fiilleri
Görünmek Fiilleri
Kalmak Fiilleri
Be
See
Stay
Become
look
Remain
Sound
appear
Böylece sekiz tanesini görmüĢ olduk. Geriye kalanları da iki grup halinde verelim Feel: hissetmek
Taste: tadı olmak
Smell: kokusu olmak
Geri kalan dördü “gitmek” fiilleri olup; sıfatlarla beraber “...leĢmek” anlamını alırlar. Go
Get
Grow.....leĢmek
Turn
Aralarında bazı nüans farkları vardır. Örneğin “go” olumsuz durumlarda, “turn” kaba ifadelerde kullanılır. Daha sonra değinileceği için Ģimdilik burada bırakıyoruz. He looks happy (O mutlu görünüyor.) He looks sad (O üzgün görünüyor.) Burada sanki sıfat yerine bir zarf kullanılmalı hissi vardır ama “look” bir Linking fiil olduğu için zarf (happly, sadly) değil; sıfat (happy, asd) kullanıyoruz. He felt terrible. (not terribly) He is very young. (O çok gençtir.) gibi Not: Bunların dıĢındaki bütün fiillerle beraber zarf kullanılır. ADVERBS Zarfları, ilkin Ġngilizce‟de kullanıldıkları yere ve oluĢma Ģekillerine göre iki ayrı baĢlıkta ele alacağız. Daha sonra KPDS için özel bazı zarfları ve sıfatlarla birlikte “Comparision” durumlarını inceleyeceğiz. Zarfları Kullanıldıkları Yerler Zarflar Ġngilizce‟de üç yerde kullanılırlar. Kullanıldıkları yer % 90 birinci maddeye dahildir 1.) Zarflar Fiiller Ġle Kullanılırlar Bu kullanımda zarf fiili nitelemiĢ olur. Please speak slowly. (Lütfen yavaĢ bir Ģekilde konuĢun.) He passed the exam because he had studied hard. (O sınavı geçti. Çünkü sıkı bir Ģekilde çalıĢmıĢtı.)
228
http://alikoker.name.tr
She speaks English fluently. (O Ġngilizce‟yi akıcı bir Ģekilde konuĢur.) Türkçe‟de “bir biçimde, bir Ģekilde” ifadeleri sıfatlara eklenerek zarflar oluĢturulur ve kullanılır. (Zarfların oluĢma Ģekillerini gördüğümüzde buna değineceğiz.) Örneği “yavaĢ” bir sıfattır, “yavaĢ bir Ģekilde” dediğimizde artık bu zarf olur. Hatta çoğu zaman Türkçe‟de konuĢurken “bir Ģekilde, bir biçimde” ifadelerini atarak zarfları sıfatlara benzeterek aktarırız. Ġngilizce‟de böyle bir dönüĢüm yanlıĢ olur. Ġngilizce‟de sıfat olarak aktarılacak ise sıfat; zarf olarak aktarılacak ise zarf söylenir. 2.) Zarflar Sıfatlar Ġle Kullanılırlar Bu kullanımda zarf sıfatı nitelemiĢ olur. She speaks English well. (O Ġngilizce‟yi iyi konuĢur.) 3.) Zarflar Zarflar Ġle Kullanılırlar Bu kullanımda zarf zarfı nitelemiĢ olur. He always gets up late. (O daima geç kalkar.) He always gets up very late. (O daima çok geç kalkar.) She speaks English fluently. (O Ġngilizce‟yi akıcı bir Ģekilde konuĢur.) She speaks English fairly fluently. (O Ġngilizce‟yi oldukça akıcı bir Ģekilde konuĢur.) Fair:
adil, doğru
Fairly:
oldukça
Zarfların OluĢturulması Ġngilizce‟de zarfların oluĢumunu dört madde altında inceleyeceğiz. OluĢumları % 90 birinci maddeye dahildir. 1.) Sıfatlara “ly” Eklenerek Zarfların OluĢturulması Bu maddedeki tüm zarflar köken aldıkları sıfatlara eĢ anlamdadırlar ve çoğunun anlamına “bir Ģekilde, bir biçimde” eklenerek Türkçe‟ye çevrilir. Extreme:
aĢırı
Extremely:
True:
doğru, gerçek Truly:
doğru bir Ģekilde
Whole:
tüm, bütün
Wholly:
büsbütün, tamamen
Undue:
gereksiz
Unduly:
gereksiz yere, gereksiz bir Ģekilde
Reluctant:
isteksiz
Reluctantly:
isteksizce, isteksiz bir Ģekilde
Adequate:
uygun, elveriĢli Adequately:
elveriĢli bir Ģekilde
Accurate:
doğru
Accurately:
doğru bir Ģekilde
Adamant:
sert
Adamantly:
sert bir Ģekilde
Vehement:
sert
Vehemently: sert bir Ģekilde, öfkeli
229
aĢırı bir Ģekilde, son derece
http://alikoker.name.tr
2.) Ġyi Sözcükleri bunların sıfat ve zarfları birbirleri ile iliĢkili değildir. Bunların sıfat ve zarfları için ayrı kelimeler oluĢturulmuĢtur. Good: iyi (sıfat)
Well: iyi (zarf)
3.) Sıfat ve Zarfı Aynı Olan Sözcükler Bunlar için sıfat ve zarf olarak ayrı kelimeler türetilmemiĢtir. “ly” de almazlar. Cümlede kullanımlarına göre zarf veya sıfat olurlar. Zarf olarak kullanıldıklarında sıfat anlamlarına“bir Ģekilde, bir biçimde” eklenerek çevirisi yapılır. Hard:
sıkı
Fast: hızlı
Near: yakın High: yüksek
Enough:
yeter, yeterli
Much: çok (sayılamayanlar için)
Little:
az, küçük
Late: geç
Early:
erken
He has enough money. (Onun yeterli parası var.)
She doesn‟t study enough. (O yeterli bir Ģekilde çalıĢmaz.) enough = zarf A late decision. (Geç bir karar) late = sıfat He gets up late. (O geç bir Ģekilde kalkar.) late = zarf 4.) Tunik Maddesi Bu zarflar, birinci maddedekiler gibi sıfatlara “ly” eklenerek oluĢtururlar. Ama zarf olduklarında anlamları köken aldıkları sıfatlardan farklı olur. Bu yüzden bunlar birinci madde içinde verilmedi. Bu zarflar KPDS için çok büyük önem arz ederler. Köken aldıkları zarflara benzetilip karıĢtırılacak diye bu zarfları sınavda çok kullanırlar. Bu yüzden iyi çalıĢılması gereken bir konudur. Sıfat
Zarf
Hard:
sıkı
Hardly:
pek........mez
Scarce:
kıt
Scarcely:
pek........mez
Bare:
yalın
Barely:
pek........mez
Near:
yakın
Nearly:
yaklaĢık olarak
Late:
geç
Lately:
son zamanlarda
Fair:
adil, doğru
Fairly:
oldukça
Eventual:
olası, muhtemel Eventually:
sonuç olarak, sonunda
Consistent: uygun, tutarlı
Consistently: sürekli olarak
Steady:
Steadily:
sürekli olarak
Constantly:
sürekli olarak
istikrarlı
Constant: sabit
230
http://alikoker.name.tr
Bu zarflardan özellikle “eventually” ve “hardly, scarcely, barely” grubu KPDS‟de çok geçer. Bu grup cümlede bir olumsuzluk oluĢturur. It is a hard question. (Zor bir sorudur.) hard = sıfat She can hardly work. (O pek çalıĢmaz.) hardly:zarftır ve cümleye olumsuzluk katar D.Bakır is very hot, so anyone can live hardly in there. (D.Bakır çok sıcaktır. Bu yüzden kimse orada pek yaĢayamaz.) Sınavda sorulursa “hardly” sorulur. “scarcely ve barely” de parçalarda çok geçer. Bu dersimizde üç grup özel zarfları ve kullanımlarını göreceğiz. Bu üç grup zarflardan KPDS‟de iki soru kesin olarak; bazen de üç soru gelir. Bu yüzden bu grup zarflar ayrı olarak ele alındı. Too - Enough Too:
çok çok fazla, aĢırı
Enough:
yeterli
Bun lar da zarf oldukları için zarf kullanımının tüm özelliklerine sahiptirler. Ama sınavdaki boyutu sadece kelime anlamı ile değildir. Belli bir yapıda kullanılırlar. ġimdi bunu görelim Too ............+ Sıfat biçiminde bir kullanımı vardır. Sınavda bu Ģekilde sıfatın öncesi boĢ bırakılarak “too” sorulur. Bu kullanım cümleye olumsuzluk katar. He is too young to undertake such a job. (O böyle bir iĢi üstlenemeyecek kadar gençtir.) Undertake:
üstlenmek
Undertaking:
teĢebbüs
The coffee was too cold to drink. (Kahve içilemeyecek kadar soğuktu.) Not: Sıfattan sonraki fiilin “full infinitive” Ģeklindeki kullanımına da dikkat ediniz. Enough Sıfat+................ biçiminde bir kullanımı vardır. Sınavda bu Ģekilde sıfatın sonrası boĢ bırakılarak “enough” sorulur. Normalde zarflar sıfattan önce kullanılır. sıfattan sonra kullanılan tek zarf “enough”tır. He is experienced enough to overcome this issue. (O bu meselenin üstesinden gelecek kadar deneyimlidir.) Not: Enough‟ tan sonraki fiilin “full infinitive” Ģeklindeki kullanımına da dikkat ediniz. This car is too expensive for us to buy. (Bu araba bizim için alınamayacak kadar pahalıdır.)
231
http://alikoker.name.tr
He is talking too quickly for us to understand. (O anlamayacağımız kadar hızlı konuĢuyor.) An ordinary English should speak clearly enough for a foreigner to understand. (Sıradan bir Ġngilizin, bir yabancının anlayabileceği kadar açık bir Ģekilde konuĢması gerekir.) Bir cümlede iki “too”, iki “enough” veya bir “too” bir “enough” bulunabilir. He is qualified..................... to negotiate such a crucial situation but the government is ...............unwilling to send him. (O böyle kritik bir durumu görüĢecek kadar niteliklidir ama hükümet onu göndermeyecek kadar isteksizdir.) Birinci boĢluğa Enough , Ġkinci boĢluğa Too yazılmalıdır. Ordinary:
sıradan
Negotiate:
görüĢmek
Negotiation: görüĢme Böyle sorularda boĢluğun öncesi ve sonrasını çok iyi tahlil etmek gerekir. Ġkisinden en fazla “enough” sorulur. Hardly – Scarcely – Barely Üçü de aynı anlamdadır. Genellikle soru “hardly”den gelir. Diğer ikisi parçalarda geçer. Her üçü de kullanıldıklarında cümleye olumsuzluk katarlar. Bunların kullanımını iyi öğrenmek gerekir. Ayrıca taq question‟larda da karĢımıza çıkacaklardır. He can hardly walk. (O pek yürüyemez.) Anyone can hardly ever live there. (Kimse pek orada yaĢayamaz.) Hardly ve hardlyever aynı anlamdadır. Birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Since he never studies, he can .........................succeed in the exam. (O hiç çalıĢmadığı için sınavda pek baĢarılı olamaz.) BoĢluğa “hardly veya hardlyever” gelmelidir. Bu üç zarfın kullanımı bilinmezse pek çözülebilecek bir soru gibi görünmüyor. Fairly, Quite, Rather Her üçü de “oldukça” anlamındadır. Kullanım olarak aralarında küçük nüans vardır. Ġkili durumlarda (aptal – zeki, tembel – çalıĢkan) arzu edilen nitelik için “fairly”; arzu edilmeyen nitelik için “rather” kullanılır. sınavda bu ayrıntı sorulmaz. He is rather stupid, but his sister is fairly clever. (O oldukça aptaldır ama kız kardeĢi oldukça zekidir.) Quıte bir fiili nitelediği zaman “tam, tam olarak” anlamını katar. Sıfat ve zarf ile kullanımında ise “oldukça” anlamı vardır. I could not quite understand what you said. (Tam olarak ne söylediğinizi anlayamadım)
232
http://alikoker.name.tr
CONDITIONAL SENTENCES ġartlı cümleler demektir. Bunlar genellikle her dilde üç temel Ģekilde söylenirler. ġartlı cümle yapısının Ġngilizce ve Türkçe kullanımları arasında bazı farklılıklar vardır. Konuya girerken önce Türkçe yapısı anlatılacak. Kullanımda aralarındaki farklılığı ve Ġngilizce mantığını kavramak gerekir. Türkçe Uygulaması A) GerçekleĢebilir Ģart cümleciği: ÇalıĢırsan öğrenirsin, Yarın gelirsen çalıĢabiliriz, vb. Görüldüğü gibi bu yapıda Ģart yerine getirileceği taktirde temel istenen gerçekleĢebilir. Bu nedenle bu yapıya “Real Yapı” denir. B) GerçekleĢemeyen Ģart cümleciği: Bu yapı iki Ģekilde kurulur Bunlarda Ģartın yerine getirilme olanağı olmadığı için temel istenenin gerçekleĢmeyeceği yapılardır. Bu nedenle bunlara “Unreal Yapılar” denir. ÇalıĢsaydın öğrenirdin. Görüldüğü gibi geçmiĢ zamanda birinci maddenin uygulanmasıdır. ÇalıĢmıĢ olsaydın öğrenmiĢ olurdun. Real yapılarda ister olumlu ister olumsuz olsun istenen gerçekleĢebilir. Unreal yapılarda ise cümle kuruluĢu anlamla terstir. Yani cümle kuruluĢu olumlu iken anlam olumsuz; cümle kuruluĢu olumsuz iken anlam olumludur. Peki bu açıklama neye yarar? ġartlı cümlelerin Ġngilizce mantığı için bu açıklama gereklidir. Çünkü unreal yapılarda zamanlar real zamanlara göre bir önceye çekilerek söylenir. Türkçe‟de Type 2 ve Type 3 ün kullanımı hemen hemen aynıdır. Aradaki ayırım çok net değildir. Rahatlıkla birbirlerinin yerine kullanılabilirler. Türkçe‟de durum böyle iken Ġngilizce‟de neden iki type‟e gerek duyulmuĢtur? Ġngilizce‟de Type 2 ve Type 3 birbirinden çok ayrı Ģeylerdir. Type 2: Ġçinde bulunulan veya gelecekteki bir olay için kurulan unreal yapılardır. Sınıfta olmasaydık, yarın geleceksen gibi Type 3: GeçmiĢteki bir olayın aktarıldığı unreal yapıdır. Eğer aktarılacak olay geçmiĢte ise mutlaka type 3‟e gidilmelidir. Geçen yıl mezun olsaydın, dün gelseydin gibi Not: Türkçe‟de bağlaçların anlamları yükleme yüklenerek söylenir. Gelse çalıĢırken gibi. Ġngilizce‟de ise bağlaçlar ayrı bir kelime olarak kullanılır. If, while, when gibi. Bağlaçlar konusu ayrıca ele alınacaktır. ġimdi ġart Cümlelerinin Ġngilizce kuruluĢlarını görelim: Type 1 If you study, you will learn (ÇalıĢırsan öğrenirsin.) If +Simple Present, +Simple Future Type1‟ i formülleĢtirecek olursak yukarıdaki formül çıkar. Genel kullanımı verildiği gibidir. Type1‟ de eğer aktarılan olay genel bir ifade ise temel cümlecikte de Simple present olabilir. Ama bu istisnai bir durumdur. Genelde kullanımı verildiği gibidir.
233
http://alikoker.name.tr
Type 2 If you studied, you would learn (ÇalıĢsaydın öğrenirdin.) If + Simple Past, + would +V1 Genel kullanımı formüldeki gibidir. Ġf‟ li cümlecikte bir present etkisi vardır. Çünkü olay Ģu an ve gelecek ile ilgilidir. Ama unreal yapı olduğu için geçmiĢe çekilerek aktarılıyor. Type 3 If you have studied, you would have learnt. (ÇalıĢmıĢ olsaydın öğrenmiĢ olurdun.) If +present perfect, + would have V3 Özet olarak; Type 1:
If + Simple present, +will + V1
Type 2:
If + Simple past, +would + V1
Type 3:
If + Present perfect, +would + Have V3
ġart cümlelerinin informal olarak değiĢik kullanımları varsa da asıl gramatikal boyutu açıklananlardır. KPDS‟de mutlaka anlatılan Ģekilde gelir. Sınavda 7-8 soruyu ilgilendiren bir konudur. Mutlaka iyi bilmeli. Type 1 If the government takes stricter measures, the inflation will drop. (Hükümet daha sıkı tedbirler alırsa enflasyon düĢecek.) If you learn a foreign language, you will find a good job easily. (Bir yabancı dil öğrenirsen kolayca bir iĢ bulursun.) Not: ġartlı cümlelerde çeviriden ziyade yapının Ġngilizce boyutunu kavramak gerekir. Olay ne zaman olmuĢ, gerçekleĢebilir mi, gerçekleĢemez mi? Yapıya bu Ģekilde yaklaĢmak gerekir. I will help you with this matter if you call me next week. (Gelecek hafta beni ararsan, sana yardım edeceğim.) Görüldüğü gibi “if” bağlacı arada da yazılabilir. Main Clause ve Ġf Clause‟den hangisinin baĢta söyleneceğini vurgu belirler. Hangisi vurgulanacaksa o önce söylenir. Bağlaç arada iken virgüle (,) gerek yoktur. Çünkü bağlaca kadar olan kısım main clause, bağlaçtan sonraki kısım if clause‟dır. Ġf clause cümleciği baĢta ise bu cümleciğin sınırını belirlemek için virgül (,) kullanılır. Help+s.o:
birine yardım etmek
Help+so+with+sth:
birine bir Ģey için yardım etmek
234
http://alikoker.name.tr
Type 2 If I knew some English now, I would go abroad. (Eğer Ģimdi biraz Ġngilizce bilseydim, yurt dıĢına giderdim.) If I were you, I wouldn‟t accept his offer. (Yerinizde olsam onun önerisini kabul etmezdim.) If the next week were holiday, we would go for a picnic. (Eğer gelecek hafta tatil olsaydı, pikniğe giderdik.) Görüldüğü gibi type 2 Ģu an ve gelecek ile ilgili olan unreal yapılardır. Eğer cümlede Ģu an ve gelecek ile ilgili bir ifade varsa mutlaka type 2‟ye gidilmelidir. Type 3 If ı had known that he was your friend, I wouldn‟t have rejected him. (Eğer onun arkadaĢınız olduğunu bilseydim onu reddetmezdim.) If they had invited me, I would certainly have paticipated in their wedding ceremony last week. (Eğer beni davet etmiĢ olsalardı , kesinlikle onların geçen haftaki düğün törenlerine katılırdım.) Görüldüğü gibi type 3 yapısında mutlaka bizi geçmiĢe götüren bir ifade vardır. Bu ifade genellikle geçmiĢe yönelik bazı zaman zarfları ile kurulur. Ama dikkatli olmak gerekir. Bazen bize geçmiĢi hissettirecek bir zaman zarfı yerine aynı görevi gören bir noun clouse‟da verilebilir. (birinci cümlede olduğu gibi) Ama hangi biçimde olursa olsun eğer olay geçmiĢte olmuĢsa mutlaka type 3‟e gidilmelidir. Sınavda main clouse ve if clouse‟ın fiilleri boĢ bırakılarak sorulur. Her üç yapının kullanım özelliklerine hakim olursak kolayca çözebileceğimiz bir soru olur. MIXED STRUCTURE ġartlı cümlelerin karıĢık yapılarıdır. Belki de konunun en zor olan kısmıdır. Bazen type 2 ve 3 karıĢtırılarak sorulur. Dolayısıyla mıx yapı unreal olan iki yapı arasındadır. Bu kullanımda genellikle ĠF Clouse type 3, Main Clouse type 2‟dir. Sınavda pek sorulmayan bir konudur. Ama KPDS‟nin iĢi belli olmaz. Bilinmesi iyi olur. “Geçen yıl mezun olsaydım Ģimdi ben de çalıĢırdım” ifadesi mix bir yapıdır. If I had graduated last year, I would work with you now. (Eğer geçen yıl mezun olsaydım Ģimdi sizinle çalıĢırdım.) Görüldüğü gibi IF Clouse type 3, Main Clouse type 2‟dir. Her iki tarafta da bizi type 2 ve 3‟e götüren zaman zarflarına dikkat ediniz. If he had been operated on last month, he would start to work next week. (Eğer o geçen ay ameliyat olmuĢ olsaydı gelecek hafta iĢe baĢlardı.) ġartlı Cümlelerde Modalların Kullanımı Modallar da daha önce anlatılan mantık içerisinde Ģartlı cümle kalıplarında kullanılabilirler. Tüm if clouse type‟lerinde modallar kullanılabilir. Hem if clouse‟da hem main clouse‟da, sadece birisinde olabilirler.
235
http://alikoker.name.tr
Type 1
can
may
should must
Type 2
could
might
-------
-------
Type 3
could have V3
might have V3
-----------
----------
Bu yapıda sık olarak görülen “ can ve may ”dir. Diğerlerinin sınırlı bir kullanımı vardır. Büyük bir olasılıkla soru gelse “ can ve may ”den gelir. If I had time, I could visit you. (Zamanım olsaydı sizi ziyaret edebilirdim.) If he had helped us, we could have completed this project. (Bize yardım etseydi bu projeyi tamamlamıĢ olabilirdik.) If he could have given up smoking, he would certainly have recovered. (Eğer o sigarayı bırakabilseydi kesinlikle iyileĢirdi.) DEVRĠK YAPI ġartlı cümlelerin her üç type‟inde de devrik yapı olabilir. Bu yapı genelde konuĢma diline yöneliktir. Ama yazı dilinde de sıkça rastlanır. En önemli devrik yapı Ģartlı cümlelerde olanıdır. KPDS‟de kesinlikle gelir. Mutlaka iyi bilinmelidir. En önemli devrik yapı type 3‟te olanıdır. Type 1ve 2‟de pek devrik yapı olmaz ve sınavda pek sorulmaz. ġimdi her üç type de ayrı ayır devrik yapıları görelim: Type 1 Sadece “should” kullanımında devrik yapı vardır. If you should see him, let me know. (Eğer onu görecek olursan, bana bildir.) Bu cümleden onu görme ihtimalinin zayıf olduğunu anlarız. Nasıl devrik yapılır? If atılır ve should baĢa getirilir. Should you see him, let me know. (Eğer onu görecek olursan, bana bildir.) Devrik yapı olduğunu nasıl anlarız? Cümle soru formundadır ama soru iĢareti yok. Bu durumda tek alternatif cümlenin devrik olmasıdır. Çünkü sadece soru ve devrik yapıda yardımcı fiil baĢtadır. Type 2 Sadece were‟de yapılır. If I were you, I would not go there. (Yerinizde olsaydım oraya gitmezdim.) Type 1‟deki gibi “if” atılır ve “were” baĢa getirilerek devrik yapısı oluĢturulur. Were I you, I would not go there. (Yerinizde olsaydım oraya gitmezdim.)
236
http://alikoker.name.tr
Soru gibi göründüğü halde cümle sonunda ? yoktur. O halde devrik yapıdır diyoruz. Type 3 If she had informed us, we would have taken action. (Eğer o bize bilgi vermiĢ olsaydı, tedbirlerimizi alırdık.) Yine aynı mantıkla devrik yapısı oluĢturulur. Had she informed us, we would have taken action. (Eğer o bize bilgi vermiĢ olsaydı, tedbirlerimizi alırdık.) Soru Ģeklinde olup cümle sonunda ? yoktur. Bu yüzden kesinlikle devrik yapıdır diyoruz. Kesinlikle sınavda Ģartlı cümlelerin bu devrik formu sorulur. En güzel sorusu cümle tamamlamadır. Bu durumda cümlenin soru formunda olduğunu ve sonunda ? olmadığını görmemiz gerekmektedir. Bunu görebilirsek soruyu çözmüĢüz demektir. Hemen cümlenin bir type 3‟lü Ģartlı cümle olduğunu ve zaman uyumunun buna göre yapılması gerektiğini anlarız. Had she informed us, ........................................................................................... Bu Ģekilde cümleyi boĢ bırakıp sorarlar. If she continues to underrate his abilities, he cant achieve anything. (O yeteneklerini küçümsemeye devam ederse hiçbir Ģey baĢaramaz.) Underrate:
küçümsemek
Underestimate:
küçümsemek
Overrate: Overestimate: Overstate:
abartmak
Exaggerate: Enhance: If I were you, I wouldn‟t miss such an opportunity. (Yerinizde olsaydım böyle bir fırsatı kaçırmazdım.) Miss: özlemek, kaçırmak If we hadn‟t missed the train, we could have arrived earlier. (Eğer treni kaçırmamıĢ olsaydık daha erken varabilirdik.) Özellikle sınavda mıx yapılara dikkat etmek gerekir. Sorusu az, gelme olasılığı zayıftır ama bilinmesi iyi olur. If Turkey had completed her power plants long ago, this shortage of electricity wouldn‟t happen now. (Eğer Türkiye enerji santrallerini yıllar önce tamamlamıĢ olsaydı, Ģimdi bu elektrik sıkıntısı (azlığı) olmayacaktı.)
237
http://alikoker.name.tr
Dikkat edilirse ĠF Clouse‟da “long ago”, Main Clouse‟da “now” zaman sözcükleri vardır. Bu zaman sözcüklerine göre cümleyi type 3ve 2‟ye göre kurarız. Çünkü Ģart geçmiĢte, etkisi Ģu andadır. Eğer Main Clouse‟da “now” olmasaydı o zaman Main Clouse‟da type 3‟e göre kurardık. Plant:
bitki, fabrika, (elektrik) santral
Ülke, kıta diĢi olarak kabul edildiğinden “her” kullanıldı. If I had known that you were coming, I would certainly have participated in the party. (Senin geldiğini bilmiĢ olsaydım, kesinlikle partiye katılırdım.) Yukarıdaki cümle bir sınav soru tipidir. Sınavda altı çizili fiil kullanımları boĢ bırakılır ve sorulur. Bu cümlede bizi type üçe götüren bir zarf sözcüğü yok ama onun yerine aynı görevi gören “that you were coming” noun clouse‟ vardır. Bu Ģekildeki kullanımda çok dikkatli olunmalıdır. Diğer ġart Bağlaçları Even If:
se bile (olumsuz bir yargıya götürür.)
Only If:
sadece ....se
Unless = If not: istemez.
...medikçe. ...mezse (olumsuz anlamı içindedir, ayrıca “not”
Provided = Providing:
..Ģartıyla
On condition that:
...Ģartıyla
But for: olmasıdır.)
...olmasaydı (En önemli özelliği bağlaç olmamasıdır, bir edat
Bu Ģart bağlaçlarının hepsi de “if” ile aynı kullanıma sahiptir. If için açıklanan her üç kullanım bunlar için de geçerlidir. Sınavda eĢanlamlı cümlelerde, cümle tamamlamada, gramer sorularında vb. Direk olarak 7-8 soru Ģartlı yapılardan gelmektedir. Ayrıca bu konuya hakim olmak anlamaya yönelik büyük kolaylıklar sağlamaktadır. “but for” bir edat olduğu için kendisinden sonra bir cümlecik değil de birisim gelir. But for your valuable contributions, we couldn‟t have implemented this scheme. (Değerli katkılarınız olmasaydı, bu projeyi gerçekleĢtiremezdik.) But for‟lu cümleciğin etki zamanına göre Main Clouse type 2 veya 3‟e göre kurulur. Nadir olarak type 1‟de olabilir. But for, bu kullanımı ile genellikle cümlenin baĢında olur. Eğer cümle ortasında ise genellikle baĢka anlamdadır. Yukarıdaki but for‟lu cümleyi ĠF ile de yazabiliriz. Type2: If it weren‟t for your valuable contributions, we couldn‟t implement this scheme. (Eğer değerli katkılarınız olmasaydı, bu projeyi gerçekleĢtiremezdik.)
238
http://alikoker.name.tr
Type3: If it hadn‟t been for your valuable contributions, we couldn‟t have implemented this scheme. (Eğer değerli katkılarınız olmasaydı, bu projeyi gerçekleĢtirememiĢ olurduk.) Unless the government can carp inflation, the parties in the coalition may face great trouble in the next election. (Hükümet enflasyonu durduramadıkça (durdurmazsa) koalisyondaki partiler önümüzdeki seçimlerde büyük sıkıntı ile yüz yüze gelebilirler.) Curp:
durdurmak
Unless he cut down on smoking, he will get seriously ill soon. (O sigara içmeyi kısmadıkça, ciddi bir Ģekilde hastalanacak.) Cut down on:
(bir Ģeyi) kısmak
Unless the workers are satisfied with their salaries, no one can stop them going on strike. (Eğer iĢçiler maaĢları konusunda tatmin edilmezlerse, kimse onları greve gitmekten alıkoyamaz.) Go on strike:
greve gitmek
Satisfy:
tatmin etmek, doyurmak
Salary:
maaĢ
Not: ġartlı cümlelerde “be to” kalıbı “...cek, ...cak” anlamını verir ve amaç belirtir. If the government is to carp inflation, it must take stricter measures. (Eğer hükümet enflasyonu durduracaksa, daha sıkı tedbirler almalı.) “be to” kalıbı aynı zamanda amaç da bildirdiğinden bu cümleyi “Eğer hükümet enflasyonu durdurmayı amaç edinilse, ........” Ģeklinde de çevrilebilir. Soru olarak her üç type‟de de gelebilir ama sıklıkla type 1 de kullanılır. Eğer type 2 ve 3 te gelirse cümle bunların özelliklerine göre kurulur. If you are to learn English, you must go to England. (Eğer Ġngilizce öğreneceksen Ġngiltere‟ye gitmelisin.) Not: ġartlı yapılarda Should kullanımı “...cek olursa” anlamındadır. Bu yapı bir Ģart yapısının geleceğe uygulanmasıdır. If you should see him, recall him that we have moved to another building. (Eğer onu görecek olursan, baĢka binaya taĢındığımızı ona hatırlat.) Unreal Yapılar Ġngilizce‟de unreal yapıların geçtiği üç yer vardır 1. ĠF Clouse‟ ların type 2 ve type 3‟ünde 2. KeĢke yapılarında (I wish ve If only) 3. ...mıĢ gibi yapısında (As if ve As though)
239
http://alikoker.name.tr
Bu yapılar unrealdir. Yani cümle olumlu iken anlam olumsuz; cümle olumsuz iken anlam olumludur. Unreal yapılarda bundan dolayı zamanının bir önceye çekilerek aktarıldığını hatırlayınız. Real
Unreal
Present
Past
Past
Past Perfect
Future (will)
Would
If only I had some money now. (KeĢke Ģimdi biraz param olsaydı.) (ġu an olduğu için bir öncesi Past kullanıldı.) If only I had had some money yesterday. (KeĢke dün biraz param olmuĢ olsaydı.) (GeçmiĢ olduğu için bir öncesi Past Perfect kullanıldı.) If only I were a doctor now. (KeĢke Ģimdi bir doktor olsaydım.) (ġu an olduğu için bir öncesi Past kullanıldı.) If only the next week would be holiday. (KeĢke gelecek hafta tatil olsaydı.) (Gelecek olduğu için bir öncesi would kullanıldı.) She acts as if she passed the exam. (O sınavı geçmiĢ gibi davranıyor.) Olay Ģu anda olduğu için bir öncesi olan Past ile aktarıldı. She was acting as if she had passed the exam. (O sınavı geçmiĢ gibi davranıyordu.) Olay geçmiĢte olduğu için bir öncesi olan Past perfect ile aktarıldı. My boss insulted me as if he had been my father. (Patronum bana babammıĢ gibi hakaret etti.) Olay geçmiĢte olduğu için bir öncesi olan Past perfect ile aktarıldı. Insult: hakaret etmek Türkçe‟de olay ister geçmiĢte ister Ģu anda olsun aynı Ģekilde ifade edilir. Ġngilizce‟de bu farklıdır. Önemli olan bu konunun Ġngilizce mantığını anlamaktır. Olayların etki alanlarını hissederek olay belirtilen özellikte aktarılır. It seems as if inflation has dropped. (Enflasyon düĢmüĢ görünüyor.) Bu cümlede neden unreal ifadeler için açıklanan kurallar uygulanmamıĢ? Real ve unreal yapıları birbirine karıĢtırmamak gerekir. Bu bağlaçların olduğu her cümle unrealdir demek yanlıĢ olur. Bazıları real yapılarda da kullanılabilir. Yukarıdaki cümle real bir ifade olduğu için açıklanmıĢ kurallara ters düĢtü. Olay geçmiĢte olduğu için bir öncesi olan Past perfect ile aktarıldı. Unreal yapılarda Present ve Future tenseler yoktur. Bu kural zaman uyumuna yönelik sorular için çok önemlidir.
240
http://alikoker.name.tr
If only I knew English now. (KeĢke Ģimdi Ġngilizce bilseydim.) If only I had known English last year. (KeĢke geçen yıl Ġngilizce bilmiĢ olsaydım.) He sat down next to me as if he had been my friend. (O arkadaĢımmıĢ gibi yanıma oturdu.) He always comes to sit down next to us as if he were our friend. (O daima arkadaĢımızmıĢ gibi yanımıza oturmak için gelir) Not: Unreal yapılarda modallar da açıklanan kural çerçevesinde kullanılabilirler. Strive: Çabalamak
241
http://alikoker.name.tr
ADJECTĠVE CLAUSES SIFAT CÜMLECĠKLERĠ
Who –Which-Whose-Where-That
Tek bir sözcük olarak bir sıfatın yaptığı iĢi bir tümcecik olarak yapar. Sıfat bir sözcük olarak nitelendiği ad ya da ad görevdeĢinin önünde yer alır. Ancak sıfat tümceciği nitelediği sözcüğün ardında yer alır. Sözcük olarak SIFAT, bir tümcenin özne,nesne veya tamlamasını nitelendirebilir ancak kural olarak belli bir dizin kuralına uyulması gereklidir. Bununla beraber karmaĢık tümce oluĢturmak amacıyla sıfat cümleciğini asal cümleciğine bağlamak amacıyla çeĢitli bağlaçlarında kullanıldığı gözlenir ki bu bağlaçlar sözcüklere bağlı olarak üç bölümde, konumlarına göre üç bölümde ve tanımlamalarına bağlı olarak iki bölümde incelenebilirler. Conjunctions and their positions / Bağlaçlar ve konumları 1- Özneyi niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç özne konumundadır. (Sıfat cümleciğinin di‟li geçmiĢ zaman “simple past tense” ile kullanılıĢına örnek) The person who called you a few mine. Ago is our export manager. - Birkaç dakika önce sizi arayan kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin di‟li geçmiĢ zaman “present perfect tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person who has called you yesterday is our export manager. - Dün Sizi arayan kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin gelecek zaman “future tense” ile kullanılıĢına örnek) The person who will call you is our export manager. - Sizi arayacak olan kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin geniĢ zaman “simple present tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person who calls you is our export manager. - Sizi arayan kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin Ģimdiki zaman “present continious tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person who is calling you is our export manager. - Sizi arıyor olan kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin miĢ‟li geçmiĢ zaman “past perfect tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person who had called you last week is our export manager. - Geçen hafta Sizi aramıĢ olan kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. 2- Özneyi niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç nesne konumundadır. (Sıfat cümleciğinin di‟li geçmiĢ zaman “simple past tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person whom you called a few mine. Ago is our export manager. - Birkaç dakika önce sizin ardığınız kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin di‟li geçmiĢ zaman “present perfect tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person whom you have called yesterday was our export manager. - Dün aradığınız kiĢi bizim ihracat müdürümüzdü.
242
http://alikoker.name.tr
(Sıfat cümleciğinin gelecek zaman “future tense” ile kullanılıĢına örnek) The person whom you will call is our export manager. - Sizin arayacağınız kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin geniĢ zaman “simple present tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person whom you call is our export manager. - Aradığınız kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin Ģimdiki zaman “present continious tense” ile kullanılıĢına örnek ) The person whom you are calling is our export manager. - Sizin arıyor olduğunuz kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. (Sıfat cümleciğinin miĢ‟li geçmiĢ zaman “past perfect tense” ile kullanılıĢına örnek) The person whom you had called last week is our export manager. - Geçen hafta Sizin aramıĢ olduğunuz kiĢi bizim ihracat müdürümüzdür. 3- Özneyi niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç iyelik konumundadır. - The person whose jacket colour is black is our computer engineer. - Siyah ceketli olan personelimiz bizim bilgisayar mühendisimizdir. 4- Nesneyi niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç özne konumundadır. - I discussed the man who has made us an offer on drying machines spare parts yesterday. - (Ben) dün bize çamaĢır makineleri yedek parçaları konusunda teklif yapan kimse ile görüĢtüm. 5- Nesneyi niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç nesne konumundadır. - I discussed export manager of the firm man today whom you have received an offer yesterday. - Bu gün, dün senin teklif almıĢ olduğun Ģirketin ihracat müdürü ile görüĢtüm. 6- Nesneyi niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç iyelik konumundadır. - I discussed the man whose friend is chairman of our exporter company and I asked a few questions about this company that he has given good references about them. But, I will try to obtain some information from another source. - ArkadaĢı, bizim ihracatçımız olan Ģirketin yönetim kurulu baĢkanı olan kiĢi ile görüĢtüm ve kendisine onlar hakkında birkaç soru sordum ki kendisi onlar hakkında olumlu referanslar verdi ancak yine de baĢka kaynaklardan bilgi toplamaya çalıĢacağım. 7- Tamlamayı niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç özne konumundadır. - That is the man who has offered you. - O size teklif veren kiĢidir. 8- Tamlamayı niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç nesne konumundadır - That is the man whom you have received an offer. - O sizin teklif almıĢ olduğunuz kiĢidir. 9- Tamlamayı niteleyen sıfat cümleciği ki burada bağlaç iyelik konumundadır - That is the man whose friend is our exporter company‟s chairman. - O, arkadaĢı bizim ihracatçı Ģirketimizin yönetim kurulu baĢkanı olan kiĢidir. Sıfat cümleciklerinini öznel ya da nesnel konumdaki bazı bağlaçların önüne sayı,belirti ya da üleĢtirme sıfatı ve – of – iyelik sözcüğünden oluĢan ek ile birleĢmesi sonucunda
243
http://alikoker.name.tr
cümlede bağlaçlara amaç,gaye,durum,çokluk,neden,gerekçe,sonuç gibi ek anlamlar verilir. ĠĢte bu tür sözcükler, Türkçe dizinde önünde yer aldığı bağlacın yerine özne ya da nesne olarak kullanılırlar. Bunlar aĢağıdaki gibidir. A few of which All of which A number of which Any of which As a result of which Because of which Both of which Each of which Either of which Every of which Every one of which Half of which In addition of which In spite of which Instead of which Many of which Most of which Much of which Neither of which None of which On account of which One of which Some of which The best of which The youngest of which Two of which ... of which
Bir kaçı Tümü Bir tanesi Her hangi birisi Sonucu olarak Nedeniyle Her ikisi Her birisi
A few of whom All of whom A number of whom Any of whom As a result of whom Because of whom Both of whom Each of whom Either of whom Every of which Every one of whom Half of whom In addition of whom In spite of whom Instead of whom Many of whom Most of whom Much of whom Neither of whom None of which On account of whom One of whom Some of whom The best of whom The youngest of whom Two of whom ... of whom
Ö r n e k l e r: -
Those companies, which have not accepted our offer, tendered another firms. Teklifimizi kabul etmeyen Ģirketler baĢka firmalara yöneldiler.
-
Those companies a few of which have not accepted our offer tendered another firms. Teklifimizi kabul etmeyen Ģirketlerden bir kaçı baĢka firmalara yöneldiler.
-
Owner, chartered, broker and port-agents each of whom should obey general regulations/rules in charter party. Armatör, kiracı, broker ve liman acentelerinin her biri çarter partide geçen genel kural ve yönetmeliklere uymak zorundadırlar.
-
COMBINATION OF MAIN AND ADJECTIVE CLAUSES SIFAT VE ASAL TÜMCECĠĞĠN BĠRLEġĠMĠ DEFINITING THE SUBJECT: ÖZNEYİ NİTELEYEN TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHO / THAT KULLANILIR - The man has a red Mercedes car / he called you today - The man who called you today has a red Mercedes car. - Bu gün seni arayan adamın kırmızı mersedes otomobili var.
244
http://alikoker.name.tr
OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - A container-carrying vessel is too big / it will sail today. - A container-carrying vessel, which will sail today, is too big. - A container-carrying vessel that will sail today is too big. - Bu gün yola çıkacak olan konteynır gemisi çok büyüktür ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - The dog has died today / it beaten you yesterday. - The dog which/that beaten you yesterday has died today therefore you should go to doctor. - Dün seni ısıran köpek bugün öldü be nedenle doktora gitmelisin ! IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - The discussion was interesting / it was broadcast on the TV 2 days ago. - The discussion which / that broadcast on the TV 2 days ago was interesting. - Ġki gün önce TV‟de yayınlanan tartıĢma programı oldukça ilginç idi. PLACE / YER ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR. - The town is Eminönü / it has many of electronic part/component‟s importers. - The town which / that has many electronic parts/components importers.is Eminönü. - Ġçinde pek çok elektronik parça ve sarf malzemesi ithalatçılarını barındıran ilçenin adı Eminönü‟dür. TANIMLAYICI OLMAYAN : PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHO KULLANILIR - The man has a red Mercedes car / he called you today - The man who called you today has a red Mercedes car. - Bu gün seni arayan adamın kırmızı mersedes otomobili var. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - A container-carrying vessel is too big / it will sail today. - A container-carrying vessel, which will sail today is too big. - Bu gün yola çıkacak olan konteynır gemisi çok büyüktür. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHO KULLANILIR - Our dog “X” was found by a few person / he had been lost for two days. - Our dog “X” who had been lost for two days was found by a few people. - Ġki gündür kayıp olan köpeğimiz X birkaç kiĢi tarafından bulundu. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - Rafting in River Çoruh is very dangerous / it is a interesting sport. - Rafting in River Çoruh which is a interesting sport is very dangerous. - Çoruh nehrinde yapılan ve ilginç bir spor dalı olan Rafting çok tehlikelidir. PLACE / YER ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - My residence place‟s name, which is 3 km far from my work place, is Fatih. - ÇalıĢtığım yere 3 km uzakta olan ikamet yerimin adı Fatih‟tir.
245
http://alikoker.name.tr
DEFINITING THE OBJECT: NESNEYİ NİTELEYEN TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOM / THAT KULLANILIR - The man has a red Mercedes car / you‟ve called yesterday - The man whom you have called yesterday has a red Mercedes car. - Dün aradığın adamın kırmızı mersedes otomobili vardı. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - At old times, the ball chargers weren‟t a good quality / We have imported from your company. Therefore, we request from you that manufacture better quality one. The ball chargers w h i c h we have imported from your company at old times was not a good quality. Therefore, we request from you that manufacture better quality one. - Daha önceleri sizden ithal ettiğimiz top Ģarjlar iyi kalitede değillerdi. Bu sebeple daha iyi kalitede olanları üretmenizi rica ediyoruz. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - The dog has died today / you have bought yesterday. - The dog which/that you‟ve bought yesterday has died today - Dün aldığın köpek bugün öldü. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - The discussion was interesting / you have participated t on the TV - The discussion which / that you have participated on the TV was interesting. - Dün TV‟de katılmıĢ olduğun tartıĢma programı oldukça ilginç idi. PLACE / YER ĠÇĠN WHERE / THAT KULLANILIR. - The town Eminönü is too crowded / we came today. - The town Eminönü which / that we came today is too crowded. Bu gün geldiğimiz Eminönü ilçesi çok kalabalık. TANIMLAYICI OLMAYAN : PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOM KULLANILIR - The man whom everybody dislike had prisoner for many years - Hiç kimsenin hoĢlanmadığı adam yıllarca hapis yatmıĢ. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - A container carrying vessel will sail today / we have booked for your shipment - A container carrying vessel which we‟ve booked for your shipment will sail today - Sevkıyatınız için yer ayırtmıĢ olduğumuz gemi bu gün yola çıkacak. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHOM KULLANILIR - My old dog Panter whom I had fed for two years has died today. - Ġki yıldır beslediğim köpeğim Panter bu gün öldü. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - Rafting-sport in River-Çoruh, which you‟ve consider, as an interesting sport is essentially very dangerous. - Çoruh nehrinde yapılan ilginç spor dalı olarak değerlendirdiğin Rafting sporu esasen çok tehlikelidir.
246
http://alikoker.name.tr
PLACE / YER ĠÇĠN WHERE KULLANILIR - My residence place‟s name, which I have moved 3 years ago, is Fatih. - 3 yıl önce taĢınmıĢ olduğum ikamet yerimin adı Fatih‟tir. DEFINITING THE POSSESIVE: İYELİK TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - The man was taken into hospital after having an accident / he has a red Mercedes car - The man whose car is a red Mercedes was taken into hospital after having an accident.. - Arabası kırmızı mersedes olan adam kaza yaptıktan sonra hastaneye kaldırıldı. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - A digital camera was very interesting we saw on your web site / its producer is Sony. - A digital camera t h e p r o d u c e r o f w h i c h is SONY was very interesting we saw on your web site. Can you introduce it more detailed? - Üreticisi SONY olan ve sizin web sayfanızda görmüĢ olduğumuz dijital kamera çok ilginçti. Onu bize daha detaylı tanıtabilir misiniz? ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - The dog is Ahmet‟s / it tails is too long. - The dog t h e t a i l o f w h i c h is too long is Ahmet‟s. - Kuyruğu çok uzun olan köpek Ahmet‟inkidir. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - Despatching a container is too easy / its sizes are the same. - Despatching a container t h e s i z e s o f w h i c h are the same is too easy. - Ebatları aynı olan konteynırları sevk etmek oldukça kolaydır. PLACE / YER ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR. - The city t h e p o p u l a t i o n o f w h i c h i s d e n s e has an expensive life. - Nüfusları oldukça kalabalık olan Ģehirlerin yaĢam Ģartları da pahalıdır. TANIMLAYICI OLMAYAN : PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - The man has an accident today / his red Mercedes car is too fast - The man w h o s e Mercedes car is too fast has an accident today.. - Çok hızlı giden kırmızı mersedese sahip olan adam bu gün kaza yaptı. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - Ottoman History t h e p r i c e o f w h i c h i s t o o e x p e n s i v e is consisting very interesting sources. - Fiyatı oldukça pahalı olan OSMANLI TARĠHÇESĠ KĠTABI çok ilginç kaynakları içermektedir. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - Aydın is a young dolphin / its skin is slippery. - Aydın w h o s e skin is slippery is a young dolphin - Derisi kaygan olan Aydın geçen bir yunus balığıdır.
247
http://alikoker.name.tr
IDEA / KAVRAM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - Islamic and Allah - Belief were accepted by approximately world-wide today on the Contrary to Darwinism / its idea is exactly correct and coherent. - Islamic and Allah – Belief the idea of which is correct and coherent were accepted by approximately worldwide today on the contrary to Darwinism. - Dawrinizmin aksine fikirleri tam doğru ve tutarlı olan Ġslam ve Allah inancı bu gün hemen hemen tüm dünya tarafından kabul görmüĢtür. PLACE / YER ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - Most of the Anatolian Cities w h o s e citizens are generally conservative, is established hundreds years ago. - Ġnsanları genelde misafirperver olan Anadolu Ģehirlerinden pek çoğu yüzlerce yıl önce kurulmuĢtur. 2 – DEFINING THE OBJECT / N E S N E Y Ġ
NĠTELEYEN
2.1 – SUBJECTIVE – ÖZNEL TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHO / THAT KULLANILIR - I know the personal manager w h o speaks four languages fluently - Dört dili çok iyi derecede konuĢabilen personel müdürünü tanıyorum. - Did you discuss with the worker before t h a t started this strike in our factory. - Fabrikamızda grevi baĢlatan iĢçi ile daha önce görüĢtün mü? OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - We shall catch the vessel w h i c h / t h a t sails today in case you do not confirm the shipment. - Sevkıyatı teyit etmediğiniz takdirde bu gün hareket edecek olan gemiyi kaçıracağız. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - I threw a stone at the dog w h i c h / t h a t was barking at the children - Çocuklara havlayan köpeğe taĢ attım. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - I have never tried to learn French w h i c h / t h a t - Çok zor olan Fransızca‟yı öğrenmeyi hiç denemedim.
is very difficult.
PLACE / YER ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR. - I have been in Taipei before w h i c h / t h a t has a dense population for the purpose of Electronic fair. - Nüfusu çok kalabalık olan Taipei‟ye Elektronik Fuarı münasebetiyle gittim. TANIMLAYICI OLMAYAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHO KULLANILIR - I have read N.Fazıl Kısakürek who wrote plenty of books. - Pek çok kitap yazmıĢ olan N. Fazıl Kısakürek‟in kitaplarını okudum. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - I saw my friend‟s car w h i c h overturned by the side of the road. - Yolda ters dönen arkadaĢımın arabasını gördüm.
248
http://alikoker.name.tr
ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHO KULLANILIR - Yesterday I watched an alligator w h o eats a Zebra on the T.V and I‟ve too much frightened - Dün T.V.‟ de bir Zebrayı yutan Timsahı izledim ve oldukça dehĢete düĢtüm. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - I like swimming along Sarayburnu, which is essentially very dangerous. - Esasen çok tehlikeli olan Sarayburnu boyunca yüzmeyi çok seviyorum. PLACE / YER ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - I once went to London before which has many language schools. - Pek çok dil okulunun bulunduğu Londra‟ya daha önce bir kere gittim. DEFINITING THE OBJECT : NESNEYİ NİTELEYEN TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOM / THAT KULLANILIR - We would lie to work with an experienced staff w h o m / t h a t we have confidence in. - Kendisine güvendiğimiz tecrübeli bir personelle çalıĢmayı seviyoruz. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - Have you found a reliable manufacturer company w h i c h / t h a t among you have got in touch with. - Temasa geçtiklerinizin arasından güvenilir bir üretici Ģirket buldunuz mu? ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - We bought a hundred ostriches w h i c h / t h a t we have bargained before - Pazarlığını daha önce yaptığımız yüz tane devekuĢunu satın aldık. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - Darwin‟s follower try to spread their nonsense claims w h i c h / t h a t they cannot succeed. - Dawrinciler pek de baĢarılı olamadıkları saçma iddialarını ortalığa yaymaya çalıĢıyorlar. PLACE / YER ĠÇĠN WHERE / THAT KULLANILIR. - I haven‟t gone to a country before w h e r e / t h a t sun never downs during 6 months. - 6 ay boyunca güneĢin hiç batmadığı bir ülkeye daha önce hiç gitmedim. TANIMLAYICI OLMAYAN: PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOM KULLANILIR - Yesterday, I got in touch with your marketing manager Mr. Chu w h o m I haven‟t seen for a long time because of his intensity. - Dün iĢlerinin yoğunluğu neniyle uzun bir süredir göremediğim Pazarlama Müdürünüz Bay Chu ile görüĢtüm. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - Nobody hasn‟t seen our new goods assortments yet w h i c h we have imported last week. - Hiç kimse daha geçen hafta ithal etmiĢ olduğumuz yeni mal çeĢitlerimizi henüz görmedi.
249
http://alikoker.name.tr
ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHOM KULLANILIR - I bought a parrot w h o m I am going to teach many words to itself. - Kendisine bir çok kelime öğretebileceğim bir papağan satın aldım. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - We have witnessed his unacceptable behaviour w h i c h we never expect from himself. - Kendisinden hiç beklemediğimiz kabul edilemez bir davranıĢına Ģahit olduk. PLACE / YER ĠÇĠN WHERE KULLANILIR - I haven‟t gone to Adana where you live. - Senin yaĢadığın yer olan Adana‟ya gitmedim. DEFINITING THE POSSESIVE : İYELİK TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - The manager of.... company w h o visits us with his assistant discussed with us about a lot of things w h o s e jacket colour was dark blue. - Ceketinin rengi lacivert olan ve bizi yardımcısıyla ziyaret eden Ģirketinin müdürü bizimle pek çok Ģey hakkında görüĢtü. (Not : Burada kullanılan who ve whose sizi ĢaĢırtmasın birisi kiĢinin kendisini nitelerken diğeri kiĢinin ceketinin rengini belirtmek için kullanılmıĢtır) OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN THE ...... OF WHICH KULLANILIR - Did you see the container the right sight of which is a big punctured? - Sağ tarafında büyük bir delik olan konteynırı gördün mü? ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - At the zoo we have seen a shark the teeth of which are very sharp. - Hayvanat bahçesinde diĢleri çok keskin olan bir köpekbalığı gördük. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN THE ...... OF WHICH KULLANILIR - We had a meeting each other the purpose of which was entirely about our new business. - Aramızda amacı tamamıyla yeni iĢimizle alakalı olan bir toplantı düzenledik. PLACE / YER ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR. - We have held a business trip to Hong Kong the people of which were entirely unfriendly. - Ġnsanlarının tamamı çok soğuk olan Hong Kong‟a bir iĢ seyahati düzenledik. TANIMLAYICI OLMAYAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - We got in touch with a person in your company w h o s e voice is hard and rudely - Sizin Ģirketinizden sesi çok kaba ve sert olan birisi ile görüĢtük. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - I bought History of Istanbul t h e p r i c e o f w h i c h is too expensive and made a present to my friend who visited me for the purpose of business.
250
http://alikoker.name.tr
-
Ticari amaçla benim ziyaretime gelen bir arkadaĢıma Ġstanbul‟un Tarihi ile ilgili fiyatı oldukça pahalı olan bir kitap alıp hediye ettim.
ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - We saw a tiger w h o s e body is too big. - Gövdesi oldukça iri olan bir kaplan gördük. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - I want to object to t h e a l l i d e a s t h e c o n s i s t i n g o f w h i c h is contrary my ideas. - Benim fikirlerime ters düĢen tüm düĢüncelere karĢı çıkmak istiyorum. PLACE / YER ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - For holiday, I want to go anywhere w h o s e population is not dense also people warm. - Tatil için insanları sıcak ancak çok kalabalık olmayan bir yere gitmek istiyorum 3 – DEFINING THE COMPLEMENT/T A M L A M A Y I 3-1. DEFINITING THE SUBJECT
NĠTELEYEN
TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHO / THAT KULLANILIR - Our general manager is a man w h o / t h at believes a discipline in an employment place. - Genel Müdürümüz bir iĢ yerinde disiplin olması gerektiğine inanan bir kimsedir. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - Which was the first steamship w h i c h / t h a t Altantik Okyanusunu ilk geçen tekne hangisi idi?
crossed the Atlantic Ocean.
ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - That is a shark w h i c h / t h a t has a sharp teeth. - O kesin diĢleri olan bir köpekbalığıdır. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - What is the best life-method w h i c h / t h a t will assist your escaping from hell fire the compustible material of which is humans and stones? - Yakıtı insanlar ve taĢlar olan cehennem ateĢinden sizin kurtulmanıza vesile olacak olan en iyi yaĢam tarzı nedir? Burada dikkat edilecek olursa hem which hem de the.... of which sıfat cümleciklerinin aynı cümlelerde iki farklı konumda kullanılıĢları yer almaktadır. PLACE / YER ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR. - Where is the post office w h i c h / t h a t has been founded in the middle of the city. - ġehrin göbeğine kurulmuĢ olan postane nerede? TANIMLAYICI OLMAYAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHO KULLANILIR - Your friend is the best person I‟ve ever known w h o advises you on some important matter therefore appreciate him! - Senin arkadaĢın hayatımda gördüğüm en iyi kiĢi ki sana bazı önemli konularda tavsiyeleri olan birisi bu yüzden kıymetini bil !
251
http://alikoker.name.tr
OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - That metal is copper w h i c h is a good conductor of electricity. - Bakır elektriği iyi ileten bir metaldir. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHO KULLANILIR - That horse is Yıldırım who runs very fast among its similar. - Emsalleri arasında çok hızlı koĢan o at yıldırımdır. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - That was the unsolved problem, which is difficult to discuss. - O tartıĢılması zor bir o kadar da çözülememiĢ olan bir problemdi. PLACE / YER ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - Yarma is the only town w h i c h grows corn. - Yarma sadece Mısır‟ın yetiĢtiği bir yerdir. 3-2 . DEFINITING THE OBJECT : NESNEYİ NİTELEYEN TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOM / THAT KULLANILIR - This is the patient w h o m / t h a t the doctor is anxious about him. - O doktorun kendisi hakkında endiĢe duyduğu bir hastadır. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR - That was the strong toy w i h c h / t h a t I bought it for my son from Tahtakale. - O oğlum için Tahtakale‟den almıĢ olduğum dayanıklı bir oyuncaktı. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR A camel is a desert animal w h i c h / t h a t I have once ridden. Deve üzerine sadece bir kez binebildiğim bir çöl hayvanıdır. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH / THAT KULLANILIR The question was answering w h i c h I can hardly do. Cevabını çok zor verdiğim bir soruydu. PLACE / YER ĠÇĠN WHERE / THAT KULLANILIR. - These are the towns w h e r e you cannot find comfortable hotel. - Bu kasabalar içinde çok konforlu oteller bulamayabileceğiniz türden kasabalardır. TANIMLAYICI OLMAYAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOM KULLANILIR - The next student is Ali w h o m I always admire him every time because of his resolution - Ali azmi nedeniyle her zaman çok takdir ettiğim bir öğrencidir. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - That is the capital w h i c h had been founded for hundreds years ago. - O yüzlerce yıl önce kurulmuĢ bir baĢkenttir. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHOM KULLANILIR - That is a cat w h o m I have fed it for a few years but unfortunately died yesterday. - O benim birkaç yıldır beslediğim bir kedidir fakat ne yazık ki dün öldü.
252
http://alikoker.name.tr
IDEA / KAVRAM ĠÇĠN WHICH KULLANILIR - The winner of next world are believers w h i c h struggle on the way of Allah during their life. - Ahiretin galipleri hayatları boyunca Allah yolunda mücadele eden müminlerdir. PLACE / YER ĠÇĠN WHERE KULLANILIR - That is paradise w h e r e everyone would like go over there but only someone can succeed to complete of this long marathon. - O cennet ki herkesin oraya gitmek istediği bir yerdir ancak sadece bazıları bu uzun maratonu baĢarı ile tamamlayabilirler. 3- 3 . DEFINITING THE POSSESIVE : İYELİK TANIMLAYICI OLAN PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - This is the woman w h o s e her wallet had been stolen by unknown thief. - O cüzdanı bilinmeyen bir hırsız tarafından çalınmıĢ olan bir kadındır. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN THE... OF WHICH KULLANILIR - These are the Discmans the prices of which are cheap therefore, we would like to import them 100 pcs each. - Bunlar fiyatları ucuz olan – diskmen-lerdir bu yüzden her birinden 100‟er adet ithal etmek istiyoruz. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN THE... OF WHICH KULLANILIR - That is the Amazon- Alligator the jaw bones of which are more powerful than River-Nil crocodiles - O Nil krokodillerine nazaran çenesi daha güçlü olan bir aligatördür. IDEA / KAVRAM ĠÇĠN THE... OF WHICH KULLANILIR - That was an agreement the a lot of articles of which had been disobeyed by against party therefore we have forced to open a lawsuit against them. - O maddelerinin pek çoğu karĢı tarafça ihlal edilmiĢ bir anlaĢma idi bu nedenle onlar aleyhine dava açmak durumunda kaldık. PLACE / YER ĠÇĠN THE... OF WHICH KULLANILIR. - This is a village the houses of which are generally two-floors. - Bu evleri genellikle ikiĢer katlı olan bir köydür. TANIMLAYICI OLMAYAN: PERSON / KĠġĠ ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - Hamza (R.A.) is a strong man w h o s e main aim is to be a good Muslim in Allah‟s opinion. - Hz. Hamza (R.A.) amacı sadece Allah katında iyi bir müslüman olmak olan kuvvetli birisi idi. OBJECT / CĠSĠM ĠÇĠN THE...... OF WHICH KULLANILIR - My aim is to succeed t h e a p p l i c a t i o n of w h i c h is difficult. - Amacım zor olanı baĢarmaktır. ANIMAL / HAYVAN ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - That is shark w h o s e teeth are very sharp. - O diĢleri çok keskin olan bir köpekbalığıdır.
253
http://alikoker.name.tr
IDEA / KAVRAM ĠÇĠN THE... OF WHICH KULLANILIR - My only desire is becoming an import/export manager in the future the salary of which is high - Gelecekte maaĢı yüksek olan ithalat/ihracat müdürü olmak istiyorum. PLACE / YER ĠÇĠN WHOSE KULLANILIR - This is Blue Mosque w h o s e walls are all blue in the other words SultanAhmet mosque. - Bu duvarlarının tümü mavi olan diğer adıyla Sultanahmet camii olarak da anılan Mavi camidir.
254
http://alikoker.name.tr
TENSES A) Simple: Do + V1 1.) Simple Past (-di) S + V2 + Obj (düzenli fiillerde,fiilerin sonuna –ed takısı getirilir.) -We ordered to our bank in order to they transfer the amount of 5.000 USD to your account. -Bankamıza hesabınıza yatırılması için 5.000 USD‟lik bir ödeme talimatı verdik. ● Simple Past Tense asıl olarak geçmiĢteki olayları anlatmak için kullanılır. AĢağıda bu zamanın kullanımlarını ayrıntılı biçimde görebilirsiniz. Auxiliary verbs (Yardımcı fiiller): did/didn't ÖRNEK TABLO (+) I played You played He played She played It played We played They played
(-) I didn't play You didn't play He didn't play She didn't play It didn't play We didn't play They didn't play
(?) Did I play? Did you play? Did he play? Did she play? Did it play? Did we play? Did they play?
DĠKKAT! Olumlu cümlelerde herhangi bir yardımcı fiil gelmez ve fiilin ikinci hali kullanılır. Olumsuz ve soru cümlelerinde did veya didn't yardımcı fiili kullanılır ve fiil yalın haliyle kalır. EXAMPLES (ÖRNEKLER): (+) I visited my uncle. (Amcamı ziyaret ettim) (Bu cümle olumludur ve görüldüğü gibi fiilin ikinci hali kullanılmıĢtır.) (-) I didn't visit my uncle yesterday. (Dün amcamı ziyaret etmedim.) (Bu cümle olumsuzdur ve didn't yardımcı fiili kullanıldığı için fiil yalın haliyle gelmiĢtir.) (?) Did I visit my uncle yesterday? (Dün amcamı ziyaret ettim mi?) (Bu cümle soru cümlesidir ve "did" yardımcı fiili geldiği için fiil yine yalın haliyle kullanılmıĢtır.) REGULAR AND IRREGULAR VERBS (Düzenli ve düzensiz fiiller) ● Ġngilizce'de fiiller düzenli ve düzensiz olarak ikiye ayrılır. Düzenli fiillerin ikinci halini kullanmak için fiilin sonuna -ed takısı eklenir. Example: want clean wash
wanted cleaned washed
255
http://alikoker.name.tr
● Düzensiz fiiller adından da anlaĢılacağı gibi düzensiz olarak değiĢirler bu yüzden ezberlenmesi gerekir. Example: go swim do
went swam did
● USE 1 Completed Action in the Past (GeçmiĢte tamamlanmıĢ eylemler) Use the Simple Past to express the idea that an action started and finished at a specific time in the past. Sometimes the speaker may not actually mention the specific time, but they do have one specific time in mind. (Simple Past Tense geçmiĢte belirli bir zamanda baĢlamıĢ ve bitmiĢ eylemler için kullanılır. Bazen konuĢan kiĢi tam olarak bir zaman belirtmeyebilir, ama mutlaka cümlede bir geçmiĢ zaman fikri vardır.) EXAMPLES: I saw a movie yesterday. (Dün bir film seyrettim.) I didn't see a movie yesterday. (Dün bir film seyretmedim.) Last year, I travelled to Italy. (Geçen yıl Ġtalya'ya seyahat ettim.) Last year, I didn't travel to Italy. (Geçen yıl Ġtalya'ya seyahat etmedim.) She washed her hands. (Ellerini yıkadı) She didn't wash her hands. (Ellerini yıkamadı) ● USE 2 A Series of Completed Actions (GeçmiĢte tamamlanmıĢ eylemler serisi) We use the Simple Past to list a series of completed actions in the past. (Simple Past Tense'i geçmiĢte tamamlanmıĢ birkaç eylemi arka arkaya anlatmak için kullanırız.
EXAMPLES: I finished work, walked to the beach, and found a nice place to swim. (ĠĢlerimi bitirdim, sahile yürüdüm ve yüzmek için güzel bir yer buldum.) He arrived from the airport at 8:00, checked into the hotel at 9:00, and met the others at 10:00. (Havaalanından saat 8'de geldi, 9'da otele kaydını yaptırdı ve diğerleriyle 10'da buluĢtu.) ● USE 3 Single Duration (Tek süreç) The Simple Past can be used with a duration, which starts and stops in the past. A duration is a long action often used with expressions like "for two years," "for five minutes," "all day" or "all year." (Simple Past Tense geçmiĢte baĢlamıĢ ve bitmiĢ bir süreci anlatırken kullanılır. Bu süreç uzundur ve genelde "iki yıldır", "tüm gün" veya "tüm yıl" gibi zaman ifadeleriyle kullanılır.)
256
http://alikoker.name.tr
EXAMPLES: I lived in Turkey for two years. (Ġki yıl Türkiye'de yaĢadım.) Ahmet studied English for five years. (Ahmet beĢ yıl Ġngilizce çalıĢtı.) They sat at the beach all day. (Tüm gün sahilde oturdular.) We talked on the phone for thirty minutes. (Yarım saat telefonda konuĢtuk.) How long did you wait for them? (Onları ne kadar beklediniz? We waited for one hour. (Bir saat bekledik.) ● USE 4 Habit in the Past (GeçmiĢteki alıĢkanlıklar) The Simple Past can also be used to describe a habit which stopped in the past. It can have the same meaning as "used to". To make it clear that we are talking about a habit we often use expressions such as "always," "often," "usually," "never," "...when I was a child" or "...when I was younger" in the sentence. (Simple Past Tense aynı zamanda geçmiĢte vazgeçtiğimiz alıĢkanlıklar için de kullanılır. "used to" kalıbıyla aynı amaçla kullanılabilir. Bahsettiğimiz eylemin bir alıĢkanlık olduğunu açıkça belirtmek için cümlelerde "always" (daima), "often" (sık sık), "usually" (genellikle) ve "never" (asla) gibi zaman ifadeleri kullanılır. EXAMPLES: I played basketball when I was a child. (Çocukken basketbol oynardım.) She worked at the hospital after school. (Okuldan sonra hastanede çalıĢırdı.) They never went to school, they always skipped. (Hiç okula gitmezlerdi, hep kaçarlardı.) TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PAST TENSE Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve Ġngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir. yesterday (dün) I went to theatre yesterday. (Dün sinemaya gittim.) last week/year/Sunday etc. (Geçen hafta/yıl/Pazar vs.) He bought a car last week. (Geçen hafta araba aldı.) two years/four days/three minutes ago (iki yıl/dört gün/üç dakika önce) I saw her two minutes ago. (Ġki dakika önce onu gördüm. Last night (dün gece) I watched a movie last night on TV. (Dün gece televizyonda bir film izledim.) 2.) Simple Present (-ir)
Subject + V1 + Object
-We generally export tekstile products to the various countries -Biz çeĢitli ülkelere genellikle tekstil ürünleri ihraç ederiz.
257
http://alikoker.name.tr
● Simple Present Tense Türkçe'deki geniĢ zamanın ifadesidir. AĢağıda bu zamanın kullanımıyla ilgili ders anlatımı vardır. Auxiliary verbs: do/does don't/doesn't DĠKKAT!: Üçüncü tekil Ģahıslarda (he,she,it) olumlu cümlelerde fiilin sonuna "s" takısı gelir. Olumsuz ve soru cümlelerinde does veya doesn't kullanıldığı için fiilin sonuna "s" takısı gelmez. ÖRNEK TABLO (+) I play You play He plays She plays It plays We play They play
(-) I don't play You don't play He doesn't play She doesn't play It doesn't play We don't play They don't play
(?) Do I play? Do you play? Does he play? Does she play? Does it play? Do we play? Do they play?
("He, she ve it" üçüncü tekil Ģahıs oldukları için olumlu cümlede görüldüğü gibi fiilin sonuna "s" takısı gelmiĢtir. Ama olumsuz ve soru cümlelerinde yardımcı fiil kullanıldığı için "s" kullanılmamıĢtır.) ● USE 1 Repeated Actions (Tekrarlanan eylemler) Use the Simple Present to express the idea that an action is repeated or usual. The action can be a habit, a hobby, a daily event, a scheduled event or something that often happens. (Simple Present Tense bir eylemin sürekli tekrarlandığı veya alıĢılagelmiĢ olduğu fikrini verir. Bu eylem bir alıĢkanlık, hobi, günlük bir olay, planlanmıĢ bir olay veya sık sık tekrar eden bir olay olabilir.)
EXAMPLES: I play tennis. (Tenis oynarım) She does not play tennis. (O teniz oynamaz.) The train leaves every morning at 8 am. (Tren her sabah saat 8'de hareket eder.) The train does not leave at 9am. (Tren saat 9'da hareket etmez.) She always forgets her purse. (O hep cüzdanını unutur.) He never forgets his wallet. (O hiç cüzdanını unutmaz.) Every twelve months, the Earth circles the sun. (Her on iki ayda bir dünya güneĢin etrafında bir tur atar.) The sun does not circle the Earth. (GüneĢ dünyanın çevresinde dönmez.)
258
http://alikoker.name.tr
● USE 2 Facts or Generalizations (Gerçekler veya genellemeler) The Simple Present can also indicate the speaker believes that a fact was true before, is true now, and will be true in the future. It is not important if the speaker is correct about the fact. It is also used to make generalizations about people or things. (GeçmiĢte, bugün ve gelecekte konuĢan kiĢinin açısından doğruluğunu hiç kaybetmeyen Ģeyler için kullanılır. Aynı zamanda insanlar veya diğer Ģeylerle ilgili genelleme yaparken bu zaman kullanılır.)
EXAMPLES: Cats like milk. (Kediler sütü sever.) Birds do not like milk. (KuĢlar süt sevmez.) California is in America. (Kaliforniya Amerika'dadır.) California is not in the United Kingdom. (Kaliforniya Ġngiltere'de değildir.) Windows are made of glass. (Pencereler camdan yapılır.) Windows are not made of wood. (Pencereler ağaçtan yapılmaz.) New York is a small city. (New Yok küçük bir Ģehirdir) (Aslında New York'un büyük bir Ģehir olmasının burada bir önemi yoktur.) TIME EXPRESSIONS IN SIMPLE PRESENT TENSE Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve Ġngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir. always (daima)
She always listens to classical music. (O hep klasik müzik dinler.)
usually (genellikle) often (sık sık)
I usually go to cinema at weekends. (Genellikle haftasonları sinemaya giderim.) They often visit us. (Bizi sık sık ziyaret ederler.)
sometimes (arasıra)
She sometimes writes me a letter. (Bana arasıra mektup yazar.)
rarely (nadiren)
I rarely smoke. (Nadiren sigara içerim.)
never (hiç, asla)
I never drink alcohol. (Hiç alkol içmem.)
every day/year/week etc. (her gün/yıl/hafta vs.) I go to work every day. (Her gün iĢe giderim.)
259
http://alikoker.name.tr
3.) Future
(-ecek)
S + will / shall + v1 + obj.
-Loading will resume as soon as port-authorities arrive on board. -Liman yetkilileri güverteye gelir gelmez yükleme kaldığı yerden devam edecek. Future Tense Türkçe'deki gelecek zamanın ifadesidir. Türkçe'de olmayan "will" ve "going to" farkları ilk öğrenirken biraz zor gelse de, örneklerle birlikte iyi çalıĢıldığında gayet basit olduğu görülecektir. "WILL" FUTURE TENSE TABLO (+) I will play You will play
(-) I won't play You won't play
(?) Will I play? Will you play?
He will play
He won't play
Will he play?
She will play
She won't play
Will she play?
It will play
It won't play
Will it play?
We will play
We won't play
Will we play?
They will play
They won't play
Will they play?
"GOING TO" FUTURE TENSE TABLO (+) I'm going to play You're going to play He's going to play She's going to play It's going to play We're going to play They're going to play
(-) I'm not going to play You aren't going to play He isn't going to play She isn't going to play It isn't going to play We aren't going to play They aren't going to play
(?) Am I going to play? Are you going to play? Is he going to play? Is she going to play? Is it going to play? Are we going to play? Are they going to play
● USE 1 "Will" to offer something (Bir Ģey teklif etmek için) "Will" often suggest that a speaker will do something voluntarily. A voluntary action is one the speaker offers to do for someone else. (Bir iĢ gönüllü olarak yapılacağı zaman "will" kullanılır. Bu gönüllü eylem konuĢan kiĢinin karĢısındakine yaptığı tekliftir.) EXAMPLES: A: I'm really hungry. (Gerçekten çok açım.) B: I'll make some sandwiches. (Sana biraz sandviç hazırlıyım.) A: I'm so tired. I'm about to fall asleep. (Çok yorgunum. Uyumak üzereyim.) B: I'll get you some coffee. (Sana biraz kahve getiriyim.) A: The phone is ringing. (Telefon çalıyor.) B: I'll get it. (Ben bakarım.)
260
http://alikoker.name.tr
● USE 2 "Will" to Express a Promise (Söz vermek için) "Will" is usually used in promises. ("Will" genellikle söz verirken kullanılır.) EXAMPLES I will call you when I arrive. (Varınca seni ararım.) I promise I will not tell him about the surprise party. (Söz veriyorum. Ona sürpriz parti hakkında hiçbir Ģey söylemeyeceğim.) ● USE 3 "Be going to" to Express a Plan (Bir plandan bahsederken) "Be going to" expresses that something is a plan. ("Be going to" yapılacak bir eylemin planlanmıĢ olduğunu belirtir. ) EXAMPLES He is going to spend his vacation in Hawaii. (Tatilini Hawai'de geçirecek.) We are going to meet each other tonight at 6:00 PM. (Bu gece 6'da buluĢacağız.) A: Who is going to make John's birthday cake? (John'un doğum günü pastasını kim yapacak?) B: Sue is going to make John's birthday cake. (John'un doğun günü pastasını Sue yapacak.) ● USE 4 "Will" or "Be Going to" to Express a Prediction (Tahmin yürütürken "Will" veya "Be going to") Both "will" and "be going to" can express the idea of a general prediction about the future. "Will" ve "Going to" gelecekle ilgili tahminde bulunurken kullanılabilir. Eğen tahminimizi destekleyen çok açık bir kanıt varsa "be going to" kalıbı tercih edilir. Bazı durumlarda her iki kullanım da tercih edilebilir. EXAMPLES: The year 2003 will be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.) The year 2003 is going to be a very interesting year. (2003 yılı çok ilginç bir yıl olacak.) It will rain. (Yağmur yağacak) It's going to rain. (Yağmur yağacak. Eğer gökyüzü kara bulutlarla doluysa ve yağmurun yağacağı kesin gibiyse "going to" kullanılır.) DĠKKAT! Özellikle "Will" Future Tense'li cümleleri Türkçe‟ye farklı Ģekillerde çevrilebilir. AĢağıdaki örneklere bakınız.
261
http://alikoker.name.tr
I will go to Italy. (Ġtalya'ya gideceğim.) I will bring you an asprin. (Sana bir aspirin getiriyim.) I will open the door. (Kapıya ben bakarım.) Kısaca söyleyen kiĢinin niyetine bağlı olarak anlam da değiĢir. TIME EXPRESSIONS IN FUTURE TENSE Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve Ġngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir. next year/month/week/Saturday (gelecek yıl/ay/hafta/Cumartesi) tomorrow (yarın) soon (yakında) in two minutes/four weeks (iki dakika/dört hafta içinde)
B) Continuous: (-yor) Be + V1......ing 1.) Past Continuous (-yordu)
S+ was / were + v1(-ing) + obj.
-We were doing business with ............... company till recent times. -Son zamanlara kadar ....................................Ģirketiyle çalıĢıyorduk. [WAS / WERE] + [VERB+ing] Auxiliary verbs: was - were ÖRNEK TABLO (+) I was playing You were play
(-) I wasn't playing You weren't playing
(?) Was I playing? Were you playing?
He was playing
He wasn't playing
Was he playing?
She was playing
She wasn't playing
Was she playing?
It was playing
It wasn't playing
Was it playing?
We were playing
We weren't playing
Were we playing?
They were playing
They weren't playing
Were they playing?
EXAMPLES (ÖRNEKLER): I was studying lesson. (Ders çalıĢıyordum.) She was smoking when I saw her. (Onu gördüğümde sigara içiyordu.) They were drinking tea when I arrived. (Ben vardığımda çay içiyorlardı.) ● USE 1 Interrupted Action in the Past (GeçmiĢte yarıda kesilen eylemler) Use the Past Continuous to indicate that a longer action in the past was interrupted. The interruption is usually an action in the Simple Past. Past Continuous Tense geçmiĢte yarıda kesilen uzun olayları anlatmak için kullanılır. Daha uzun olan eylemi yarıda kesen eylem genelde Simple Past tense ile ifade edilir.
262
http://alikoker.name.tr
EXAMPLES: I was watching TV when she called. (O aradığında televizyon seyrediyordum.) When the phone rang, she was writing a letter. (Telefon çaldığında mektup yazıyordu.) While we were having a picnic, it started to rain. (Piknik yaparken yağmur yağmaya baĢladı.) Sally was working when Joe had the car accident. (Joe araba kazası geçirdiğinde Sally çalıĢıyordu.) While John was sleeping last night, someone stole his car. (Dün gece John uyurken birisi arabasını çaldı.) ● USE 2 Specific Time as an Interruption (GeçmiĢte belirli bir zamanda yapılan eylem) In USE 1, described above, the Past Continuous is interrupted by an action in the Simple Past. However, you can also use a specific time as an interruption. Birinci kullanımda geçmiĢte baĢka bir olayla kesilen eylemlerde Past Continuous Tense kullandığımızı söylemiĢtik. Bunun yanında geçmiĢte belirli bir anda yapılan eylemden bahsederken de Past Continuous Tense kullanılabilir. EXAMPLES: Last night at 6 p.m., I was eating dinner. (Dün gece saat 6'da yemek yiyordum.) At midnight, we were still driving through the desert. (Gece yarısı hala çölde araç kullanıyorduk) DĠKKAT! Simple Past Tense'de kullanılan zaman ifadeleri eylemin tam olarak baĢlama veya bitiĢ zamanını belirtir. Past Continuous Tense'de ise, belirtilen zaman eylemin baĢlangıcı veya bitiĢini değil, yalnızca o anda eylemin yapılmakta olduğunu belirtir. EXAMPLES: Last night at 6 p.m., I ate dinner. (Saat 6'da yemeye baĢladım.) Last night at 6 p.m., I was eating dinner. (Yemek yemeye daha önce baĢladım ve saat 6'da yemek süreci devam ediyordu.) ● USE 3 Parallel Actions (Paralel eylemler) When you use the Past Continuous with two actions in the same sentence, it expresses the idea that both actions were happening at the same time. The actions are parallel. Ġki eylemi aynı anda Past Continuous Tense ile kullandığımızda, belirtilen iki eylemin aynı anda yapıldığı fikri ortaya çıkar. Yani eylemler paraleldir. EXAMPLES: I was studying while he was making dinner. (O yemeği hazırlarken ben ders çalıĢıyordum)
263
http://alikoker.name.tr
While Ellen was reading, Tim was watching television. (Ellen kitap okurken Tim televizyon seyrediyordu.) They were eating dinner, discussing their plans and having a good time. (Yemek yiyor, planları hakkında tartıĢıyor ve iyi vakit geçiriyorlardı.) ● USE 4 Atmosphere (Atmosfer) In English we often use a series of Parallel Actions to describe atmosphere in the past. (Ġngilizce'de genelde geçmiĢteki bir havayı (atmosferi) tasvir etmek için bir dizi eylemi arka arkaya kullanırız.
EXAMPLE: When I walked into the office, several people were busily typing, some were talking on the phones, the boss was yelling directions, and customers were waiting to be helped. One customer was yelling at a secretary and waving his hands. Others were complaining to each other about the bad service. Ofise geldiğimde birkaç insan meĢgul bir Ģekilde daktilo kullanıyor, bazıları telefonda konuĢuyor, patron emirler yağdırıyor ve müĢteriler yardım için bekliyorlardı. MüĢterinin biri sekretere bağırıyor ve ellerini sallıyordu. Diğerleri birbirlerine kötü hizmetten yakınıyorlardı. TIME EXPRESSIONS PAST CONTINUOUS TENSE Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve Ġngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir. while - as I saw him while he was driving. (Onu araba sürerken gördüm.) They helped me as I was carrying some heavy bags. (Bazı ağır çantaları taĢırken bana yardım ettiler.) 2.) Present Continuous (-yor)
S+ am+is+are +V1 (ing)+obj.
-We are manufacturing the goods your desired type and quality -Sizin istediğiniz tipte ve kalitedeki bir malı üretiyoruz.
Present Continuous Tense Türkçe'deki Ģimdiki zamanın ifadesidir. Auxiliary Verbs: am/is/are
264
http://alikoker.name.tr
ÖRNEK TABLO (+) I am playing You are playing He is playing She is playing It is playing We are playing They are playing
(-) I am not playing You aren't playing He isn't playing She isn't playing It isn't playing We aren't playing They aren't playing
(?) Am I playing? Are you playing? Is he playing? Is she playing? Is it playing? Are we playing? Are they playing?
● USE 1 Now (ġimdi) Use the Present Continuous with Continuous Verbs to express the idea that something is happening now, at this very moment. (Present Continuous Tense bir Ģeyin tam Ģu anda olduğunu veya yapıldığını anlatmak için kullanılır.)
EXAMPLES (ÖRNEKLER) You are learning English now. (ġu anda Ġngilizce öğreniyorsun.) You are not sleeping now. (ġimdi uyumuyorsun.) I am sitting. (Oturuyorum.) I am not standing. (Ayakta durmuyorum.) What are you doing? (Ne yapıyorsun?) Why aren't you doing your homework? (Niye ödevini yapmıyorsun?) ● USE 2 Longer Actions in Progress Now (Halen devam eden uzun süreli olaylar) In English, now can mean "this second," "today," "this month," "this year," "this century" and so on. Sometimes we use the Present Continuous to say that we are in the process of doing a longer action, which is in progress. (Ġngilizce'de "now" yani "Ģimdi" Ģu anlamlara gelir. "tam bu anda", "bu ay", "bu yıl", "bu yüzyıl" vs. Bazen Present Continuous Tense'i uzun süren bir eylemi yapma sürecinde bulunduğumuzu anlatmak için kullanırız.) EXAMPLES: (AĢağıdaki bütün örnekler bir lokantada yemek yerken söylenebilir) I am studying to become a doctor. (Doktor olmak için çalıĢıyorum.) I am not studying to become an engineer. (Mühendis olmak için çalıĢmıyorum.) I am reading a book. (Bir kitap okuyorum.) I am not reading any newspapers right now. (ġu anda hiç bir gazete okumuyorum.) Are you working on any special projects? (Özel bir proje üzerinde çalıĢıyor musun?)
265
http://alikoker.name.tr
● USE 3 Near Future (Yakın Gelecek) Sometimes, speakers use the Present Continuous to indicate that something will or will not happen in the near future. (Bazen Present Continuous Tense bir Ģeyin o anda değil de yakın bir zamanda olacağını veya olmayacağını anlatmak için kullanılır.) EXAMPLES: I am meeting some friends after work. (ĠĢten sonra arkadaĢlarla buluĢuyoruz.) I am not going to the party tonight. (Bu gece partiye gitmiyorum.) Isn't he coming with us tonight? (O bu gece bizimle gelmiyor mu?) ● USE 4 Complaining with "Always" ("Always" kullanarak Ģikayette bulunma) The Present Continuous with words such as "always" expresses the idea that something often happens. Notice that the meaning is like Simple Present but with negative emotion. (Present Continuous Tense "Always" gibi kelimelerle kullanıldığında bir Ģeyin yapıldığını veya olduğunu belirtir. Anlam Simple Present Tense'e benzer ve her zaman negatiftir. Bir Ģeyden Ģikayet ederken kullanılır.). EXAMPLES: She is always coming to class late. (Derse hep geç kalıyor.) He is always talking. (O sürekli konuĢur.) I don't like them because they are always complaining. (Onları sevmem çünkü hep Ģikayet ederler.) DĠKKAT! Bazı fiiller Present Continuous Tense ile kullanılmaz. Bu fiiller "state verbs" olarak adlandırılır. Bu fiillerden bazıları aĢağıda verilmiĢtir. love - like - hate - understand - have (possession) etc. She is loving chocolate. - YanlıĢ She loves chocolate. - Doğru I am hating you - YanlıĢ I hate you - Doğru She isn't understanding me - YanlıĢ She doesn't understand me - Doğru TIME EXPRESSIONS IN PRESENT CONTINUOUS TENSE Time expressions zaman belirten ifadelerdir ve Ġngilizce'de her zaman için farklı ifadeler kullanılır. Özellikle sınavlarda cümlenin hangi tense olduğunu anlamak için time expression'ların bilinmesi çok önemlidir.
266
http://alikoker.name.tr
now right now at the moment at present 3.) Future Continuous (-yor olacak)
S + will / shall + be + v1-ing + obj.
-We will be beginning to manufacture all your orders as of next week.. -Önümüzdeki haftadan itibaren tüm sipariĢlerinizi üretmeye baĢlıyor olacağız. FORM Future Continuous [WILL BE] + [VERB+ing] EXAMPLE: When your plane arrives tonight, I will be waiting for you. (Bu gece uçak vardığında, seni bekliyor olacağım.) [AM / IS / ARE] + [GOING TO] + [VERBing] EXAMPLE: When your plane arrives tonight, I am going to be waiting for you. (Bu gece uçak vardığında seni bekliyor olacağım.) NOT: "Will" Future veya "Going to" Future tensle'lerin kullanımı arasında pek fark yoktur. Dikkat! Zaman zarflarından sonra gelecek zaman kullanılmaz. Diğer Future Tense'lerde de olduğu gibi "when" "while" "before" gibi zaman zarflarından sonra future tense kullanılmaz. EXAMPLES: While I am finishing my homework, she is going to make dinner. Doğru While I will be finishing my homework, she is going to make dinner. YanlıĢ "FUTURE CONTINUOUS TENSE" TABLO (+) I will be playing You will be playing
(-) I won't be playing You won't be playing
(?) Will I be playing? Will you be playing?
He will be playing
He won't be playing
Will he be playing?
She will be playing
She won't be playing
Will she be playing?
It will be playing
It won't be playing
Will it be playing?
We will be playing
We won't be playing
Will we be playing?
They will be playing
They won't be playing
Will they be playing?
● USE 1 Interrupted Action in the Future (Gelecekte yarıda kesilen eylemler) Use the Future Continuous to indicate that a longer action in the future will be interrupted. The interruption is usually an action in the Simple Future.
267
http://alikoker.name.tr
(Future Continuous Tense gelecekte uzun bir eylemin yarıda kesileceği durumlarda kullanırız. Uzun eylemi yarıda kesen eylem genelde "Simple Future" Tense ile kullanılır.) EXAMPLES: I will be watching TV when she arrives tonight. (Bu gece vardığında televizyon seyrediyor olacağım.) I will be waiting for you when your bus arrives. (Otobüs vardığında seni bekliyor olacağım.) While I am working, Steve will make dinner. (NOTICE, "am working" because of "while.") (Ben çalıĢırken, Steve yemeği yapacak.) (DĠKKAT "while" olduğu için "am working" gelmiĢtir.) I am going to be staying at the Madison Hotel, if anything happens and you need to contact me. (Eğer herhangi bir Ģey olur ve bana ulaĢman gerekirse, ben Madison Otel‟ de kalıyor olacağım.) He will be studying at the library tonight, so he will not see Jennifer when she arrives. (Bu gece kütüphanede çalıĢıyor olacak, bu yüzden Jennifer geldiğinde onu göremeyecek.) ● USE 2 Specific Time as an Interruption (Gelecekte belirli bir zaman belirtme) In USE 1, described above, the Future Continuous is interrupted by an action in the Simple Future. However, you can also use a specific time as an interruption. (Birinci kullanımda gelecekte bir eylem diğer bir eylem tarafından bölünmüĢtü. Bu kullanımda ise eylem değil, belirli bir zaman vardır.) EXAMPLES: Tonight at 6 p.m., I am going to be eating dinner. (Bu gece 6'da akĢam yemeği yiyor olacağım.) At midnight tonight, we will still be driving through the desert. (Bu geceyarısı ıssız bir yolda araba kullanıyor olacağız.)
● USE 3 Parallel Actions (Paralel eylemler) When you use the Future Continuous with two actions in the same sentence, it expresses the idea that both actions will be happening at the same time. (Future Continuous Tense'i iki eylemle aynı cümlede kullandığımızda, gelecekte iki eylemin aynı anda yapılacağını belirtmiĢ oluruz.) EXAMPLES: I am going to be studying while he is making dinner. (O yemek yaparken, ben ders çalıĢıyor olacağım.) While Ellen is reading, Tim will be watching television. (Ellen kitap okurken, Tim televizyon seyrediyor olacak)
268
http://alikoker.name.tr
Tonight, they will be eating dinner, discussing their plans, and having a good time. (Bu gece kitap okuyarak, planları hakkında tartıĢarak iyi vakit geçiriyor olacaklar.) ● USE 4 Atmosphere
(Ortam)
In English we often use a series of Parallel Actions to describe atmosphere in the future. (Ġngilizce'de gelecekte bir ortamı anlatmak için paralel eylemler serisi kullanırız.) EXAMPLE: When I arrive at the party everybody is going to be celebrating. Some will be dancing. Others are going to be talking. A few people will be eating pizza and several people are going to be drinking beer. They always do the same thing. (Partiye vardığımda herkes kutluyor olacak. Bazıları dans ediyor olacak. Diğerleri konuĢuyor olacak. Birkaç insan pizza yiyor olacak ve bazıları da bira içiyor olacak. Onlar her zaman aynı Ģeyi yaparlar.) TIME EXPRESSIONS IN FUTURE TENSE Bu tense için kullanılan özel zaman zarfları yoktur.
C) Perfect: (-miş) Have + V3 1.) Past Perfect (-miĢti)
S+ had + v3 + obj.
-We had insured all your goods against all risks. -Mallarınızın hepsini tüm risklere karĢı sigorta etmiĢtik.
Past Perfect Tense Türkçe'de "miĢ"li geçmiĢ zamanın karĢılığı olarak kullanılabilir. GeçmiĢte olan iki olaydan, daha önce olanını ifade ederken bu tense'i kullanırız. FORM Past Perfect
[HAD] + [PAST PARTICIPLE]
Examples: I had studied a little English when I came to the U.S. (Ġngiltere'ye geldiğimde biraz Ġngilizce çalıĢmıĢtım.) They had never met an American until they met John. (Onlar John'la tanıĢıncaya kadar hiç bir Amerikalıyla tanıĢmamıĢlardı.)
PAST PERFECT TENSE "TABLO" + I had played You had played He had played She had played It had played We had played They had played
I hadn't played You hadn't played He hadn't played She hadn't played It hadn't played We hadn't played They hadn't played
269
? Had I play Had you play Had he play Had she play Had it play Had we play Had they play
http://alikoker.name.tr
● USE 1 (GeçmiĢte baĢka bir Ģeyden önce tamamlanan eylem) The Past Perfect expresses the idea that something occurred before another action in the past. It can also show that something happened before a specific time in the past. (Past Perfect tense geçmiĢte bir eylemin, baĢka bir eylemden önce tamamlanmıĢ olduğunu ifade eder. Aynı zamanda geçmiĢte yaĢanan bir eylemin belirli bir zamandan önce olduğunu söylemek için de kullanılır.) EXAMPLES: I had never seen such a beautiful beach before I went to Kauai. (Kauai'ye gitmeden önce böyle güzel bir film seyretmemiĢtim.) Had you ever visited the U.S. before your trip in 1992? (1992 yılındaki seyahatinden önce hiç Amerika'ya gitmiĢ miydin?) Yes, I had been to the U.S. once before in 1988. (Evet, 1998'den önce Amerika'da bulunmuĢtum.) ● USE 2 ( GeçmiĢteki belirli bir Ģey veya zamandan önceki süreç ) EXAMPLES: We had had that car for ten years before it broke down. (Bu araba bozulmadan önce on yıl bizimdi.) By the time Alex finished his studies, he had been in London for over eight years. (Alex çalıĢmalarını bitirdiğinde sekiz yıldan fazla zamandır Londra'da bulunmaktaydı.) AĢağıdaki iki cümleyi karĢılaĢtırın. EXAMPLE: She had never seen a bear before she moved to Alaska. Doğru She never saw a bear before she moved to Alaska. YanlıĢ 2.) Present Perfect (-miĢ)
S+ have / has + v3 + obj.
-We have completed the great deal of your orders. -SipariĢlerinizin büyük bir bölümünü tamamladık. FORM Present Perfect [HAS / HAVE] + [past participle] Türkçe'de böyle bir zaman olmadığı için Ġngilizce öğrenen Türklerin en çok zorlandıkları zaman Present Perfect Tense'dir. Kuralları hemen öğrenilse de kullanımını iyice özümsemek için bir süre geçmesi gereklidir. EXAMPLES: I have seen that movie many times. (Bu filmi birçok kez seyrettim.) I have never seen that movie. (Bu filmi hiç seyretmedim.)
270
http://alikoker.name.tr
PRESENT PERFECT TENSE" TABLO (+) I have played You have played
(-) I haven't played You haven't played
(?) Have I played Have you played?
He has played
He hasn't played
Has he played?
She has played
She hasn't played
Has she played?
It has played
It hasn't played
Has it played?
We have played
We haven't played
Have we played?
They have played
They haven't played
Have they played?
● USE 1 Unspecified Time Before Now We use the Present Perfect to say that an action happened at an unspecified time before now. The exact time is not important. (Present Perfect Tense geçmiĢte belirsiz bir zamanda yapılmıĢ bir eylemi anlatmak için kullanılır. Eylemin ne zaman yapıldığı veya olduğu önemli değildir.) EXAMPLES: I have seen that movie twenty times. (Bu filmi yirmi kez seyrettim.) I think I have met him once before. (Sanırım onunla daha önce tanıĢtım.) There have been many earthquakes in California. (Kaliforniya‟da bir çok deprem oldu.) Has there ever been a war in the United States? (Amerika'da hiç savaĢ oldu mu?) Yes, there has been a war in the United States. (Evet, Amerika'da bir savaĢ oldu.) People have travelled to the moon. (Ġnsanlar aya seyahat etti.) DĠKKAT! GeçmiĢte belirsiz bir zaman tanımı Ġngilizce öğrenenler için biraz kafa karıĢtırıcı olabilir. Bu yüzden aĢağıda biraz daha detaylı açıklamalar verilmiĢtir. 1 Experience (Tecrübe) You can use the Present Perfect to describe your experience. (Present Perfect Tense hayatınızda geçirmiĢ olduğunuz tecrübeleri anlatmak için kullanılır. Tecrübelerden bahsederken zamanın bir önemi yoktur.) EXAMPLES: I have been to France. (Fransa'da bulundum.) (Bu cümlede anlatılmak istenen asıl Ģey Fransa'da bulunduğunuzdur. Ne zaman gittiğiniz önemli değildir.) I have never been to France. (Fransa'da hiç bulunmadım.) (Bu cümlede hiç Fransa'ya gitme tecrübenizin olmadığı anlatılmaktadır.) I think I have seen that movie before. (Sanırım bu filmi daha önce gördüm.)
271
http://alikoker.name.tr
He has never travelled by train. (O trenle hiç seyahat etmedi.) Joan has studied two foreign languages. (Joan iki dile çalıĢtı.) Have you ever met him? (Onunla hiç karĢılaĢtın mı?) No, I have not met him. (Hayır, onunla hiç karĢılaĢmadım.) 2 Change Over Time (Zamanla değiĢim) We often use the Present Perfect to talk about change that has happened over a period of time. (Present Perfect Tense bir süre içinde meydana gelen değiĢiklikleri anlatmak için kullanılır.) EXAMPLES: You have grown since the last time I saw you. (Seni son gördüğümden beri büyümüĢsün.) The government has become more interested in arts education. (Hükümet sanat eğitimiyle daha fazla ilgilenmeye baĢladı.) Japanese has become one of the most popular courses at the university. (Japonca üniversitede en populer derslerden biri haline geldi.) My English has really improved since I moved to Australia. (Avusturalya'ya taĢındığımdan beri Ġngilize gerçekten geliĢti.) 3 Accomplishments (BaĢarılardan bahsederken) We often use the Present Perfect to list the accomplishments of individuals and humanity. You cannot mention a specific time. (Bu zamanı ayrıca kiĢisel veya insanlığın kazanmıĢ olduğu baĢarıları anlatmak için kullanırız. Böyle durumlarda belirli bir zaman veremeyiz.) EXAMPLES: Man has walked on the moon. (Ġnsan ayda yürüdü.) Our son has learned how to read. (Oğlumuz okumayı öğrendi.) Doctors have cured many deadly diseases. (Doktorlar birçok ölümcül hastalığı tedavi ettiler.) Scientists have split the atom. (Bilim adamları atomu parçaladılar.) 4 An Uncompleted Action You Are Expecting (Tamamlanması beklenen eylem) We often use the Present Perfect to say that an action which we expected has not happened. Using the Present Perfect suggests that we are still waiting for the action. (Present Perfect Tense'i gerçekleĢmesini beklediğimiz bir eylemin henüz olmadığını anlatmak için kullanırız. Bu zamanı kullanmamız bizim hala bu eylemin gerçekleĢmesini beklediğimiz anlamına gelir.)
272
http://alikoker.name.tr
EXAMPLES: James has not finished his homework yet. (James henüz ödevini bitirmedi.) Susan hasn't mastered Japanese, but she can communicate. (Susan Japonca'da henüz uzmanlaĢmadı, ama iletiĢim kurabiliyor.) Bill has still not arrived. (Bill hala gelmedi.) The rain hasn't stopped. (Yağmur durmadı.) TOPIC 5 Multiple Actions at Different Times (Farklı zamanlarda çoklu eylemler) We also use the Present Perfect to talk about several different actions which occurred in the past at different times. Present Perfect suggests the process is not complete and more actions are possible. (Present Perfect Tense'i geçmiĢte farklı zamanlarda gerçekleĢmiĢ birkaç eylemi anlatmak için kullanırız. Ayrıca bu zamanda, henüz sürecin bitmemiĢ olduğu ve eylemlerin devam edeceği anlamı da vardır.) EXAMPLES: The army has attacked that city five times. (Ordu Ģehre beĢ kere saldırdı.) I have had four quizzes this semester. (Bu dönem dört tane quiz oldum.) We have had many major problems while working on this project. (Bu proje üzerinde çalıĢırken bir sürü büyük problemle karĢılaĢtık.) She has talked to several specialists about her problem, but nobody knows why she is sick. (Sorunuyla ilgili birçok uzmanla konuĢtu, ama kimse onun niye hasta olduğunu bilemedi.) ● USE 2 Duration From Past Until Now (GeçmiĢten bugüne kadar gelen süre) We use the Present Perfect to show that something started in the past and has continued up until now. "For five minutes," "for two weeks" and "since Tuesday" are all durations which can be used with the Present Perfect. (Present Perfect Tense'i geçmiĢten baĢlayıp Ģu ana kadar devam eden Ģeyleri anlatmak için kullanırız. "BeĢ dakikadır", "Ġki haftadır", "Geçen Salı gününden beri" zaman zarfları bu zamanla kullanılır ve süreyi ifade eder.) EXAMPLES: I have had a cold for two weeks. (Ġki haftadır gribim.) She has been in England for six months. (Altı aydır Ġngiltere‟de) Mary has loved chocolate since she was a little girl. (Mary çocukluğundan beri çikolatayı sever)
273
http://alikoker.name.tr
TIME EXPRESSIONS IN PRESENT PERFECT TENSE since - for - ever - never - just - already - yet - this week - this year - once - twice three times - four times - today – recently 3.) Future Perfect (-miĢ olacak)
S + will / shall + have + V3 + obj.
-We will have completed all your orders within next week. -Önümüzdeki hafta içerisinde tüm sipariĢlerinizi tamamlamıĢ olacağız. Diğer tüm "future" formlarda olduğu gibi, Future Perfect Tense de "when" "while" "before" "after" "by the time" "as soon as" "if" "unless" gibi zaman kelimeleriyle kullanılamaz. Bu derste kullanılan tüm zaman kalıpları italik yazılmıĢtır. EXAMPLES: I am going to see a movie when I have finished my homework. Doğru (Dersimi bitirince bir film seyredeceğim.) I am going to see a movie when I will have finished my homework. YanlıĢ FORM Future Perfect [WILL HAVE] + [PAST PARTICIPLE] EXAMPLE: I will have perfected my English by the time I come back from the U.S. (Amerika'dan döndüğümde Ġngilizcemi mükemmel bir Ģekilde geliĢtirmiĢ olacağım.) [AM / IS / ARE] + [GOING TO HAVE] + [PAST PARTICIPLE] EXAMPLE: I am going to have perfected my English by the time I come back from the US. (Amerika'dan döndüğümde Ġngilizcemi mükemmel bir Ģekilde geliĢtirmiĢ olacağım.) NOT: "will" veya "going to" kalıbıyla yaptığımız cümleler çoğu kez anlam farkına yol açmazlar. Bazı özel durumlarda iki tense birbirinin yerine kullanılamaz. ÖRNEK TABLO (+) I will have played You will have played He will have played She will have played It will have played We will have played They will have played
(-) Will I have played? Will you have played? Will he have played? Will she have played? Will it have played? Will we have played? Will they have played?
(?) I won't have played You won't have played He won't have played She won't have played It won't have played We won't have played They won't have played
● USE 1 Completed Action Before Something in the Future (Gelecekte bir Ģeyden önce tamamlanmıĢ eylem) The Future Perfect expresses the idea that something will occur before another action in the future. It can also show that something will happen before a specific time in the
274
http://alikoker.name.tr
future. (Future Perfect tense gelecekte bir Ģeyden önce bir eylemin olacağını ifade eder. Aynı zamanda gelecekte belirli bir zamandan önce bir eylemin olacağını ifade etmek için de kullanılır.) EXAMPLES: By next November, I will have received my promotion. (Önümüzdeki Kasım ayında terfi etmiĢ olacağım.) By the time he gets home, his wife is going to have cleaned the entire house. (O eve varana kadar karısı bütün evi temizlemiĢ olacak.) ● USE 2 Duration Before Something in the Future (Non-continuous Verbs) (Gelecekte bir Ģeyden önceki süreç) With Non-continuous Verbs, we use the Future Perfect to show that something will continue up until another action in the future. (Durağan filllerle (eylem içermeyen) bu tense'i kullandığımız zaman gelecekte bir Ģeyin, gelecekte baĢka bir eyleme kadar süreceğini ifade ederiz.) EXAMPLES: I will have been in London for six months by the time I leave. (Ayrılana kadar altı ay boyunca Londra'da olacağım.) By Monday, Susan is going to have had my book for a week. (Pazartesi gününe kitabım bir hafta boyunca Susan'da kalacak.)
D) Perfect Continuous: (-mekte) Have Been + V1...ing 1.) Past Perfect Continuous (-mekteydi)
S+ had + been +v1-ing + obj.
-We had been exporting various type of leather products to the a lot of countries until last year. -Daha geçen yıla kadar bir çok ülkeye çeĢitli deri ürünleri ihraç ediyorduk. Bu tense aynı Present Perfect Continuous Tense'de olduğu gibi geçmiĢte yaĢanan ve belirli bir süreci kapsayan eylemleri anlatmak için kullanılır. Fakat bu tense'i kullanmamız için geçmiĢte yaĢanan ve bir süre devam eden eylemin, baĢka bir eylemden önce yaĢanmıĢ olması gerekir. FORM Past Perfect Continuous [HAD BEEN] + [VERB+ing] EXAMPLES: I had been waiting there for two hours before she finally arrived. (O vardığında orada iki saattir otobüs beklemekteydim.) She had only been studying English for two years before she got the job. (ĠĢe girmeden önce sadece iki yıl boyunca Ġngilizce çalıĢmıĢtı.)
275
http://alikoker.name.tr
ÖRNEK TABLO (+) I had been playing You had been playing He had been playing She had been playing It had been playing We had been playing They had been playing
(-) Had I been playing? Had you been playing? Had he been playing? Had she been playing? Had it been playing? Had we been playing? Had they been playing?
(?) I hadn't been playing You hadn't been playing He hadn't been playing She hadn't been playing It hadn't been playing We hadn't been playing They hadn't been playing
● USE 1 Duration Before Something in the Past (GeçmiĢteki bir Ģeyden önceki süreç) We use the Past Perfect Continuous to show that something started in the past and continued up until another time in the past. "For five minutes" and "for two weeks" are both durations which can be used with the Past Perfect Continuous. Notice that this is related to the Present Perfect Continuous; however, the duration does not continue until now. (Past Perfect Continuous Tense, geçmiĢte bir eylemin baĢladığını ve geçmiĢte yaĢanan baĢka bir eyleme kadar devam ettiğini ifade etmek için kullanılır. "BeĢ dakika boyunca" veya "iki hafta boyunca" gibi zaman ifade eden kalıplar bu tense ile kullanılabilir. Dikkat ederseniz bu tense'in kullanımı Present Perfect Continuous tens'in kullanımına yakındır, fakat bu tense'de bahsedilen eylem bu güne kadar sürmemektedir.)
EXAMPLES: They had been talking for over an hour before Tony arrived. (Tony varmadan önce bir saatten fazla bir süredir konuĢmaktaydılar.) She had been working at that company for three years when it went out of business. (ġirket batmadan önce üç yıldır orada çalıĢmaktaydı.) James had been teaching at the University for more than a year before he left for Asia. (James Asya'ya gitmek için ayrılmadan önce bir yıldan fazla bir süredir Üniversitede eğitim veriyordu.) ● USE 2 Cause of Something in the Past (GeçmiĢteki bir Ģeyin nedenini belirtmek için) Using the Past Perfect Continuous before another action in the past is a good way to show cause and effect. (Bu tense ayrıca yaĢanan bir eylem veya durumun sebebini belirtirken kullanılır.) EXAMPLES: Jason was tired because he had been jogging. (Jason yorgundu, çünkü yürüyüĢ yapmıĢtı/yapmaktaydı.) Sam gained weight because he had been overeating. (Sam kilo aldı çünkü çok yiyordu/yemekteydi.) 2.) Present Perfect Continuous (-mekte) S+ have / has + been + v1-ing + obj. -We have been preparing the rest quantity of your orders this week..
276
http://alikoker.name.tr
-Bu hafta sıpariĢlerinizin kalanını hazırlıyoruz. Present Perfect Tense ile Continuous arasında kullanım açısından bazı farklılıklar olsa da, work ve live gibi bazı fiilerde iki tense'in kullanımı da aynıdır. Örneğin aĢağıdaki iki cümle de doğrudur. I have been working in this company for four years. (Dört yıldır bu Ģirkette çalıĢıyorum.) I have worked in this company for four years (Dört yıldır bu Ģirkette çalıĢıyorum.) FORM Present Perfect Continuous [HAS / HAVE] + [BEEN] + [VERB+ing] EXAMPLES: I have been waiting here for two hours. (Ġki saattir burada beklemekteyim/bekliyorum.) She has only been studying English for two years. (O sadece iki yıldır Ġngilizce çalıĢmaktadır.) ÖRNEK TABLO (+) I have been playing You have been playing He has been playing She has been playing It has been playing We have been playing They have been playing
(-) Have I been playing? Have you been playing? Has he been playing? Has she been playing? Has it been playing? Have we been playing? Have they been playing?
(?) I haven't been playing You haven't been playing He hasn't been playing She hasn't been playing It hasn't been playing We haven't been playing They haven't been playing
● USE 1 Duration from the Past Until Now (GeçmiĢten Ģimdiye yaĢanan süreç) We use the Present Perfect Continuous to show that something started in the past and has continued up until now. "For five minutes", "for two weeks", and "since Tuesday" are all durations which can be used with the Present Perfect Continuous. (Present Perfect Continuous tense geçmiĢte baĢlamıĢ bir Ģeyin Ģu ana kadar devam ettiğini belirtmek için kullanılır. "BeĢ dakika boyunca", "iki hafta boyunca" veya "Salı gününden beri" gibi zaman ifade eden kalıplar bu tense ile kullanılır.) EXAMPLES: They have been talking for the last hour. (Son iki saattir konuĢuyorlar.) She has been working at that company for three years. (Üç yıldır bu Ģirkette çalıĢmaktadır.)
277
http://alikoker.name.tr
James has been teaching at the University since June. (James Haziran ayından beri üniversitede öğretmektedir.) ● USE 2 Recently, Lately
(Son zamanlarda)
You can use the Present Perfect Continuous WITHOUT a duration such as "for five minutes", "for two weeks", and "since Tuesday". Without the durations, the this tense gives a more general meaning of "lately". We often use the words "lately" or "recently" in the sentence to strengthen this meaning. (Present Perfect Continuous tense aynı zamanda "beĢ dakika boyunca" gibi bir süreç belirtmeden de kullanılabilir. Bu zaman ifade eden kalıpları kullanmadığımızda cümlede "son zamanlarda" anlamı vardır ve daha geneldir. Anlamı kuvvetlendirmek için cümlelerimizde "recently" veya "lately" (son zamanlarda) gibi kelimeler kullanılır.) EXAMPLES: Recently, I have been feeling really tired. (Son zamanlarda kendimi gerçekten yorgun hissediyorum.) She has been watching too much television lately. (Son zamanlarda çok fazla TV seyrediyor.) Mary has been feeling a little depressed. (Mary kendini biraz depresyonda hissediyor.) IMPORTANT Non-Continuous Verbs/ Mixed Verbs It is important to remember that Non-Continuous Verbs cannot be used in any continuous tenses. To express the idea of Present Perfect Continuous with these exception verbs, you must use Present Perfect. (Bu tense'in kullanımına iliĢkin hatırlanması gereken önemli bir nokta da Ģudur. Durağan fiiller, yani içinde herhangi bir eylem bulundurmayan fiiller (sahip olmak gibi) Perfect Continuous Tense ile kullanılamaz. Cümleye bu tense'in anlamını kazandırmak için Present Perfect Tense kullanılır. EXAMPLES: Sam has been having his car for two years. YanlıĢ Sam has had his car for two years. Doğru 3.) Future Perfect Continuous (-mekte olacak) S + will / shall + have + been + v1-ing + obj. -We will have been beginning to operate approximately six months later. -YaklaĢık altı ay kadar sonra faaliyete geçiyor olacağız.
278
http://alikoker.name.tr
İngilizce Akış Şeması Aşağıdaki bilgiler İngilizce’yi orta düzeyin üzerinde bilenler için sadece fikir vermesi açısından verilmiştir. Kategoriye göre: OLUŞ CÜMLELERİ I I I I I
am a student was a student will be a student have been a student had been a student
EYLEM CÜMLELERİ Present Tense Past Tense Future Tense Present Perfect Tense Past Perfect Tense
She She She She She
swims everyday swam yesterday will swim tomorrow has swum for two days had swum for two days
Tobe Çekimi Eylem Çekimi İngilizce içinde ana başlık olarak iki tip cümle vardır ve bu iki tip cümle 5 ana zamanda konuşulur. Yapılışına göre: TO BE ÇEKİMİ
EYLEM ÇEKİMİ
I I I I I
I I I I I
am swimming will be swimming was swimming have been swimming had been swimming
am taken will be taken was taken have been taken had been taken
to be + Ving TOBE
to be + V3 am is V1
was were V2
been are V3
Bir cümle İngilizce gramerinde mutlak surette ya “ to be” yada “eylem” çekimi ile yapılabilir. Continuous ve passive voice cümleleri eylem cümleleri olmalarına rağmen to be ile yapılırlar. Eylem Cümlelerinin İskelet Sistemi: İngilizce’de ana başlık olarak tek fiil, çok fiil ve başkasına yaptırılan iş adı altında üç cümle kuruluş iskeleti ve bunların altında da yüklem tipine göre üç alt başlık bulunur.( Bu tanım, kategori ve başlıklar İngilizce Gramerinde aynı adla ve izah tarzı ile yoktur. ) Yüklem tipi: 1) Kendilerinden sonra gelen fiile to aldıranlar want, refuse... 2) Kendilerinden sonra to aldırmadığından ikinci fiili Ving yapanlar stop, enjoy, avoid... 3) Sonu pre. ile bittiği için ikinci fiili Ving yapanlar give up, think of.......
279
http://alikoker.name.tr
Tek Fiil S
V
Çok Fiil O
Başkasına Yaptırılan İş
S
Vy
to V
O
S
Vy
zamir to
S
Vy
Ving
O
S
Vy
zamir
Ving O
S
Vy pre.
Ving
S
Vy
zamir pre.
Ving O
I want
I want I enjoy I think of
O
to swim swimming going
I want I stop I accuse
you you you of
V
O
to swim smoking stealing the
money y pre. S V O
: : : : :
yüklem preposition subject verb object
En küçük birim açıklama: 1) 2) 3) 4)
The girl The girl The girl The girl
E.K.B
in the garden who wants to go swimming killed by Tom
Kelime grubu Relative Clause Gerund Passive
açıklama
Sonuç olarak bir cümle ya oluştur yada eylem ve eylemse mutlaka yukarıdaki iskelet sistemi içinde kalan 7 adetten bir tanesidir. Eylem cümlesini kendi tense’inde “ yor “ larsanız continuous, edilgen yaparsanız passive voice cümleleri elde edersiniz.
280
http://alikoker.name.tr
PÜF NOKTASI Aşağıda İngilizce‟yi orta düzeyde bilenler için yararlı olacağına inandığım ve kitaplarda kolaylıkla bulunamayacak bazı bilgiler yer almaktadır. Bu kullanım kolaylıkları İngilizce gramer sisteminde yer almasına rağmen gerek yerli ve yabancı kitap yazarları gerekse İngilizce öğretmenleri bu konulara fazla değinmezler. Bunların bazılarına aşağıda yer verilmiştir. Sizlere yararlı olması inancımla. Ezberlemeden Mantığı ile Kelime Türetme Aşağıdaki bilgiler İngilizce’yi orta düzeyde bilenler için verilmiştir. 1. Fiillerden isim yapma 2. Fiillerden sıfat yapma 3. Sıfatlardan fiil yapma
swimming pool broken heart to get fat
yüzme havuzu kırık kalp şişmanlamak
Burada yer alan bilgilerin amacı İngilizce eğitimi alanların yıllarca ayrı ayrı ezberlemek zorunda kaldıkları ama aslında tek bir mantık ve sadelikle zaten farkında olmadan bildikleri bazı gerçeklerin hiçte sanıldıkları kadar ürkütücü olmadıklarını göstermektedir. Her gün kullandığımız, kızarmış tavuk fried chicken kırık sandalye broken chair oturma odası living room yüzme havuzu swimming pool gibi kelimeler teker teker ezberlenmek yerine orijinal fiilleri sayesinde türetilirler. Bu sayede yüzlerce yeni kelimeye hiç bir çaba harcamadan ve en önemlisi ezberlemeden ulaşırız. Eğer sözlükte kırık sıfatını aramak istersek karşımıza “ broken “ kelimesi çıkar ve bizde sanki onu özel bir kelimeymiş gibi algılarız oysa farkında olmadan zaten o kullanımı biliyoruzdur ama böyle bir yapının ne olduğu ve nasıl ortaya çıkabileceğini bilmediğimizden de zaten bildiklerimizi tekrar ezberlemek gibi bir tutuma gireriz. Ving Yapısının İsim Olarak Kullanımı Her fiilin tek başına Ving hali fiilin eylem özelliğini kaybettirerek onu fiilden türeyen bir isim haline sokar ve orijinal bir isim gibi Türkçeleşir. Bu kullanım özelliği yüzlerce yeni kelimeyi bize hiç çaba harcamadan otomatikman bilme yeteneği katar. Aşağıda yer alan tamlamaları dikkatlice inceleyerek aynı mantığa varmaya çalışın. Dancing school Finishing line Freezing point Living room Opening speech
dans okulu bitiş çizgisi donma noktası oturma odası açılış konuşması
Ving yapılı isim farklı kelime ile birleşip yeni anlamlı başka bir tamlama ortaya çıkarabilir. Bu durum genellikle Ving yapısının ikinci kısım olması ile elde edilir.
281
http://alikoker.name.tr
Air-conditioning Bodybuilding Brain washing Central heating Dry cleaning
klima vücut geliştirme beyin yıkama merkezi ısıtma kuru temizleme
1. Copper mining is indispensable to the economy of that region. Bakır madenciliği o bölgenin ekonomisi için vazgeçilmezdir 2. Smoking is a terrible habit. Sigara içmek kötü bir alışkanlıktır 3. Playing tennis in Turkey is very expensive. Türkiye’de tennis oynamak çok pahalıdır 4. Swimming is a good sport. Yüzme iyi bir spordur V3 Yapısının Sıfat Olarak kullanımı Fiillerin tek başına V3 hali, o fiilin eylem özelliğini kaybettirerek onu fiilden türeyen bir sıfat haline sokar ve orijinal bir sıfat gibi Türkçeleşir. Bu kullanım özelliği bize yüzlerce yeni kelimeyi hiç çaba harcamadan otomatikman bilme yeteneği katar. Fiillerin üç hali vardır. Daha evvel isimlerin “ çoğul yapılma kurallarında “ da incelendiği gibi isimler - sıfatlar ve fiiller düzenli ( belirli bir kurala göre türetebilen ) ve düzensiz ( belirli bir kurala göre türetilemeyip ayrı ayrı bilinmek zorunda olunan) yapıda karşımıza çıkarlar. Fiillerin üç hali düzenli fiillerde sonlarına ed eki almalarıyla düzensiz fiillerde ise ayrı ayrı bilinmek suretiyle kullanılırlar. Aşağıdaki örnekleri inceleyiniz. Break Steal Marry Fry Paint 1.hal Şimdi fiillerin to break to steal to marry to fry to paint
broke stole married fried painted 2.hal
broken stolen married fried painted 3.Hal
eylem anlamları bir kenara bırakılarak onların sıfat anlamları incelenirse, kırmak to be broken kırık çalmak to be stolen çalıntı evlenmek to be married evli kızartmak to be fried kızarmış boyamak to be painted boyalı
1. He is married to an American. Bir Amerika’lı ile evli 2. It is illegal to buy a stolen ring. Çalıntı bir yüzük almak kanun dışıdır 3. It is forbidden to park here. Buraya park etmek yasak 4. He is known very mean in the town. Kasabada çok cimri biliniyor
282
http://alikoker.name.tr
Sıfatlardan Fiil Yapılması Bilindiği gibi sıfatların çekim alması sadece “ to be “ cümlelerinde gerçekleşebilmektedir. Yani bir eylem gibi ele alınıp çekimlenemezler. I am fat şişmanım I was fat şişmandım Oysa Türkçe Gramerinde karşımıza sıfatlardan türeyerek eyleme dönüşen ve bunun sonucunda eylem cümlelerinde kullanılan bir çok kelime çıkar. şişman olmak kızgın olmak sıcak olmak pahalı olmak
şişmanlamak kızmak ısınmak pahalılaşmak
Aynı durum İngilizce gramerinde de karşımıza çıkarak aynen Türkçe’de olduğu gibi sıfatlar fiil yapısında kullanılabilirler. Bir sıfatı fiilleştirmek için önüne “ get “ getirilir ve sıfatlar artık oluş cümleleri yerine sıfat özelliklerini bir kenara bırakarak eylem cümlelerinde çekim alırlar. Aşağıdaki örneklerde sıfatların nasıl fiil haline geldiklerini dikkatlice inceleyin. to to to to to to
be be be be be be
fat angry hot dark better cold
şişman olmak kızgın olmak sıcak olmak karanlık olmak daha iyi olmak soğuk olmak
to to to to to to
get get get get get get
fat angry hot dark better cold
She wants to get fat. Şişmanlamak istiyor I don’t want you to go out after it gets dark. Hava karardıktan sonra dışarı çıkmanı istemiyorum. Whenever I see him, I get crazy. Her ne zaman onu görsem, çıldırıyorum. Life gets difficult every day little by little.
Hayat her gün azar azar zorlaşıyor.
283
şişmanlamak kızmak ısınmak kararmak iyileşmek soğumak
http://alikoker.name.tr
İngilizce’de en sık kullanılan kelimeler Toplam 3641 Kelime okunuĢu ve Türkçe Meali Abandon Ability Able Aboard About Above Abroad Absence Absent Absolute Absurd Accept Accident Accommodate Accommodation Accompany According To Account Accurate Accuse Ache Acquaint Across Act Active
ebandın ebılıti eybıl ebord ebaut ebav ebrod ebsıns ebsınt ebsolut ebzörd eksept eksidınt ekomodeyt ekomıdeyĢın ekampıni ekording tu ekaunt ekürıt ekküz eyk ekueynt ekros ekt ektiv
TERK ETMEK YETENEK MUKTEDĠR (bir taĢıtın)ĠÇĠNDE OLMAK 1.HAKKINDA 2.YAKLAġIK OLARAK YUKARIDAKĠ YURT DIġI YOKLUK 1.YOK 2.EKSĠK MUTLAK, KESĠN SAÇMA KABUL ETMEK KAZA YERLEġTĠRMEK KONAKLAMA YERĠ EġLĠK ETMEK GÖRE HESAP DOĞRU, HATASIZ SUÇLAMAK AĞRI TANIMAK,BĠLMEK 1.BĠR UÇTAN DĠĞERĠNE 2.DĠĞER TARAFTA 1.DAVRANIġ 2.DAVRANMAK ETKĠN, FAAL
Actor Actress Actual Add Address Administration Admire Admit Adult Advance Advanced Advantage Adventure Advertise Advice Advise Aerial Aeroplane Affair Affect Afford Afraid After Afternoon Afterwards
ektır ektrıs ekçuıl ed edres edminıstreyĢın edmayr edmit edalt edvens edvensd edventıc edvençur edvırtayz edvays edvayz eriyıl eıropleyn effeyır efekt eford efreid aftır aftırnuun aftırvördz
ERKEK OYUNCU KADIN OYUNCU GERÇEK TOPLAMAK,EKLEMEK ADRES ĠDARE BEĞENMEK,HAYRAN OLMAK 1.KABUL ETMEK 2.ĠZĠN VERMEK YETĠġKĠN 1.ĠLERĠ 2.AVANS GELĠġMĠġ AVANTAJ MACERA REKLAM YAPMAK, ĠLAN VERMEK TAVSĠYE TAVSĠYE ETMEK ANTEN UÇAK 1.OLAY 2.Ġġ 3.ĠLĠġKĠ ETKĠLEMEK SATIN ALMA GÜCÜ OLMAK KORKMAK SONRA ÖĞLEDEN SONRA (bir olaydan) SONRA
A
1
http://alikoker.name.tr
Again Against Age Aged Agency Agent Aggressive Ago Agree Agreement Agriculture Ahead Aid Aim Air Alarm Algebra Alike Alive All All Right Alliance Alligator Allow Almost Alone Along Aloud Already Also Although Altogether Always Amaze Ambassador Ambition Ambush Among Amount Amuse And Angry Animal Ankle Anniversary Announce Annoy Annual Another Answer Ant Anti Anxiety Anxious Any Anybody
egein egeinst eyc eycd eycınsi eycınt egresiv ego egrii egriimınt egrikalçır ehed eyd eym eyr alarm alcebra elaık elaıv ol ol rayt elayıns aligeytır elov olmost elon elong elaud olredi olso oldo oltugedır olveys emeyz embesedır embiĢın embuĢ emong emaunt emüuz end engri enimıl enkl enivörsıri enauns enoy enyuıl enadır ensır ent anti enzayıti enkĢıs eni enibadi
BĠR DAHA;YĠNE KARġI, ZIT 1.YAġ 2.ÇAĞ YAġINDA ACENTE TEMSĠLCĠ, ARACI SALDIRGAN, KAVGACI ÖNCE ANLAġMAK ANLAġMA TARIM ÖNDE YARDIM 1.AMAÇ 2.HEDEF ALMAK 1.HAVA 2.HAVALANDIRMA ALARM CEBĠR HEMEN HEMEN AYNI, BENZER, AYNI YOLDA YAġAMAK,CANLI 1.HEP 2.TÜM 3.HER 1.TAMAM 2.EVET BAĞLAġMA, BĠRLĠK, MÜTAREKE TĠMSAH ĠZĠN VERMEK HEMEN HEMEN 1.YALNIZ 2.TEK 1.BOYUNCA 2.ĠLERĠ SESLĠ AZ ÖNCE, ZATEN HEM DE 1.GERÇĠ 2.OLMAKLA BERABER TÜMÜYLE, HEP BERABER HER ZAMAN ġAġIRTMAK BÜYÜKELÇĠ HIRS TUZAK ARASINDA MĠKTAR GÜLDÜRMEK VE KIZGIN HAYVAN AYAK BĠLEĞĠ YILDÖNÜMÜ BĠLDĠRMEK, ÇAĞRIDA BULUNMAK, ANONS RAHATSIZ ETMEK, KIZDIRMAK YILLIK DĠĞER, BĠR BAġKA YANIT
KARINCA KARġI, ZIT, TERS ENDĠġE ENDĠġELĠ HERHANGĠ HERHANGĠ BĠRĠ 2
http://alikoker.name.tr
Anyone Anything Anyway Anywhere Apart Apart From Ape Apologize Apparent Appeal Appear Appearance Appetite Apple Applicant Application Apply Appoint Appointment
enivan enyting enivey eniveır epart epart from eyp epolocayz eperınt epiıl eppiır eppiırıns epıtayt epıl eplikınt eplikeyĢın eplay eppoint eppointmınt
Appreciate Approach Approve Approximate Apricot April Archbishop Architect Architecture Area Argue Argument Arise Aristocrat Arm Armchair Armour Army Around Arrange Arrest Arrival Arrive Arrow Art Article Artificial Artist As Ash Ashamed Aside Ask Asleep Ass Assembly Assist
HERHANGĠ BĠRĠ HERHANGĠ BĠR ġEY HER NEYSE HERHANGĠ BĠR YER AYRI HARĠÇ, DIġINDA MAYMUN ÖZÜR DĠLEMEK AÇIK;KOLAYCA GÖRÜNEN 1.HOġA GĠDEN 2.YALVARMAK 3.ÜST MAHKEMEYE BAġVURMAK GÖRÜNMEK GÖRÜNÜġ ĠġTAH ELMA BAġVURAN BAġVURU 1.BAġVURMAK 2.UYGULAMAK ATAMAK 1.RANDEVU 2.ATAMA
epriĢieyt eproç epruv eproksimıt eprikot eyprıl arçbiĢıp arkitekt arkitekçır eriya argüu argümınt erayz eristokrat arm armçeir armır armi eraund ereync erest erayvıl erayv erov art artikl artifiĢıl artist ez eĢ eĢeymd esayd esk esliip es esembli esist
MÜTEġEKKĠR, DEĞER BĠLMEK ,BEĞENMEK 1.YAKLAġMAK 2.YAKLAġIM 3.GELĠġ ONAYLAMAK YAKLAġIK OLARAK KAYISI NĠSAN BAġPĠSKOPOS MĠMAR MĠMARĠ ALAN, BÖLGE TARTIġMAK TARTIġMA KALKMAK, YÜKSELMEK ARĠSTOKRAT KOL, SĠLAH KOLTUK ZIRH ORDU 1.AġAĞI YUKARI 2.ÇEVRE DÜZENLEMEK, AYARLAMAK TUTUKLAMAK VARIġ VARMAK OK SANAT 1.MAKALE 2.EġYA YAPAY SANATÇI 1.GĠBĠ 2.OLARAK 3.OLARAK KÜL UTANMIġ BĠR YANDA SORMAK, ĠSTEMEK UYKUDA 1.EġEK 2.APTAL 1.MONTAJ 2.OTURUM YARDIM ETMEK 3
http://alikoker.name.tr
Assistant Associate Assume Astonish At Atmosphere Attach Attack Attempt Attend Attention Attitude Attractive August Aunt Autumn Available Avenue Average Avoid Awake Aware Away Awful Axe Abolish Abolition Absorb Abuse Academic Accelerator Accent Access Accessible Accounting Accumulate Accused Accustom Accustomed Achieve Achievement Acid Acknowledge Acquire Acquisition Addict Admiral Admission Adopt Adverse Airport Album Alcohol Allocate Allocations
esistınt esoĢieyt esuym estoniĢ et etmosfiır eteç etek etempt etend etenĢın etitüud etrektiv ogust aant otumn eveylıbl evenyu evirıç evoid eveyk eveyr evey oful eks ebolıĢ ebolıĢın ıbsorb ebyus ekıdemik ekselıreytır eksınt ekses eksesıbıl ekaunting ekyumyuleyt ekyuzıd ekastım ekastımd e?iv e?ivmınt esid eknolı? ikwaır ekwızıĢın edikt edmirıl edmiĢın edopt edvörs eyirport elbım elkıhol elıkeyt elıkeyĢın
YARDIMCI ĠLGĠLENMEK, BĠRLEġTĠRMEK VARSAYMAK ġAġIRMAK (bir kimseye) DE..DA eki HAVAKÜRE, ATMOSFER BĠRLEġTĠRMEK SALDIRMAK, ATAK DENEMEK KATILMAK, (bir yerde)BULUNMAK DĠKKAT YAKLAġIM, DÜġÜNCE, HAREKET, TAVIR ÇEKĠCĠ
AĞUSTOS TEYZE, HALA SONBAHAR HAZIR, SERBEST, BOġTA CADDE ORTALAMA KAÇINMAK UYANIK BĠLGĠLĠ, FARKINDA OLMAK, HABERDAR OLMAK BURADAN, BURADA DEĞĠL KÖTÜ, BERBAT, ÜZÜCÜ BALTA ĠPTAL ETMEK KALDIRMAK 1)EMMEK, KARġILAMAK, DENGELEMEK 2)FĠKĠR ALMAK KÖTÜYE KULLANMA, SUĠSTĠMAL ETME,KÖTÜ SÖYLEME AKADEMĠK GAZ PEDALI ġĠVE, AKSAN 1)GĠRĠġ 2)YOL 1)ĠÇĠNE GĠRĠLEBĠLĠNĠR 2)KOLAY BULUNUR MUHASEBE TOPLAMAK,BĠRĠKTĠRMEK 1)SANIK 2)SUÇLAMAK ALIġTIRMAK ALIġIK,ALIġKIN ÜSTÜNDEN GELME,ERĠġMEK,BAġARMAK BAġARI ASĠT DOĞRULAMAK EDĠNMEK EDĠNME, ĠSTĠMLAK, EL KOYMA TĠRYAKĠ,MÜPTELA AMĠRAL 1)KABUL, ĠTĠRAF 2)GĠRĠġ 1)KABUL ETMEK 2)EVLAT EDĠNMEK ZIT,KARġI HAVA ALANI ALBÜM ALKOL TAHSĠS ETMEK, DAĞITMAK,BÖLÜġTÜRMEK TAHSĠSAT 4
http://alikoker.name.tr
Allowance Ally Alphabet Alter Alternative Amateur Ambulance Amend
elauıns elay elfıbit oltır oltörnıtiv emıtör embyulıns emend
DÜZENLĠ SAĞLANAN PARA,HARÇLIK ANLAġMA,BĠRLEġME ALFABE DEĞĠġTĠRMEK ALTERNATĠF, SEÇENEK AMATÖR AMBULANS DÜZELME, AYARLAMA
Ample empıl GENĠġ, BOL Anchor enkır 1)ÇAPA 2)DEMĠR ATMAK (Gemi) Angel eyncıl MELEK Anger engır KIZMAK Angle engıl AÇI, KÖġE Anticipate entisipeyt 1)ÖN GÖRMEK 2)BEKLEMEK Antique entik ANTĠKA Anxiously enkĢıslıy ENDĠġELĠ OLMAK Apartment epartmınt APARTMAN DAĠRESĠ Apparently eparıntliy BARĠZ OLMAK,GÖRÜNMEK Article Of Association artıkıl ıv ısosieyĢın ANA SÖZLEġME Aspect espekt GÖRÜNÜġ, GÖRÜġ, HAL, ÇEHRE, DURUM Asset eset VARLIK Association esuĢeytın CEMĠYET,BĠRLĠK,AYNI ġEYLE ĠLGĠLĠ OLAN Assurance eĢurıns GÜVEN,ĠNANÇ,SÖZ Assure eĢuır TEMĠN ETMEK,SÖZ VERMEK,ĠKNA ETMEK Assured eĢurıd 1)ÖNCEDEN BELLĠ 2)KENDĠNE GÜVENEN Attachment eta?mınt ĠLAVE, EK Attendant ıtendınt 1) HĠZMETÇĠ, HĠZMETKAR 2) REFAKAT EDEN KĠMSE Auction okĢın MÜZAYEDE, MEZAT Audience odyıns ĠZLEYĠCĠ (TV,Tiyatro vb.) Augment ogment ĠLAVE ETMEK, ARTTIRMAK, ZAM YAPMAK Augmentation ogmentetiĢın ZAM, EKLEME Author othır YAZAR Authority othoriti OTORĠTE Award iwood MÜKAFAT Awkward okvırd 1)ACEMĠ,SAKAR 2)KULLANILMASI,ANLAġILMASI GÜÇ
B Baby Back Backbone Background Backward Bad Badly Bag Baggage Bake Baker Balance Balcony Bald Ball Ballerina
beybi bek bekbon bekraund bekvörd bed bedli beg begıc beyk beykır belıns belkıni bold bol belıriinı
BEBEK 1.ARKA 2.SIRT 1.SIRT KEMĠĞĠ 2.BĠR ĠġĠN TEMELĠ 1.FON, GERĠ PLAN 2.TEMEL GERĠYE DOĞRU KÖTÜ 1.KÖTÜ 2.ÇOK FAZLA ÇANTA BAGAJ PĠġĠRMEK FIRINCI 1.DENGE 2.BAKĠYE BALKON KEL 1.TOP 2.BALO BALERĠN
5
http://alikoker.name.tr
Ballet Balloon Ban Banana Band Bank Banker Banknote Bankrupt Bar Bare Bargain Barrel Base Basement Basin Basket Bath Bathe Battle Bay Beach Bean Bear Beard Beast Beat Beautiful Beauty Because Become Bed Bee Beef Beer Beetle Before Beg Begin Behave Behind Being Believe Bell Belong Below Belt Bench Bend Beneath Benefit Berry Beside Besides Best
baley baluun ben bınana bend benk benkır benknot benkrapt bar beyr bargın berıl beys beysmınt beysn baskıt bath beth betl bey biiç biin beır bıed biist biit büutiful büuti bikoz bıkam bed bii biif biır biitl bifor beg begın biheyv bihaynd biing bıliiv bel bilong bilov belt benç bend bınith benıfit beri bisayd bisaydz best
BALE BALON YASAK MUZ 1.BANT (Ģerit) 2.BANDO BANKA BANKA YÖNETĠCĠSĠ, BANKER KAĞIT PARA ĠFLAS 1.ÇUBUK 2.BAR ÇIPLAK, BOġ 1.PAZARLIK ETMEK 2.KELEPĠR 1.VARĠL 2.NAMLU 1. TABAN 2.ÜS BODRUM KAZAN SEPET YIKANMAK YIKAMAK (bedenin bir bölümünü) SAVAġ, MUHAREBE KOY SAHĠL FASULYE 1.TAġIMAK, DAYANABĠLMEK 2.AYI SAKAL CANAVAR 1.VURMAK 2.YENMEK GÜZEL GÜZELLĠK ÇÜNKÜ GELĠġMEK, DEĞĠġMEK YATAK ARI DANA ETĠ BĠRA HAMAMBÖCEĞĠ ÖNCE DĠLENMEK BAġLAMAK DAVRANMAK ARKADA, GERĠDE VARLIK ĠNANMAK ZĠL, ÇAN AĠT OLMAK ALTTA, AġAĞIDA KEMER 1.TEZGAH 2.BANK EĞMEK, EĞĠLMEK ALTINDA YARARI OLMAK KÜÇÜK ÇEKĠRDEKSĠZ MEYVE YANINDA HEM DE EN ĠYĠ 6
http://alikoker.name.tr
Bet Better Between Beyond Bicycle Big Bike Bill Bin Bind Bird Birth Biscuit Bishop Bit Bite Black Blame Blank Blanket Blast Bless Blind Block Blood Bloom Blow Blue Bluff Board Boast Boat Body Boil Bold Bomb Bone Bonfire Book Book Border Bore Bored Born Borrow Boss Both Bottle Bottom Bow Bowl Box Boy Bra Brain
bet better bitviin biyand baysikl big bayk bil bin baynd börd börth biskit biĢıp bit bayt blek bleym blenk blenkıt blast bles blaynd blok blad bluum blou blu blaf
ĠDDĠA ETMEK, ĠDDĠAYA GĠRMEK DAHA ĠYĠ ARASINDA ÖTESĠNDE
BĠSĠKLET BÜYÜK BĠSĠKLET 1.MAKBUZ 2.HESAP 3.KANUN TASLAĞI 4.GAGA (KUġ) KAP BAĞLAMAK KUġ DOĞUM BĠSKÜVĠ PĠSKOPOS 1.PARÇA 2.MATKAP,ANAHTARIN UCU 3.ISIRMANIN PAST ġEKLĠ ISIRMAK SĠYAH SORUMLU TUTMAK, SUÇLAMAK BOġLUK BATTANĠYE PATLAYARAK PARÇALANMA, MAHVETMEK (Tanrı'dan) KORUNMASINI DĠLEMEK, TAKDĠS KÖR BLOK KAN ÇĠÇEK, ÇĠÇEK AÇMAK ÜFLEMEK, PATLAMAK 1. MAVĠ 2.MUTSUZ BLÖF
boord boust bout badi boıl bould bomb boun bonfayır buk buk bordır bor bord born borou bos bouth botl botım bou boul boks boy bra
BĠNMEK (gemiye,uçağa,vs.) 2.TAHTA 3.KURUL ÖVÜNMEK BOT;SANDAL GÖVDE;VÜCUT KAYNAMAK CÜRETKAR, UTANMAZ, KORKUSUZ vs. BOMBA KEMĠK MEYDAN ATEġĠ, ġENLĠK ATEġĠ KĠTAP YER AYIRTMAK SINIR CAN SIKMAK CANI SIKILMIġ DOĞMUġ ÖDÜNÇ ALMAK PATRON ĠKĠSĠ ġĠġE EN ALT, DĠP YAY TAS 1.KUTU 2.BOKS ERKEK ÇOCUK SUTYEN breyn
BEYĠN 7
http://alikoker.name.tr
Brass Brave Bread Break Breakfast Breath Breathe Brick Bridge Brief Bright Bring Broad Broadcast Broom Brother Brown Brush Budget Build Building Bulb Bump Bumper Bumpy Bunch Bungalow Burglar Burn Burst Bury Bus Bush Business Busy But Butcher Butter Button Buy By Babysitter Bachelor Backbone Bale Banal Bandage Baneful Banish Barbarous Barber Basin Bastardize Battery Bawl Beforehand
bras breyv bred breyk brekfıst breth brith brik bric briif brayt bring brood broodkast bruum bradır braun braĢ bacıt bild bilding balb bamp bampır bampi banç banglou börglır börn börst böri bas buĢ biznıs bizi bat butçır batır batn bay bay beybisitır be?ılır bekbon beyl bınaal bendı? beynful beniĢ barbırıs baabır beysın bestırdayz betıri bavıl bifor hend
PĠRĠNÇ (metal) KORKUSUZ, CESUR EKMEK KIRMAK KAHVALTI NEFES NEFES ALMAK TUĞLA KÖPRÜ KISA, ÖZETLĠ PARLAK GETĠRMEK GENĠġ YAYIN (radyo ve T.V. yoluyla) SÜPÜRGE ERKEK KARDEġ, AĞABEY KAHVERENGĠ 1.FIRÇA 2.FIRÇALAMAK 1.BÜTÇE 2.BÜTÇE YAPMAK ĠNġA ETMEK, YAPMAK BĠNA AMPUL ÇARPIġMA TAMPON (araba)
ENGEBELĠ DESTE, DEMET BUNGALOV HIRSIZ YANMAK PATLAMAK GÖMMEK OTOBÜS ÇALI Ġġ MEġGUL FAKAT KASAP TEREYAĞ DÜĞME SATIN ALMAK YANINDA, SIRASINDA, TARAFINDAN, ..E KADAR ÇOCUK BAKICISI 1)BEKAR 2)ÜNĠVERSĠTENĠN ĠLK DERECESĠ 1)OMURGA 2)TEMEL TAġI, EN ÖNEMLĠ BÖLÜM BALYA (Halı,Tütün vs.) BANAL,ADĠ BANDAJ,YARA BANDI KÖTÜ, KÖTÜ ġEY (A Baneful ınfluence=Kötü etki) 1)SÜRGÜNE YOLLAMA 2)DÜġÜNMEKTEN VAZGEÇME
BARBAR, VAHġĠ BERBER 1) LEĞEN 2) LEĞEN DOLUSU 3) HAVZA 1)DEĞERĠNĠ DÜġÜRMEK 2)KONUNUN ANLAMINI DEĞĠġTĠRMEK PĠL BAĞIRMAK VEYA AĞLAMAK (Seslice) ÖNCEDEN 8
http://alikoker.name.tr
Bias Birthday Bladder Blade Blister Blockade Blouse Bodyguard Boiler Bolt Bonnet Bony Booklet Boom Boot Boring Bother Bounce
bays börthdey bledır bleyd blistır blokeyd blauz badigard boylır bolt bonıt boni buklıt buum buut boring bodır bauns
Bound Boundary Brake Branch Brand Brand-New Break Down Break-Out Breast Bribe Bride Briefcase Brilliant Brochure Broken Broker Brooch Brother-InLaw Brow Bucket Bull Bullet Bureau Bureaucracy By The Way
C
Cab Cable Cage Cake Calculate Calendar Call Calm
ÖN YARGI,EĞĠLĠM DOĞUMGÜNÜ 1) MESANE, KESE, SĠDĠK TORBASI 2)ĠÇ LASTĠK USTURA, BIÇAK KABARCIK ABLUKAYA ALMA BLUZ KORUMA GÖREVLĠSĠ, GORĠL KAZAN 1)CIVATA2)SÜRGÜ(kapı) 3)ANĠ KAÇIġ(korkuyla) 4)SOMUN 1)ÇOCUK BAġLIĞI 2)ARABANIN KAPUTU ÇOK ZAYIF BROġÜR 1)PATLAMAK 2)ÇOK HIZLI GENĠġLEMEK 1)AYAKKABI,BOT 2)BAGAJ SIKICI (I'm bored=Sıkıldım,I'm boring=Sıkıcıyım) CAN SIKMAK,ÜZMEK 1)YANSITMAK 2)ZIPLATMAK (Top vs.)
baund BAĞLI, SINIRLI,ATLAMAK baundri SINIR breyk FRENLEMEK, FREN bran? 1)DAL 2)ġUBE,KOL brend 1)MARKA 2)LEKELEMEK,KÖTÜ ÜN brend niyu YENĠ MODEL,YEPYENĠ brek davn 1)ÇÖKÜġ 2)AYIRMA,SINIFLAMA,DETAYLANDIRMA 1)ANĠDEN BAġLAMA,PATLAK brek aut VERME(SAVAġ)2)KAÇMAK(HAPĠS) brest GÖĞÜS brayb RÜġVET brayd GELĠN brifkeys Ġġ ÇANTASI brilyınt PARLAK,AKILLI brıuĢır BROġÜR brıukın KIRIK brıukır KOMĠSYONCU,SĠMSAR broĢ BROġ, ĠĞNE bradır in KAYINBIRADER lo brau ALIN bakıt KOVA bul BOĞA bulıt MERMĠ büuro BÜRO bürakresi BÜROKRASĠ bay dı vey BUNUN YANINDA, AKLIMA GELMĠġKEN
keb keybl keyc keyk kalkuleyt kelindır kol kaam
TAKSĠ 1.KABLO 2.TELGRAF KAFES KEK HESAPLAMAK TAKVĠM 1.ÇAĞIRMAK 2.TELEFON ETMEK 3.KISA ZĠYARET SAKĠN
9
http://alikoker.name.tr
Camera Camouflage Camp Campaign Campus Can Canal Cancel Cancer Candidate Candle Canteen Capacity Capital Captain Capture Car Caravan Card Cardigan Care Career Carnival Carpenter Carpet Carriage Carry Case Cash Castle Cat Catch Cattle Cause Ceiling Cell Cellar Century Ceremony Certain Certainly Certificate Chain Chair Chairman Chalk Challenge Champion Championship Chance Change Character Charge Charm Charming Chatter
kemıra kamuflaaj kemp kempein kempıs ken knal kensıl kensır kendidıt kendl kantiin kpasiti kepıtl keptın kepçır kaar
KAMERA SAKLAMAK KAMP KAMPANYA KAMPÜS TENEKE KUTU KANAL ĠPTAL ETMEK KANSER ADAY MUM KANTĠN KAPASĠTE 1.BAġKENT 2.BÜYÜK HARF 3.SERMAYE, ANAMAL 1.KAPTAN 2.YÜZBAġI 1.ELE GEÇĠRMEK 2.HAPSE ATMAK ARABA
karavan kaad kardigın keyr kariır karnivıl karpıntır kaarpıt keriıc keri keys keĢ kesl ket keç ketl koz silign sel selır sençri serımıni sörtın sörtınli sertıfıkeyt çeyn çeır çeırmen çolk çalınc çempiın çempiınĢip çens çeync kerıktır çarc çarm çarming çetır
KARAVAN KART HIRKA DĠKKAT, ÖZEN MESLEK KARNAVAL MARANGOZ HALI 1.FAYTON 2.VAGON TAġIMAK 1.KUTU,KAP 2.DAVA NAKĠT KALE KEDĠ YAKALAMAK BÜYÜKBAġ HAYVAN 1.NEDEN 2.NEDEN OLMAK TAVAN HÜCRE (hapis,beyin v.b) KĠLER, BODRUM YÜZYIL SEREMONĠ KESĠN,BELĠRLĠ, EMĠN OLMAK KUġKUSUZ SERTĠFĠKA ZĠNCĠR ĠSKEMLE YÖNETĠM KURULU BAġKANI TEBEġĠR MEYDAN OKUMA ġAMPĠYON ġAMPĠYONA ġANS, FIRSAT 1.DEĞĠġMEK 2.DEĞĠġĠM 3.BOZUK PARA KĠġĠLĠK 1.DOLDURMAK 2.MASRAFA YAZMAK ÇEKĠCĠLĠK ÇEKĠCĠ GEVEZELĠK YAPMAK 10
http://alikoker.name.tr
Cheap Cheat Check Cheer Cheese Chemical Cherry Chess Chewing-Gum Chicken Chief Child Childhood Chin Choose Christian Church Cigarette Cinema Circle Circular Circumstances Circus Citizen City Civic Civil Claim Clasp Class Classic Clean Clear Clerk Clever Climb Cloakroom Clock Close Close Clothes Cloud Club Coach Coal Coat Cobweb Coconut Coffee Coffin Coin Cold Collar Collect Colour Comb
çiip çiit çek çiır çiiz kemıkl çeri çes çuving gam çikın çif çayld çayldhuud çin çuz krisçın çörç sigıret sinıma sörkl sörkulır sörkımstansıs sörkıs sitizn siti sivik sivl kleym klasp klas klesik kliin kliır klark klevır klaymb
kloukrum klok klous klouz klouthz klaud klab kouç kol kout kobveb kokonat kafi kofin koin kould kolır kolekt kalır kom
UCUZ 1.HĠLECĠ 2.HĠLE YAPMAK, KOPYA ÇEKMEK KONTROL ETMEK 1.NEġE 2.COġTURMAK PEYNĠR KĠMYASAL KĠRAZ SATRANÇ SAKIZ PĠLĠÇ ġEF ÇOCUK ÇOCUKLUK ÇENE SEÇMEK HIRĠSTĠYAN KĠLĠSE SĠGARA SĠNEMA 1.ÇEMBER 2.GRUP (ÇEVRE) YUVARLAK, ÇEMBERSEL, SĠRKÜLER (imza v.b) DURUM, VAZĠYET SĠRK YURTTAġ KENT;SĠTE 1.KENTE AĠT 2.'CIVIC DUTY': YURTTAġLIK GÖREVĠ SĠVĠL ĠLERĠ SÜRMEK, SAVLAMAK SIKICA TUTMAK SINIF KLASĠK 1.TEMĠZLEMEK 2.TEMĠZ 1.AÇIK, BERRAK, ANLAġILAN 2.(ortalığı) TOPLAMAK MEMUR AKILLI TIRMANMAK, YÜKSELMEK
VESTĠYER, TUVALET SAAT YAKIN 1.SON 2.KAPALI 3.KAPATMAK GĠYSĠLER (her zaman çoğuldur ) BULUT 1.KLÜP 2.(kağıt oyunlarında) SĠNEK 1.ANTRENÖR 2.YOLCU VAGONU 3.ġEHĠRLERARASI OTOBÜS KÖMÜR PALTO ÖRÜMCEK AĞI HĠNDĠSTAN CEVĠZĠ KAHVE TABUT MADENĠ PARA SOĞUK YAKA, TASMA TOPLAMAK RENK TARAK 11
http://alikoker.name.tr
Come Comfort Comfortable Command Commence
kam kanfırt kanfırtıbıl komand kımens
Commercial Common Community Company Comparatively Compare Compass Compete Competition Complain Complete Compliment Compound Concern Concert Conclude Condition Confess Confidence Confuse Congratulate Connect Conquer Conscience Conscious Consider Consideration Consist Consul Consult Consultation Contain Container Content Contents Continuous Contrary Contrast Control Convenience Convenient Conversation Cook Cool Cop Copper Copy Corn Corner Correct
GELMEK KONFOR ,RAHAT KONFORLU KUMANDA ETMEK BAġLAMAK
kımörĢıl kamın komüniti kampany kımpırativli kımpeyr kampıs kımpiit kompitiĢn kımpleyn kımpliit komplimınt kompaund konsörn kansıt konkluud kındiĢın kınfes konfidıns kınfüuz kongraçuleyt konekt konkuır konĢıns konĢıs
1.TĠCARĠ 2.REKLAM ( filmi ) 1.AVAM, BASĠT, SADE 2.ORTAK ,MÜġTEREK TOPLUM 1.ġĠRKET, KUMPANYA 2.BERABERLĠK, ARKADAġLIK MUKAYESELĠ OLARAK MUKAYESE ETMEK 1.PUSULA 2.PERGEL YARIġMAK 1.YARIġMA 2.REKABET YAKINMAK, ġĠKAYET ETMEK BÜTÜN, TÜM, TAMAMI, BĠTMĠġ ĠLTĠFAT, KOMPLĠMAN, HEDĠYE BĠRLEġĠK, BĠLEġĠK 1.ĠLGĠLENDĠRMEK 2.ÜZÜLMEK KONSER 1.SONUCA ULAġMAK 2.KARAR VERMEK DURUM, ġART ĠTĠRAF ETMEK GÜVEN (kafası) KARIġMAK, ġAġIRMAK KUTLAMAK BĠRLEġTĠRMEK ĠġGAL ETMEK VĠCDAN, BĠLĠNÇ BĠLĠNÇLĠ
konsidır konsidıreyĢın kınsist konsl kınsalt konslteyĢın konteyn konteynır kontent kontents kontinuıs kontrıri kıntrast kontroul konvinyıns konvinyınt konverseyĢın kuuk kuul kap kapır kopi korn kornır korekt
1.GÖZ ÖNÜNE ALMAK 2.DÜġÜNMEK DÜġÜNÜġ, TARTIġ OLUġMAK KONSOLOS DANIġMAK TOPLANTI, KONSÜLTASYON KAPSAMAK KAP TATMĠN OLMUġ ĠÇERĠK SÜREKLĠ TERSĠNE, ZIDDINA KARġILAġTIRMAK KONTROL ETMEK, YÖNETMEK UYGUNLUK, KOLAYLIK ELVERĠġLĠ, UYGUN SÖYLEġĠ 1.AġÇI 2.YEMEK PĠġĠRMEK 1.SERĠN 2.SERĠNLETMEK, SOĞUTMAK POLĠS BAKIR KOPYALAMAK, TAKLĠT ETMEK 1. EKĠN, MISIR 2.NASIR (tread on someone~s corns) KÖġE 1.HATASIZ 2.DÜZELTMEK
12
http://alikoker.name.tr
Cost Costly Cottage Cotton Cough Council Count Country Couple Courage Course Court Cousin Cover Cow Coward Crack Crash Crazy Cream Creation Creature Crime Criminal Criticize Crop Cross Crossing Crossroads Crowd Crown Cruel Cruise Crush Cry Cube Cucumber Cultivate Culture Cup Cure Curiosity Curious Curl Current Curse Curtain Curve Custom Customer Customs Cut Cycle Cabbage Cabin Cabinet
kost kostli kotıc kotn kof kaunsl kaunt kantri kapıl karıc kors kort kazn kavır kau kauırd krek kreĢ kreyzi kriim krieyĢın kriiçır kraym kriminl kritisayz krop kros krosing krosroudz kraud kraun kruıl kruuz kraĢ kray küub küukambır kaltıveyt kalçır kap küur küriositi küriyıs körl karınt körs körtn körv kastım kastımır
MALĠYET, MAL OLMAK PAHALI KÖY EVĠ PAMUK ÖKSÜRMEK KONSEY SAYMAK 1.ÜLKE 2.KIRLIK ALAN 1.ÇĠFT (karı-koca v.b) 2.BĠR KAÇ CESARET 1.GĠDĠġAT 2.KURS 1.MAHKEME 2.KORT KUZEN KAPLAMAK ĠNEK KORKAK KIRMAK ÇARPIġMAK (sertçe), ÇARPIġTIRMAK ÇILGIN 1.KREMA 2.KREM 3.KĠRLĠ BEYAZ YARATIġ YARATIK SUÇ SUÇLU (yasa önünde) ELEġTĠRMEK ÜRÜN (toprak ürünü) 1.KARġIDAN KARġIYA GEÇMEK,ÇAPRAZLAMA GĠTMEK 2.HAÇ GEÇĠT KAVġAK KALABALIK TAÇ ZALĠM 1.DENĠZ GEZĠSĠ 2.KITALARARASI SĠLAH KIRMAK (basarak) BAĞIRMAK, AĞLAMAK KÜP HIYAR TOPRAKLA UĞRAġMAK KÜLTÜR 1.FĠNCAN 2.KUPA ĠYĠLEġTĠRMEK, TEDAVĠ, ĠġLEM MERAK 1.MERAKLI 2.OLAĞANDIġI KIVIRMAK 1.AKIM 2.CARĠ 3.KUR LANET PERDE EĞRĠ GELENEK ALICI, MÜġTERĠ
kastımz kat saykl kebic kebin kebınıt
GÜMRÜK KESMEK BĠSĠKLET, TUR LAHANA KABĠN KABĠNE 13
http://alikoker.name.tr
Calf Camel Canary Cancellation Cannon Capable Carbon-Paper Carefree Careful Careless Cargo Carrier Carrot Carryover Cartridge Cash-Register Casual Caterpillar Cauliflower Caution Cave Cease Cease-Fire Celebration Cement Central Centre Cereal Chamber Champagne Channel Chapter Charity Charlatan Chart Charter Chase Chat Cheek Cheeky Cheerful Chef Cheque Chest
kaıf keml kıneri kensıleyĢın kenın keypıbıl karbın peypır keyfri keyrfıl keyrlıs kargo keriyır kerıt keriovır kartrı? keĢ-recıstır keĢuıl ketırpilır koliflavır
koĢın keyv siis siis-fayır selibreyĢın sıment sentrıl sentır siyriyıl ?embır Ģempeyn ?enıl ?eptır ?erıti carlıtın ?art ?artır ?eys ?et ?iik ?iki ?iirful Ģef ?ek ?est
Chest Of Drawers Chestnut Chilli Chilly Chimney China Chip Chocolate Choice Choke Chop Chuckle
1)FĠL veya BALĠNA YAVRUSU, BUZAĞI 2)BALDIR DEVE 1) KANARYA KUġU 2)KANARYA SARISI ĠPTAL TOP (silah) MUKTEDĠR KARBON KAĞIDI ÖNEMSEMEYEN DĠKKATLĠ DĠKKATSĠZ KARGO TAġIYICI HAVUÇ DEVĠR KARTUġ,ġARJÖR YAZAR KASA 1)PLANLANMIYAN (casual meeting) 2)NORMAL, SADE TIRTIL KARNIBAHAR
UYARI MAĞARA DURDURMAK ATEġ-KES KUTLAMA ÇĠMENTO MERKEZĠ ORTA, MERKEZ TAHIL, MISIR ODA (Chamber of commerce = Ticaret odası vb.) ġAMPANYA KANAL (TV, radyo gibi.) BÖLÜM, KONU HAYIR SEVERLĠK,YARDIM SEVERLĠK ġARLATAN TABLO,ÇĠZELGE 1)PATENT,BERAT,DEVLET ONAYLI 2)KĠRALIK UÇAK,GEMĠ vb. KOVALAMAK ÇENE ÇALMAK,SOHBET 1)YANAK 2)POPO YÜZSÜZ,KABA,KĠBAR OLMAYAN NEġELĠ,ġEN,MUTLU AHÇI,ġEF (Yalnız yiyecek konusunda ) ÇEK 1)GÖĞÜS 2)SANDIK
?est of drewır ?esnat ciliy ?iliy ?imni ?aynı ?ip ?aklıt ?oyıs ?ok cop ?akıl
ÇEKMECELĠ DOLAP, KONSÜL KESTANE ÇOK ACI RAHATSIZ EDĠCĠ SOĞUK BACA 1) ÇĠN 2) ÇĠNĠ ,porselen v.b UFAK PARÇA ÇĠKULATA SEÇĠM, ĠSTEK, TERCĠH 1)BOĞMA,TIKAMA (BOĞARAK ÖLDÜRMEK) 2)JĠKLE 1)KESMEK,YARMAK 2)PĠRZOLA KIKIRDAMA 14
http://alikoker.name.tr
Cigar Circuit Claimant Clap Clay Client Climate Clinic Clip Cloth Clown Clue Clutch
sigaar sörkıt klemınt klep kıley klaynt klaymıt klınik klip kloth klaun klu kla?
PURO DEVRE(Close cırcuıt TV,Short-cırcuıt=Kısa devre vb) MAHKEMEDEN HAK TALEP EDEN,DAVACI ALKIġLAMAK KĠL MÜġTERĠ,MÜVEKKĠL IKLIM KLĠNĠK KIRPMAK,KESMEK,KLĠPS (Kağıt,sa? vb.) BEZ ( a piece of cloth ) PALYAÇO ĠPUCU 1) DEBRĠJAJ 2) KAVRAMA
Co ko BERABER (Co-operate,Co-education) Coast kost KIYI, SAHĠL Cock kak 1)HOROZ,ERKEK KUġ 2)ERKEKLĠK ORGANI Cocoa koko KAKAO Code kod KOD Collapse kıleps 1)ÇÖKMEK 2)KATLAMAK Colleague koliig MESLEKTAġ Collective Agreement kollektiv egrimınt TOPLU SÖZLEġME Colonel körlnıl ALBAY Column kolım SÜTUN Coma komı KOMA, KOMA HALĠ Come Across kam ekros TESADÜFEN KARġILAġMAK VEYA BULMAK Comet kamit KUYRUKLU YILDIZ Commemorate kımemoreyt ANMAK (Kötü, üzücü bir olayı) Commission kamiĢın 1)ATAMAK,GÖREVLENDĠRMEK 2)KOMĠSYON (kurul,ücret) Commit kımit SUÇ ĠġLEMEK (To commit murder) Commitment komitmınt 1)TAAHHÜT 2)SORUMLULUK Communicate kımyunikeyt ĠLETĠġĠM Commute kımyut EVDEN ĠġE HERGÜN UZUN YOL GĠDĠP GELMEK Compensate kompınseyt TELAFĠ ETMEK,KARġILAMAK Compensation kompınseyĢın TELAFĠ,TAZMĠNAT Complicated komplıkeytıd KARIġIK,KOMPLĠKE Components kımponınt UNSUR, PARÇA, BĠLEġĠMDE BULUNAN Compose kımpoz YAPIM (ġiir,Ģarkı,sanat eseri) Composition kompıziĢın KOMPOZĠSYON, BĠRLEġĠK Compromise Computer Concentrate Concept Concern Conclusion Condemn Conduct Cone Conference Confine Conflict Consent Consequently Consign Consistent Constitute Constitution
komprımayz kompitür konsıntreyt konsept konsöön kınkıluĢın kındem kondakt kon konfırıns kınfayn konflıkt kınsent konsikvıntly kınsayn kansıstınt konstituut konstituĢın
UZLAġMA KOMPÜTÜR,BĠLGĠSAYAR KONSANTRE,YOĞUN GENEL FĠKĠR,DÜġÜNCE,ANLAYIġ-I have no conception why ĠLGĠ,ÜZÜNTÜ,ENDĠġE KARAR,SONUÇ 1)CEZALANDIRMAK 2)MAHKUM ETMEK(veya zorunlu kılmak) DAVRANIġ, TAVIR,YOL GÖSTERMEK 1)KONĠ 2)KÜLAH (Dondurma) KONFERANS KUġATMAK,HAPSETMEK,SINIRLAMAK ÇATIġMA,ÇELĠġKĠ KABUL ETME,ONAYLAMA BUNDAN DOLAYI,SONUÇ OLARAK,SONUNDA 1)SATIġ ĠÇĠN GÖNDERME2)BAġKASINA DEVRETME(sorumluluk TUTARLI, UYUMLU (kiĢi, yazı vb) OLUġMAK,KURMAK ANAYASA 15
http://alikoker.name.tr
Construct Consume Consumption Contact Contest Continent Contract
kınstrak kınsyuum kınsomĢın kontekt kontest kontınınt kontrekt
Contribute Convict Convince Co-Operate Cope Cordon Cork Corpse Correspondent Corridor Corruption Cosmetic Costume Coupe Coupon Cracker Cramp Crane Credit Crisis Crisp Crisp Critical Crocodile Crossword
kıntrıbiyut konvıkt kınvins koopereyt kop kordın kook korps korıspondınt koridoor kırapĢın kozmetik kostiyum kupe kuupon krekır kremp kreyn kredit kraysız krisp krisp kritikıl krokıdayl krosvörd
Crow Crucial Crude Curry Cushion Cylinder
kro kuruĢıl crud köri kuĢın siylındır
ĠNġA ETMEK,YAPMAK TÜKETMEK TÜKETĠM TEMAS, DOKUNMA YARIġMA KITA KONTRAT,ANLAġMA KATKIDA BULUNMAK MAHKUM,SUÇLU ĠKNA ETMEK BĠRLĠKTE ÇALIġMAK BAġA ÇIKMAK,AYAK UYDURMAK 1)POLĠS 2)ASKER KORDONU MANTAR ,(Cork-screw :mantar açacağı) CESET 1)MEKTUPLAġAN,MEKTUBA CEVAP VEREN 2)MUHABĠR KORĠDOR RÜġVETÇĠLĠK,YOLSUZLUK KOZMETĠK KOSTÜM SPOR ARABA KUPON KRAKER KRAMP VĠNÇ ĠLE KALDIRMAK, VĠNÇ KREDĠ KRĠZ CĠBS,KIZARMIġ KURU PATATES 1)ĠNCE 2)KAġ KRĠTĠK AFRĠKA TĠMSAHI ÇAPRAZ BULMACA 1)KARGA 2)HOROZ ÖTÜġÜ EN ÖNEMLĠ AN (Karar i?in vb.) PETROL ( Crude oil=Ham petrol) HAFĠF ACILI YASTIK SĠLĠNDĠR
D Dad Daily Dam Damp Dance Danger Dangerous Dare Dark Dash Date Daughter Day
ded deyli dem demp dens deyncır deyncrıs deyr dark deĢ deyt dotır dey
BABA GÜNLÜK BARAJ NEMLĠ DANS TEHLĠKE TEHLĠKELĠ 1.CESARETLĠ OLMAK,CÜRET GÖSTERMEK 2.MEYDAN OKUMAK 1.KARANLIK 2.KOYU 3.SĠYAH TENLĠ 1.FIRLAMAK ANĠDEN KOġMAK 2.- iĢareti GÜNÜN TARĠHĠ KIZ ÇOCUK GÜN
16
http://alikoker.name.tr
Dead Deal Dear Death Deceive December Decide Decision Declare Decorate Deed Deep
ded diıl diır deth dısiiv dısembır disayd dısijn dikleır dekıreyt diid diip
Deer Defeat Defence Defend Definite Degree Delay Delicate Delicious Delight Delightful Deliver Demand Demolish Demonstrate Demonstration Dentist Deny Depart Department Depend Deposit Depress Depth Describe Desert Deserve Design Desire Desk Despair Dessert Destroy Destruction Detail Determined Develop Development Devil Dial Diamond Diary Dictator Dictionary
ÖLÜ ALIP SATMAK (ticari), Ġġ YAPMAK 1.SEVGĠLĠ, SEVĠLEN 2.PAHALI ÖLÜM KANDIRMAK ARALIK (ayı) KARAR VERMEK KARAR AÇIKLAMAK DÖġEMEK, DEKORE ETMEK 1.EYLEM 2.TAPU DERĠN diır dıfiit difens difend defınit dıgrii dıley delikıt dıliĢıs dılayt dılaytful delivır dimend dımoliĢ demonstreyt demonstreyĢın dentist dınay dıpart dıpartmınt dıpend dıpozıt dıpres depth dıskrayb
dezırt dızörv dızayn dızayr desk dıspeır dızört dıstroy dıstrakĢın diteyl dıtörmind dıvelop dıvelopmınt devl dayıl daymınd dayri dıkteytır dikĢınri
GEYĠK KAYBETMEK (oyunda,savaĢta,vs.) SAVUNMA, DEFANS SAVUNMAK KESĠN, BELĠRLĠ DERECE GECĠKTĠRMEK, ERTELEMEK NAZĠK LEZZETLĠ HOġNUTLUK HOġNUT EDĠCĠ DAĞITMAK, DAĞITIM ĠSTEK, TALEP, ĠHTĠYAÇ YIKMAK, PARÇALAMAK AÇIKÇA GÖSTERMEK, DEMONSTRE ETMEK GÖSTERĠ DĠġÇĠ ĠNKAR ETMEK, YALANLAMAK AYRILMAK BÖLÜM;DEPARTMAN BAĞIMLI OLMAK, ĠHTĠYACI OLMAK DEPOZĠT BUNALTMAK DERĠNLĠK TANIMLAMAK, BETĠMLEMEK
1.ÇÖL 2.TERK ETMEK(haksız yere) HAKKETMEK, LAYIK OLMAK DĠZAYN ARZU SIRA;MASA ÜMĠTSĠZLĠK TATLI (yiyecek) YIKMAK YIKIM AYRINTI, DETAY AZĠMLĠ GELĠġMEK, BÜYÜMEK, RESĠM BASMAK GELĠġME ġEYTAN 1.GÖSTERGE 2.TELEFON ETMEK 1.ELMAS 2.KARO (kağıt oyunlarında) GÜNLÜK, AJANDA DĠKTATÖR SÖZLÜK 17
http://alikoker.name.tr
Die Difference Different Difficult Dig Dinner Diploma Diplomat Direct Direction Director Dirt Dirty Disadvantage Disagree Disappear Disappoint Disc Discipline Disc-Jockey Discover Discuss Disease Dish Dismiss Disobey Display Dispose Dispute Distance Distant Distinct Distinguish Distribute District Disturb Divide Division Dizzy Do Dock Doctor Document Dog Doll Domestic Donkey Door Double Doubt Down Draw Dreadful Dreadfully Dream Dress
day difrıns dıfrınt dıfıkılt dig dinır dıploumı dıplımat dırekt dırekĢn dırektır dört dörti disadvantıc disıgrii disıpiır disıpoint disk disiplin disk cokey diskavır dıskas diziiz diĢ dismis disıbey displey dispouz dıspüut distıns distınt distinkt distinguwiĢ distribüut distrikt distörb divayd divijn dizi do dok daktır dokümınt dog dol dımestik donki door dabl daut daun drov dredfl dredfıli driim dres
ÖLMEK AYIRIM, FARK FARKLI ZOR KAZMAK AKġAM YEMEĞĠ DĠPLOMA DĠPLOMAT 1.DĠREKT 2.YÖNLENDĠRMEK, YOL VERMEK YÖN DĠREKTÖR KĠR KĠRLĠ DEZAVANTAJ ANLAġAMAMAK, UYUġMAMAK GÖZDEN KAYBOLMAK HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMAK DĠSK DĠSĠPLĠN DĠSCOKEY KEġFETMEK TARTIġMAK HASTALIK 1.TABAK ÇANAK,BULAġIK 2.ÖZEL YEMEK KOVMAK, YOL VERMEK, SAL VERMEK ĠTAAT ETMEMEK GÖSTERMEK ATMAK, BIRAKMAK, ORTAYA ÇIKARMAK ANLAġMAZLIK UZAKLIK UZAK AÇIK, ÖZEL, FARKLI AYIRT ETME ( bir özelliğinden dolayı ) DAĞITMAK BÖLGE (toprak,ülke) RAHATSIZ ETMEK BÖLMEK, PAYLAġTIRMAK BÖLÜM BAġ DÖNMESĠ YAPMAK 1.TERSANE(gemi) 2.SANIK ĠSKEMLESĠ 3.DOK DOKTOR DOKÜMAN KÖPEK OYUNCAK BEBEK EVCĠL, EVE AĠT, ĠÇSEL EġEK KAPI ÇĠFT 1.ġÜPHE 2.EMĠN OLMAMAK AġAĞISI 1.ÇĠZMEK (resim) 2.ÇEKMEK (çekmece) KORKUNÇ, KÖTÜ ÇOK DÜġ, HAYAL, RÜYA, RÜYA GÖRMEK 1.GĠYSĠ 2.GĠYĠNMEK 18
http://alikoker.name.tr
Drill Drink Drive Drop Drug Drunk Dry Due Dull Dust Duty Daisy Damage Darling Date Deadline Deadlock Deaf Debatable Debate Debt Decay Decent Decline Decrease
dril drink draıv drop drag drank dray düu dal dast düuti deyzi demı? daling deyt dedlayn dedlok def dibeytıbıl dibeyt det dikey disınt diklayn dikriis
1.DELMEK 2.(tekrar tekrar) ÖĞRETMEK ĠÇMEK ARABA KULLANMAK, SÜRMEK 1.DÜġÜRMEK, DÜġMEK, BIRAKMAK 2.DAMLA ĠLAÇ, UYUġTURUCU SARHOġ 1.KURU 2.KURUMAK KADAR, VADE( borç ) 1.APTAL 2.KAPALI,SIKICI TOZ 1.GÖREV 2.GÜMRÜK VERGĠSĠ PAPATYA ZARAR, ZARAR VERMEK SEVGĠLĠ 1)HURMA 2)RANDEVU MÜHLET,SON TESLĠM TARĠHĠ 1)ÇIKMAZ 2)AÇMAZ SAĞIR TARTIġABĠLĠNĠR TARTIġMA BORÇ ÇÜRÜMEK,BOZULMAK DOĞRU,HAKLI,ĠYĠ AZALTMAK,GERĠLEMEK,DÜġMEK AZALMAK
Default difolt ĠFA ETMEME,HAZIR BULUNMAMA(Default Payment=Ödememe) Defer diför GECĠKTĠRME, ERTELEME Deficit defisit AÇIK (budget deficit=bütçe açığı) Definition defineyĢın TANIMLAMA Deliberately dilibirıtli KASTEN Demoralize dimorılayz CESARETĠNĠ KIRMAK, MORAL BOZMAK Dependent dıpendınt BAĞIMLI (In dependent:bağımsız) Deputation deputeyĢın VEKĠLLĠK Deputy depyuti VEKĠL Desperate despırit UMUTSUZ, ÇOK CĠDDĠ Despite dıspayt RAĞMEN Destination destıneyĢın VARIġ NOKTASI Detach dita? AYIRMAK Detective dıdektiv DEDEKTĠF Dew düu KIRAĞI (nem) Diagram dayıgrım ġEMA, DĠYAGRAM Diameter dayametır ÇAP Dice days ZARLAR ( Tavla ) Diet dayt REJĠM, DĠYET Digest daycest 1)HAZM ETMEK2)OLAYI KAVRAMAK 3)ÖZET,ANA FELSEFE,KURA Dim dim KISIK, SÖNÜK Dip dıp DALDIRMAK Directory direktiri REHBER (telefon vb.) Disaster dızastır FELAKET, AFET Disclose diskloz AÇIĞA, MEYDANA ÇIKARMAK, BĠLĠNMESĠNĠ SAĞLAMAK Disco Disgust Dismay Dismay Dispatch
disko dısgast dismey dismey dispe?
DĠSKO TĠKSĠNTĠ 1)SÜPRĠZ 2)ÜZÜNTÜ KORKU, DEHġET SEVK ETMEK, YOLLAMAK 19
http://alikoker.name.tr
Displace Distinction Dive Diver Divorce Dominate Donate Donation Donor Doom Doomsday Dose Down Payment Doze Dozen Draft Drag Dragon Drain Drama Draught Draughts Drawer Drawn Drug Drum Duck Duckling Duel Dustbin Dye Dynamite Dynamo Dynasty
E
E.G. Each Eager Ear Early Earn Earnest Earth Ease East Easy Eat Echo Economical Edge Editor Educate Effect Efficient
displeys dıstingĢın dayv dayvır dıvöös domineyt doneyt doneyĢın donır duum duumsdey dos davn peymınt doz dozen draaft dreg dregın dreyn draam
draaft draafts drovır droovn drag dram dak dakling duyıl dastbın day daynımeyt daynımu dınısti
i ci iiç iigır iır örli örn örnıst örth iiz iist iizi iit ekou ikınomikl ec editır ecukeyt ıfekt ıfıĢınt
YERĠNDEN ÇIKARMAK (Kuvvet etkisi ile) KÜÇÜK FARKLILIK DALIġ DALGIÇ BOġANMAK HAKĠM OLMA BAĞIġ YAPMAK BAĞIġ BAĞIġ YAPAN,ĠYĠLĠK SEVER (organ, okul bağıĢı vb.) KÖTÜ KADER,KÖR TALĠH AHĠRET GÜNÜ BĠR SEFERDE ALINAN ĠLAÇ MĠKTARI PEġĠN (Ödeme) UYUKLAMAK, HAFĠF UYKU DÜZĠNE 1)SURET, MÜSVEDDE 2)BANKA ÇEKĠ, ÖDEME EMRĠ SÜRÜKLEMEK EJDERHA LAĞIM, SU YOLU DRAM HAVA AKIMI, CERYAN DAMA OYUNU ÇEKMECE, GÖZ BOĞULMAK UYUġTURUCU MADDE,ĠLAÇ 1)DAVUL 2)MAKARA 3)VARĠL, BĠDON 1)ÖRDEK 2)BAġINI EĞMEK KÜÇÜK ÖRDEK DÜELLO ÇÖP TENEKESĠ BOYA, BOYAMAK (Saç,kağıt vb.) DĠNAMĠT DĠNAMO HANEDANLIK
ÖRNEĞĠN (kısaltılmıĢı) HER, HER BĠRĠ ĠSTEKLĠ KULAK ERKEN PARA KAZANMAK CĠDDĠ 1.DÜNYA 2.TOPRAK 3.TOPRAK PARÇASI KOLAYLIK DOĞU KOLAY YEMEK YEMEK EKO, AKĠS EKONOMĠK KENAR EDĠTÖR EĞĠTĠM ETKĠ ETKĠN, ĠYĠ ÇALIġAN
20
http://alikoker.name.tr
Effort Egg Either.....Or.... Elastic Elbow Elder
efıt eg aydır ... or ılestik elbou eldır
EFOR YUMURTA YA.....YA..... ELASTĠK DĠRSEK YAġLI (daha yaĢlı)
Elect Election Electricity Elegant Elementary Elephant Else Elsewhere Embassy Emerge Emergency Emigrate Employ Employee Employer Employment Empty Enclose Encourage End Enemy Energy Engage Engine Enjoy
ılekt ılekĢın ılektrisiti elıgınt elımentri elıfınt els elsver embısi ımörc ımörcınsi emıgreyt ımploy ımployi ımployır ımploymınt empti ınklouz ınkarıc end enımi enırci engeyc encin ıncoy
SEÇMEK SEÇĠM ELEKTRĠK ġIK TEMEL, BAġLANGIÇ ĠÇĠN FĠL DAHA, BAġKA BAġKA BĠR YER BÜYÜKELÇĠLĠK ÇIKMAK ACĠL DURUM GÖÇMEN (kendi ülkesinden göçen) ÇALIġTIRMAK (parayla adam çalıĢtırmak) ÇALIġTIRILAN ADAM ĠġVEREN Ġġ BOġ KAPATMAK, ETRAFINI KAPATMAK CESARETLENDĠRMEK SON, BĠTĠRMEK DÜġMAN ENERJĠ 1.NĠġANLAMAK 2.Ġġ VERMEK MAKĠNE EĞLENMEK
Enough Enter Enterprise Entertain Entertainment Entrance Envelope Equal Equality Erect Error Escalator Escape Especial Essential Establish Estimate Even Evening Event Eventually Ever Every Evil Exact
inaf enter entıprayz entıteyn entıteynmınt entrıns ınvılop ikuıl ikualiti irekt erır eskıleytır ıskeyp ıspeĢl ısenĢıl ıstabliĢ estımeyt ivın ivning ivent ivençuıli evır evri ivl ıgzekt
YETER GĠRMEK GĠRĠġĠM AĞIRLAMAK (konukları) EĞLENCE GĠRĠġ ZARF EġĠT EġĠTLĠK KALDIRMAK HATA YÜRÜYEN MERDĠVEN KAÇMAK ÖZEL, ÖNEMLĠ TEMEL, ÇOK ÖNEMLĠ KURMAK ,ĠNġA ETMEK TAHMĠN ETMEK (hesaplayarak) 1.HATTA 2.ÇĠFT,BERABERE,DÜZGÜN AKġAM OLAY SONUNDA, NĠHAĠ HERHANGĠ BĠR ZAMAN HER KÖTÜ TAM 21
http://alikoker.name.tr
Exactly Exaggerate Examine Example Excellent Except Exception Exchange Excite Exclude Excuse Exercise Exist Exit Expect Expense Expensive Experience Expert Explain Explanation Explode Explore Express Expression
ıgzekli ıgzacıreyt ıgzamin ıgzempl eksılınt ıksept ıksepĢın ıksçeync ıksayt eksklud eksküuz eksısayz ıgzist eksit ekspekt ekspens ekspensiv ıkspiriıns ekspört ıkspleyn eksplıneyĢın ıksploud ıksplor ıkspres ıkspreĢın
KESĠN OLARAK ABARTMAK ĠNCELEMEK, SINAV VERMEK ÖRNEK ÇOK ĠYĠ DIġINDA, HARĠÇ ĠSTĠSNA DEĞĠġ TOKUġ HEYECANLANDIRMAK DIġLAMAK 1.AFFETMEK 2.MUAF TUTMAK 3.ÖZÜR, MAZERET EGZERSĠZ OLUġ, VAR OLMAK ÇIKIġ, ÇIKMAK UMMAK,BEKLEMEK MASRAF PAHALI TECRÜBE BĠLĠRKĠġĠ, UZMAN, EKSPER AÇIKLAMAK AÇIKLAMA PATLAMAK (bomba patlaması) ARAġTIRMAK (bir yeri) ĠFADE ETMEK ĠFADE
Extend ıkstend GENĠġLETMEK, BÜYÜTMEK Extension ıkstenĢn GENĠġLETME, BÜYÜTME Extent ıkstent BOYUT, BÜYÜKLÜK Extra ekstrı FAZLA, EKSTRA Extract ıkstekt ÇEKĠP ÇIKARTMAK Extraordinary ıkstrordinıri OLAĞANDIġI Eye ay GÖZ Eagle igıl KARTAL Earthquake örthkweik DEPREM Eel iil YILAN BALIĞI Elapse ileps ZAMANIN GEÇMESĠ (3 days have elapsed) Embark imbark 1)GEMĠ YADA UÇAKLA GĠTMEK 2)BĠRġEY YAPMAYA BAġLAMAK Embarrassment imbarısmınt 1)SIKINTI 2)UTANMAK Embrace imbreys SARILMAK Emotion imoĢın KUVVETLĠ DUYGU Emphasis emfisıs ÖNEMLĠ,ġĠDDETLĠ VURGU Emphasize emfısays ÜZERĠNDE DURMAK Emphatic imfetic KESĠNLĠKLE,MUTLAK,KESĠN(Emphatic victory=Kesin Zafer Empire empayır ĠMPARATORLUK Endorsement indoosmınt TASTĠK,ONAY,CIRO Enormous inormiyus KOCAMAN, ĠRĠ Entitle intaytıl YETKĠ VERMEK, HAK VERMEK Epitaph epitaf MEZAR TAġI YAZISI Equalize ilkvılayz EġĠTLEMEK Equip ikvip DONATMAK Equipment Escort Estate Evacuate Evidence
ikvıpmınt eskort ısteyt ıveküueit evidıns
TESĠSAT,DONANIM KONVOY,REFAKAT 1) STEYġIN ARABA 2) MAL, MÜLK, ARSA 1)BOġALTMA,TAHLĠYE ETMEK 2)TEHLĠKEDEN UZAKLAġTIRMAK DELĠL 22
http://alikoker.name.tr
Evolution Ex Exceed Exclaim Exclusive Execute Exhaust Exhibit Exhibition Expand Expansion Experiment Expire Explosive Export Extinguish Extreme Eyebrow Eyelash Eyelid
F
Face Factory Fade Fail Failure Faint Fair Fairly Faith Faithful Fall False Familiar Family Famous Fanatic Fantastic Far Fare Farm Farther Fashion Fast Fasten Fat Fate Father Fault Faultless Faulty Favour Favourable Favourite
ivuliĢın eks iksid ikskleym iksklusiiv eksikiyut igzoost igzıbit ekzıbiĢın ıkspend ıkspanĢın ıksperımınt ikspayır iksplıusiv eksport ikstingwiĢh ikstriim aybrau ayleĢ aylid
EVRĠM SABIK, ESKĠ (ex-wife, ex-president, ex-gırl friend) AġIRI BAĞIRMAK UMUMA AÇIK OLMAYAN, BAġKALARIYLA PAYLAġILMAYAN YAPMAK, YERĠNE GETĠRMEK, ĠNFAZ ETMEK, ĠDAM ETMEK 1)YORULMA,BĠTME 2)EGZOS TEġHĠR ETMEK, GÖSTERMEK SERGĠ 1)BÜYÜMEK,GENĠġLEMEK2)DAHA SAMĠMĠ VE KONUġKAN OLMAK 1) GENĠġLEME, BÜYÜME 2) GENĠġLEYEN KISIM, EK DENEY SÜRENĠN DOLMASI PATLAYICI MADDE ĠHRAÇ MALI, ĠHRACAT IġIĞI VEYA ATEġĠ SÖNDÜRMEK SON DERECE, AġIRI KAġ KĠRPĠK GÖZ KAPAĞI
feys fektri feyd feyl feylır feynt feır feıli feyth feythful fol fols fımiliır femıli feymıs fınıtik fentestik far feır fam fardır feĢn fast fasn fet
1.YÜZ, SURAT 2.KARġISINA ÇIKMAK, BAġINA GELMEK FABRĠKA SOLMAK BAġARISIZ OLMAK BAġARISIZLIK,ARIZA,YETERSĠZLĠK(crop or heart faılure 1.SOLGUN,ZAYIF 2.BAYILMAK 1.DÜRÜST,ADĠL 2.OLDUKÇA ĠYĠ 3.PANAYIR 4.FUAR 1.DÜRÜSTÇE 2.EPEYCE 1.ĠNANÇ 2.GÜVENMEK GÜVENĠLĠR, SADIK 1.DÜġMEK 2.SONBAHAR (AmE) 1.YANLIġ, HATALI 2.SAHTE TANIDIK, BĠLDĠK AĠLE, FAMĠLYA ÜNLÜ FANATĠK HARĠKA, OLAĞANDIġI UZAK ÜCRET (tren,vapur vb. için) ÇĠFTLĠK DAHA UZAK MODA HIZLI BAĞLAMAK 1.ġĠġMAN 2.YAĞ (vücut et yağı)
feyt fadır folt foltlıs folti feyvır feyvırıbl feyvrıt
KADER BABA KUSUR KUSURSUZ KUSURLU LEHĠNDE, TARAF TUTMAK ĠYĠ, YARDIMCI EN SEVĠLEN, FAVORĠ
23
http://alikoker.name.tr
Fear Fearful Feather February Fee Feed Feel Fellow Female Fence Fetch Fever Few Field Fight Figure File Fill Film Final Finally Finance Find Fine Finger Finish Fire Firm First Fish Fit Fix Flag Flake Flame Flash Flat Flavour Flesh Flight Float Flock Flood Floor Flour Flower Fly Fog Fold Follow Fond Food Fool Foolish Foot For
fiır fiıfl fedır february fii fid fiil felıu fimeyl fens feç fivır füu fiild fayt figır fayl fil film faynl faynıli faynens faynd fayn fingır finiĢ fayır förm först fiĢ fit fiks fleg fleyk fleym fleĢ flet fleyvır fleĢ flayt flout flok
KORKU KORKUTUCU TÜY (kuĢ tüyü) ġUBAT HARÇ, ÜCRET (okul, avukat, doktor v.b) BESLEMEK HĠSSETMEK ARKADAġ (kendisine benzeyen), ADAM DĠġĠ ÇĠT GĠDĠP GETĠRMEK ATEġ (vücut) AZ, BĠR KAÇ ALAN KAVGA, KAVGA ETMEK 1.SAYI 2.ġEKĠL, VÜCUT 1.DOSYA 2.TÖRPÜ 3.SIRA
DOLDURMAK FĠLM SON SONUNDA FĠNANS BULMAK 1.ĠYĠ, ĠNCE, KÜÇÜK 2.PARA CEZASI PARMAK BĠTĠM, BĠTMEK 1.YANGIN, ATEġ ETMEK, ATEġ 2.ĠġTEN KOVMAK 1.SERT 2.FĠRMA BĠRĠNCĠ, ĠLK BALIK 1.UYMAK, UYGUN 2.ANĠ HASTALIK YAPIġTIRMAK, TAMĠR ETMEK, SABĠT BAYRAK TANE (snowflake : kar tanesi) ALEV FLAġ 1.DÜZ 2.DAĠRE (apartman katı) TAT ET (derinin altındaki) UÇUġ YÜZMEK, BATMAMAK (mantar) SÜRÜ
flad floor flauır flauır flay fog fould folou fond fuud fuul fuuliĢ fuut for
SEL YAPININ TABANI, KAT UN ÇĠÇEK 1.UÇMAK 2.SĠNEK SĠS KATLAMAK ĠZLEMEK, TAKĠP ETMEK HOġLANMAK, MEMNUN OLMAK YĠYECEK, BESĠN 1.APTAL 2.APTALCA DAVRANMAK 3.KANDIRMAK APTALCA AYAK ĠÇĠN 24
http://alikoker.name.tr
Forbid Force Forecast Forehead Foreign Forest Forget Forgive Fork Form Former
forbid fors forkast forıd forın forıst fıget fıgiv fork form formır
Fortnight Fortune Forward Foundation Fountain Fountain-Pen Fox Frame Free Free Freedom Freeze Fresh Friday Friend Friendly Fright Frighten Frog From Front Frown Fruit Fugitive Full Fun Fund Funny Fur Furnish Further Future Fable Fabulous Fact Fake Fame Fan Fancy Feature Fed Up Federal Ferry Fertile Fertilize
YASAKLAMAK ZORLAMAK, ZOR, FORS TAHMĠN ALIN YABANCI (ülke veya ırk) ORMAN UNUTMAK BAĞIġLAMAK, AFFETMEK ÇATAL ġEKĠL, ġEKĠLLENDĠRMEK, FORM ÖNCEKĠ ZAMAN
fortnayt forçın forvıd faundeyĢın fauntın fauntın pen foks freym frii frii friidım friz freĢ fraydey frend frendli frayt fraytn frog from frant fraun fruut fiucitiv ful
fan fand fani för förniĢ fördır füuçır feybıl febulıs fek feyk feym fen fensi fii?ır fedap fedırıl feri förtaıl förtılaız
ĠKĠ HAFTA, ONDÖRT GÜN 1.SERVET 2.ALIN YAZISI 3.TALĠH ĠLERĠ 1.TEMEL 2.VAKIF FISKĠYE DOLMA KALEM TĠLKĠ ÇERÇEVE ÖZGÜR, RAHAT, SERBEST, SERBEST BIRAKMAK BEDAVA, ÜCRETSĠZ ÖZGÜRLÜK DONMAK TAZE CUMA ARKADAġ DOSTÇA KORKU KORKUTMAK KURBAĞA (...DEN, ...DAN) EKĠ ÖN KAġINI ÇATMAK,MEMNUN OLMAMAK MEYVE KANUN KAÇAĞI DOLU, TAMAMEN
EĞLENCE FON, KULLANABĠLĠNĠR MALĠ KAYNAK 1.KOMĠK 2.GARĠP KÜRK DÖġEMEK DAHA GELECEK MASAL, EFSANE HARĠKA, ĠNANILMAZ GERÇEK TAKLĠT, SAHTE ġÖHRET, ÜN 1)HAVA HAREKETĠ 2)TARAFTAR 1)HAYAL KURMA 2)HOġ ZEVKLĠ 3)FANTAZĠ ÖZELLĠK BIKMAK (I'm fed up:Bıktım) FEDERAL, FEDERE, GRUP ĠÇĠNDE BĠRLEġMĠġ FERĠBOT, ARABA VAPURU 1)GÜBRE 2)ÜRETKEN 1)GÜBRELEME 2)DÖLLENME (Bees fertilize the flowers) 25
http://alikoker.name.tr
Festival Fiance Fiction Fig Fire-Brigade
festıvıl fiansey fikĢın fig fayı-brigeyd
Fiscal Fist Flea Flee Fleet Flipper Florist Fluent Foam Foam Rubber Folk Football Footprint Foreman Forever Forge Forger Formal Forthwith Foul Found Fragile Frank Freight Fridge Frontier Fry Full Stop Fundamental Funeral Furthermore Fuse Fuss
G
Gain Gallery Gamble Game Gang Gap Garage Garden Garlic Gas Gate Gather General General
fiskıl fist flii flii fliit flipır florıst flüınt fom fom rabır folk futbool futprint formın fırevır for? forcır formıl forthvit fol faund fre?ayıl frenk freyt fric
FESTĠVAL NĠġANLI KURGU (roman) 1)ĠNCĠR 2)ÇOK ÖNEMSĠZ KONU ĠTFAĠYE DEVLETĠN,PARA,VERGĠ,BORÇ ĠLE ĠLĠġKĠLĠ (Fiscal year) YUMRUK PĠRE KAÇMAK FĠLO (gemi vb.) 1) YÜZME PALETĠ, 2) YÜZGEÇ ÇĠÇEKÇĠ, ÇĠÇEK YETĠġTĠREN KĠMSE AKICI KÖPÜK SÜNGER HALK FUTBOL AYAK ĠZĠ USTABAġI, FORMEN DEVAMLI OLARAK 1)SAHTESĠNĠ YAPMAK 2)DEMĠR METALE ġEKĠL VERMEK ÜÇKAĞITÇI,TAKLĠTÇĠ RESMĠ, CĠDDĠ DERHAL, HEMEN PĠS, KĠRLĠ ĠNġA ETMEK VEYA BAġLAMAK KOLAY KIRILABĠR AÇIK SÖZLÜ, SAMĠMĠ HAMULE, NAVLUN BUZDOLABI
frantier fray fulstop fandımentıl füunırıl fördırmor füuz faas
geyn gelıri gembl geym geng gep garaaj gadn gaalik ges geyt gedır cenrıl cenrıl
SINIR KIZARTMAK NOKTA TEMEL, ÖNEM, ÇOK GEREKLĠ CENAZE YANINDA, AYRICA, ÜSTELĠK (=moreover) SĠGORTA (elektrik vb.) TELAġ, TELAġLANMAK
KAZANMAK GALERĠ KUMAR OYNAMAK, KUMAR OYUN ÇETE BOġLUK, FARK GARAJ BAHÇE SARIMSAK GAZ BAHÇE KAPISI 1.TOPARLAMAK, TOPLANMAK 2.ANLAMAK GENERAL GENEL
26
http://alikoker.name.tr
Generally Generous Genius Gentle Gentleman Get Gift Gipsy Girl Give Glad Gladly Glass Glorious Glory Glove Go Goat God Gold Golden Goldfish Good Good-Looking Goose Gosh Govern Government Graduate Grain Grand Grape Grasp Grass Grave Great Green Greeting Grey Grill Grip Grocer Ground Group Grow Guard Guerrilla Guess Guest Guide Guilt Gum Gun Gaol Gay Gear
cenrıli cenrıs ciniıs centl centlmın get gift cipsi görl giv gled
GENELLĠKLE CÖMERT DAHĠ NAZĠK CENTĠLMEN 1.ALMAK 2.ELDE ETMEK 3.ANLAMAK 1.ARMAĞAN 2.YETENEK ÇĠNGENE KIZ VERMEK MEMNUN
gledli glas gloriıs glori glav go gout gad gould gouldın gouldfiĢ gud gud luking guus goĢ gavn gavınmınt grecueyt greyn grend greyp grasp gres greyv greyt griin griiting grey gril grip grousır graund gruup grow gard gırilı ges gest gayd gilt gam gan jeil gey giır
ZEVKLE CAM, BARDAK PARLAK, ONURLU (parlak tarih) ONUR, HEYECAN, GÜZELLĠK ELDĠVEN GĠTMEK KEÇĠ TANRI ALTIN ALTINDAN AKVARYUM BALIĞI 1.ĠYĠ 2.DEVAMLI ( uzun periyot ) ĠYĠ GÖRÜNÜMLÜ, YAKIġIKLI KAZ HAYRET!... YÖNETMEK, HÜKMETMEK HÜKÜMET MEZUN (üniversite mezunu) TANECĠK ( kum,buğday v.s.) BÜYÜK, ZEVKLĠ ÜZÜM SIKICA TUTMAK 1.OT, ÇĠM 2.MUHBĠR ,ĠSPĠYONCU 1.MEZAR 2.KÖTÜ, ÖNEMLĠ BÜYÜK, ÇOK, ÇOK ĠYĠ
1. YEġĠL 2.TECRÜBESĠZ ,TOY KUTLAMA GRĠ GRĠL SIKICA TUTMAK BAKKAL YER, TOPRAK GURUP, TOPLULUK BÜYÜMEK, YETĠġMEK KORUMAK GERĠLLA TAHMĠN ETMEK KONUK REHBER, REHBERLĠK ETMEK SUÇ, KABAHAT 1.YAPIġKAN 2.DĠġ ETĠ SĠLAH HAPĠSHANE 1)MUTLU, PARLAK, ÇOK RENKLĠ 2)HOMO VĠTES 27
http://alikoker.name.tr
Germ Ghost Gigolo Ginger Globe
cörm gost jigolo cincır glob
Glue Goal Gossip Grapefruit Grateful Gravestone Graveyard Greengrocer Groom Grumble Guarantee Guided Missile Guitar Gulf Guy
H
Habit Hail Hair Half Hall Hammer Hand Handbag Handkerchief Handle Handsome Handwriting Hang Hangar Happy Harbour Hard Hardly Harm Harmful Harvest Haste Hat Hate Have Hawk Hazard Head Headache Health Healthy Hear
MĠKROP HAYALET,HORTLAK JĠGOLO ZENCEFĠL, HAFĠF KAHVERENGĠ KÜRE, DÜNYA glu gol gosip greypfruut greytıfıl grıyvıstun greyvyard gıringırosır gruum grambıl garentii gaydıd misayl gitaar galf gay
hebit heyl heyr half hol hemır hend hendbeg hengırçif hendıl hendsım hendrayting heng hengır hepi harbır hard hardli harm harmful harvıst heyst het heyt hev hovk hezırd hed hedeyk helth helthi hiir
YAPIġTIRICI HEDEF, GAYE, GOL DEDĠKODU YAPMAK, DEDĠKODU GREYFURT MĠNNETTAR MEZARTAġI MEZARLIK, MEZAR MANAV DAMAT SIZLANMAK,YAKINMAK GARANTĠ yl GÜDÜMLÜ ROKET GĠTAR KÖRFEZ ADAM
ALIġKANLIK DOLU (yağıĢ) 1.SAÇ 2.HAYVAN TÜYÜ YARIM HOL ÇEKĠÇ, ÇEKĠÇLEMEK EL EL ÇANTASI (kadınların) MENDĠL 1.TUTACAK 2.ELĠNDEN GELMEK, YAPABĠLMEK 3.ELLEMEK YAKIġIKLI EL YAZISI ASMAK HANGAR MUTLU LĠMAN SERT, ZOR, BELALI, KÖTÜ ZORLA, ĠYĠ DEĞĠL ZARAR,KÖTÜLÜK ZARARLI HASAT HIZ, ACELE ġAPKA NEFRET SAHĠP OLMAK
1.ATMACA 2.EL ARABASIYLA SATMAK, SEYYAR SATICILIK TEHLĠKE, RĠSK BAġ, KAFA BAġ AĞRISI SAĞLIK SAĞLIKLI DUYMAK
28
http://alikoker.name.tr
Heart Heat Heater Heaven Heavy Heel Height Heir Hell Help Hen Here Hero Hesitate Hiccup Hide High Hijack
hart hiit hiitır hevın hevi hiıl hayt eır hel help hen hiır hiro heziteyt hikap hayd hay haycek
1.KALP 2.KUPA (oyun kartlarında) ISI ISITICI CENNET AĞIR TOPUK YÜKSEKLĠK MĠRASÇI CEHENNEM YARDIM, YARDIM ETMEK DĠġĠ KUġ, PĠLĠÇ BURASI, BURADA, BURAYA KAHRAMAN DURAKSAMAK, TEREDDÜT ETMEK HIÇKIRIK SAKLANMAK, SAKLAMAK YÜKSEK KORSANLIK YAPMAK (uçak,araba,v.s.)
Hijacker Hill Hire History Hit Hitch-Hike Hobby Hold Hole Holiday Hollow Home Homesick Honest Honey Honeymoon Honour Hop Hope Hopeless Horizon Horn Horrible Horse Hospital
haycekır hil hayır histri hit hiçhayk hobi hold hol holidey halou hom houmsik anıst hani hanimuun anır hap houp houplıs hırayzın horn haribl hors haspitl
KORSAN, EġKIYA TEPE, YOKUġ KĠRALAMAK (taĢınabilir nesneleri,araba,TV, v.b ) TARĠH DARBE, ÇARPMAK, POPÜLER (hit) OTOSTOP YAPMAK HOBĠ TUTMAK, KAVRAMAK DELĠK TATĠL GÜNÜ BOġ (bir cismin arkası boĢ olması davul,duvar v.b) EV, YUVA SILA HASRETĠ DÜRÜST BAL BALAYI ONUR SIÇRAMAK, ZIPLAMAK ,SEKMEK UMUT UMUTSUZ UFUK 1.BOYNUZ 2.KORNA KORKUNÇ AT HASTANE
Host Hostage Hostel Hot Hotel Hour Hourly House Housewife Hover How However Hum
houst hastıc hastl hat houtel auır auıli haus haus wayf havır haw hauevır ham
EV SAHĠBĠ (konukları olan) ESĠR, REHĠNE ÖĞRENCĠ, TURĠST KONAKLAMA YERĠ 1.SICAK 2.ACI ( yemekte ) OTEL SAAT SAAT BAġI EV EV HANIMI HAVADA KALMAK NASIL HER ġEKĠLDE VIZILDAMAK, DUDAK KAPALI ġARKI SÖYLEMEK 29
http://alikoker.name.tr
Humble Humour Hungry Hunt Hurry Hurt Husband Habitat Hairdresser Hairdryer Halt Ham Hand Grenade Handicap Hang On Happen Head Quarters Headline Headphone Hectare Heritage Hinge Hold On Holy Hook Horizontal Hose Hubbub Hug Huge Human Hush Hut
I
Ice Ice-Cream Icy Idea Ideal Identical Identify Idle If Ill Illegal Image Immediate Immense Immigrate Impatient Impolite Import Importance Important
hambl hüumır hangri hant hari hört hazbınd hebıtıt herdresır herdrayır halt hem hend grineid hendikap hengon hepın hedkuartırs hedlayn hedfon hektar heritıc hin? hold on holi huuk horizantıl hoz habab hag hüy? huiymın haĢ hat
ays ays kriim aysi aydiı aydiıl aydentikl aydentifay aydl if il illigıl imıc immidiıt imens imigreyt impeyĢınt impolayt import importıns importınt
ALÇAK GÖNÜLLÜ GÜLDÜRÜ, MĠZAH AÇ AVLAMAK ACELE ETMEK YARALAMAK, YARALANMAK KOCA, ERKEK Eġ DOĞAL YUVA (hayvan, bitki vb. yaĢadığı yer) KUVAFÖR, BERBER SAÇ KURUTMA MAKĠNASI DUR DOMUZ AYAĞINDAKĠ ET EL BOMBASI SAKAT BEKLE OLMAK MERKEZ,KARARGAH BAġLIK (Gazetede) KULAKLIK HEKTAR MĠRAS 1)MENTEġE 2)DAYANAK NOKTASI, DESTEK, ESAS BEKLE KUTSAL ÇENGEL, KANCA YATAY HORTUM GÜRÜLTÜ SARILMAK,KUCAKLAMAK ÇOK BÜYÜK ĠNSAN, BEġERĠ SAKĠNLĠK,SESSĠZLĠK,SUS KULÜBE, BARAKA
BUZ DONDURMA ÇOK SOĞUK, BUZLU FĠKĠR YETKĠN, ĠDEAL ÖZDEġ, ÇOK BENZEYEN, AYNI BELĠRLEMEK, TANIMLAMAK, TANIMAK, BELĠRTMEK ATIL, BOġ EĞER HASTA, HASTALIK KANUNSUZ HAYAL, ĠMAJ ANINDA, DERHAL ÇOK BÜYÜK GÖÇMEN SABIRSIZ KABA, NAZĠK DEĞĠL ĠTHAL ETMEK ÖNEM ÖNEMLĠ
30
http://alikoker.name.tr
Impossible Impress Impression Improve Improvement In In Order To Incident Include Income Incorrect Increase Incredible Indeed Independent Indicate Indoor Industry Inferior Influence Inform Informal Information Injure Ink Inn Inquire Inquiry Insect Inside Insist Inspect Inspector Install Instance Instead Of Institute Instruction Instrument Intelligent Intend Intention Interest Interesting Intermediate International Interpret Interrupt Interval Interview Into Introduce Invalid Invent Invest
imposıbl impres impreĢn impruuv impruuvmınt
OLANAKSIZ ETKĠLEMEK ETKĠ GELĠġMEK, ĠYĠYE GĠTMEK GELĠġME
in in ordır to insidınt inkluud inkım ınkırekt inkriiz inkredıbl indiid ındıpendınt indikeyt indor indastri infiıriır ınfluıns infoom infoomıl infımeyĢın incır ink in inkwayr inkuaıri insekt insayd insist inspekt inspektır instol instıns insted ov instıtüut instrakĢn instrumınt intelicınt intend intenĢın interest intresting intımidiıt intıneyĢınıl intörprıt intırapt ıntıvl intıvüu intu intrıdyus invelid invent invest
1.ĠÇĠNDE, ĠÇERĠ, ĠÇERDE, ĠÇERĠYE 2.POPÜLER AMACIYLA, MAKSADIYLA OLAY (önemsiz olay) KAPSAMAK GELĠR HATALI, YANLIġ ARTMAK ĠNANILMAZ, BÜYÜLEYĠCĠ GERÇEKTEN BAĞIMSIZ GÖSTERMEK, ĠġARET ETMEK EV ĠÇĠNDE, ĠÇERDE ENDÜSTRĠ AġAĞILIK ETKĠ, ETKĠLEMEK BĠLGĠ VERMEK RESMĠ OLMAYAN,GAYRI RESMĠ BĠLGĠ, ENFORMASYON ĠNCĠTMEK MÜREKKEP 1.HAN 2.MOTEL ARAġTIRMAK SORU BÖCEK ĠÇERĠSĠ
ISRAR ETMEK ĠNCELEMEK MÜFETTĠġ YERLEġTĠRMEK ÖRNEK YERĠNE ENSTĠTÜ,KURULUġ YÖNERGE;TALĠMAT ENSTRÜMAN ZEKĠ PLANLAMAK, MAKSAT, NĠYET PLAN 1.ĠLGĠ DUYMAK, ENTERESE OLMAK 2. FAĠZ ĠLGĠNÇ ARADA ULUSLARARASI ÇEVĠRĠ, YORUMLAMAK DURDURMAK, KESMEK(bir süre için), ARAYA GĠRMEK ARALIK, ARA RÖPORTAJ, GÖRÜġME ĠÇĠNE TANIġTIRMAK GEÇERSĠZ ĠCAT ETMEK, YARATMAK YATIRIM YAPMAK
31
http://alikoker.name.tr
Investigate Invite Iron Irregular Island Issue It Idiot Ignition Ignore Illustrate Imagination Imagine Imitate Imitation Immoral Impair Implement Imply Impress Impressive Incentive Incidentally Indefinite Indefinitely
ınvestıgeyt ınvayt ayrın ıregulır aylınd iĢuu it idyıt igniĢın ignoor ilıstreyt imecıneyĢın imecın imiteyt imiteyĢın imorıl impeyır ımplımınt implay impıres impıresiv insentiv insidentli indefinıt indefinitli
ARAġTIRMA YAPMAK,ÇALIġMAK DAVET ETMEK 1.DEMĠR 2.ÜTÜ DÜZENSĠZ ADA 1.BASKI 2.KONU 3.VERMEK O (cansız ve üçüncü tekil Ģahıs zamiri) APTAL 1)TUTUġMA, ATEġLEME, ATEġ ALMA 2)ATEġLEME TERTĠBATI ÖNEMSEMEMEK RESĠMLE GÖSTERMEK TASAVVUR, HAYAL TASAVVUR ETMEK, HAYAL ETMEK ÖRNEK ALMAK, TAKLĠT ETMEK TAKLĠT AHLAKSIZ, EDEPSĠZ BOZMAK 1)YÜRÜRLÜĞE KOYMAK 2)ALET ĠMA ETME ETKĠLEMEK ETKĠLĠ,ETKĠLEYĠCĠ TEġVĠK BUNUN YANINDA (=By the way) BELĠRSĠZ SONSUZ, SÜRESĠZ
Indemnify indemnifaı 1)TAZMĠNAT ÖDEMEK, SÖZ VERMEK, ZARARI KARġILAMAK Indemnity indemniti TAZMĠNAT Index indeks ĠNDEX Individual indivicul AYRI, BĠREY, FERT, KĠMSE Indorse indoos ÇEKĠ CIRO ETMEK,ONAYLAMAK Inevitable ınevıtıbl KAÇINILMAZ, HERHALDE OLAN Infinite ınfinit SONSUZ Inflammable inflemıbıl ATEġ ALABĠLĠR Inflate infleyt ġĠġMEK Inflation infleyĢın ENFLASYON Inflexible infleksıbıl EĞĠLMESĠ ZOR, BÜKÜLMEZ, ĠNATÇI Initial iniĢıl ĠLK HARF, BĠRĠNCĠ, BAġTAKĠ,PARAF Initiative iniĢıtiv ĠLK HAREKET,BAġLATMA,ĠNSĠYATĠF(Take the initiative) Inject incekt ġIRINGA YAPMAK Innocent inısınt SUÇSUZ, MASUM Insecure insikuır EMNĠYETSĠZ Insolvent insolvınt MÜFLĠS Inspire inspayır AKLA, FĠKRE GETĠRME, ESĠNLEME, ĠLHAM GELMESĠ Instant instınt HIZLI,DERHAL Insulate insuleyt ĠZOLE ETMEK Insult insalt HAKARET ETME, ONUR KIRMA Intangible intencıbıl MANEVĠ,MADDĠ OLMAYAN,INTANGIBLE ASSET=MADDĠ,VARLIK Intense intens DERĠN ÜZÜNTÜ, GÜÇLÜ DUYGU Intensive intensiv YOĞUN (Labour intensive:Emek yoğun) Interfere interfir 1)KARIġMA MÜDAHELE ETME 2)PARAZĠT YAPMA (tv,radyo) Intestines Invade Invoice Involve Ironically Irritate
intestinz inveyd invoys involv ayronikli iriteyt
BAĞIRSAKLAR ĠSTĠLA ETMEK FATURA ĠġE DALMAK,KARIġMAK,GEREKTĠRMEK,ĠÇERMEK TAM AKSĠ OLMA,ĠNADINA(Ġnadına tatilde yağmur yağdı.) KIZDIRMAK, SĠNĠRLENDĠRMEK, TAHRĠġ ETMEK (deri vb.) 32
http://alikoker.name.tr
Itch Item
J
Jail Jam January Jaw Jazz Jealous Jet Jewel Job Join Joint Joke Jolly Journal Journalist Journey Joy Judge Judgement Juice July Jump June Jury Just Justice Jack Jackal Jacket Jaguar Jar Jeans Jelly Jellyfish Jockey Jubilee
K
Keep Key Kick Kid Kill Kind King Kingdom Kiss Kitchen Knee Knife Knock Knot
it?i aytım
KAġINDIRMAK BĠRĠM
jeyl cem cenueri cov cez celıs cet cuıl cab coin coint couk coli cöönl cönılist cööni coy cac cacmınt cuis culy camp cuun cüri cast castis cek cekıl cekıt ceguar caar ciinz celi celifiĢ cokey cubılii
HAPĠS 1.REÇEL 2.SIKIġIKLIK (tfaffic jam ) OCAK ( ayı ) 1.ÇENE KEMĠĞĠ 2.ÇENE ÇALMAK,KONUġMAK CAZ KISKANÇ JET, FIġKIRMAK MÜCEVHER Ġġ BĠRLEġTĠRMEK, BĠRLEġMEK BĠRLEġĠK ġAKA ÇOK GAZETE,DERGĠ GAZETECĠ YOLCULUK MUTLULUK,EĞLENCE 1.HAKĠM 2.YARGILAMAK YARGI SU (meyve suyu v.s.) TEMMUZ SIÇRAMAK, ATLAMAK HAZĠRAN JÜRĠ 1.YALNIZ 2.HEMEN ġĠMDĠ ADALET 1)KRĠKO 2)VALE (Oyun kağıdında) 3)TORPĠL YAPTIRMAK ÇAKAL CEKET JAGUAR KAVANOZ JĠN, KOT PANTOLON (Pamuklu) JÖLE DENĠZANASI, MEDÜS, SU MEDÜSÜ COKEY JÜBĠLE
kiip kii kik kid kil kaynd king kingdım kis kiçın nii nayf nok not
KORUMAK, TUTMAK, DEVAM ETMEK ANAHTAR TEKME, TEKMELEMEK 1.ÇOCUK 2.DALGA GEÇMEK 3.GENÇ KEÇĠ ÖLDÜRMEK 1. ĠYĠ, DOST, SEVGĠLĠ 2.ÇEġĠT, TÜR KRAL KRALLIK ÖPÜCÜK, ÖPMEK MUTFAK DĠZ, DĠZ ÇÖKMEK BIÇAK VURMAK (kapıya vurmak) DÜĞÜM, DÜĞÜM ATMAK
33
http://alikoker.name.tr
Know Knowledge Keen Ketchup Kidnap Kidney Kin Knight Knob
L
Labour Lack Ladder Lady Lake Lamb Lame Lamp Land Land Landlady Language Large Last Last Late Laugh Laundry Lavatory Law Lawful Lawyer Lay Lazy Lead Lead Leader Leadership Leaf Lean Learn Least Leather Leave Left Leg Legacy Legal Lemon Lend Lens Less Lesson Let Letter Letter Box
nou navlıc kiin ket?ıp kıdnep kidniy kin nayt nob
leybır lek ledır leydi leyk lemb leym lemp lend lend lendleydi lengwıc larc lest lest leyt laf londri levıtri lou lofl louyır ley leyzi led liid liidır liidıĢip liif liin lörn liist ledır liiv left leg legisi ligl lemın lend lenz les lesn let letır letır baks
BĠLMEK BĠLGĠ KESKĠN (Keen on:hoĢlanmak) KETÇAP ZORLA KAÇIRMAK (Ġnsan, hayvan vb.) BÖBREK AĠLE, AKRABA SĠLAHġÖR, ġOVALYE, SATRANÇTA AT TOKMAK, TUTACAK
Ġġ(elle yapılan zor iĢ),ĠġGÜCÜ EKSĠKLĠK MERDĠVEN HANIMEFENDĠ GÖL KUZU, KUZU, KOYUN ETĠ TOPAL LAMBA KARA,ARAZĠ ĠNĠġ YAPMAK, KONMAK (uçak v.s.) EVSAHĠBĠ BAYAN, EVĠNĠ KĠRAYA VEREN DĠL ( yabancı dil v.b ) GENĠġ SON, SONUNDA, GEÇMĠġ DEVAM ETMEK, SÜRMEK, YETERLĠ OLMAK 1.GEÇ 2.SONU (late september=eylül sonu v.b) GÜLMEK YIKANACAK ÇAMAġIR, ÇAMAġIRHANE TUVALET YASA, KANUN YASAL AVUKAT KOYMAK(bir Ģeyin üstüne), YATIRMAK TEMBEL 1.KURġUN (metal) 2.KURġUN KALEM UCU ÖNDERLĠK ETMEK,ÖNDE GĠTMEK, YOL GÖSTERMEK ÖNDER, LĠDER ÖNDERLĠK YAPRAK 1.ĠNCE, YAĞSIZ 2.EĞĠLMEK YASLANMAK ÖĞRENMEK EN AZ DERĠ TERK ETMEK 1.SOL 2.KALAN BACAK MĠRAS YASAL LĠMON ÖDÜNÇ VERMEK LENS DAHA AZ DERS BIRAKMAK MEKTUP, HARF MEKTUPLUK
34
http://alikoker.name.tr
Level Liberal Liberty Library
levl libırıl libırti laybrıri
Licence Lie Lie Life Lift Light Like Likely Line Link Lip Liquid List Listen Little Live Live Lives Living Load Local Lock Long Look Loose Lose Loss Lot Loud Love Lovely Low Lower Luck Lucky Luggage Lunch Lung Luxury Label Laboratory Ladle Lamppost Lampshade Lane Lash Launch Laundry-Basket League Leak Lease Lecture Length
DÜZEY, SEVĠYE LĠBERAL SERBEST OLMAK KĠTAPLIK, KÜTÜPHANE
laysıns laı laı layf lift layt layk laykli layn link lip likuit list lisın litıl laıv liv layvz living loud lokıl lok long luuk luuz luuz los lot laud lav lavli lov lovır lak laki lagıc lanç lang lakĢıri leybl lıborıtri leydıl lembpost lempĢeyd leyn leĢ lon? londıribeskıt liıg liik liis lek?ır length
LĠSANS (ehliyet v.b ) YALAN, YALAN SÖYLEMEK YATMAK YAġAM, HAYAT 1.ASANSÖR 2.YUKARI KALDIRMAK 1.IġIK 2.AÇIK (renklerde) 3.HAFĠF 1. HOġLANMAK 2.GĠBĠ BÜYÜK OLASILIKLA ÇĠZGĠ, SATIR, SIRA BĠRLEġTĠRMEK DUDAK SIVI LĠSTE DĠNLEMEK KÜÇÜK CANLI YAġAMAK YAġAMLAR YAġAM BĠÇĠMĠ YÜK, YÜKLEMEK,SĠLAH DOLDURMAK BÖLGESEL, YEREL KĠLĠTLEMEK, KĠLĠT UZUN BAKMAK, BAKIġ BOL, BAĞSIZ KAYBETMEK KAYIP, ZARAR ÇOK YÜKSEK SESLĠ SEVGĠ;AġK SEVĠMLĠ ALÇAK, DÜġÜK AġAĞIYA ĠNDĠRMEK ġANS ġANSLI VALĠZ, YÜK ÖĞLE YEMEĞĠ AKCĠĞER LÜKS ETĠKET LABORATUVAR KEPÇE (Yemek) SOKAK LAMBASI ABAJUR DAR YOL, ġERĠT (Oto yolda vb.) KAMÇI, BĠRġEYĠ ANĠ VE HIZLI SALLAMAK BĠRġEYE BAġLAMAK, ROKET FIRLATMAK ÇAMAġIR SEPETĠ BĠRLĠK, LĠG AKINTI, SIZMAK BELĠRLĠ BĠR ZAMAN ĠÇĠN KĠRALAMA DERS, KONFERANS VERMEK UZUNLUK 35
http://alikoker.name.tr
Lettuce Lever Liar Lick Lid Lighter Limit Liquidate Literature Litter Liver Loaf Loan Lobster Locate Lonely Lorry Loyal Loyalty
letıs liivır layır lik lid laytır limit likvideyt litricır litır livır lof lon lobstır lokeyt lanliy lori loyıl loyıltiy
Memorial Memorize Memory Men Mend Mental Mention Merchant Mercy Mere Merry Mess Message Metal Meter Method Metre Mice Middle Midnight Military Milk Mill Mimic Mind Mind Mine Minimum Minister Minor Minority Minus Minute Mirror Miss Miss
memoriıl memırayz memıri men mend mentıl menĢın mörçınt mörsi miır meri mes mesıc metıl mitır methıd mitr mays midl midnayt militıri milk mil mimik maynd maynd mayn minımum minıstır maynır maynorıti maynıs mınıt mirır mis mis
M
SALATA, KIVIRCIK KALDIRAÇ, MANĠVALA YALANCI YALAMAK KAPAK ÇAKMAK HAT, SINIR, LĠMĠT TASFĠYE ETMEK, ÖLDÜRME, KURTULMAK, BAġINDAN ATMAK EDEBĠYAT ÇÖP,DAĞINIKLIK KARACĠĞER BÜTÜN EKMEK, VAKTĠ BOġA GEÇĠRMEK ÖDÜNÇ VERMEK, BORÇ VERMEK, BORÇ ĠSTAKOZ KURMAK,YERLEġTĠRMEK YALNIZ, KĠMSESĠZ KAMYON SADIK SADAKAT,BAĞLILIK
BĠR KĠġĠNĠN ANISINA YAPILAN YAPIT EZBERLEMEK HAFIZA ADAMLAR TAMĠR ETMEK ZĠHĠNSEL BAHSETMEK TÜCCAR MERHAMET SADECE,YALNIZCA MUTLU KARGAġALIK,DAĞINIKLIK MESAJ METAL ÖLÇEK METOT METRE FARELER ORTA GECE YARISI (24:00) ASKERĠ SÜT 1.DEĞĠRMEN 2.ĠMALATHANE TAKLĠT ETMEK (birini) AKIL BĠRĠNE BAKMAK,DERT ETMEK 1.BENĠM 2.MADEN OCAĞI 3.MAYIN ENAZ 1.BAKAN 2.BÜYÜKELÇĠ YARDIMCISI ÖNEMSĠZ, UFAK, MĠNÖR AZINLIK EKSĠ ( - ) 1.DAKĠKA 2.ÇOK KÜÇÜK 3.ZABIT AYNA 1.ÖZLEMEK 2.KAÇIRMAK,KAYIP BAYAN
36
http://alikoker.name.tr
Missile Mission Mistake Misunderstand Mix Model Moderate Modern Modest Moment Monday Money Monkey Month Moon More Morning Mosque Most Mother Motor Mountain Mouse Mouth Move Movement Much Mud Murder Music Must My Mystery Machine Machine-Gun Mad Madam Magic Mail Main Make Make-Up Male Man Manage Management Manager Manner Many Map March Mark Market Marry Marvellous Mask Mass Master
misayl miĢn misteyk misandırstend miks madl madırıt madn modıst moumınt mondey mani manki manth muun mor morning mosk moust madır moutır mauntın maus mauth muuv muuvmınt maç mad mördır müuzik mast may mıstri mıĢiin mıĢiin gan med medım mecik meyl meyn meyk meyk ap meyl men menıc menıcmınt menıcır menır meni mep març mark maakıt meri marvılıs mesk mes mestır
FÜZE, FIRLATILAN CĠSĠM ÖZEL BĠR GÖREV ĠÇĠN YOLCULUK,MĠSYON HATA YANLIġ ANLAMAK KARIġTIRMAK, KARIġMAK MODEL (model araba,manken v.b) ILIMLI, ORTADA MODERN, ÇAĞDAġ ALÇAKGÖNÜLLÜ, ILIMLI AN PAZARTESĠ PARA MAYMUN AY (takvim ayı) AY DAHA FAZLA SABAH CAMĠ EN ÇOK ANNE MOTOR DAĞ FARE AĞIZ HAREKET ETMEK, ETTĠRMEK HAREKET ÇOK (miktarca) ÇAMUR CĠNAYET MÜZĠK ZORUNLULUK BENĠM ESRAR, BĠLĠNMEZLĠK MAKĠNE MAKĠNELĠ TÜFEK DELĠ MADAM, BAYAN BÜYÜ POSTA ANA, ESAS 1.YAPMAK 2.ÇEġĠT 1.MAKYAJ 2.UYDURMAK ERKEK ADAM YÖNETMEK, KONTROL ETMEK YÖNETĠM, ĠDARE YÖNETĠCĠ, MENAJER TAVIR, GÖRGÜ BĠRÇOK HARĠTA 1.MARġ 2.YÜRÜYÜġ 3.MART (ayı) ĠġARETLEMEK, ĠġARET PAZAR, PĠYASA EVLENMEK ġAHANE, HARĠKA MASKE KÜTLE, KĠTLE, KALABALIK UZMAN, ġEF, SAHĠP, HOCA 37
http://alikoker.name.tr
Match Material Matter May Me Meal Mean Mean Meaning Means Meantime Meanwhile Measure Meat Mechanic Medal Medicine Meet Meeting Melody Melon Melt Member Memorable Memorandum Magazine Magnet Magnificent Magnifying-Glass Maid Maintain Major Majority Maniac Manual Manufacture Margin Marmalade Massacre Massive Mat Mate Mathematics Mattress Mature Maturity Maximum Meadow Mechanic Medical Merely Merge Merit Might Mike Mild Millet Millionaire
meç metıriıl metır mey mi miıl miin miin miining miins miintaym miinvayl mejır miit mekanik medıl medisin miit miiting melodi melın melt membır memırıbl memırendım magızin magnit megnıfısınt megnıfaing-glass meyd meynteyn mecır mıcorıti meniyak menyul menufek?ır maacın maamıleyd mesıkır mesiv met meyt methemetiks metrıs me?ur me?uriti mexsimum medo mikenik medıkıl miıli mörc merit mayt mayk mayld milıt milyıner
1.UYMAK, UYUġMAK 2.MAÇ 3.KĠBRĠT MALZEME, KUMAġ 1.MESELE 2.ÖNEMLĠ OLMAK 1.MAYIS 2.MAY BE = BELKĠ BANA, BEN YEMEK 1.ANLAMINA GELMEK,ĠSTEMEK,PLANLAMAK 2.CĠMRĠ ORTALAMA ANLAM 1.STĠL, YOL, YARDIM 2.PARA BU ARADA BU ARADA, AYNI ANDA ÖLÇÜ ET MEKANĠK MADALYA ĠLAÇ, TIP BULUġMAK, KARġILAMAK TOPLANTI, MĠTĠNG EZGĠ, MELODĠ KAVUN ERĠMEK ÜYE UNUTULMAYACAK NOT 1)SĠLAH DEPOSU 2)MAGAZĠN 3)ġARJÜR (SĠLAHIN) MIKNATIS AZAMET, ĠHTĠġAM BÜYÜTEÇ KADIN HĠZMETÇĠ 1)BAKIM ONARIM 2)ESKĠ HALĠNDE KORUMA 3)DESTEKLEME 1)BÜYÜK, ÖNEMLĠ 2)BĠNBAġI (ORDUDA) ÇOĞUNLUK MANYAK EL ĠLE YAPILAN ÜRETMEK (Fab. vb) MARJ, KATKI MARMELAT KATLĠAM, KATLĠAM YAPMAK ÇOK BÜYÜK VE AĞIR HASIR, PASPAS ARKADAġ MATEMATĠK YATAK, SEDĠR 1)OLGUN,ERGĠN(Hayvan,meyve,insan)2)VADESĠ GELEN(Ödem OLGUNLUK ZAMANI, VADE ZAMANI MAKSĠMUM, AZAMĠ ÇAYIR, MERA MAKĠNĠST,MAKĠNA USTASI2)EL SANATLARINA AĠT3)MEKANĠ TIBBĠ SADECE, ANCAK BĠRLEġEREK KAYBOLMA, KONSOLĠDASYON (ġirket, devlet) HAKETMEK, DEĞMEK 1)KUVVET,KUDRET 2)BELKĠ (Might be:Az ihtimalli.) MĠKROFON 1)HAFĠF 2)YUMUġAK 2)ILIK DARI MĠLYONER 38
http://alikoker.name.tr
Mince Miracle Miser Miserable Misery Mislay Mobile Moisture Mole Monument Mood Moral Morale Mortgage Mosquito Moss Motion Motive Mud-Guard Multiply Murmur Muscle Museum Mushroom Muslim Mustard Mute Mutter Mutual
mins mirıkıl mayzır mizrıbıl mısiri misley mobayl moıs?ır mol monımınt muud morıl mıraal morgey? mıskiito mos moĢın motiv madgard maltıpılay mörmır masıl müuzım maĢrum mazlım mastırd müut matır müu?ul
Nail Name Narrow Nation National Native Natural Nature Near Necessary Necessity Neck Need Needle Neglect Neighbour Neither Neither...Nor... Nephew Nervous Nest Net Never Nevertheless New News
neyl neym nerou neyĢın neyĢınl neytiv neçrıl neyçır niır nesısıri nısesiti nek niid niidl nıglekt neybır niidır naydır..nor.. nevüuu nörvıs nest net never nevedıles nuu nüuz
N
KIYMA (Et vb.), KIYMAK MUCĠZE HASĠS, CĠMRĠ SEFĠL SEFALET NEREYE KOYDUĞUNU UNUTMAK OYNAK,HAREKETLĠ NEM 1)KÖSTEBEK 2)VÜCUTTAKĠ BEN ANIT, ABĠDE MĠZAÇ, RUH HALĠ AHLAK MORAL ĠPOTEK SĠVRĠSĠNEK YOSUN (Nemli yerlerde oluĢan) HAREKET, ÖNERME 1)MOTĠVLENMEK 2)GÜDÜ ÇAMURLUK ÇARPMAK, ÇOĞALMAK MIRILDANMAK,UĞULTU PAZU, KAS MÜZE MANTAR MÜSLÜMAN HARDAL 1)SESĠZ 2)DĠLSĠZ MIRILDANMAK, KISIK SESLE SÖYLENMEK MÜġTEREK,ĠKĠ TARAFLI (mutual friend=ortak arkadaĢ)
1.TIRNAK 2.ÇĠVĠ ĠSĠM DAR ULUS ULUSAL YERLĠ (her native language) DOĞAL DOĞA YAKIN GEREKLĠ GEREKLĠLĠK BOYUN, ENSE GEREKSĠNĠM, ĠHTĠYAÇ ĠĞNE, ġĠġ ĠHMAL ETMEK KOMġU HĠÇBĠRĠ NE O..NE ÖBÜRÜ YEĞEN (erkek) SĠNĠRLĠ YUVA, KUġ YUVASI 1.AĞ 2.NET (brütün tersi) HĠÇBĠR ZAMAN ,ASLA BUNA RAĞMEN, HALA, AMA YENĠ HABER
39
http://alikoker.name.tr
Newspaper Next Nice Niece Night Nil No Noble Nobody Noise None Noon Normal North Nose Not Note Nothing Notice November Now Nowadays Nowhere Nuisance Number Nurse Nut Napkin Narrate Nasty Naughty Needless Negotiate Network Nickname Nightmare Nominate Nonsense Notorious Novel Nude Nylon
O
Oak Obey Object Object Observation Observe Obtain Obvious Occasion Occupation Occupy Ocean October
nüuspeypır nekst nays niis nayt nil no noubl noubadi noiz nan nuun normıl north nouz nat not nathing noutis novembır nau nauıdeyz nouweır nuusıns nambır nörs nat nepkin nıreyt nasti noti nidless nigoĢıeyt netwörk nikneym naytmeyr nomineyd nonsıs nutoriyus novıl nüud naylon
ook obey ıbcekt abcekt abzıveyĢın ıbzörv ıbtein ıbvıyıs ıkeyjn aküpeyĢın aküpay ouĢın oktobır
GAZETE EN YAKIN, BĠR SONRAKĠ, ERTESĠ HOġ YEĞEN (kız) GECE SIFIR, BOġLUK HAYIR SOYLU HĠÇ KĠMSE GÜRÜLTÜ HĠÇBĠRĠSĠ ÖĞLE ZAMANI NORMAL KUZEY BURUN DEĞĠL 1. NOT 2.KAĞIT PARA 3. NOTA HĠÇBĠR ġEY DUYURU, DĠKKATĠNĠ ÇEKMEK KASIM ġĠMDĠ BUGÜNLERDE HĠÇ BĠRYER SIKINTI, DERT SAYI, NUMARALANDIRMAK HEMġĠRE, HASTABAKICI 1.KURUYEMĠġ (fındık v.b) 2.SOMUN PEÇETE ANLATMAK, SÖYLEMEK PĠS, KÖTÜ KOKULU, HOġ OLMAYAN YARAMAZ (naughty child = yaramaz ?ocuk) LÜZUMSUZ GÖRÜġMEK,MÜZAKERE ġEBEKE,ÇALIġMA AĞI TAKILMIġ AD, LAKAP KABUS 1)ADAY GÖSTERMEK(BaĢkan v.b) 2)ATAMAK,GÖREVLENDĠRME SAÇMA KÖTÜ ÜNLÜ, KÖTÜ ÜN ROMAN ÇIPLAK NAYLON
MEġE SÖZ DĠNLEMEK, ĠTAAT ETMEK ĠTĠRAZ ETMEK NESNE, OBJE, AMAÇ GÖZLEM GÖZLEM YAPMAK TEDARĠK ETMEK, SAĞLAMAK AġĠKAR VESĠLE 1.MESLEK 2.ĠġGAL ĠġGAL ETMEK, OTURMAK, KAPLAMAK, MEġGUL ETMEK OKYANUS EKĠM (ayı )
40
http://alikoker.name.tr
Of Off Offence Offend Offer Office Officer Official Often Oil Old On Once One Only Open Operate Operation Operator Opinion Opportunity Opposite Optimist Or Orange Order Ordinary Organ Organize Origin Other Otherwise Ought Our Out Outline Out-Of-Date Output Outside Oven Over Overcome Owe Own Owner Ox Oar Oasis Oblige Occur Odd Okay (Ok) Old-Fashioned Omelette Omit Onion Option Oral
ov of ıfens ıfend ofır ofis ofisır ofiĢl ofn oyl old an wans wan ounli oupın opıreyt opıreyĢın opıreytır opinyın aporçüniti apızit aptimist or orınc oordır oodnri orgın orgınayz oricin adır adırwayz oot aar aut autlayn aut ov deyt autput autsayd avn ouvır ouvıkam ou on ounır oks or oesis ıblayc ıkör od okey old feyĢınd omlıt ımit anyın opĢın orıl
ĠYELĠK EKĠ, NIN YOK OLMAK, EKSĠLMEK 1.YASADIġI Ġġ 2.SALDIRI, OFENS KIZDIRMAK, ĠNCĠTMEK (birini) TEKLĠF ETMEK OFĠS SUBAY, MEMUR RESMĠ SIK SIK YAĞ, PETROL ESKĠ, YAġLI ÜZERĠNDE 1.BĠR KEZ 2.BĠR AN ÖNCE BĠR SADECE, YALNIZCA AÇIK, AÇMAK ÇALIġMAK 1.OPERASYON 2.AMELĠYAT OPERATÖR DÜġÜNCE FIRSAT ZIT,TERS ĠYĠMSER VEYA 1.PORTAKAL 2.TURUNCU 1.EMĠR 2.SĠPARĠġ 3.DÜZEN, SIRA SIRADAN, NORMAL 1.ORG 2.ORGAN 3.ORGANĠZASYON, KURULUġ ORGANĠZE ETMEK KÖKEN, ORĠJĠN DĠĞER 1.BAġKA TÜRLÜ 2.YOKSA,AKSĠ TAKTĠRDE ..MELĠ ..MALI EKĠ BĠZĠM DIġARI ANA HAT, ÖZETLEMEK MODASI GEÇMĠġ, ESKĠ ÇIKTI DIġARI FIRIN 1.ÜSTÜNDE 2.BĠTMEK ÜSTESĠNDEN GELMEK BORÇLU OLMAK SAHĠP OLMAK SAHĠP BOĞA KÜREK VAHA 1)ZORUNLU KILMAK 2)MĠNETTAR KILMAK 3)YAPMAK,SAĞLAMAK OLMAK TUHAF,ACAĠP PEKĠ, TAMAM ESKĠ MODA OMLET ATLAMAK, HARĠÇ BIRAKMAK SOĞAN SEÇME, SEÇENEK, OPSĠYON SÖZLÜ 41
http://alikoker.name.tr
Orbit Orchard Original Oval Overdo Overdue Overtake Overtime Overwork Owl Oxygen Oyster
P
Pack Packet Page Pain Painful Paint Painter Pair Palace Pale Pan Panic Paper Paradise Paragraph Parcel Pardon Parent Park Parliament Parrot Part Particular Partner Part-Time Party Pass Passage Passenger Passport Password Past Patience Patient Pay Payment Peace Pear Peculiar Pen Penalty Pencil People
orbit or?ıd arıcınıl ovıl ovırdu overduu ovırteyk ovırtaym ovırvörk aul oksıcın oistır
YÖRÜNGE BOSTAN ORJĠNAL, ĠLK, YENĠ OVAL FAZLA PĠġĠRMEK, FAZLA YAPMAK VADESĠ GEÇMĠġ GEÇMEK, SOLLAMAK FAZLA MESAĠ FAZLA ÇALIġMAK, AġIRI ÇALIġMAK BAYKUġ OKSĠJEN ĠSTĠRĠDYE
pek pekıt peyc peyn peynful peynt peyntır peır pelıs peyl pen penik peypır perıdays perıgraf paasl paadn perınt park parlımınt perıt part pıtikülır partnır part taym paati pes pesıc pesıncır pasport paswörd pest peyĢns peyĢnt pey peymınt piis peır pıküliır pen penılti pensl piipl
PAKETLEMEK PAKET SAYFA ACI, AĞRI AĞRILI BOYAMAK, BOYA 1.RESSAM 2.BOYACI ÇĠFT SARAY SOLUK,SOLGUN (renk) TAVA PANĠK 1.KAĞIT 2.GAZETE 3.EVRAK, KĠMLĠK CENNET PARAGRAF PARÇA PARDON ANA BABA 1.PARK 2.PARK ETMEK PARLAMENTO PAPAĞAN KISIM, BÖLÜM ,AYIRMAK YALNIZ, ÖZEL, TĠTĠZ 1.ORTAK 2.PARTNER YARIM GÜN PARTĠ GEÇMEK, GEÇĠRMEK PASAJ YOLCU PASAPORT PAROLA GEÇMĠġ SABIR 1.SABIRLI 2.HASTA ÖDEMEK ÖDEME BARIġ ARMUT GARĠP 1.AĞIL 2.TÜKENMEZ KALEM CEZA KURġUN KALEM HALK
42
http://alikoker.name.tr
Pepper Per Perfect Perform Performance Perhaps Permission Permit Person Personality Persuade Petrol Phone Photo Piano Pick Pickpocket Picnic Picture Pie Piece Pig Pigeon Pile Pill Pilot Pin Pine Pineapple Pink Pipe Pity Place Plain Plan Plane Plant Plantation Plate Play Player Pleasant Please Pleasure Plenty Plough Plug Plus Pocket Poem Poet Poetry Point Poison Police Policy Polish Polite
pepır pör pörfekt pörform pörformıns pörheps pörmiĢn pörmit pörsın pörsınelıti pörsweyd petrıl foun foutou pieno pik pikpakıt piknik pikçır pay piis pig picın payl pil paylıt pin payn paynepl pink payp piti pleys pleyn plen pleyn plent plenteyĢn pleyt pley pleyır pleznt pliiz plejır plenti plau plag plas pakıt poım poıt poıtri point poizın pıliis palısi poliĢ pılayt
BĠBER HER KUSURSUZ, YETKĠN 1.ÇALIġMAK 2.UYGULAMAK PERFORMANS BELKĠ ĠZĠN 1.ĠZĠN VERMEK 2.ĠZĠN KAĞIDI KĠġĠ KĠġĠLĠK ĠKNA ETMEK PETROL TELEFON FOTOĞRAF PĠYANO TOPLAMAK, SEÇMEK YANKESĠCĠ PĠKNĠK RESĠM PASTA, BÖREK PARÇA DOMUZ GÜVERCĠN ÜST ÜSTE KOYMAK HAP PĠLOT TOPLU ĠĞNE ÇAM ANANAS PEMBE 1.BORU 2.PĠPO 3.FLÜT ACIMAK (What a pity : Ne yazık) YER, YERLEġTĠRMEK AÇIK, ORTADA, DÜZ PLAN, PLANLAMAK UÇAK 1.BĠTKĠ, BĠTKĠ EKMEK 2.FABRĠKA, TESĠS EKĠLĠ YER TABAK 1.OYNAMAK 2.ÇALMAK (bir müzik aletini) OYUNCU, ÇALAN KEYĠFLĠ, ZEVKLĠ 1.LÜTFEN 2.MUTLANDIRMAK ZEVK ÇOK SAYIDA TOPRAĞI SÜRMEK FĠġ, BANYO TIKACI ARTI CEP ġĠĠR ġAĠR, OZAN ġĠĠRLER, ġAĠRLĠK, ġĠĠRLE ĠLGĠLĠ NOKTA, UÇ ZEHĠR POLĠS 1.POLĠÇE 2.YÖNETĠM ĠLKESĠ, POLĠTĠKA PARLATMAK KĠBAR 43
http://alikoker.name.tr
Political Politician Politics Pool Poor Population Pork Port Position Positive Possess Possession Possibility Possible Post Postpone Pot Potato Pour Powder Power Powerful Practical Practice Practise Praise Pray Preach Predict Prefer Pregnant Prejudice Preparation Prepare Presence Present Present President Press Press Pressure Pretend Pretty Prevent Previous Price Pride Priest Prince Principal Print Prison Prisoner Private Prize Probable Problem Produce
pılitikl polıtiĢın palitiks puul puur papüleyĢn pork port pıziĢn pazitiv pızes pızeĢn pasıbilıti pasıbl poust pospon pot poteyto poor paudır pauır pauıfl prektikl prektis prektis preyz prey priiç prıdikt prıför pregnınt precıdis prepıreyĢn prıpeır prezns preznt prizent prezidınt pres pres preĢır pritend priti privent priiviıs prays prayd priist prins prinsipl print prizn priznır prayvıt prayz prabıbl prablım prodyus
POLĠTĠK POLĠTĠKACI, POLĠTĠKAYLA UĞRAġAN POLĠTĠK HAVUZ 1.YOKSUL 2.ZAVALLI NÜFUS DOMUZ ETĠ LĠMAN DURUM, KONUM 1.EMĠN, KESĠN 2.OLUMLU SAHĠP OLMAK SAHĠPLĠK OLASILIK OLASI, MÜMKÜN 1.POSTA 2.ĠġARET 3.DEVRĠYE GEZMEK (askerde) ERTELEMEK TENCERE PATATES DÖKMEK, AKITMAK TOZ, PUDRA GÜÇ GÜÇLÜ PRATĠK ALIġTIRMA ALIġTIRMA YAPMAK ÖVMEK DUA ETMEK VAAZ VERMEK TAHMĠN ETMEK YEĞLEMEK, TERCĠH ETMEK HAMĠLE ÖNYARGI HAZIRLIK HAZIRLAMAK VARLIK(bir yerde varlığı ) BURADA, MEVCUT, ġĠMDĠKĠ, ARMAĞAN SUNMAK BAġKAN 1.BASKI 2.ÜTÜLEME 3.BASIN BASKI YAPMAK, BASMAK BASINÇ, BASKI GĠBĠ GÖZÜKMEK, TAKLĠT YAPMAK 1.SEVĠMLĠ 2.OLDUKÇA KORUMAK ÖNCEKĠ FĠYAT ONUR,GURUR RAHĠP PRENS 1.EN ÖNEMLĠ 2.PRENSĠP 3.ANA PARA (borçta) 1.BASMAK(harfler vs.) 2.ĠZ HAPĠS 1.MAHKUM 2.ESĠR ÖZEL ÖDÜL OLASI SORUN, PROBLEM ÜRETMEK 44
http://alikoker.name.tr
Product Production Profession Profit Programme Progress Promise Pronounce Proof Proper Property Proposal Propose Protect Protest Proud Prove Provide Pub Public Publish Pull Pullover Pump Punch Punish Pupil Puppet Puppy Purchase Purple Purpose Push Put Puzzle Pyjamas Packed Palm Panel Pants Parachute Parade Participate Passive Pasta Paste Pastime Path Patrol Patron Pause Paw Pea Peach Peak Peanut Pearl Peasant
prıdak prodakĢn profeĢn profit prougrem prougres promis pronauns pruuf prapır prapıti propouzl propouz prıtekt protest praud pruuv provayd pab pablik pabliĢ pul pulouvır pamp panç paniĢ püupl papıt papi pörçıs pörpıl pöpıs puĢ put pazl pıcaamız pekt paam penıl pents perıĢut pıreyd partısipeyt pesiv pesti peyst pastaym peth petrol petrın poz poo pii pii? pik pinat pörl peznt
ÜRÜN ÜRETĠM MESLEK KAR PROGRAM GELĠġME SÖZ VERMEK OKUNUġUNU ÇIKARTMAK, TELAFFUZ ETMEK KANIT UYGUN, DOĞRU MAL, MÜLK (bir iĢinin sahip olduğu), EġYA PLAN, ÖNERĠ 1.PLANINI AÇIKLAMAK 2.EVLĠLĠK TEKLĠF ETMEK KORUMAK PROTESTO GURURLU KANITLAMAK SAĞLAMAK, TEDARĠK ETMEK PAB, BĠRAHANE HALK (puplıc sector=devlet sektörü ) BASIM (bir yayını) ÇEKMEK 1.KAZAK 2.ARABAYI DURDURMAK, KENARA ÇEKMEK POMPA 1.DELMEK 2.YUMRUKLAMAK CEZALANDIRMAK 1.ÖĞRENCĠ 2.GÖZBEBEĞĠ KUKLA GENÇ KÖPEK SATIN ALMAK MOR AMAÇ ĠTMEK KOYMAK BULMACA, PROBLEM PĠJAMA KALABALIK, BĠR SÜRÜ ĠNSAN 1)AVUÇ 2)PALMĠYE AĞACI PANEL 1)DON 2)PANTOLON (AmE) PARAġÜT RESMĠ GEÇĠT BAġKALARIYLA BĠRLĠKTE ÇALIġMA, OYNAMA, KATILMA PASĠF, EYLEMSĠZ MAKARNA (Hamurdan yapılan Ģeyler) BEYAZ TUTKAL, MACUN, HAMUR HOġ ĠYĠ ZAMAN PATĠKA, KÜÇÜK YOL DEVRĠYE 1)DESTEKLEYĠCĠ KĠġĠ 2)DEVAMLI MÜġTERĠ MOLA, ARA HAYVAN PENÇESĠ BEZELYE ġEFTALĠ ZĠRVE, TEPE YER FISTIĞI ĠNCĠ ÇĠFTÇĠ, KÖYLÜ KESĠM 45
http://alikoker.name.tr
Pedal Pedestrian Peel Penknife Pension Perfume Peril Period Permanent Persist Pessimist Petrol Station Philosophy Physical Picket Pickle Pillow Pillowcase Pincers Pinch Pioneer Pistol Pity Plastic Platform Playground Plum Plumber Pole Porcelain Porter Postage Poverty Power Of Attorney Power-House Precious Precisely Prescription Preserve Primarily Primary Primitive Priority Privilege Process Prohibit Promote Promotion Propeller Proportion Prosecute Prostitution Proverb Provocation Provoke Publicity Pull Up Pulse
pedıl pidestriın piil pen nayf penĢın pörfyüüm peril periid pörmınınt pesist pesimist petrıl steyĢın fılosıfi fizıkıl pıkıt pıkıl pilow pilokeys pin?ırs pin? paynır pıstıl piti plestik pletform pleygraund plam plamır pol poselın pootır postı? povitı pavır ıv atörn pauwırhaus presis prısayzlı priskrıpĢın prizörv pramırili praymeri primitiv payoriti privılı? proses prıhibit prımot primoĢın prıpelır propoĢın prasıkyut prostıtuĢın provörb prıvıkeyĢın prıvok pablısiti pull ap pals
PEDAL YAYA GĠDEN KABUK SOYMAK (Meyve) ÇAKI EMEKLĠ MAAġI PARFÜM BÜYÜK TEHLĠKE 1)ÇAĞ, DEVĠR, PERĠOD 2)ADET (hali) DEVAMLI,SÜREKLĠ DEVAM ETMEK KÖTÜMSER BENZĠNCĠ FĠZOLOFĠ FĠZĠKSEL GREV GÖZCÜSÜ, FABRĠKA ÖNÜNDE BEKLEME TURġU YASTIK YASTIK KILIFI 1)KERPETEN 2)KISKAÇ (Yengecin v.b.) ÇĠMDĠKLEMEK, SIKIġTIRMAK (Kapıya vb.) ÖNCÜ TABANCA ACIMAK (What a pity : Ne yazık) PLASTĠK 1)PLATFORM, YÜKSEKÇE YER, KÜRSÜ 2)PERON OYUN SAHASI 1)ERĠK 2)BONBON SEKERĠ MUSLUK TAMĠRCĠSĠ 1)KUTUP 2)DĠREK, KAZIK PORSELEN 1)HAMMAL 2)KAPICI POSTA ÜCRETĠ FAKĠRLĠK VEKALETNAME 1)ELEKTRĠK SANTRALI 2)OLAĞANÜSTÜ ENERJĠYE SAHĠP ġEY KIYMETLĠ, ÇOK SEVĠLEN KESĠNLĠKLE, TAM MANASIYLA REÇETE KORUMAK,KONSERVE YAPMAK ANA OLARAK 1)ÖNCELERĠ,ESKĠDEN 2)ANA,BAġ-Primary cause 3)ĠLK OKU 1)ĠLKEL 2)BASĠT, MODASI GEÇMĠġ ÖNCELĠK ĠMTĠYAZ ĠġLEM YASAKLAMAK 1)ĠLERLEME,TERFĠ ETME 2)TANITIM(Ürün vb.SatıĢ i?in) TERFĠ 1)ĠLERĠYE YÜRÜTEN ġEY 2)VAPUR VEYA UÇAK PERVANESĠ ORANTI TAKĠP ETMEK, KAVUġTURMAK, DAVA AÇMAK, SUÇLAMAK FUHUġ ATA SÖZÜ KIġKIRTMA KIġKIRTMAK, KIZDIRMAYA NEDEN OLMAK ĠLAN, REKLAM, YAYINLAMA ARACI DURDURMAK NABIZ, VURUġ 46
http://alikoker.name.tr
Pumpkin Punctual Pure Purse Pyramid
Q
pampkin pank?uıl püur pöös piramit
Quality Quantity Quarrel Quarter Queen Question Queue Quick Quiet Quite Quiz Qualified Quota Quote
kualıti kuantıti kuarıl kootır kuiin quesçın küu kuik kuayıt kuayt kuiz kwolifayd kwotı kwot
Rabbit Race Race Radiator Radio Rail Railway Rain Raincoat Raise Range Rank Rapid Rare Rate Rather Raw Razor Reach Read Ready Realize Really Reason Reasonable Recall Receipt Receive Recent Reception Recognize Recommend Record Recover
rebit reys reys reydieytır reydio reyl reylwey reyn reynkout reyz reync renk repid reyr reyt radır row reyzır riiç riid redi riılayz riıli riizn riiznıbl rikol rısiit rısiiv riisnt risepĢn rekıgnayz rekımend rekord rikavır
R
KABAK TAM ZAMANINDA SAF, TEMĠZ KÜÇÜK EL ÇANTASI PĠRAMĠT
NĠTELĠK, KALĠTE MĠKTAR TARTIġMAK, ATIġMAK ÇEYREK KRALĠÇE SORU, SORMAK SIRA, KUYRUK ÇABUK SESSĠZ, SAKĠN, HUZURLU HEMEN HEMEN, YAKLAġIK OLARAK KÜÇÜK TEST EHLĠYETLĠ, KALĠFĠYE KOTA, KONTENJAN AKTARMA, SÖYLEME
TAVġAN IRK YARIġMAK RADYATÖR RADYO RAY TREN YOLU YAĞMUR YAĞMURLUK 1.YÜKSELTMEK 2.ZAM YAPMAK 3.YETĠġTĠRMEK ARALIK, ALAN 1.SIRA 2.RÜTBE 3.SOSYAL SINIF ÇABUK, HIZLI NADĠR 1.HIZ 2. ORAN EPEY, ÇOK DEĞĠL 1.HAM 2.ÇĠĞ USTURA, TRAġ MAKĠNESĠ ERĠġMEK OKUMAK HAZIR FARK ETMEK (idrak etmek ) GERÇEKTEN 1.NEDEN 2.AKIL MAKUL ANIMSAMAK MAKBUZ 1.ALMAK 2.KARġILAMAK YAKIN ZAMANDA OLAN 1.RESMĠ DAVET 2.RESEPSĠYON TANIMAK TAVSĠYE ETMEK 1.KAYIT 2.PLAK 3.REKOR 1.ĠYĠLEġMEK 2.(kaybedilen bir Ģeyi) BULMAK
47
http://alikoker.name.tr
Red Reduce Reflect Refuge Refugee Refuse Regard Regret Regular Reject Relation Relationship Relative Relax Release Relief Relieve Religion Remain Remark Remarkable Remember Remind Remote Remove Rent Repair Repay Repeat Replace Replacement Reply Report Represent Representative Republic Request Require Rescue Reserve Resign Resist Respect Respectable Responsible Rest Rest Restaurant Result Retire Return Revenge Reward Rib Ribbon Rice Rich Ride
red rıdyus riflekt refüuc refyucii refyuz rigard rigret regulır ricekt rıleyĢn rıleyĢnĢip relıtiv rileks rilis rıliif rıliiv rılicın rımeyn rımark rımarkıbl rimembır rimaynd rimuut rimuuv rent ripeır rıpey rıpiit rıpleys rıpleysmınt rıplay riport reprızent reprızentıtiv rıpablik rikuest rikuayır reskuu rizörv rizayn rızist rıspekt rıspektıbl rıspansıbl rest rest restrant rizalt ritayır ritörn rivenc riword rib ribın rays riç raıd
KIRMIZI, KIZIL AZALTMAK YANSITMAK REFÜJ, GÜVENLĠ YER TEHLĠKEDEN KAÇAN, KAZAZEDE REDDETMEK 1.DĠKKAT 2.DÜġÜNCE 3.BAKMAK 4.ĠNANMAK ÜZGÜN OLMAK, PĠġMAN OLMAK DÜZENLĠ, OLAĞAN KABUL ETMEMEK 1.ĠLĠġKĠ 2.AKRABALIK ĠLĠġKĠ, ĠLETĠġĠM 1.AKRABA 2.GÖRECELĠ RAHATLAMAK, GEVġEMEK SERBEST BIRAKMAK, GEVġETMEK RAHATLAMA UZAKLAġTIRMAK (ağrıyı v.s.) DĠN 1.GERĠYE KALMAK 2.YERĠNDE DURMAK BELĠRTMEK, AÇIKLAMA DĠKKATE DEĞER UNUTMAMAK, ANIMSAMAK ANIMSATMAK UZAK UZAKLAġTIRMAK KĠRALAMAK ONARMAK GERĠ ÖDEMEK TEKRARLAMAK YENĠDEN YERLEġTĠRMEK YERLEġTĠRME YANITLAMAK, YANIT RAPOR, RAPOR ETMEK TEMSĠL ETMEK TEMSĠLCĠ CUMHURĠYET RĠCA ETMEK, RĠCA GEREKSĠNMEK KURTARMAK 1.REZERV 2.REZERVASYON YAPTIRMAK ĠSTĠFA ETMEK KARġI KOYMAK SAYGI DUYMAK SAYGIDEĞER SORUMLU DĠNLENMEK GERĠYE KALAN RESTORAN, LOKANTA SONUÇ EMEKLĠ OLMAK GERĠ DÖNMEK ÖÇ ALMAK, ĠNTĠKAM ÖDÜL KABURGA KURDELA, ġERĠT PĠRĠNÇ ZENGĠN ATA,BĠSĠKLETE BĠNMEK 48
http://alikoker.name.tr
Ridiculous Right Ring Ring Ripe Rise Risk Risky River Road Roar Roast Rob Rock Role Roll Roof Room Root Rope Rose Rough Round Row Row Royal Rub Rubbish Rude Rule Ruler Rumble Run Runaway Rush Racket Radar Railing Ram Rash Rat Rear Recession Recipe Recollect Reconcile Reconciliation Referee Referendum Refill Refreshments Refrigerator Region Register Regulation Relate Relevant Reliable
ridikulıs rayt ring ring rayp rayz risk riski rivır roud roor roust rob rak roul rol ruuf ruum ruut roup rouz raf raund rou rou royıl rab rabiĢ ruud ruul ruulır rambl ran ranıwey raĢ rekit reydır reiling rem raĢ ret rıir riseĢin resipi rekılekt rekınsaıl rekınsilieyĢin refiri refırendum rifıl rıfreĢmınts refrı?ıretır ricın recıstır reguleyĢın releyt relıvınt rilaybıl
GÜLÜNÇ, SAÇMA 1.HAK 2.DOĞRU,HAKLI 3.SAĞ TARAF YÜZÜK, HALKA ÇALMAK(zil çalması), TELEFON ETMEK OLGUN, HAM DEĞĠL YÜKSELMEK RĠSK RĠSKLĠ NEHĠR YOL KÜKREME ROSTO, FIRINDA PĠġĠRMEK 1.SOYGUN YAPMAK 1.KAYA 2.SALLANMAK ROL YUVARLANMAK ÇATI ODA KÖK HALAT, ĠP 1.GÜL 2.PEMBE KABA YUVARLAK 1.SIRA 2.GÜRÜLTÜ KÜREK ÇEKMEK KRALĠYETE AĠT SÜRMEK, SÜRTMEK, OVMAK 1.ÇÖP 2.SAÇMA KABA 1.YÖNETMEK 2.KURAL 1.KURAL KOYUCU, YÖNETĠCĠ 2.CETVEL GÜRLEMEK 1.KOġMAK 2.ÇALIġTIRMAK (fabrika,Ģirket v.b) 1.KAÇAK 2.KONTROL DIġI (runaway increase in prices) ÇABUK DAVRANMAK RAKET RADAR BAHCE PARMAKLIKLARI 1)KOÇ 2)VURMAK, TOSLAMAK 1)HIZLI, ACELE 2)ÇĠL SIÇAN 1)YETĠġTĠRMEK(insan,kuĢ,bitki) 2)ARKA,ARKA TARAF DURAKLAMA, GERĠLEME, EKONOMĠDE DURGUNLUK YEMEK TARĠFĠ HATIRLAMAK UZLAġMA, ANLAġMA YAPMAK UZLAġMA HAKEM REFERANDUM, HALK OYLAMASI DOLDURMAK SANDOVĠÇ, TOST, ĠÇECEK (Gar,istasyon gibi yerlerde) BUZDOLABI BÖLGE 1)KÜTÜK,SĠCĠL,KAYIT 2)REGISTER POST=TAAHÜTLÜ MEKTUP YÖNETMELĠK, YASA ANLATMAK, NAKLETMEK (formal tell) BAĞINTILI, KONUYLA ĠLĠġKĠLĠ GÜVENĠLĠR 49
http://alikoker.name.tr
Reluctant Remedy Remit Remittance Reputation Research Resent Reside Resident Respond Restore Restrict Resume Retail Retaliation Revenue Reverse Revise Revolution Rid Rifle Rocket Roundabout Route Rubber Rug Ruin Rust
rilanktınt remidi rimit rimitıns reputeyĢın risör? rizent rizaıd rezıdıns rispond ristor rıstrikt rızuum riteil ritalieyĢın revenüü rivörs rıvayz revolıĢın rid rayfıl rokıt raundıbaut ruut rabır rag ruin rast
Sabotage Sack Sack Sad Saddle Safe Sail Sailor Sake Salad Salary Sale Salt Same Sand Sandal Sandwich Satisfy Saturday Save Say Scale Scarce School Science Scissors Score
sebıtaj sek sek sed sedl seyf seyl seylır seyk selıd selıri seyl solt seym send sendl sendwic setısfay setırdey seyv sey skeyl skers skuul sayıns sizız skoor
S
ĠSTEKSĠZ VE BUNDAN DOLAYI ĠġĠ YAPMAYI AĞIRDAN ALMAK ÇARE 1)AFFETMEK,BAĞIġLAMAK2)POSTAYLA PARA YOLLAMA-Havale HAVELE (Para) ĠTĠBAR,ÜN ARAġTIRMA HOġLANMAMAK, KIZMAK OTURMAK, ĠKAMET ETMEK BÖLGEDE YAġAYAN, OTURAN CEVAP VERMEK 1)GERĠ VERME 2)YENĠDEN KULLANIMA AÇMA SINIRLAMAK YENĠDEN BAġLAMAK PAREKENDE, PAREKENDE SATIġ ĠNTĠKAM, TEPKĠ, MĠSĠLLEME GELĠR TERS, ARKA (reverse gear = geri vites) TEKRAR GÖZDEN GEÇĠRĠP DÜZELTMEK DEVRĠM ATMAK, FIRLATMAK (To get rid of:baĢından atmak) TÜFEK ROKET 1)DOLAMBAÇLI,DOLAYLI 2)ADA-Trafikte 3)YAKLAġIK OLARA ROTA 1)LASTĠK, KAUÇUK 2)SĠLGĠ KÜÇÜK HALI, KĠLĠM HARABE, YIKIM, MAHVETME PAS
SABOTAJ ÇUVAL KOVMAK, ĠSTĠFAYA ZORLAMAK ÜZGÜN, MUTSUZ EĞER 1.GÜVENLĠ, EMĠN 2.KASA DENĠZ YOLCULUĞU DENĠZCĠ HATIR, UĞRUNA SALATA MAAġ SATIġ TUZ AYNI, FARKSIZ KUM SANDALET SANDVĠÇ TATMĠN ETMEK CUMARTESĠ 1.KORUMAK 2.TASARRUF ETMEK DEMEK, SÖYLEMEK 1.ÖLÇEK 2.TART KIT OKUL BĠLĠM MAKAS SKOR
50
http://alikoker.name.tr
Scrape Scratch Scream Screen Screw Sea Search Seashore Season Seat Second Secret Secretary Section See Seed Seek Seem Seize Seldom Select Selection Selfish Sell Semi Send Sense Senseless Sensible Sensitive Sentence Separate September Serial Serious Sermon Servant Serve Service Set Settle Settlement Several Severe Sew Shade Shadow Shadow Shake Shame Shape Share Sharp Sheep Sheet Shell Shelter Shine
skreyp skreç skriim skriin skru sii sörç siiĢor siizn siit sekınd sikrıt sekrıtri sekĢn sii siid siik siim siiz seldım sılekt sılekĢn selfiĢ sell semi send sens senslıs sensibıl sensitiv sentıns seprıt septembır siiriıl siiriıs sörmın sörvınt sörv sörvis set setl setlmınt sevrıl sıviır sou Ģeyd Ģedou Ģedou Ģeyk Ģeym Ģeyp Ģeyr Ģarp Ģiip Ģiit Ģel Ģeltır Ģayn
KAZIMAK, SÜRTMEK, ARTIK, PĠSLĠK 1.TIRMALAMAK 2.KAġIMAK ÇIĞLIK 1.EKRAN 2.PERDE, PERDELEMEK VĠDALAMAK, VĠDA, KAZIKLAMAK DENĠZ ARAġTIRMAK DENĠZ KIYISI MEVSĠM, SEZON OTURULACAK YER 1.SANĠYE 2.ĠKĠNCĠ GĠZ, SIR SEKRETER KISIM, BÖLÜM 1.GÖRMEK 2.FARK ETMEK 3.ANLAMAK 1.TOHUM 2.ÇEKĠRDEK ARAMAK, SORUġTURMAK GÖRÜNMEK KAPMAK, HIZLA BĠR ġEYĠ ELE GEÇĠRMEK ARA SIRA, SIK DEĞĠL SEÇMEK SEÇĠM BENCĠL SATMAK YARI GÖNDERMEK DUYU 1.APTALCA 2.BĠLĠNÇSĠZ AKILLI DUYARLI, ALINGAN 1.CÜMLE 2.HÜKÜM GĠYME,MAHKUM OLMA (A Life sentence) AYRI, AYIRMAK EYLÜL SERĠ (T.V ,radyo,hikaye v.b ) CĠDDĠ VAAZ HĠZMETÇĠ 1.HĠZMET ETMEK 2.SERVĠS YAPMAK SERVĠS AYARLAMAK, YERLEġTĠRMEK, HAZIRLAMAK 1.DURUP DĠNLENMEK 2.ALIġMAK 3.YERLEġMEK ANLAġMA BĠR KAÇ SERT, CĠDDĠ DĠKĠġ DĠKMEK GÖLGE, GÖLGELEMEK HARANLIK, GÖLGE ĠZLEMEK (gizlice) SARSMAK UTANÇ ġEKĠL, FORM PAYLAġTIRMAK, PAYLAġMAK, PAY 1.KESKĠN 2.TAM TAMINA 3.ZEKĠ KOYUN, KOYUNLAR 1.ÇARġAF 2.ĠNCE TABAKA 1.KABUK 2.BOMBALAMAK SIĞINMAK PARLAMAK, PARLATMAK 51
http://alikoker.name.tr
Ship Shirt Shock Shoe Shoot Shop Shopping Shore Short Shortly Shot Shoulder Shout Show Shower Shut Shy Sick Side Sigh Sight Sign Signal Signature Silence Silent Silk Simplify Sin Since Since Sing Single Sink Sir Sister Sit Situation Size Skate Skateboard Skeleton Ski Skill Skin Skirt Sky Slang Slave Sleep Sleepy Sleeve Slide Slide Slight Slim Slim Slip
Ģip Ģört Ģak Ģuu Ģuut Ģap Ģaping Ģoor Ģort Ģortli Ģat Ģouldır Ģaut Ģou Ģauır Ģat Ģay sik sayd say sayt sayn signıl signıçır saylıns saylınt silk simplifay sin sins sins sing singl sink sör sistır sit siçueyĢn sayz skeyt skeytboord skelıtın skii skil skin skört skay sleng sleyv sliip sliipi sliiv slayd slayd slayt slim slim slip
GEMĠ, GEMĠYLE YOLLAMAK GÖMLEK ġOK, ġOK ETMEK AYAKKABI 1.ATEġ ETME,ġUT ATMA 2.FĠLM ÇEKME 3.TOMURCUK DÜKKAN, ALIġVERĠġ YAPMAK ALIġVERĠġ KIYI 1.KISA 2.ANĠDEN 1.KISA BĠR ZAMAN SONRA 2.KISACA ATIġ OMUZ BAĞIRMAK GÖSTERMEK, GÖSTERĠ 1.DUġ, DUġ ALMAK 2.SAĞANAK YAĞMUR KAPATMAK (kapı,pencere v.b ) SHUT UP=SUS UTANGAÇ HASTA 1.KENAR,YAN,TARAF SIDEEFFECT=YAN ETKĠ 2.TARAF TUTMAK DERĠN NEFES ALMAK GÖRÜġ 1.ĠġARET 2.ĠMZALAMAK SĠNYAL VERMEK, SĠNYAL ĠMZA 1.SESSĠZLĠK 2.SUSTURMAK SESSĠZ, SAKĠN ĠPEK BASĠTLEġTĠRMEK GÜNAH ġĠMDĠYE KADAR 1.'...DEN BERĠ 2.ÇÜNKÜ ġARKI SÖYLEMEK 1.TEK 2.BEKAR 3.TEK KĠġĠLĠK 1.BATMAK 2.EVYE EFENDĠ 1.KIZ KARDEġ 2.HEMġĠRE 3.RAHĠBE OTURMAK DURUM BÜYÜKLÜK BUZ PATENĠ, PATEN AYAKKABISI KAY KAY ĠSKELET KAYAK, KAYAK YAPMAK YETENEK DERĠ ETEK GÖKYÜZÜ ARGO KÖLE UYUMAK, UYKU UYKULU, SAKĠN ELBĠSE KOLU,SLEEVELESS = KOLSUZ (elbise,bluz v.b) KAYDIRAK (parkta), KAYDIRMAK DĠA, SLAYT ÖNEMSĠZ, KÜÇÜK ĠNCE, ZAYIF ZAYIFLAMAYA ÇALIġMAK YUVARLANMAK, KAYMAK DÜġMEK 52
http://alikoker.name.tr
Slope Slow Small Smash Smell Smile Smoke Smooth Snail Snake Sneeze Sniff Snore Snow So Soap Society Socket Sofa Soft Soil Soldier Solemn Solid Solve Some Somebody Someone Sometimes Somewhere Son Song Soon Sore Sorrow Sorry Sort Sort Soul Sound Sound Soup Sour Source South Sow Space Spade Spare Speak Special Speech Speed Spell Spend Spirit Spite Splendid
sloup slou smol smeĢ smel smayl smouk smuuth sneyl sneyk sniiz snif snoor snou sou soup sısayıti sakıt soufı soft soil soulcır salım solid solv sam sambadi samwan samtaymz samweır san song suun soor sarou sori sort sort soul saund saund suup sauır soors sauth sou speys speyd speyr spiik speĢl spiiç spiid spel spend spırit spayt splendid
EĞĠM YAVAġ, YAVAġLAMAK KÜÇÜK, UFAK ÇARPIP KIRMAK KOKU, KOKLAMAK GÜLÜMSEMEK 1.TÜTÜN ĠÇMEK (sigara vb.) 2.TÜTMEK 3.DUMAN DÜZGÜN, YUMUġAK SÜMÜKLÜBÖCEK YILAN HAPġIRMAK BURNUNU ÇEKMEK HORLAMAK KAR 1.ÖYLEYSE, BU YÜZDEN 2.BU ġEKĠLDE 3.ÇOK SABUN SOSYETE, ÇEVRE, TOPLUM SOKET, PRĠZ DĠVAN , SOFA YUMUġAK TOPRAK ASKER 1.CĠDDĠ 2.BAYILTICI KATI, SERT ÇÖZÜM BULMAK, ÇÖZMEK 1.BAZI, BĠRKAÇ 2.YAKLAġIK BĠRĠSĠ BĠRĠ BAZEN BĠR YER ERKEK ÇOCUK, OĞUL ġARKI YAKINDA (zaman açısından) AĞRI VERĠCĠ ÜZÜNTÜ ÜZGÜN ÇEġĠT SIRALAMAK RUH 1.SES 2.MANTIKLI 3.TOPLAM GĠBĠ GELMEK ÇORBA EKġĠ KAYNAK GÜNEY TOPRAĞA EKMEK 1.UZAY 2.BOġLUK 3.YER 1.MAÇA (oyun kartlarında) 2.KÜREK EKSTRA, FAZLA, BOġ, YEDEK KONUġMAK 1.ÖZEL 2.EN ĠYĠ KONUġMA HIZ, HIZLI GĠTMEK 1.HARFLERĠ SÖYLEMEK 2.BÜYÜLÜ SÖZCÜKLER PARA HARCAMAK, HARCAMAK 1.RUH, RUHSAL DURUM, 2.ALKOLLÜ ĠÇKĠ 3.ĠSPĠRTO 1.RAĞMEN 2.BĠRĠSĠNE ZARAR VERME ĠSTEĞĠ NEFĠS, HARĠKA 53
http://alikoker.name.tr
Split Spoil Spoon Sport Spot Spot Spread Spring Spy Square Staff Stage Stain Stair Stamp Stamp Stand Standard Star Stare Start State State Station Stay Steady Steal Steam Steer Step Stick Stick Stiff Still Stir Stock Stocking Stomach Stone Stop Store Story Stove Straight Strange Straw Strawberry Stream Street Strength Stress Stretch Strict Strike String Strip Stripe Stroke
split spoil spuun sport spat spat spred spring spay skueır staaf steyc steyn steyr stemp stemp stend standırd star steyr start steyt steyt steyĢn stey stedi stiil stiim stiir step stik stik stif stil stör stok stoking stomak stoun stap stoor stori stouv streyt streync strow strowbri striim striit strength stres streç strikt strayk string strip strayp strouk
ĠKĠYE BÖLMEK 1.ZARAR VERMEK 2.ġIMARTMAK KAġIK SPOR 1.KÜÇÜK YUVARLAK ĠġARET 2.BEN (ciltteki) 3.LEKE 1.LEKELEMEK 2.TANIMAK,AYIRMAK YAYILMAK, YAYMAK 1.ĠLKBAHAR 2.YAY 3.ÜSTÜNE ATLAMAK 4.PINAR CASUS KARE ELEMAN, MEMUR 1.EVRE SAFRA 2.SAHNE LEKELEMEK MERDĠVEN PUL, DAMGA, DAMGALAMAK AYAKLA BASMAK, EZMEK 1.AYAKTA DURMAK,BULUNMAK 2.STAND IN=DUBLÖRLÜK YAPMAK STANDART YILDIZ UZUN SÜRE BAKMAK BAġLAMAK, BAġLANGIÇ 1.DEVLET 2.DURUM SÖYLEMEK VEYA YAZMAK(bir Ģeyi) ĠSTASYON, DURAK KALMAK SABĠT ÇALMAK BUHAR DĠDON, YÖNLENDĠRMEK (bisiklet,motor,sandal,vs.) 1.ADIM, ADIM ATMAK 2.ÜVEY SOPA, BASTON YAPIġTIRMAK, DEĞDĠRMEK, YAPIġMAK KOLAY BÜKÜLMEYEN, SERT 1.HAREKETSĠZ, SAKĠN 2.HALA 1.KARIġTIRMAK (çay v.b) 2.HAREKET ETTĠRMEK 1.STOK, STOK YAPMAK 2.HĠSSE SENEDĠ KADIN ÇORABI MĠDE 1.TAġ 2.MEYVE ÇEKĠRDEĞĠ 3.(6.3)Kg. STOP, DURMAK, NOKTA, DURAK DÜKKAN, DEPOLAMAK ÖYKÜ ,HĠKAYE SOBA DÜZGÜN, EN KISA YOLDAN GARĠP, TUHAF 1.SAMAN 2.KAMIġ (bardak için v.b) 3.HASIR ÇĠLEK IRMAK CADDE GÜÇ, KUVVET BASTIRMAK(üzerine basa basa konuĢmak), STRES 1.GERĠNMEK,GERMEK 2.BĠR KEREDE 3.TOPRAK PARÇASI KATI (katı kuralları olan) 1.GREV YAPMAK, GREV 2.VURMAK ĠP,TEL SOYMAK, SOYUNMAK 1.ġERĠT,ÇĠZGĠ 2.KIRBAÇ CEZASI 1.ÇARPIġ 2.FELÇ 3.OKġAMAK 54
http://alikoker.name.tr
Strong Struggle Student Study Stuff Stupid Subject Submarine Suburb Subway Succeed Success Succession Such Suck Sudden Suffer Sugar Suggest Suggestion Suit Sum Summer Sun Sunday Sunshine Suntan Super Superb Superstition Supper Supply Support Suppose Sure Surface Surname Surprise Surround Suspect Swallow Swear Sweep Sweet Swell Swim Swing Switch Sword Symbol System Sacrifice Safari Safety-Belt Safety-Pin Salmon Saloon Salute
strong GÜÇLÜ stragl 1.KAVGA ETMEK 2.ÇABA studınt ÖĞRENCĠ stadi ÇALIġMAK, OKUMAK, ĠNCELEMEK staf 1.CĠSĠM , ġEY 2.TIKIġTIRMAK stüupid APTAL sabcıkt 1.KONU 2.ÖZNE sabmıriin DENĠZALTI sabörb BANLĠYÖ sabwey ALT GEÇĠT , ALT YOL sıksiid 1.BAġARMAK 2.YERĠNĠ ALMAK sıkses BAġARI sıkseĢn ARDARDA ,DEVAMLI saç 1.BUNUN GĠBĠ 2.BU KADAR sak EMMEK sadn ANĠ safır ACI ÇEKMEK Ģugır ġEKER sıcest ÖNERMEK sıcesĢn ÖNERĠ suut 1.YAKIġMAK 2.UYGUN GELMEK 3.TAKIM ELBĠSE sam TOPLAM samır YAZ san GÜNEġ sandey PAZAR (günü ) sanĢayn GÜNEġ IġIĞI santen BRONZ RENGĠ (ciltte) suupır SÜPER supörb HARĠKA, ÇOK GÜZEL supıstiĢn BATIL ĠNANÇ sapır YEMEK (günün son yemeği) sıplay SAĞLAMAK, MĠKTAR sıport TAġIMAK, YARDIM ETMEK, TARAF TUTMAK, DESTEKLEMEK sıpouz SANMAK Ģuır EMĠN, KESĠN sörfıs YÜZEY sörneym SOYADI sıprayz 1.ġAġIRTMAK 2.SÜRPRĠZ sıraund ÇEVRELEMEK sıspekt ġÜPHELENMEK swalou 1.YUTMAK 2. KIRLANGIÇ sweır 1.YEMĠN ETMEK 2.KÜFRETMEK swiip SÜPÜRMEK swiit TATLI swel ġĠġMEK, KALINLAġMAK swim YÜZMEK swing 1.SALLANMAK 2.GÜÇLÜ RĠTĠM swiç AÇMAK, KAPATMAK (düğme) sood KILIÇ simbl SEMBOL sistım SĠSTEM sekrıfays KURBAN, FEDAKARLIK sifaari SAFARĠ, HAYVAN AVLAMA YOLCULUĞU seyftibelt EMNĠYET KEMERĠ seyftipin ÇENGELLĠ ĠĞNE semın 1) SOM BALIĞI 2) SARIMSI, PEMBE RENK sıluun 1)SALOON CAR = NORMAL ARABA 2)SALON 3)GEMĠ SALONU selüut SELAM VERMEK (Asker?) 55
http://alikoker.name.tr
Sample Sandpaper Sardine Satellite Satin Sauce Saucepan Saucer
sempıl sendpeypır saadin setilayt setin soıs soospen soosır
Sausage Savage Savour Saw Saxophone Scandal Scare Scarf Scene Scheme Scholarship Scone Scorpion Scramble Scruff Seal Seaside Seat-Belt Second-Rate Secure See Over Segment Senate Senior Sergeant Serviette Set Off, Out Set On Sex Shallow Shampoo Shark Sharp Shooter Shave Shelf Shield Shift Shoelace Shoot Down Short Cut Shortage Shrink Significant Signpost Silly Silo Sincere Singular Siren
ÖRNEK, NUMUNE 1) ZIMPARA KAĞIDI 2) ZIMPARALAMAK SARDALYA UYDU SATEN, ATLAS SALÇA, SOS TAVA BARDAK ALTLIĞI
sosı? sevi? seyvır soo seksifon skendıl skeir skaaf siin skiim skılırĢip skon skorpion skrımbıl skraf siil sisayd sit belt sekınd reyt seküür siovır segmınt senit sinyır sarcınt sörviyet set of,set aut set on seks Ģelow Ģempuu Ģark ĢarpĢutır Ģeyv Ģelf Ģiild Ģift Ģuu leys Ģut daun Ģortkat sortı? Ģringk sinifıkınt saynpost sili saylo sinsiır singulır saırın
SOSĠS VAHġĠ,YABANĠ,YIRTICI TAT, LEZZET, ÇEġNĠ 1)TESTERE 2)GÖRMEK (See'nin past tens'i) SAKSAFON SKANDAL KORKUTMAK ATKI OLAYIN GEÇTĠĞĠ YER, MANZARA, TĠYATRONUN BĠR SAHNESĠ PLAN, PROJE BURS BĠR ÇEġĠT ÜZÜMLÜ EKMEK VE TEREYAĞ AKREP 1)ÇIRPMAK 2)HIZLI HAREKET VEYA TIRMANIġ 1)ENSE 2)KĠRLĠ,PASAKLI ĠNSAN 1)MÜHÜRLEMEK, (Kutu,mektup,kapı vb.) 2)FOK BALIĞI DENĠZ KENARI EMNĠYET KEMERĠ ĠKĠNCĠ DERECE, KALĠTE EMNĠYETLĠ, SAĞLAM ĠMTĠHAN ETMEK, ÇEK ETMEK DĠLĠM (Pasta, portakal), DĠLĠMLEMEK, BÖLMEK SENATO YAġÇA VEYA KIDEMCE BÜYÜK ÇAVUġ PEÇETE t SEYAHATE BAġLAMK, YOLA ÇIKMAK ATAK CĠNSĠYET, CĠNS SIĞ ġAMPUAN, BAġ YIKAMAK KÖPEK BALIĞI KESKĠN NĠġANCI TIRAġ RAF KALKAN, KILIF 1)DEĞĠġTĠRME 2)VARDĠYE AYAKKABI BAĞI ĠMHA ETMEK, HAYIR CEVABI, OLUMSUZ KESTĠRME YOKLUK, KITLIK ÇEKMEK, KÜÇÜLMEK MANALI, ÖNEMLĠ ĠġARET DĠREĞĠ BUDALA, APTAL SĠLO, DEPO ĠÇTEN, SAMĠMĠ, SAHTE OLMAYAN ACAĠP, TEK, EġSĠZ SĠREN 56
http://alikoker.name.tr
Skim skim KÖPÜK, YAĞINI ALMAK (Süt, yoğurt), ANA FĠKRĠ ALMAK Skull skal KAFATASI Slice slays DĠLĠM, DĠLĠMLEMEK Slipper slipır TERLĠK Slot slot UZUN, DÜZ DELĠK, BOġLUK, JETON KOYMA YERĠ vb. Smart smart 1)AKILLI 2)AÇIKGÖZ 3)ġIK Smuggle smagıl KAÇAKÇILIK (Gümrük,i?ki,esrar v.b.) Snack snek KÜÇÜK, HIZLI YENĠLEN YEMEK Snag sneg PÜRÜZ Snub snab KÜÇÜMSEMEK,HAKĠR GÖRMEK So Far so far ġĠMDĠYE KADAR (=Up to now) Soak sok ISLATMAK Soccer sokır FUTBOL Social soĢıl SOSYAL Sock sak 1)ÇORAP 2)VURMAK,KIRMAK 3)PUT A SOCK IN IT = SUSMAK Solidarity soliderıti DAYANIġMA Sophisticated sofistikeyt ĠNCELĠKLĠ SOSYAL HAYATTAN BĠLGĠSĠOLAN,UKALA,KARIġIK Souvenir suuvenır HATIRA Span spen 1) ĠKĠ LĠMĠT ARASINDAKĠ ġEY, ZAMAN VB. 2) KARIġ Spanner spenir SOMUN SIKMA ALETĠ(Adjustable spanner=Ġngiliz anahtar Spectacular spektıkulır GÖRÜLMEYE DEĞER Spectator spekteytır ĠZLEYĠCĠ (Ma? vb.) Speedometer spidamıtır HIZÖLÇER Spice spays BAHARAT Spider spaydır ÖRÜMCEK Spill spil DÖKMEK,SAÇMAK (Sıvı) Spiral spiral SPĠRAL Spit spit TÜKÜRMEK Splash splaĢ SIÇRATMA Squash skwaĢ 1)BĠR ÇEġĠT OYUN 2)SIKIġMAK Squeeze skwiiz SIKIġMAK, SIKIġTIRMAK, SIKMAK Stabilize stebilayz DENGELEME,SAPTAMA Stable sıteybıl 1)AHIR 2)ĠSTĠKRARLI (Stable goverment) Stadium stedyum STADYUM Stall stool 1)KÜÇÜK DÜKKAN, TEZGAH 2)VAKĠT KAZANMA Stapler steipılr ZIMBA (Tel) Stationery steyĢınery KIRTASĠYE Statue statüü HEYKEL Steak steyk BONFĠLE Steel stiil 1)ÇELĠK 2)BÜYÜK GÜÇ Steep stiip 1)HIZLI YÜKSELME veya DÜġME, GENĠġ AÇI 2)ÇOK FAZLA Step Child step ?ayld ÜVEY ÇOCUK Sterile sterayl 1)AMELĠYATLA KISIR ETMEK 2)BAKTERĠ Sterilize sterilayz KISIRLAġTIRMA, MĠKROPLARDAN ARITMA Stethoscope stethıskop GÖĞÜS DĠNLEME CĠHAZI, STETESKOP Steward stüvıd 1) ERKEK HOSTES 2) KAHYA (çiflik vb.) Stock Certificate stok sertifikeyt HĠSSE SENEDĠ Stool stuul TABURE Storm stoom FIRTINA Strain streyn GERMEK, SÜZMEK, ĠNCĠLTMEK, ÇOK GÜÇ, ZOR Strainer streynır SÜZGEÇ Strap strep TUTACAK, ASKI (Elbise, Ayakkabı) Stretcher stre?ır SEDYE Structure strak?ır YAPI Studio stüudio SÜTÜDYO Stutter statır KEKELEMEK, KEKEME Style stayl SĠTĠL Submit sıbmit 1)REYĠNE,ONAMASINA BIRAKMA 2)TESLĠM OLMA,BOYUN EĞME 57
http://alikoker.name.tr
Subscribe Subsidize Subsidy Substance Substitute Subtract Sufficient Suicide Suitcase Summary Summit Sunset Superior Supervise Supplies Suppress Supreme Surgeon
sebskrayb sabsidayz sabsidiy sabstıns sabstitüvt sabtrekt sefiĢınt suisayd suitkeys samiri samit sanset süperiyır süpervayz sıplayz sıpres süupriim söcın
Surgery Surrender Suspend Suspension Suspicion Swan Sweat Sweater Swollen Syrup
T
Table Tail Tailor Take Talk Talkative Tall Tame Tank Tap Tape Task Taste Tax Taxi Tea Teach Teacher Team Tear Telegram Telephone Telescope Television Tell Temper
1)ABONE PARASI ÖDEME 2)SÜREKLĠ PARA YARDIMI YAPMAK YARDIM ETME (In scholl you can buy subsidized meats) YARDIM, SÜBVANSĠYON (Devletten) MADDE, CEVHER VEKĠL TAYĠN ETME, YERĠNE GEÇME ÇIKARMAK (6-3=3) YETERĠNCE ĠNTĠHAR (Commit suicide : Ġntihar etmek) BAVUL (Elbise i?in) ÖZET ZĠRVE GÜNEġĠN BATIġI DAHA ĠYĠ, ÖNEMLĠ, AKILLI DENETLEME, GÖZLEM ERZAK, MAL 1)BASKI ALTINA ALMA,SĠNDĠRME 2)YAYINLANMASINI ÖNLEME YÜCE, ÜSTÜN CERRAH
söcırı sırendır sıspend sıspenĢın sıspıĢın swan swet swetır swolın sırıp
teybl teyl teylır teyk tolk tolkıtiv tool teym tenk tep teyp task teyst teks teksi tii tiiç tiiçır tiim tiır telıgrem telıfoun telıskoup telıvijn tel tempır
AMELĠYAT TESLĠM OLMAK (To yield) ASKIYA ALMAK, DURDURMAK ASMA,ASILMA (Suspensıon Brıdge : Asma köprü) ġÜPHE KUĞU TER,TERLEMEK SÜVETER ġĠġMĠġ ġURUP
1.MASA 2.TABLO,LĠSTE KUYRUK (kedi,uçak v.b) TERZĠ TUTMAK,ALMAK,TAKE OFF=elbise çıkarmak,uçak kalkması KONUġMA, KONUġMAK KONUġKAN UZUN EVCĠL, EVCĠLLEġTĠRMEK 1.TANK (depo) 2.TANK (silah) 1.MUSLUK 2.TIKLATMAK BANT, SELOTEYP GÖREV TATMAK, TAD VERGĠ TAKSĠ ÇAY ÖĞRETMEK ÖĞRETMEN TAKIM, GRUP 1.GÖZYAġI 2.DELĠK (kumaĢ,kağıtta v.b) 3.YIRTMAK TELGRAF TELEFON TELESKOP TELEVĠZYON ANLATMAK, SÖYLEMEK 1.RUHSAL DURUM 2.KIZGIN
58
http://alikoker.name.tr
Temperature Tender Term Terrible Terrific Terror Test Than Thank That Theatre Their Them Then There Therefore These They Thick Thief Thin Thing Think Thirsty This Thorough Those Though Thought Thread Threat Threaten Throat Through Throw Thunder Thunderstorm Thursday Thus Ticket Tidy Tie Tight Till Time Timetable Tin Tip Tire Tired Tissue Title To Toast Tobacco Today Toe Together
temprıçır tendır törm terıbl tırifik terır test den thenk det thiıtır theır them then theer deırfoor diiz dey thik thiif thin thing think thörsti dis tharou douz dou thoot thred thret thretın throut thruu throu thandır thandıstorm thözdey das tikıt taydi tay tayt til taym taymteybıl tin tip tayır tayırd tiĢuu taytl tu toust tıbakou tıdey tou tıgedır
SICAKLIK 1.KOLAY ÇĠĞNENEBĠLEN 2.YUMUġAK, ĠYĠ HUYLU 3.ĠHALE 1.ZAMAN DĠLĠMĠ 2.SÖZCÜKLER 3.SÖMESTR KORKUNÇ, KÖTÜ 1.KOCAMAN 2.ÇOK GÜZEL 1.BÜYÜK KORKU 2.TERÖR SINAMAK, DENEMEK, TEST ...DEN ...DAN EKĠ TEġEKKÜR ETMEK O TĠYATRO ONLARIN ONLARI 1.ÖYLEYSE 2.O ZAMANDA 3.ONDAN SONRA,DAHA SONRA 1.ORADA 2.VAR OLMAK (There is DALLAS on TV today.) DOLAYISIYLA BUNLAR ONLAR (çoğul üçüncü kiĢi zamiri) 1.KALIN 2.SIK HIRSIZ ĠNCE ġEY DÜġÜNMEK SUSAMIġLIK, SUSATAN BU 1.TÜMÜYLE 2.DĠKKATLĠ ONLAR NEDENSE DÜġÜNCE ĠP, ĠPĠ ĠĞNEYE TAKMAK TEHTĠD TEHTĠD ETMEK GIRTLAK, YEMEK BORUSU ĠÇĠNDEN, BAġTAN SONA FIRLATMAK GÖK GÜRÜLTÜSÜ FIRTINA PERġEMBE BÖYLE, BÖYLECE BĠLET DÜZENLĠ, DERLĠ TOPLU 1.BAĞ, BAĞLAMAK, BERABERE 2.BOYUNBAĞI KRAVAT SIKI, KOLAY AÇILMAZ 1.KADAR 2.YAZAR KASA 1.ZAMAN 2.KERE 3.ZAMANLAMAK (zaman) TARĠFESĠ (gemi,uçak v.b) 1.TENEKE 2.KONSERVE 1.BAHġĠġ, BAHġĠġ VERMEK 2.ÖNERĠ,TAVSĠYE 3.UC YORMAK YORGUN KAĞIT MENDĠL 1.BAġLIK 2.UNVAN ..e KADAR 1.TOST, TOST YAPMAK 2.KADEH KALDIRMAK TÜTÜN BUGÜN AYAK BAġ PARMAĞI BĠRLĠKTE 59
http://alikoker.name.tr
Tomorrow Tongue Tonight Too Tooth Top Topic Total Totally Touch Tour Towards Towel Tower Town Toy Trace Track Trade Traffic Train Training Transfer Translate Transport Travel Tray Treasure Treat Treatment Tree Trial Tribe Trick Trip Triumph Trouble Trousers True Trunk Trust Truth Try Tube Tuesday Tune Tunnel Turkey Turn Twice Twist Type Typical Tablet Taboo Talent Tan Tangerine
tımarou tang tınayt tuu tuuth tap tapik toutıl toutıli taç tuır tıwordz tauıl tauır taun toy treys trek treyd trefik treyn treyning trensför trenzleyt trensport trevl trey trejır triit triitmınt trii trayıl trayb trik trip trayamf trabl trauzız truu trang trast truth tray tüub tüuzdey tüun tanl törki törn tways twist tayp tipikıl teblit tabuu telınt ten tengerin
YARIN DĠL BU GECE 1.ÇOK 2....DE ...DA EKĠ DĠġ EN YÜKSEK, EN ĠYĠ, ÜST, KAPAK KONU TOPLAM BÜTÜNÜYLE DOKUNMAK TUR DOĞRU (ona doğru, akĢama doğru)çok yakın sonlarında HAVLU KULE KASABA OYUNCAK ĠZ, ĠZ SÜRMEK ĠZ SÜRMEK, TAKĠP ETMEK 1.TĠCARET 2.Ġġ TRAFĠK 1.EĞĠTMEK 2.STAJ YAPMAK 3.TREN EĞĠTĠM,ÖĞRETĠM TRANSFER ÇEVĠRĠ , TERCÜME TAġIMACILIK YOLCULUK YAPMAK TEPSĠ HAZĠNE 1.DAVRANMAK,MUAMELE ETMEK 2.TEDAVĠ ETMEK 3.ĠKRAM 1.DAVRANIġ 2.TEDAVĠ AĞAÇ 1.DENEME,TEġEBBÜS 2.DURUġMA 3.TRIALBALANCE = MĠZAN KABĠLE 1.HĠLE,HĠLE YAPMAK 2.OYUN (kağıt oyunları vb.) 1.GEZĠ 2.ÇELME TAKMAK ZAFER, UTKU DERT, DERT ETMEK PANTOLON DOĞRU, GERÇEK 1.AĞAÇ GÖVDESĠ 2.SANDIK 3. FĠL HORTUMU GÜVENMEK GERÇEK DENEMEK, DENEME TÜP SALI 1.AKORD ETMEK, AYARLAMAK, 2.EZGĠ TÜNEL 1.HĠNDĠ 2 TÜRKĠYE DÖNMEK, DÖNÜġ 2.It's your turn=Sıra sende ĠKĠ KEZ ÇEVĠRMEK(kuvvetlice), KIVIRMAK,BURKULMAK 1.ÇEġĠT, TĠP 2.DAKTĠLOYLA YAZMAK TĠPĠK TABLET AYIP, ARGO, TABU 1)KABĠLĠYET (ÜSTÜN) 2)SEKSĠ CAZĠBESĠ OLAN KADIN TEN RENGĠ MANDALĠNA 60
http://alikoker.name.tr
Tape-Measure Target Tariff Tart Tease Technique Teenager Temple Temporary Tempt Tenant Tend Tent Terminal Terrace Terrify Territory Theme Theory Thermometer Third Thirteenth Thirtieth Thoroughly Thoughtful Thoughtless Thumb Tick Tide Tiger Tiny Toilet Token Tomato Ton Tone Tool Tooth Pick Torch Torpedo Tortoise Torture Tough Tournament Tradition Tragedy Transform Transparent Trap Tremendous Trigger Tripod Troop Troops Truck Tuition Tulip Tummy
teip-mejır tergıt terif tart tiiz teknik tiine?ır tempıl temprıri tempt tenınt tend tent termınıl terıs terifay teritri thiim thiori themomitır thöd thötiith thötith thruili thootful thootlıs tham tik tayd taygır tayni toilıt tokın tımaato tan ton tuul tuuth pik tor? torpiido tootıs tor?ır taf turnımınt trediĢin trejedi trensform tresperint trep trimendıs trigır traypod trup trups trak tuuĢın tüulıp tami
MEZURA HEDEF TARĠFE, FĠAT LĠSTESĠ 1)TURTA,TART,PASTA 2)ASĠT TADI3)SOKAK KADINI,FAHĠġE 1)KIZDIRMA,YÜZ VERĠP SONRA SIRT ÇEVĠRME2)KABARTMA(SA TEKNĠK 13-19 YAġ ARASI TAPINAK GEÇĠCĠ CEZBETMEK, ġEYTANA UYDURMAK KĠRACI MEYĠLLĠ OLMAK TENTE,ÇADIR TERMĠNAL BĠTĠġĠK EVLER KORKUTMAK TOPRAK PARÇASI TEMA, KONU TEORĠ TERMOMETRE ÜÇÜNCÜ ONÜÇÜNCÜ OTUZUNCU TAMAMIYLA, BÜTÜN ĠNCE DETAYLARIYLA DÜġÜNCELĠ,ÖBÜRLERĠNĠ DÜġÜNEN DÜġÜNCESĠZ EL, BAġ PARMAĞI SAAT SESĠ, OKEY ĠġARETĠ GEL-GĠT OLAYI KAPLAN ÇOK KÜÇÜK TUVALET 1)ĠġARET 2)JETON DOMATES TON (1000 kg.) TON (SES,IġIK vs.) ALET (Çeki?, Balta vb.) KÜRDAN 1)MEġALE 2)EL FENERĠ TORPĠL KAPLUMBAĞA ĠġKENCE, ĠġKENCE ETMEK ZOR, GÜÇ, SERT TURNUVA GELENEK TRAJEDĠ BĠR ġEYĠN ġEKLĠNĠ DEĞĠġTĠRMEK SAYDAM TUZAK, KAPAN, YAKALAMAK ÇOK BÜYÜK, HARĠKA TETĠK ( Who pulled triger? ) ÜÇ AYAKLI SEHPA, FOTOĞRAF SEHPASI ĠNSAN VEYA HAYVA GRUBU, SÜRÜ ASKERLER KAMYON ÖĞRETĠM, ÖZEL DERS LALE, LALE FĠDANI MĠDE 61
http://alikoker.name.tr
Turban Turnkey Turnover Typist Tyre
U
Ugly Umbrella Unable Uncle Unconscious Under Underclothes Understand Unemployment Unfair Unfavourable Unhappy Unhealthy Uniform Union Unite University Unknown Unless Unlikely Unload Unlock Until Up Upper Upset Upstairs Up-To-Date Upward Urge Urgent Us Use Use Useful Usual Ufo Undergo Underline Unfair Unit Up To You Upon Upside-Down Urban
V V
Vacant
töbın törnkiy törnovır taypist tayr
TÜRBAN ANAHTAR TESLĠM (proje vb.) CĠRO (SATIS) DAKTĠLODA YAZI YAZAN KĠMSE LASTĠK
agli ambrela aneybl ankl ankanĢıs andır andıkloudz andıstend animploymınt anfeir anfeyvırıbl anhepi anhelthi yuniform yunyın yunayt yunivörsıti announ anles anlaykli anloud anlok antil ap apır apset apsteız ap tı deyt apwıd ööc ööcınt as yuus yuuz yuusfl yujl yufo andırgo andırlayn anfeyır yunıt ap tu yu ıpon apsayd down ööbın
veykınt
ÇĠRKĠN ġEMSĠYE MUKTEDĠR OLMAMAK DAYI, AMCA BĠLĠNÇSĠZLĠK ALTTA, ALTA ĠÇ ÇAMAġIRI ANLAMAK ĠġSĠZLĠK ADALETSĠZ HOġA GĠTMEYEN MUTSUZ SAĞLIKSIZ 1.ÜNĠFORMA 2.TEK TĠP 1.SENDĠKA 2.BĠRLEġME BĠRLEġMEK ÜNĠVERSĠTE BĠLĠNMEYEN OLMADIKÇA AZ ĠHTĠMALLE BOġALTMAK (yük boĢaltmak) KĠLĠDĠ AÇMAK KADAR (belli bir zamana kadar) 1.YUKARI 2.DĠKĠNE 3.TÜMÜYLE ÜST 1.ENDĠġELENDĠRMEK 2.DEVĠRMEK ÜST KAT, YUKARISI BUGÜNE KADAR YUKARIYA DOĞRU DÜRTME, (ısrar ederek ) YAPTIRMA ,ZORLAMAK ACĠL BĠZE 1.KULLANIM 2.FONKSĠYON KULLANMAK KULLANIġLI OLAĞAN UNIDENTIFIEND FLYING OBJECT: TANIMLANMAMIġ UÇAN CĠSĠ KATLANMAK, ÇEKMEK, BĠR OLAYIN OLMASI YAZININ, KELĠMENĠN ALTINI ÇĠZMEK ADĠL OLMAYAN BĠRĠM, 1-9 ARASINDAKĠ SAYILAR SANA KALMIġ, NASIL ĠSTERSEN (It's up to you) ÜSTÜNDE TEPE TAKLAK, TERS DÖNMEK ġEHĠRSEL, KENTE AĠT (Urban Life : ġehirsel yaĢam)
1.BOġ 2.AÇIK (bir iĢ yerinde)
62
http://alikoker.name.tr
Vain Valley Valuable Value Variety Various Vegetable Vehicle Very Veto Victim Victor Victory View Villa Village Vine Violent Visa Visible Vision Visit Visitor Vocabulary Voice Volume Vote Voyage Vulgar V.I.P. Vacation Vacuum cleaner Van Vanilla Vaporize Vase Veil Vein Velvet Venture Verb Verdict Vertical Vest Vet Via Viable Vice Vicious Circle Victimize Vinegar Violin Vital Volcano Volleyball Voluntary Vomit Vowel
veyn veli velyubl velyu verayıti veırıis vectıbl viikıl veri viitou viktım viktır viktri viu vilı vilıc vayn vaylınt viizı vizıbl vijn vizit vizitır vıkebyulıri vois volyum vout voyıc valgır viaypi vekeyĢın vakuum klinır ven venilı veipırayz vaaz veil veyn velvıt ven?ır vörb vördikt vörtıkıl vest vet vaı vaıbıl vays viĢıs sörkıl viktımayz vinıgır vaılın vaytıl volkeno volıbol volıntri vamit vavıl
GEREKSĠZ, BOġUNA VADĠ DEĞERLĠ DEĞER 1.FARK 2.ÇEġĠTLĠLĠK, ÇEġĠT DEĞĠġĠK, ÇEġĠTLĠ SEBZE TAġIT ARACI ( kamyon,TIR,araba v.b ) ÇOK, TAM VETO, VETO ETMEK KURBAN, KAZAZEDE GALĠP UTKU, ZAFER, YENGĠ GÖRÜNÜM, MANZARA VĠLLA KÖY BAĞ KABA KUVVET KULLANAN, ġĠDDET VĠZE GÖRÜNEN GÖRÜġ, ĠMGE ZĠYARET ETMEK ZĠYARETÇĠ, KONUK KELĠME DAĞARCIĞI SES HACĠM OY VERMEK, OY DENĠZ YOLCULUĞU KABA, ĠLKEL (VERY IMPORTANT PERSON), ÇOK ÖNEMLĠ KĠġĠ TATĠL ELEKTRĠK SÜPÜRGESĠ MĠNĠBÜS VANĠLYA BUHARLAġMAK VAZO DUVAK DAMAR KADĠFE MACERA, RĠSK (Genelde iĢ hayatında) FĠĠL HÜKÜM DĠKEY ATLET, FANĠLA VETERĠNER GEÇEREK,ORADAN (We go from London to Van via Paris.) GEÇERLĠ (But in practice it wouldn't be viable) 1)YARDIMCI, LĠDERĠN YARDIMCISI 2)MENGENE KISIR DÖNGÜ KURBAN ETMEK (Grubun su?unu bir kiĢiye yüklemek.) SĠRKE KEMAN ÇOK ÖNENEMLĠ VOLKAN,YANARDAĞ VOLEYBOL GÖNÜLLÜ KUSMAK SESLĠ HARF (a,e,i) 63
http://alikoker.name.tr
Vulnerable Vulture
W
Wage Wait Waiter Wake Walk Wall Wander Want War Warm Warn Wash Waste Watch Water Waterfall Wave Way We Weak Wealth Weapon Wear Weather Wednesday Week Weigh Welcome Well Well-Known West Wet What Whatever When Whenever Where While Whip Whistle White Who Whoever Whole Whose Why Wide Widow Wife Wig Wild Will Win
valnıbıl val?ır
ZAYIF, KORUMASIZ 1)AKBABA 2)HARĠS KĠMSE
weyc weit weytır weyk wolk wool wandır wont wor worm worn woĢ weyst woç wotır wotırfol weyv wey wi wiik welth wepın weır wedır wenzdey wiik weit welkam wel wel noun west wet wat watevır wen wenevır weır wayl wip wisl wayt hu huevır houl huuz way wayd wıdou wayf wig wayd wil win
SAAT ÜCRETĠ BEKLEMEK GARSON UYANMAK, UYANDIRMAK YÜRÜMEK, YÜRÜYÜġ DUVAR DOLAġMAK ĠSTEMEK, ĠSTEK SAVAġ 1.ILIK, ILINDIRMAK 2.SEVECEN UYARMAK 1.YIKAMAK 2.KĠRLĠ ÇAMAġIR 1.ARTIK, GEREKSĠNĠM DUYULMAYAN 2.BOġA HARCAMAK 1.ĠZLEMEK, SEYRETMEK, BAKMAK 2.KOL SAATĠ SU, SULAMAK ġELALE 1.DALGA( deniz,radyo) DALGALANMA 2.EL SALLAMAK YOL, ROTA, YÖN BĠZ ZAYIF,ERKSĠZ SERVET SĠLAH GĠYMEK HAVA; ĠKLĠM ÇARġAMBA HAFTA AĞARLIK, TARTMAK 1.AĞIRLAMAK, HOġ GELDĠN 1.ĠYĠ 2.KUYU ÜNLÜ, BĠLĠNEN BATI NEMLĠ NE HERNEYSE NE ZAMAN 1.HERHANGĠ BĠR ZAMAN 2.NE ZAMAN KĠ ... NEREYE, NEREDE BU ARADA KIRBAÇ ISLI, ISLIK ÇALMAK, DÜDÜK BEYAZ, AK, BEYAZ TENLĠ KĠM HERKĠMSE TÜM, BÜTÜN WHOLESALES = TOPTAN SATIġ KĠMĠN NEDEN, NĠÇĠN 1.GENĠġ 2.KENARDAN KENARA DUL KARI (eĢ) PERUK VAHġĠ 1.ĠRADE 2.ĠSTEK 3. VASĠYET 4.GELECEK ZAMAN EKĠ KAZANMAK
64
http://alikoker.name.tr
Wind waynd Wind wind Window windou Wine wayn Winter wintır Wipe wayp Wire wayır Wireless wayılıs Wise wayz Wish wiĢ With with Withdraw withdro Within widin Without widaut Witness witnıs Wolf wulf Woman wumın Wonder wandır Wonderful wandıfl Wood wuud Wool wuul Word wööd Work wörk Worker wörkır World wörld Worm wörm Worry wöri Worse wörs Worst wörst Worth wörth Wound wuund Wrap rep Wreck rek Write rayt Wrong rong Wager wacır Wagon wegın Waist weyst Waistcoat weystkot Wallet walıt Walnut wolnat Warder woodır Wardrobe wordroop Ware weyır Warehouse weyrhaus Warrant warınt Wasp wasp Water Proof wotır pruf Water-Colours wotır kolırs Whale weyl What If wat if What's Its (His/Her) Name What's More wats mor What's What wats wat Wheel wiil Whim whim Whisper wispır Wind Screen wind skriin
SARMAK, KURMAK (saat v.b ) RÜZGAR PENCERE ġARAP KIġ SĠLMEK, KURULAMAK (havluyla vs.) 1.TEL 2.TELGRAF TELSĠZ ZEKĠ, AKILLI ĠSTEK, ĠSTEMEK ĠLE 1.ÇEKMEK 2.GERĠ ÇEKĠLMEK 3.SIZMAK ĠÇĠNDE SAHĠP OLMAYARAK, YANINDA OLMADAN TANIK, TANIKLIK ETMEK KURT KADIN 1.MERAK ETMEK 2.ġAġIRMAK ġAġIRTICI, HARĠKA ODUN YÜN SÖZCÜK, KELĠME ÇALIġMAK, Ġġ ĠġÇĠ DÜNYA SOLUCAN ENDĠġELENMEK DAHA KÖTÜ EN KÖTÜ DEĞERĠNDE OLMAK, DEĞERDE YARALAMAK, YARA PAKETLEMEK, SARMAK HURDA, ENKAZ ,ÇARPIġMA,MAFOLMA YAZMAK YANLIġ ĠDDĠAYA GĠRMEK YÜK VAGONU, AT ARABASI BEL YELEK CÜZDAN CEVĠZ 1) BEKÇĠ, MUHAFIZ 2) GARDĠYAN GARDROP, BÜYÜK DOLAP EġYA (Kitchen ware vb.) DEPO GARANTĠ ARI (Bal arısı değil) SU GEÇĠRMEYEN SULU BOYA BALĠNA NE OLURDU.. BĠLMEM KĠM (BĠRĠSĠNĠN ADINI UNUTMA) BUNUN YANISIRA, ÜSTELĠK ĠġĠN ÖNEMĠNĠ BĠLMEK (I know what's what) TEKERLEK, ÇARK, TEKERLEKLĠ BĠR ġEYĠ ELLE ĠTMEK KAPRĠS FISILDAMAK, FISILDAġMAK ARABA ÖN CAMI 65
http://alikoker.name.tr
Windpipe Windscreen Wiper Wing Wisdom Witch Worship Wrist
X
X-Ray
Y
Yacht Yard Year Yellow Yes Yesterday Yet Yield Yoghurt Yolk Young Your Youth
Z
Zero Zip Zone Zoom
windpayp NEFES BORUSU windskriin way SĠLECEK wing KANAT (KuĢ,uçak)(Left wing:Sol kesimi destekleyenler wizdım AKIL wi? CADI wörĢip 1)TAPMAK, TAPINMAK, ĠBADET 2)HAYRANLIK, SAYGI rist BĠLEK
eks rey
yat yard yiır yelou yes yestıdey yet yiild yogıt youk yang yoor yuuth
RÖNTGEN IġINI, X IġINI
YAT (deniz taĢıtı ) AVLU YIL SARI EVET DÜN HALA, ġĠMDĠYE KADAR, HENÜZ 1.ÜRÜN VERMEK 2.DIġARI VERMEK 3.TESLĠM OLMAK YOĞURT YUMURTANIN SARISI GENÇ SENĠN, SĠZĠN GENÇLĠK
zirou zip zon zum
SIFIR FERMUAR BÖLGE YAKLAġTIRMAK
66